Ovacık'ta Komunist Partiye Sıfır Oy

 

  KOMUNİST PARTİ  YÖNETİMİNDE OLAN OVACIK'TA KOMUNİST PARTİYE SIFIR OY ÇIKTI

Özlem Sevgi / Demokrat Haber

30 Mart 2014’te yapılan yerel seçimlerin en çok ilgi çeken haberlerinden biri ilk defa adında “Komünist” olan bir partiden bir belediye başkanı seçilmesiydi. Dersim’in Ovacık Belediyesi’ni TKP adayı kazanmıştı. Bu durum ”Komünist Başkan”ın sık sık haber olmasını sağladı. Sosyal medyada da onun adına hesaplar açılıp sanki o yazmış gibi mesajlar paylaşıldı. Demokrat Haber’in sorularını yanıtlayan ”Komünist Başkan” herkesin ilgiyle takip ettiği bu hesapların kendisine ait olmadığını, şimdiye kadar hiç tweet atmadığını, hatta bunları şikayet ettiğini ama kapanmadıklarını anlattı.

Dersim’in Ovacık İlçesi’nin Türkiye Komünist Partili (TKP) Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun odasına girdiğimizde duvardaki Ernesto Che Guavera’nın düşünceli portresi ve masadaki bisiklet fotoğrafları dikkatimizi çekiyor.

Merakımızı gidermek için Maçoğlu’na bisikletlerin hikayesini sorduğumuzda, bisikletlerin Munzur’a gelen dağcı bir grup tarafından Ovacık Belediyesi’ne bağışlandığını söylüyor. Belediyeye bir kütüphane kuracağını söyleyen Komünist Başkan okur yazarlığı özendirmek için herkesin kitap okuduğu oranda bu bisikletlere dilediği gibi bineceği bir kampanya hazırlığında olduğunu belirtiyor.

Komünist başkanla; neden seçimlere girmek için TKP’yi tercih ettiğini, genel seçimlerde HDP için verilen oyları ve beklentilerini, Ovacık ile ilgili projelerini, “Kuzey Kürdistan” coğrafyasını, halk meclislerinin eksilerini ve artılarını, Rojava dayanışmasını ve alternatif yerel yönetim çalışmalarını konuştuk. 

 

“KAYPAKKAYA GELENEĞİNDENİM”

Bağımsız ya da başka bir partiden değil de neden Türkiye Komünist Partisi‘nden (TKP) aday oldunuz?

Biz iki dönemden fazla halk dayanışmaları üzerinden Dersim’in bazı ilçelerinde yerel yönetim seçimlerine giriyorduk. Yerel yönetim seçimlerine bir ekiple girmek gerekir, aksi takdirde orada söz sahibi olmak zor. Oy kaybının önüne geçmek için bağımsız aday yerine TKP ile girme kararı aldık. Ben Demokratik Haklar Federasyonu’nda (DHF) yer alıyorum ve İbrahim Kaypakkaya geleneğindenim. DHF olarak, bazı yerlerde TKP ve Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) çatısı altında, bu partilerin ekipleriyle seçimlere girdik.

Türkiye’nin ilk komünist belediye başkanı olarak yer aldınız basında. Ovacık, hatta Dersim dışında nasıl karşılanıyorsunuz?

Bireysel olarak, bize karşı tepkiler çok olumlu ancak hayatımıza yansıması kötü. Yani oluşan baskı hiç alışmadığımız türde. Gündelik görüşmeler, tartışma ve sirkülasyon yaşamımızı olumsuz etkiliyor. Fakat toplumun geniş bir kesiminde büyük bir sempatiyle karşılandık. Kendisine AKP’liyim, MHP’liyim diyen, memnuniyetini dile getiren onlarca insan tanıdım, olumlu tepki aldığımız.

Ovacık bu kadar güzel olduğu halde, Türkiye’de hiç hak etmediği bir yerde. Ovacık’ın tanıtılması ve reklamının yapılması elbette beni çok sevindiriyor. Bunu başardığımızı düşünüyorum. 

 

“HALK TOPLANTISINDAN ÇIKAN SONUÇ HDP’YDİ”

Siz TKP’den başkan seçildiniz. Daha sonra TKP’de bölünme oldu ve KP (Komünist Parti) ve HTKP (Halkın Türkiye Komünist Partisi) adında iki parti oluştu. Siz hangisine üyesiniz?

Evet, iki parti oluştu, ama diğer yandan TKP de kağıt üzerinde varlığını sürdürüyor. Ancak ben hiçbirine üye değilim.

7 Haziran genel seçimlerine KP de katıldı ancak Ovacık’ta KP’ye hiç oy verilmedi. Hatta sizin de HDP’ye oy verdiğiniz çıktı basında. Neden HDP?

Ben DHF’de faaliyet gösteriyorum ve DHF’nin aldığı bütün kararlara tereddütsüz uyarım. Bu ideolojik olarak geçerlidir. Bu belediye üzerinde bir tahakküm oluşturmuyor çünkü belediye başkanı olduktan sonra DHF kimliği bir yana bırakılıp Ovacık Belediyesi Başkanı olursunuz. Belediyeyi ilgilendirmeyen birçok kararda da, ideolojik olarak DHF’ye sonuna kadar uyarız.

Eskiden devrimciler arasında tepeden inmeci bir anlayış vardı. Yukarda karar alınır ve halkın buna uyması istenirdi. Ancak işler öyle çözülmüyor artık. Halkın aldığı kararlar doğrultusunda devrimcilerin ona uygun politika geliştirmesi gerekiyor. Burada genel seçimler öncesi dört halk toplantısı yapıldı. Yapılan halk toplantısı sonucunda büyük çoğunlukla HDP’nin desteklenmesi kararı çıktı. HDP’yi desteklememin temel sebebi budur. 

Bununla birlikte HDP’nin ve Türkiye Kuzey Kürdistan coğrafyasında Kürt halkının Kaypakkayacı anlayışa vermiş olduğu değer bellidir. Zaman zaman çelişkiler de olsa biz dostlarımızın dostuyuz, bu nettir. Biz örgüt olarak kime dost diyorsak sonuna kadar dostuz.

Bugüne kadar daha çok boykottan yana bir politikanız vardı, neydi sizi boykottan vazgeçiren? HDP’nin Ovacık’ta büyük oranda oy almasını neye bağlıyorsunuz?

Genel anlayış açısından biz parlamentoya tamamıyla karşı değiliz. Taktiksel bir alan olmakla birlikte, biz bu süreçte parlamenter bir anlayışın bu ülke halklarına çok fayda getireceğine inanmadığımızdan birçok dönem boykot ettik. Sadece bir dönem boykot etmediğimizi hatırlıyorum, o da Bin Umut adaylarından Şerafettin Halis’in dönemindeydi. Biz o dönem destek verdik. Onun dışında bizim politikamız genelde boykottu.

Bu süreçte bir tarafta Güney ve Kuzey Kürdistan’da, Kobani, Şengal, Irak’ta yaşanan zulümler diğer tarafta Yunanistan, İspanya’daki sol çıkış ve de Türkiye’de tek tipliğe doğru giden diktatörlük çanlarının çalması, bizi bu süreçte mücadelenin meclis çatısı altında verilmesi gerektirdiğini düşündürdü. Beş bölgede yaptığımız toplantıda hiç pazarlıksız HDP’yi destekleme kararı çıktı. Yıllarca siyasette üstten verilen kararlarla hareket ediliyordu ancak bu kez alttan verilen karara göre hareket edildi. Sevindirici olan ise halkın kararına uyuldu. Dersim’e yansıyan buydu. 48 bin seçmenden 32 bin seçmene ulaşılması çok önemli. (Dersim’de 2 vekilliği de HDP kazandı) Biz aslında desteklemedik yanında durduk, yoldaşlarımızla omuz omuza durduk.

 

“HDP, TEK BAŞINA İKTİDAR OLMADIKÇA BÜYÜK FAYDA SAĞLAMAZ”

HDP’den beklentiniz nedir? 

HDP bizim bakış açımızdan dost, sosyalist ve devrimci bir parti. Onların alacağı kararlardan ve vereceği mücadeleden hiç şüphemiz yok. Parlamenter sisteme çok inanmadığım için bu durumun Kürdistan’a çok büyük bir fayda sağlayacağını düşünmüyorum. HDP iktidara tek başına gelip kendi programını uygulamadığı müddetçe parlamenter sistem Kuzey Kürdistan halkına pek bir fayda sağlamaz.

“TOHUM BEDAVA VERİLECEK”

Ovacık için ne gibi projeleriniz var? Neler yapacaksınız?

Ovacık için ilk üç yıllık projelerimiz daha çok üretime yönelik. Sokak ve cadde yapmak bizim çok değerli değil çünkü onlar yapılması zorunlu projeler. Bizim için Ovacık’ı üretimle tanıştırmak çok önemli. Bu sene aksaklıklara rağmen özellikle tarım alanında çalışmalar başlattık. Bununla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli program geliştirdik. Türkiye’nin birçok yerinden gelen dostlarımız, profesyonel olarak bize yardımcı oldu. Bu dostlarla, Ovacık’ta gerçekleştirmeyi planladığımız organik tarımı daha profesyonel hale getirip markalaştıracağız. Paketleme dahil tüm teknik kısmı hallederek, organik ve daha sağlıklı üretimi Türkiye’nin başka bölgelerindeki insanlarla buluşturmak gibi projelerimiz var. Buradaki halkın ürettiğini paketleyip pazara sunacağız.

Bunu yaparken ilk hedefimiz tohum bankası merkezi oluşturmak. Belediyenin öncülüğünde, kadın kooperatifleri vasıtasıyla ekim yapacak insanlara tohum bedava verilecek. Biz buna sadece öncülük yapacağız. Kadın kooperatifi komisyonu üzerinden, bu işi yapabilecek yoksul insanlara, tohumun yanı sıra mazot desteği de verilecek. Böylece belediye ve kaymakamlık önünde 100 lira için sıraya giren insanların sayısı azalacak ve bu insanların kendilerine saygısı artacak.

Diğer projeleriniz neler?

Önümüze koyduğumuz üç projemiz var. Birincisi imar. Çocuk parkı yapmak istiyorsunuz, özel mülkiyet alanı çıkıyor, imar olmayınca da bunları yapamıyorsunuz. Buna başladık ve ilçenin yarısının imarı yapıldı diğer yarısının yüzde 30’u yapılıyor. Şimdiye kadar Ovacık’ın yüzde 70’inin imarının da alt yapısı oluşturuldu.

İkincisi projemiz ise ilçenin arıtma sorunu ile ilgili. Şu an kanalizasyon Munzur Nehri’ne akıyor. Bununla ilgili yaklaşık sekiz aydır arazi tahsisleri için yazılar yazıldı. İki yıl önce de talep edilen 90 dönümlük arazi verilmesine rağmen şimdi 10 dönümlük arazinin tahsis edilmesi için başvurduğumuz projeler geri çevriliyor. Valiliğin söz verdiği tahsis sorunun çözülmemesi durumunda mahkemeye gideceğiz. Turizm ve Çevre Bakanlığı’nın doğaya kirli atıkların akıtılmaması ile ilgili kesin talimatı olduğu için de bunu tahsis etmek zorundalar.

Üçüncü projemiz ise, buranın en büyük sorunlardan biri olan toplu konutla ilgili. Boşatılması gereken riskli toprak evler var ancak insanların gideceği evler yok. Üç katlı evler yapmak gibi bir projemiz var. İnsanların daha rahat yaşayabileceği, içinde çocuk parkı, havuz, yeşil alan ve otopark olan toplu konut yapmak istiyoruz. Bunun dışında Munzur’un dokusunu bozmayacak birçok projemiz de var. 

“BİR FİLM SETİ TRAKTÖR VERDİ”

Bu projeler için nerelerden destek alıyorsunuz?

Belediyenin asıl geliri İller Bankası’nın nüfus oranına göre verdiği bütçe ancak sadece belediyenin bütçesiyle biz değil kim gelirse gelsin bir şey yapamaz. Bunun dışında iş adamlarından büyük destek aldık. Dostlarımızdan da çok büyük yardımlar geliyor.

Bir dostumuz yaklaşık değeri 100 bin lira olan çöp arabası verdi. Beşiktaş Belediyesi bize kamyon verdi. Bir film seti sıfır traktör verdi. Diğer bir işadamı belediyenin tamamını boyadı. Bunlar küçük şeyler değil. 400 öğrenciye kitaptan ayakkabıya yardımlar yapılırken, 67 öğrenciye burs verildi. Bu yardımları işadamları yaptı. Üç bin civarında fidan yardımı ve ekimi yapıldı. Önümüzdeki Eylül’de de, benim de üyesi olduğum Onur Toplumsal Tarih ve Kültür Vakfı üzerinden Dersim genelinde 150 öğrenciye burs verilecek.

Sadece sizin bir şeyler yaptığınızı görmek istiyorlar. Vatandaşların çok büyük desteği oldu.

“AVRUPA’DAN YAPILAN YARDIMLARI KOBANİ’YE AKTARDIK”

 İş adamları dışında size yardım teklifleri oldu mu? Bunları nasıl kullandınız?

Şu anda dostlar ve yoldaşlar konusunda sıkıntı yaşamıyoruz. Biz Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği’ne bağlıyız. Oradaki yoldaşlarımızın bize destek için teklifleri oldu ancak Kobani, Şengal ve Rojava gerçekliği nedeniyle yardımları kabul etmedik ve oraya destek verilmesini istedik. Oradaki belediyeler zaten bu yardımlar konusunda sıkıntı yaşıyor. Avrupa’dan yapılan yardımları da Kobani’ye aktardık. Şengal’den Amed’e gelen Ezidi halkına daha önce yaptığımız gıda yardımlarımızla beraber Ovacık Belediyesi, Avrupa Demokratik Halklar Federasyonu ve Demokratik Halklar Federasyonu ile beraber 30 bin liralık ve 14 bin euro’luk gıda malzemesi aktardık. Bunun dışında da Kobani’de okul projemiz var.

Bir komünist belediye başkanı da metropolden örneğin İstanbul’dan seçilirse, sizce neler yapabilir, neleri değiştirebilir?'

Çok yorum yapamam ama burada yapılan Dersim şehir merkezinde de yapılabilir. İstanbul’daki bütçe nedir bilmiyorum, oralar çok daha karışık. Küçük şehirlerden başlanabilir. Örneğin bize soruyorlar ulaşım nasıl ücretsiz. Ayda ortalama dokuz ton mazota sahip bir belediye bunu karşılayabilir. Amed Belediyesi dahil birçok belediye bunu yapabilir ancak önü kesiliyor.

Şunu da söylemek gerekir, böylesi pratiklerin küçük yerlerde uygulanması çok daha rahat. Büyük yerlerde uygulanması çok daha zor. Çünkü devletin yasaları, onları sorgulamaya ve yargılamaya başlar. Biz bütçemiz olmadığı için başka yerlerden kısıp oraya aktarıyoruz. Eğer biz buradaki sorunları çözer, tarımla ilgili çalışmalarımızı gerçekleştirir ve turizm dahil olmak üzere projelerimizi hayata geçirirsek, bu yönetimlerin Türkiye’nin birçok yerinde pratiğe geçmesi için örnek olacaktır.

“BİR AİLENİN ÜÇ AYLIK SU FATURASI 12 - 25 LİRA ARASINDA”

Ovacık’ta ulaşımı ücretiz yapmanıza rağmen yasal engeller nedeniyle su fiyatlarını sembolik olarak bir fiyata bağladınız. Yasal engelleri aşmak için bir çalışmanız var mı?

Su insanın temel hakkıdır. Para verip borular döşendikten sonra hep ucuza gelen bir ihtiyaçtır. Munzur bize su veriyor, biz bunu paraya çeviriyoruz. Biz suda hiç zarar etmedik. Beş sene boyunca da su fiyatı 50 kuruştan yukarı çıkmayacak. Biz başka bir uygulama daha yaptık, kronik hastalara ve engelli ailelere yüzde elli indirim yapıp suyun fiyatını 25 kuruş yaptık. Türkiye yasaları buna olanak sağlıyor. Bir belediye isterse bunu uygulayabilir. Biz burada olduğumuz sürece halkın kullanacağı su fiyatı artmayacak. Devlet kurumunun, müteahhittin ya da inşaatçının yani ticaret yapanın kullandığı su fiyatı yükselecek. Ticaretin dışında vatandaşın hakkı olan su fiyatlarında bir yükselme olmayacak. Ortalama bir ailenin üç aylık su faturası 12 ila 25 lira arasında. Belediyeler şirin görünmek için harcamalar yapmazsa bu uygulama hayata geçirilir. Belediyeler bu uygulamalarda zarar etmez.

Halk Meclisi devam ediyor mu? Halkın katılımı ne kadar ve size ne gibi katkıları oldu?

Seçim öncesi çalışmalarımızda kadın ve gençlik komisyonu üzerinden halk meclisi oluşturduk. Özellikle bunları ön plana çıkardık. Şu anda yavaş yavaş konsepti değiştirme aşamasındayız. Çünkü bir alt yapı oluşturulduğunda çalışma alanınız daha teknik bir alana yöneliyor ve farklı farklı alanlarda bu işin içine girilmesi gerektiği konusu karşınıza çıkıyor. Yeni konseptte halk meclisinde ortaokul ve lise öğrencilerine de yer vereceğiz. Sendikalar, devrimci kurumlara da çağrı yapacağız. Kadın ve gençlik komisyonu yine olacak.

Halk meclisinden çok şey öğreniyorsunuz. Hiç aklınıza gelmeyen şeyler öğreniyorsunuz. Onların önerilerini uygulamaya başlıyorsunuz.

Yoldaşlarımızla ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Yönetime girecek dostların bize destek vermesini istiyoruz. Eğer Ovacık Belediyesi başarısız olursa bir asır geçse dahi, sosyalistler yerelleşmede aşağı doğru gidecektir. “Üç bin nüfuslu yeri yönetemeyip, ülkeyi mi yöneteceksiniz” dedirtmemek için herkesin Ovacıkla ilgili bir programı olmalı.

Sosyal medyayla aranız nasıl? Twitter hesabınız var mı?

Twitter hesabım yok birileri hesap açmış. Şikayet ettik kapatmak için ancak hala kapatmamışlar. Benim hesabım yok. Ben şimdiye kadar tweet atmadım