Suç ve Ceza

Dostoyevski’nin ilk başyapıtı olan, adeta Dostoyevski (1821-1881) ile özdeşleşen ve ilk olarak da 1866 yılında bir dergide tefrika halinde 12 ayda yayımlanan ünlü eseri, Raskolnikov adlı “nihilist “ yapıdaki hukuk öğrencisinin yaşlı ve tefecilik yapan bir kadını bilerek, planlayarak öldürmesiyle başlamaktadır.

Raskolnikov, kadını vahşi bir şekilde, balta ile öldürür ve kadının kasasındaki birikimlerini çalmak amaçlı odasındaki gizli bölmeleri telaşeyle araştırmaya başlar. Aksi tesadüf bu ya,  tam da bu esnada, cinayetin işlendiği odaya öldürülen kadının tefecilikle hiçbir alakası olmayan, dindar, kendi halinde ve biraz da meczup yapıdaki kız kardeşi girer. Cinayeti görür ve dili tutulur.

 Raskolnikov için de bu durum, hiç beklenmeyen ve şaşkınlık yaratan bir durumdur. Ne yapacağını bilemez halde, bir uyurgezer gibi, aynı suç aleti balta ile onu da anında öldürür. Roman kahramanımızın amaçladığı ve planladığı tek şey; ölümü hak ettiğini düşündüğü, mazlumların, yoksulların mallarını rehine yöntemiyle ellerinden alarak, onları tefeci faiziyle soyan kadını yok etmek ve toplumu böyle bir sömürgen, aşağılık yaratıktan kurtarmaktır. Çünkü o tefeci kadın, Raskolnikov ’un gözünde ölümü fazlasıyla hak etmiştir. İkinci cinayeti işlemek ise, Raskolnikov ‘un planlamasında hiç yoktur, ama ne çare ki, cinayet süreci böyle gelişmiş, Raskolnikov, cinayet planlamasında başarısızlığa uğramıştır. Demek ki, Raskolnikov, hiç de öyle zekâ yönünden toplum üstü bir güce sahip değildir. Oysa o, kendisini aklıyla, düşünce sistemiyle çok farklı yerde konumlandırmıştı. Demek ki yanılmış, demek ki öyle birisi değilmiş! Kahramanımız, bundan sonra, romanın bitim sahnesine kadar, cinayeti işlediği için değil de, kendisinin herkesten akıllı olduğunu zannettiği halde planının başarısız kaldığı hakkında, kendisini suçlamaktadır.

Toplum kurallarının, toplum yasaların kendisi için hiçbir anlam ifade etmemesi, gelecekte başarılı bir insan olabilmesi için bu cinayetin işlenip, tefecinin servetine el koyma hakkı olduğu düşüncesi kafasına iyice yer etmiştir.

Hastalıklı bir ruhsal yapıya sahip olan Raskolnikov, bundan sonra, yaklaşık 700 sayfalık roman sayfaları boyunca çeşitli duygusal gel-gitler yaşamaktadır. Ani duygusal değişimler, bilinç yitimleri, yakalanıp Sibirya’ya sürgün edilmekten duyduğu korku, tabut gibi yaşadığı odasında ve ender olarak çıktığı Petersburg’un karanlık sokaklarında yakasını bırakmamaktadır. Kendisini, asla cinayeti işlediği için suçlu görmemektedir. Öldürmek konusunda kendisini haklı görmesi, sadece planlama konusunda başarısızlık yaşaması, tedirginliğinin ve ruhsal bunalımının temel kaynağını oluşturmaktadır. Nihilist kişiliğinin gereği; kendisini toplum üstü güçte görmesi, herkesten daha akıllı olarak değerlendirmesi, onu, işlemiş olduğu çifte cinayet hakkında vicdan muhasebesine değil de yakalanmak ve gelecekte yapabileceklerini yapamayacak olma endişesine sevk etmektedir.

Raskolnikov, suç işlediğini düşünmemektedir. Yakalanırsa uğrayacağı ceza gözünü korkutmaktadır. Romanın ana teması, bu düşünce üzerine yaslanmaktadır. Defaten bu düşünce üzerine olaylar ve ilişkiler sürmektedir.

Hukuk öğrencisi olan Raskolnikov, 23 yaşındadır ve dergilere hukuksal makaleler yazmakta, öğrencilere ders vererek geçimini sağlamaktadır. Çok kötü şartlar altında, yarı aç, yarı tok yaşayan kahramanımız, bu yoksulluk çemberini kırıp, topluma faydalı bir toplum önderi olabilmek için büyük bir gelire konması gerektiğini düşünmektedir. Tıpkı 1800 yılından, 1815 yılına kadar, Avrupa’daki ‘Napolyon Savaşları’na adını yazdıran Napolyon Bonaparte gibi… Zekâsı ve becerisi sayesinde önemli mevkilere ulaştığında (ki, kendisi açısından buna hiç şüphe yoktur), yeterli birikime kavuşunca, işlemiş olduğu cinayet, önemsiz bir toplumsal hizmet olarak değerlendirilecektir! Napolyon, yaşadığı sürece kaç kişinin ölümüne vesile olmuştur?  Bir amaç gerçekleşecekse, bir insanın, ya da birçok insanın öldürülmüş olması hiç de önemli bir vaka değildir…

Şimdiye kadar okuduğumuz ve benim dilim döndüğünce okuduklarımızdan anlatmaya çalıştığım bu köşe yazılarımda, nihilist düşünce teması ön planda konu edilmektedir. En büyük nihilistlerden olan Napolyon, 1789 Fransız ihtilali sonrası, 18 Brumaire 1799 darbesi ile kendisini generallikten İmparatorluğa terfi ettirdi. Önce Birinci Konsül seçildi, fakat bu onu kesmemiş olmalı ki, sonra fırsatını yaratarak imparatorluk tacını giydi. Sonrasında, tarih sayfalarından öğrendiğimiz gibi; İtalya’ya, Afrika’ya, Mısır’a, İspanya’ya, Avusturya’ya, Prusya’ya, Rusya’ya, İngiltere’ye savaşlar açtı. On binlerce, yüz binlerce insanın ölümlerine sebep oldu. Toplumu hiçe sayan, kendisini bir savaş dehası olarak gören Napolyon, başarılarının yanında, başarısızlıklarıyla da tarihe adını yazdırmış, tarihin gördüğü en büyük nihilist kişiliğine örnek teşkil etmektedir. Waterloo yenilgisinden sonra tacını, tahtını yitirmiştir, ama daha öncesinde Afrika’da, Mısır çıkartmasında başarısız kalınca askerini terk edip kaçmıştır. Tolstoy’un ünlü eseri ‘Savaş ve Barış’ında da okuduğumuz gibi, Moskova’yı işgal edip, 45 günlük yağmalamadan sonra, açlık ve soğuktan kırılan ordusunu, Paris’e geri çekilmeye zorlamış, geri çekilen, daha doğrusu Rus ordusundan kaçan Napolyon ordusunun büyük çoğunluğu yok olmuştur.

19. yüzyılın düşünce akımlarından olan “nihilizm”, Tolstoy’un yapıtlarında olduğu gibi, Turgenyev’in 1862’de kaleme aldığı “Babalar ve Oğullar” eserinde de derinlemesine inceleme konusu olmuştur.

Raskolnikov ‘un ne şekilde yakalandığını, ne tür bir cezaya çarptırıldığını, Raskolnikov ‘un arkadaşlık ilişkilerini, annesi ve kız kardeşinin öyküsünü, sonradan sevgilisi olan Sonya ’nın; üvey annesi, alkolik babası ve küçük yaşlardaki üç üvey kardeşini, açlıktan ölmekten kurtarmak için, karınlarını doyurmak için, sokaklara düşüp bedenini satmasını anlatmadan “Suç ve Ceza’yı hakkını vererek anlatmış olamayız.

Sayfadaki yerimiz elvermediği için, bir sonraki yazımızda; bütün bu roman içindeki örgülü ve Raskolnikov ‘un yaşantısıyla birebir ilişkili konuları açmaya çalışacağımızı ve suç nedir, ceza nedir? Suça karşılık verilen cezalar orantılı mıdır? Tarzından, toplumsal konular hakkındaki düşüncelerimizi aktaracağımızın sözünü şimdiden vermiş olalım…

19.12.2024, Sedat PAMUK, İzmir

172
A+
A-
REKLAM ALANI