
Antik Kaynaklara ve Granikos Savaşına Göre Zeleia Kenti Nerede ?
Prof.Dr. REYHAN KÖRPE/ Çanakkale Onsekiz Mart ÜniversitesiFakülte üyesi/2. ULUSLARARASI BANDIRMA VE ÇEVRELERİ SEMPOZYUMU - UBS'19
334 yılında Büyük İskender, Granikos ordusunu Biga yakınlarındaki Kocabaş Deresi'nde yaptığı Granikos Muharebesi'nde Pers ordusunu yendi. Savaş, haklı olarak antik tarihin en önemli savaşlarından biri olarak kabul edilir. Perslere karşı kazanılan bu ilk zafer, sadece Asya'nın kapılarını açmakla kalmamış, yeni bir çağın da kapısını açmıştır. Burada, Çanakkale Boğazı'nı geçerek Makedonya'ya seferine başlayan Büyük İskender'in ordusu, Zeleia'dan yürüyen Pers ordusuyla karşılaştı. İlk olarak Homeros'un epik şiiri İlyada'da adı geçen Zeleia, tarihte pek bilinen bir şehir değildir. Şehir, Granikos savaşından önce Pers komutanları ve satraplarının güçlerini toplayıp burada bir meclis oluşturmasıyla ünlüdür. Daha sonra Pers ordusu, Makedon ordusunu karşılamak için batıya, Granikos'a yürüdü. W. 20. yüzyılın başlarında bölgeyi araştıran yaprak, Zeleia'yı Sarıköy yakınlarındaki Üvecik Tepe'ye yerleştirmiştir. Leaf'in Zeleia'nın konumuyla ilgili önerisi Communis Opinio'ya dönüştüğünden Sarıköy'ün eski Zelaia olduğu tespit edilmiştir. Ancak 2006-2007 yılları arasında bölgede yaptığımız arkeolojik araştırmalar, Sarıköy yakınlarındaki Üvecik Tepe'nin gerek boyutları gerekse arkeolojik malzeme eksikliği nedeniyle Zeleia olamayacağını göstermektedir. Daha ziyade Sarıköy'ün doğusunda Gönen Çayı, Bostancı, Höyük Tepe'nin yanındaki bir tepe Zeleia'yı yerleştirmek için daha uygun görünüyor. Antik kaynakların anlattığına göre Aesepos (Gönen) çayının kıyısında yer alan yerleşim, büyüklüğü ve arkeolojik buluntular nedeniyle Zeleia'nın yeri için çok daha iyi bir aday gibi görünüyor. Tepede yapılan araştırmalar, yerleşmenin Geç Tunç Çağı'ndan beri yerleşim olduğunu ve bir sur duvarı ile çevrili olduğunu ve mimari yapı kalıntılarına (muhtemelen tapınak) sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. Böylece Homeros destanlarında adı geçen birkaç kentten biri olan Zeleia'nın bu yerleşimi, Bandırma-Gönen bölgesinin Geç Tunç Çağı'ndaki Truva merkezli kültürle olan bağlantısını ortaya koyacaktır.
Granikos Savaşı
İskender’in babası Philippos’un kendisine bıraktığı sadece Makedonya krallığı değildi. Aynı zamanda Philippos’un Yunanistan’ın yıllardır kendi aralarında çatışan kent devletlerini bir araya getirerek
Perslere karşı yapılacak bir seferin sorumluluğu da kalmıştı. Kral olduktan sonra ülkesindeki karışıklıkları bastıran İskender, Pers seferinin hazırlıklarının kısa bir sürede tamamladı. M.Ö. 334 yılının Mayıs ayında İskender’in ordusu, karşıdan hiçbir direniş görmeden Sestos’un karşısında Abydos kıyılarına çıkmaya başladı. Arisbe ovasında yapılan kamptan sonra ordu doğuya doğru harekete geçti. Kıyı boyunca ilerleyip, Perkote kentinin yakınından geçerek Lampsakos’a geldi. Makedonya ordusu Lampsakos’a uğramadan güneydoğuya yönelirken, öncü süvarileri çevredeki köylere akınlar yaparak ordunun önünü açıyorlardı. (Foss, 1973:118). Böylece Kolonai üzerinden Adresteia ovasındaki Hermatos kasabası yakınlarında Granikos ırmağına ulaştıkları zaman Granikos’un batısındaki köy ve kasabalar İskender’e boyun eğmişti. (Arr. Ana. 1.11-12). (Resim 1)
Perslerin çok uzun süreden bu yana Philip II ve İskender’in Asya üzerine yapacağı seferden haberleri vardı. İskender’in Makedonya’dan hareket etmesinden itibaren Pers kuvvetleri Daskyleion yakınlarındaki Zeleia’da toplanmaya başlamışlardı. Pers satrapları ve komutanları savaşı nerede ve nasıl yapacaklarını tartışmak için bir araya geldiler. Uzun zamandır Büyük Kralının hizmetinde ve Pers
ordusundaki paralı askerlerin komutanı olan Memnon, Makedonya falankslarının gücünü iyi bildiğinden, onlarla yüz yüze çarpışmaktansa Pers ordusunu ülkenin içlerine çekmeyi önerdi. (Mc Coy,
1989:414). Geri çekilirken de bütün ekinleri ve yiyecekleri yok edecekler ve böylece kendilerini takip eden Makedonya ordusu açlıktan zayıflayacağı gibi, ikmal yolları da kesilecekti. Aynı zamanda Makedonya’ya gönderilecek kuvvetler ve donanmayla savaş Avrupa’ya taşınabilirdi. Memnon’un önerisi Persler tarafından özellikle topraklarının yakılarak terk edilmesi taktiği nedeniyle kabul görmedi.
Persler, Memnon’un savaşı bilerek uzatacağını ve bu şekilde büyük kralın yanında daha fazla iltimas kazanacağından şüpheleniyorlardı. (Arr. Ana.,1.12; Diod. 17.18.2-3). Ayrıca İskender’in askerlerini özellikle Memnon’a ait araziyi yağmalamamalarını emretmiş ve böylece Memnon’u Perslerin gözünde daha da şüpheli duruma sokmuş olması muhtemeldir. (Polyaen. 4.3.15). Pers savaş meclisinin kararı
İskender’in ilerleyişini bir an önce durdurmak için hemen saldırıya geçmek oldu. Böylece Pers ordusu Zeleia’dan harekete geçip Granikos ırmağı doğusunda Harpagia-Didymatekhia kasabaları arasındaki
alçak yamaçlar üzerine yerleşti ve Makedon ordusunu beklemeye başladılar. (Diod. 17.18.4). (Resim 2)
İskender ve ordusu öğle saatlerinde Granikos ırmağının batısındaki ovaya ulaştığında, ırmağın karşısında doğudaki yamaçlarda Pers piyadeleri ve hemen önlerinde de süvariler savaş düzenini almışlardı. (Badian, 1973:284-285; Nikolitsis, 1974). Durumu gören İskender komutanlarıyla kısa bir görüşme yaptıktan sonra hiç beklemeden Perslere karşı saldırıya geçti. (Droysen 1917:166-180).
İskender’in komutasındaki Makedonya süvarilerinin ırmağı geçmesiyle de savaş başladı. (Hammond, 1980:75,84). Öğleden sonra başlayan savaş gece yarısına kadar sürmüştü. (Körpe, 2011). Savaşın
sonunda ise Persler pek çok önde gelen komutanları ile birlikte süvari birliklerinin önemli bir kısmını kaybetmişti. (Fuller, 1958:148; Tarn, 1948:16). Pers ordusunun belki de asıl gücü olan paralı Yunan
birlikleri ise süvarilerin yenilmesiyle tamamen kuşatılmış ve neredeyse tamamı yok edilmişti. Savaşın ertesi günü İskender savaş meydanında ölen askerler için kısa bir cenaze töreni yaptıktan sonra hiç
beklemeden Perslerin Batı Anadolu’daki başkenti olan Sardeis’e doğru hareket etti. Komutanlarından biri ise bölgeyi Pers hakimiyetinden tamamen kurtarmak amacıyla Daskyleion’a doğru yola çıktı.
Granikos savaşı sonrasında bölge kısa bir zamanda Pers hakimiyetinden çıkmış oldu. Perslerin bölgedeki önemli kentleri olan Zeleia ve çok geçmeden de Daskyleion kısa bir kuşatmadan sonra ele
geçti.
Antik Kaynaklarda Zeleia
Granikos savaşı öncesinde Pers ordusunun toplandığı ve komutanların savaş ile ilgili kararları aldığı Zeleia kenti zaman içinde tarih sahnesinden çıkmış olsa da, adı bu savaş nedeniyle tarih kitaplarına iyice yerleşmiştir. Adı ilk defa Homeros’un İliada destanında geçen Zeleia’dan şair “Aesepos kıyısında, Zeleia civarında Lykialılar” diye bahsetmekte ve bu civarda Lykialıların yaşamakta olduğunu bildirmektedir. (Homer. İliada, 22. 828-831, 835-839, 840-843). Troia savaşında, Troialıların müttefikleri olarak savaşçılar göndermişlerdir. Homeros’un Apollon’la bağlantılı kutsal bir kent olarak andığı kent Troia krallığının toprakları içinde ve en doğu sınırını oluşturmaktadır. Strabon kentten bahsederken Zeleia yakınlarında bir Apollon tapınağı ve onun kehanet merkezinden söz etmektedir. (Strab, XIII, 588;
Hasluck,1910:102). Zeleia ile ilgili en erken bilgilerimiz Homeros’tan gelmekte, fakat kentin sonraki durumu hakkında kaynaklar kesilmektedir. Sadece Zeleia’nın Granikos savaşı öncesinde Pers ordusunun toplanma merkezi olduğu dışında bilgi yoktur. Fakat gene de Zeleia’nın Lydia ve Pers hakimiyetinde kaldığı söylenebilir. M.Ö. 5. Yüzyılda Attika-Delos Deniz Birliği üyesi olan kent, M.Ö. 400-300 tarihleri arasında üzerinde Artemis başı olan bronz sikkeler basmıştır. (SNG Deutschland:1967 (Troas) 503-504). (Resim 3)
İskender’in ordusuyla geldiğinde Zeleia Nikagoras adında bir tyranın idaresindeydi. (Athen., VII, p. 289; Fg. hist, gr., IV, 348; Hasluck, 1910:103). Fakat halkının Perslere istemeyerek yardım ettiğine
inanan İskender Zeleialıları bağışladı. (Appian 1.17). Kent böylece Pers hakimiyetinden çıkarak yeniden bağımsızlığını kazanmıştır.
İskender sonrasında da kentin durumu hakkında bilgilerimiz kesilmektedir. Strabon Zeleia’nın Kyzikos’tan 190 stadia ve denizden de 80 stadia uzakta, İda Dağı’nın eteklerinin en ucunda kurulmuştur” şeklinde tarif eder. (Strab. 13.1.10; 9.15.19). Plinius’ta ise adı yazarın civar yerleşimleri bahsederken geçmektedir. (Plin. N.T. 1-11) Kentin Roma İmparatorluğu dönemi sonuna kadar varlığını
devam ettirdiği anlaşılmaktadır. (Steph. Byz. 4, 12,18). Sonraki Bizans kaynaklarında sözü edilmeyen kentin muhtemelen geç antik çağlarda bölgeye yapılan Got akınları nedeniyle terk edilmiş olduğu
düşünülebilir.
Kentin İlk Lokalizasyonu
Homeros ve Strabon’un Aisepos nehri ile beslenen ve halkının refahından bahsettiği Zeleia zaman içinde unutulmuş ve kalıntıları harabeye dönerek giderek kaybolmuştur. İlk defa civardaki yazıtların
incelenmesi sırasında 19. yüzyılın sonunda Sarıköy’de bulunan ve Zeleia’dan gelen bir yazıtı gören Lolling, Sarıköy kasabası yakınındaki Üvecik tepesini Zeleia olarak lokalize etmiştir. (Lolling, 1881:229- 232). (Resim 4) Resim 4. Sarıköy ve Yakınındaki Üvecik Tepe Daha sonra Kyzikos ve çevresinde araştırmalar yapan Hasluck ve Strabon’da geçen Troas kentlerinin lokalizasyonu ile ilgili araştırmalar yapan W. Leaf Leaf Sarıköy kasabası yakınında bulunan Üvecik Tepe’nin Zeleia olabileceğini ileri sürmüşlerdir. (Hasluck, 1910: 101-3; Leaf, 1923:57). Daha sonraki modern kaynaklar da Leaf’in bu önerisini kabul ederek yaptıkları yayınlarında Sarıköy’den devamlı olarak Zeleia olarak bahsetmişlerdir. (Hansen, 2004:995). Zeleia Antik Kentinin Bostancı Höyük Tepe Üzerinde Lokalizasyonu Fakat bölgede 2005-7 yılları arasında Granikos Projesi kapsamında yapmış olduğumuz yüzey araştırmaları sırasında yaptığımız çalışmalarda bu lokalizasyonun Üvecik Tepe’deki arkeolojik verilerle uyuşmadığı anlaşılmıştır. (Rose ve Körpe, 2007; Rose, Tekkök ve Körpe, 2008). Üvecik Tepe üzerindeki yerleşim hem oldukça küçük, hem de daha kısa bir zaman aralığında kullanılmıştır. (Rose ve Körpe, 2007:105). Civarda yapılan araştırmalarda ise, Sarıköy’ün doğusunda, Gönen çayı kıyısındaki Bostancı, Höyük Tepe’nin Zeleia için çok daha uygun olduğu sonucuna varılmıştır. (Körpe, 2005: 26). Buradaki yerleşimin kent ile ilgili antik kaynakların verdiği tarife uygun olarak Aesepos (Gönen) çayı kıyısında olmasının yanı sıra büyüklüğü ve arkeolojik buluntular nedeniyle de Zeleia olması çok daha uygundur. Bostancı Höyük Tepe, yüzeyinde bulduğumuz arkaik-klasik seramik parçaları, sur duvarı izleri, büyüklüğü ve konumu itibarıyla Zeleia olmaya daha uygun durumdadır. Bostancı Höyük Tepe, Balıkesir ili, Gönen ilçesi, Bostancı köyü sınırları içinde bulunur. Tepe, Bostancı köyünün 1.5 km. kuzeybatısında Aesepos çayının hemen kenarında yükselir ve 75 m. yüksekliğinde konik bir tepedir. Artemeia (Gönen) ovasının kuzeybatısında ucunda yer alıp, özellikle Artemeia (Gönen) ovasının kuzeyine tamamen hakim bir konumdadır. (Körpe, 2010:645). (Resim 5-6)
İlk defa 2004 yılında bölgede yaptığımız çalışmalarda tespit edilen bu yerleşimde, detaylı yüzey araştırmaları 2005 yılında yapılmıştır. (Rose ve Körpe, 2007:105). Yapılan yüzey araştırmalarında, yerleşimin, tepenin üst kısmına ve eteklerine yayılmış olduğu görülmüştür. Tepenin üstünde yaklaşık 50 m. çapında bir akropol yer almakta olup tepeyi çevreleyen sur duvarlarının sadece temelleri
korunmuştur. (Resim 7)
Bostancı Höyük Tepe, Zeleia olarak lokalize edilmiş olan Sarıköy, Üvecik tepenin 6 km. doğusunda yer almaktadır. Sarıköy’deki yerleşimin Zeleia olarak lokalize edilmesinin nedeni Sarıköy kasabasında
bulunan bazı devşirme yazıtlar ve buradaki pazardan satın alınan Zeleia sikkeleridir. Üvecik Tepe üzerinden burasının Zeleia olduğunu kanıtlayacak herhangi bir arkeolojik kanıt bulunmuş değildir.
Sadece Sarıköy kasabasında bulunan yazıt ve sikkeler nedeniyle Zeleia olduğu söylenen Üvecik Tepe’de yaptığımız yüzey araştırmalarında bulduğumuz en erken seramikler M.Ö. 4. yüzyıldan daha erken
değildir. Ayrıca buradaki yerleşimin yayıldığı alan Höyük Tepe yerleşiminin neredeyse 1/3’ü kadardır
Bostancı Höyük Tepe, Zeleia olarak lokalize edilmiş olan Sarıköy, Üvecik tepenin 6 km. doğusunda yer almaktadır. Sarıköy’deki yerleşimin Zeleia olarak lokalize edilmesinin nedeni Sarıköy kasabasında
bulunan bazı devşirme yazıtlar ve buradaki pazardan satın alınan Zeleia sikkeleridir. Üvecik Tepe üzerinden burasının Zeleia olduğunu kanıtlayacak herhangi bir arkeolojik kanıt bulunmuş değildir.
Sadece Sarıköy kasabasında bulunan yazıt ve sikkeler nedeniyle Zeleia olduğu söylenen Üvecik Tepe’de yaptığımız yüzey araştırmalarında bulduğumuz en erken seramikler M.Ö. 4. yüzyıldan daha erken
değildir. Ayrıca buradaki yerleşimin yayıldığı alan Höyük Tepe yerleşiminin neredeyse 1/3’ü kadardır
MAKALE :PR..DR.. REYHAN KÖRPE / 2019/ BGM KÜLTÜR SERVİSİ/31-03-2022
2. Uluslararası Bandırma ve Çevresi Sempozyumu (UBS’19), 17-19 Eylül 2019 tarihlerinde, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi ev sahipliğinde Bandırma’da gerçekleştirilmiştir.