Depremi Beklerken Bandırma Gerçekleri

Mehmet Leventoğlu

Her deprem sonrasında büyük acılarla büyük maddi kayıplarla karşı karşıya geliyoruz.

Depreme hazırlıklı olmamız gerektiğini herkes yazıyor söylüyor. Buna rağmen neden radikal bir süreç başlayamıyor? 

Çünkü seçimle gelen siyasiler için soruna gerçekten neşter vurmak siyasi intihar. Bu yüzden ezber sözlerle ilgilenilmMİŞ gibi yapılıyor.

Çünkü yakın geçmişin günahlarını kaldırmak yönetimde olanlar için büyük bir siyasi risk taşıyor. Kimsenin rahatını bozmadan maddi külfete sokmadan çözüm getirmek olasılık değil.

Ve çünkü; köyden kente göçmüş şehirde yüksek katlı apartmanlara yerleşmiş  insanlarımıza  senin evin depreme uygun değil , çık yeniden yap, yada başka bir yere taşın  demenin pratik karşılığı zor..  Nitekim Istanbul'da pilot çalışma olarak başlanan  kentsel değişim süreci çok sancılı mahkemelik işlere döndüğünü izliyoruz..  Ancak kimsenin karşı çıkamayacağı kanunla kesinleşmiş itiraz edilemez milli bir kentsel değişim  programı kalıcı sağlıklı süreci yerleştirir belki. İzmir'le  aynı depremi daha şiddetli yaşayan Sisam Adasında 2 kişi duvar yıkılması nedeniyle hayatını kaybetti. Bir kaç kişi de yaralı. Bizde ise giderek artan sayılar açıklanmaya devam edildikçe içimiz yanıyor .Çünkü adada 2 ve 3 katlı bina yok. Onlarda akıl mı yok neden arsanın kıt olduğu adada bile yüksek katlı binalar yapmıyorlar ? Aslında olan olmuş eski kenti olduğu gibi koruyup yeni yerleşimleri dış alanlara yönlendirebilecek bir üst akıl olsaymış gibi keşkeler çok.  keşkeleri geride bırakmak  önümüze bakmak lazım. 

*

 Deneyimlerimizden, yaşadıklarımızdan çıkan sonuç depreme karşı hazırlıklı olmak sağlıklı güvenlikli yapılarda yaşamak ve bireysel önlemlerimizle başarılacak işler  değil. Depremin yol açtığı hasarı zararı en aza indirgemenin yolu oturduğumuz binalarda bilimsel teknik gerekliliklerin tüm kriterlerini harfiyen yerine getirmekle mümkün. Bunun açıklaması pratik karşılığı çok katlı binaların yıkılıp kentsel dönüşümle bitişik nizamdan çıkılıp modern yapı teknikleriyle sosyal yaşam alanlı olarak yeniden yapılmasıdır. Başka türlü binaların katlarını traşlayıp düşüremezsin,10 katlı binada tapu sahiplerini  kanunla da iknayla da 3 kata indiremezsin ta ki deprem yerle bir etmedikçe..
 Deprem doğal afettir ama zorunlu bir bir doğa olayı. Çünkü altımızda kaynayan mağma gerçeği var. Deprem  bir nevi doğanın oluşan şartlara göre kendi kendisini yenilemesi temizlemesi. Ve üzerinde yaşadığımız Anadolu topraklarının  dünyanın en aktif kırılgan fayların üzerinde olduğunu artık yediden yetmişe hepimiz biliyoruz.  Buna rağmen  her an deprem üretebileceği gerçeği bilindiği halde örneğin hiç deprem yaşanmayan ülkeler gibi rahat olamayız.  Zorunlu zemin etüdlerini  rant aşkına kılıfına uyduranlar  tarım alanlarını, dere yataklarını  imara açanlar, dikey yapılaşmayla depreme uygun olmayan binaların yapılmasına  haksız kazanç para için göz yumanlar, izin verenler AÇIKÇA CAN VE MALA KASTEDEN  halk düşmanlarıdır bana göre.

*

Rasyonel ve bilimsel akılla yönetilen ülkeler için, depremin başlıca üç yararı olduğuna dair  Mühendisler Odası nın broşüründe  bilgiler yer alıyor.
1.) Ülkemizdeki madenlerin nerede ise tamamı fay hatları nedeniyle oluşmaktadır. Ülkemizin dünyada bor madeni zenginliği açısından birincisi olmasını deprem fay hatlarına borçluyuz. Endüstriyel ham madde açısından ülkemiz çok zengindir. Madenlerimizi uygun bir şekilde kullanabilirsek, bunun geliri ülkenin her türlü ihtiyacını karşılayabilir.
2.) Doğal maden sularının deprem fay hatları nedeniyle oluşmasıdır. Maden suları içinde bulundurduğu çeşitli mineraller ve iz elementleriyle vücudumuz için yararlıdır. Beypazarı doğal maden suyu bunun en güzel örneğidir.
3.) Ülkemizin içilecek kaynak suları ve ılıcalar açısında zengin olmasının nedeni de benzer şekilde deprem fay hatlarıdır.
Depreme yol açan fay hatlarının bu kadar önemli yararları olduğuna göre: “Dünyadaki her şeyin iyi ve kötü tarafı vardır.” fikrini bir kez daha güçlendiriyor.Bir doğa olayını engelleyemeyiz ama gerekli önlemleri alırsak vereceği zararı, hasarları,  yaratacağı rant kayıplarını en aza indirgeyebiliriz.  Deprem ve benzeri afetlerin açacağı zararları en aza indirgemenin de bir tek yolu var. 
Yer seçiminden başlayarak, inşa ve denetim süreçlerinde yapılarda kamusal denetimin mutlaka sağlıklı uygulanması.Suistimale hiç bir şekilde açık olmaması..

*

Bizim ülkemizde yaşam yıllarca çalışıp emekli olayım başımı sokacak  bir evim olsuna programlanmış yaşamların ülkesi. Buna rağmen reva görülen sonuçlar büyük haksızlıktır.

Deprem uzmanı değilim, jeolog değilim ama sorunlarımıza duyarlı olmanın ilgisiyle herkes gibi bilgi edinmeye çalışıyorum. Nitekim İzmir İnşaat Mühendisleri Odasının hazırladığı "30 Ekim 2020 İzmir Depremi İlk Gözlem Raporu"nda şu ifadeler yer alıyor.
"Kalın alüvyonel tabakalar(Bayraklı özeli 260 m.) özelinde basen(ova) etkisi, depremin merkezi bu alanlara uzak olsa da, İzmir özelinde asıl yıkıcılığı sağlayan zemin davranışının yapıya etkisi olarak görülmektedir. 19.09.1985 tarihinde gerçekleşen Mexico City depremi bunların örneklerinden biridir. Gerekli önlemlerin alınmaması veya durumun anlaşılamaması ile Şehir merkezi içerisinde kendisini gösteren Tuzla ve İzmir faylarında oluşacak benzer veya daha büyük bir deprem, bu bölgeye bu kapsamda daha büyük zararlar verebilecektir.
Güvenli yapı tasarımında zemin parametrelerinin önemi yadsınamaz. Bayraklı İlçesinin bazı mahalleleri büyük oranda kalın alüvyon tabakaları üzerinde yer almaktadır. Parsel bazında düzgün etüdler dışında spesifik davranışın etkisi yerel olarak mutlaka incelenmeli ve yapı etkileşimi baştan sorgulanmalıdır. Yine zemin etüdlerinde tüm aşamaların kamusal denetimiyapılması önem arz etmektedir."
(S.6)

İşin içinde olan yıllarca bu işin eğitimini almak için dirsek çürüten emek veren ve sahada ırgat gibi çalışan mühendislerimizin bağlı olduğu odanın görüşü buysa. Orada alüvyon üstünde bu kadar yüksek bina yapılacaksa bunun şartları bellidir. Kazık çakacaksın ,yapı ile toprağın temasını keseceksin. Benim anladığım bu.  Ama baktığımızda klasik inşaat kazık yok kızak yok alüvyon üstüne yüksek katlı binalar. Şimdi suç kısa sürede fahiş kar derdine düşmüş fırsatçı  arsa sahiplerinde mi, işi yapmayı yüklenmiş  müteaahitlerde mi buna izin veren resmi akıl siyaset ilişkisinde mi? Bırakın bu işleri herkes ne olduğunu biliyor. Hepsi.

**
Odanın kayıtlarında "Sonuçlar" bölümünde ise deprem gibi doğal afetlerde zarar görmemek için yapılması gerekenleri ve öneriler sunulmuş. Kısaca bildiğimiz öneriler. Mühendis mimar şehir plancılığının eksiksiz dayanışmayla ortak çalışmasının kanunla sağlanması  ile başlayan öneriler ,denetim, kaçak yapılaşmaya izin verilmemesi ,imar affının yasaklanması imar planlarının afet riskine göre hazırlanması  binaların tasarım, inşaa, denetim ve bakım süreçlerinin rant amaçlı yaklaşımlarla sürdürülmesi olarak özetlenirken Tüm paydaşlarla birlikte il genelinde öncelikli risk grubunda yer alan yapıları belirlenerek, bu yapıların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması sağlanmalıdır. GİBİ KLASİK EZBER ifadeler. 
2011 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya konulan “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı” geciktirilmeden uygulamaya konulmalıdır da deniyor.
Yerel Yönetimler bu konuda üzerlerine düşenleri eksiksiz yerine getirmelidir.de deniyor..Peki bu olmazsa olmaz insanlarımızın yaşamı için zorunlu talepler nasıl dayatılacak?.Bu iş siyasilerimize düşmüyor mu?Siyasilerimizi kim harekete geçirecek. Siyasi Parti tabanları, sivil toplum örgütleri üyeleri,çevre örgütleri duyarlı kuruluşlar değil mi? Günümüz şartlarında bu dinamiklerin hiç birisi etkin değilse nasıl olacak bu işler! 

İzmir için yazılan bu tespitler birebir  Bandırma için de geçerli . Ben inşaat denetim bürolarının ne iş yaptığını işlerin nasıl yürütüldüğü hakkında bilgim yok ama  her sektörde yaşananlarda olduğu gibi bu sektörde de anlatılan şehir efsanelerinin varlığı ortada...
Odanın bröşüründe yer alan önemli bir konuyu da aktarmam gerekiyor.

İnşaat Mühendisliğinin birinci kuralı diyor ki;
"Sağlıklı bir bina ve afet nedeniyle insanların zarar görmemesi için.
İnşaat yapılacak zeminin çeşitliğine göre, kat sayısının 4/1 kadar temel olmalı, Örnek verecek olursak: Yirmi katlı bir binanın temel perde betonu beş katı kadar olmalı ve burası depo, sığınak vs. olarak değil binanın depreme karşı sizi koruyabilecek temel betonu olmalıdır."

Kısaca yapılması gerekenler;
1.) Zemin Etütleri yapılmalı ve tarım arazileri imara açılmamalıdır.
2.) İmar barışı uygulamasından vazgeçilerek, yapı stoğunun depreme dayanıklılığı test edilmeli ve maliyeti % 40 geçen binalar derhal yıkılmalıdır.
3.) Dikey yapılaşma yerine yatay yapılaşma tercih edilmelidir.
4.) İnşaat ruhsatı verilirken teknik eleman yeterliliğine dikkat edilmeli.
5.) Kullanılan malzeme ve inşaat yapımının her aşaması denetlenmedir.

6.) Tarım arazisi, dere yatağı vs. zeminlere yapılmış yapılar denetlenerek depreme dayanıklılığı test edilmelidir..

Peki uygulamada durum nedir?. İlgili odalarımızın ezber görüşlerini  duymak değil icraatlarını görmek istiyoruz .

Sıradan vatandaşları resmi açıklamalarla yormayınız. Bandırma Belediyesi'nin Büyükşehir yasasıyla yetkilerini devretmiş olduğu imar işleri ile ilgili her ne konu varsa yıllarca bekleyen bir bölü beşbinlik planlar binlik planlar her nasıl hazırlanıyorsa hazırlanacaksa  imar alanları konut alanları hızla tespit edilip düşük kat sayısıyla düzenlenmelidir. Bu konuda çalışan birimlere  ilgili odalardan destek ve işbirliği sağlanmalıdır ve bu hızla yapılmalıdır. Belediye kent içinde dışında mücavir alanlarda planlara göre tespit edilen alanlarda hızla arsa üretmelidir. Ki mevcut felaket yapılar için çözümün önü açılsın. Depreme uygun olmayan binalar resen tespit edilip güçlendirme yapılma yoluna gidilmeyip boşaltılmalıdır. 
Ama siyasilerin ezberleri gibi şu ifadeyi kullanmasınlar lütfen. Deprem değil akılsızlık öldürür...Aklımız da var bilincimizde !. Fırsatçı kurnazlarla nasıl baş edilecek onu anlatsınlar açıklasınlar..Yok mu bu memlekette elini taşın altına sokacak birkaç tane yurtsever !

02-10-2020/BANDIRMA /MEHMET LEVENTOĞLU