Kabala'nın sırrını bilen son adam. Sabetay Sevi

KABALA'NIN SIRRINI BİLEN ADAM : SABETAY SEVİ

Kabala Hint kadim mistisizminden etkilenen Yahudi Mistisizminin evren ve kainatın varlığının giderek tekamül eden akli yöntemlerle  ilgili yazılı olmayan içrek  bilgilerinin yer aldığı bir öğretidir. Binyıllardır geçmişten geleceğe taşınan bilgiler sadece bu bilgileri taşıyabilecek özel kişiler vasıtasıyla nesilden nesile taşındığı iddia edilir. Hatta Kabala'nın yazılı halinin şifresi mevcut Tevrat'ta olduğu iddiasına paralel olarak bugün bir çok İsrail Üniversitesinde sadece KABALA çözümlemesi çalışmaları yapıldığı bilinmektedir. Bugün gerek islami coğrafyada  gerek hristiyanlık ritüelleri içinde uygulannan  büyü,nuska benzeri rakamlara ve isimlere dayalı falcılığın temeli Tarot gibi Kabala'dan esinlendiği iddia edilir.

Bir Kabala Üstadı olarak bilinen Sabetay Zevi -Sevi-1626 yılında İzmir’de doğan Osmanlı vatandaşı bir yahudidir. Ailesi II. Bayezit döneminde  İspanya’dan zorunlu göç ettirilmiş olan ve Sefarad adıyla bilinen grubdandı. Annesini erken kaybetmişti. Eliyah (İlyas) ve Josef (Yusuf) adında iki kardeşi vardı. Mordehay adlı babası bir İngiliz şirketinde çalışıyordu. Sabetay, İzmir’de yahudi eğitimini Havrada Hahambaşı tarafından edindi .Sevi 15 yaşında  Tevrat’ı ezbere bilecek hale gelmiş aynı zamanda Yahudiliğin içrek ilmi  Kabala eğitimlerini sürdürüyordu.  Yahudi mitolojisinin en önemli kaynağı olan Kabala'ya atfen yapılan değerlendirmelerde , Mesih’in 1000’li yıllarda geleceği ve  666 sayısının da şeytan ile ilgili olduğu, onu çağrıştırdığı ifade edildiği için  1648 yılında 22 yaşında iken 1666 yılını  beklemeye başladı.
Sabetay Sevi beklenen  Mesih’in kendisi olduğunu iddia ederken  üstün zeka seviyesinin tezahürüyle çevresi tarafından beklenen Mesih olduğu yahudi toplumu arasında benimsenmeye yayılmaya başladı. Yahudiler arasında açıkça konuşulması yasak olan, Tanrının adı olan  Yehova kelimesini de çekinmeden vaazlarında kullanıyordu. Sabetay Sevi'nin klasik ortodoks Yahudiliğin aksine yeni fikirler geliştirmesi  İzmirli hahamları ve hahambaşını güçlerini kaybetme adına  endişeye düşürünce  Sabetay’ı Osmanlı Padişahına şikâyet ettiler.  Ayrıca Hahambaşılık makamı Sabetay’ın dinlerini bozduğu gerekçesiyle onu ortadan kaldırılmasını istedi.. İstanbul’a gitmek zorunda kalan Sabetay, buradaki vaizleri ikna ettikten sonra uzun süren bir seyahat trafiği başladı. İstanbul, Kudüs, Kahire, yeniden İstanbul, İzmir, Selanik, Atina yeniden Kudüs ve yeniden Kahire arasında gezilerini sürdürürken verdiği vaazlarda ününü daha çok arttırdı. 
Sabetay Zevi Gazze’de bir kez daha evlendikten sonra 1663 yılında Kahire’ye doğru çıktığı yolculukta Gazzeli Nathan ile tanıştı. Nathan çok başarılı, zeki biri olduğu kadar Kabala konusunda Sabetay’dan daha çok bilgiye sahipti ve  Nathan  Sabetay’ın Mesih olabileceğine ikna olarak ona sahip olduğu bilgileride paylaştı.. Üstelik kendisine Mesih’in müjdecisi İlyas rolünü uygun görerek İsrail devletinin yeniden kurulabileceğini, dünyanın yeniden kurtulacağını düşünüyorlardı. Bu düşüncesini herkese yaydı Natan’a göre kıyamet günü yani Mesih’in yeniden dirileceği günü 1666 yılı diye hesaplamıştı ki o güne 3 yıl kalmıştı.
Sabetay Sevi artık Mesih gibi dolanıp bunu herkese anlatmaktan çekinmiyordu. Çevresindeki hahamların tepkilerine ve her açıdan ona karşı çıkmalarına rağmen taraftarları artmaya devam ediyordu. Kendine son derece güvenen Sabetay havralarda, sinagoglarda okunan duaları değiştirip, ibadet ritüellerine de karışmaya başlamıştı. Hahamların sabır direnci patladığı anda Sabetay Kudüs’ü terk edip Halep’e geçti. 1665 yılında sevinçle karşılandığı İzmir’e döndüğünde adeta peygamber gibi hürmetle karşılandı. Sabetaycılık akımı bir çığ gibi büyüyerek gelişiyordu. Venedik, Amsterdam, Hamburg, Londra hatta Kuzey Afrika kentlerine kadar öğretileri  yayıldı. Sabetay Zevi kendinden o kadar emindi ki dünyayı 38 krallığa bölmüş ve her bir krallığın başına da bir akrabasını yerleştirmişti. 30 Haziran 1966 tarihinde Sabetay Sevi İzmir’den İstanbul’a bir gemi ile hareket ettiğinde kendisine inananlar Padişah IV. Mehmet’ten tahtı devralacağını sanıyordu. İzmir’deki diğer Yahudi hahamların durumu ihbar etmesinden sonra Sevi'nin toplumsal gücünden endişelenen zamanın sadrazamı  Fazıl Ahmed Paşa gemiyi Çanakkale’de durdurdu ve . Sabetay Zevi’yi ellerinden ve ayaklarında zincire vurarak İstanbul’a getirip zindana attı.

Bir süre sonra Sabetay Sevi Padişah IV. Mehmet’in huzuruna çıkartıldı.  Sabetay Zevi, kendisini Mesih olduğunu ifade ederek IV. Mehmet’in kendisine biat etmesini istedi. Ayrıca Kudüs’ü de içine alan Filistin topraklarının kendisine verilmesini talep etti. Padişah büyük insan kayıplarına yol açan  Girit seferiyle uğraşıyordu  hem ortalık karışmasın hemde ölümüyle efsane olmasın diye  iki ay sonra Sabetay Zevi’yi Çanakkale’ye yeniden hapsedilmesi için gönderdi. Müritleri Mesih’in kellesinin kesilmemesi için İstanbul’a saraya akın edip ipek halılar ve hediyeler götürüyorlardı.
İlginç bir şekilde tarih tekerrür ederek Sabetay Zevi’nin durumu neredeyse İsa’nın yaşadığı olaylara benzemeye başlamıştı. İzmir merkezli Yahudi din adamları Sabetay Zevi’nin öldürülmesi için uğraşsalarda başarılı olamadılar. 
Sabetay, Edirne’de sarayda kurulan mahkemeye yargılanmak için getirildi. Mahkemeyi oluşturan divan kurulu Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Şeyhülislam Münkirzade Yahya Efendi ve padişahın meşhur imamı Vani Efendi’den oluşuyordu. Padişah IV Mehmet, mahkemeyi ortaya çıkmadan paravan arkasından izledi. Sabetay Zevi Osmanlı’da doğmuş olmasına rağmen hiçbir şekilde Türkçe bilmiyordu. Bu yüzden padişahın Hekimbaşısı Yahudilikten İslama dönmüş olan Hayatizade Mustafa Fevzi Efendi (Moşe Ben Rafael Abrabanel) tercümanlık yaptı.
Divan reisi ilk açılış konuşmasını yaptıktan sonra Sabetay’a sordu,
- Karıştırmadığın halt kalmadı, uyandırmadık fitne bırakmadın Sabetay Efendi. Haydi bakalım göster şimdi mucizeni?
Bu talep üzerine Sabetay afallayıp ne yapacağın şaşırdı. Mesih olduğunu iddia ettiği için mucize göstermesi gerekmekteydi. Tercüman, padişahın istediği mucize yöntemini Sabetay’a açıkladı. IV. Mehmet’in isteği; Sabetay’ın soyunması, maharetli okçuların Sabetay’ın çıplak vücuduna ok atmalarıydı. Eğer oklar Sabetay’a etki etmez ise padişah onun Mesih olduğuna ikna olacak ve resmen kabul edecekti. Bu talebin gelmesindeki asıl neden Yahudilerin Sabetay’a ok, kılıç, mızrak, tüfek işlemediğine, ateşin yakmadığına inanmalarıydı.
Sabetay titreyen sesle kendisine önerilen talebe cevap verdi.
- Haşaa!!! Ben asla Mesih olduğumu iddia etmedim. Mesih olma konusu çevremdeki bazı Yahudiler tarafından ortaya atılmıştır. Yemin ederim ki benim böyle bir iddiam hiçbir zaman olmadı.
Bu cevaptan sonra Sabetay’a Müslüman olması tekil edildi. İlk teklifte kabul etmese de işkenceye maruz kalma olasılığı hatırlatılınca bu kez kabul etti. Abdest aldırıp, Kelimeyi şehadet getirdikten sonra Müslüman olarak ertesi gün 16 Haziran 1666 ‘da Padişahın huzuruna çıkardılar. Sabetay Sevi’nin adı Aziz Mehmet olarak değiştirilip Müslüman kıyafetleri  giydirildi. Kendisine Kapıcıbaşı unvanı verilip bir de maaş bağlandı.
Sabetay’ın Müslüman olmasından sonra müritlerinin çoğunluğu da aynı yöntemi benimsedi. Az bir kısmı yeniden Ortodoks Yahudi inancına geri dönerken çoğunluğu topluca  onun gibi  görünürde müslüman olmayı tercih etti. Bu nedenle bu şekilde  din değiştirenlere  MUHTEDİ - Dönme - dendi. Sabetay Sevi  IV. Mehmet’in güvenini  kazanınca özellikle  Bektaşi tekkesinde İslami tasavvuf ile Kabala bilgilerini pekiştirerek yepyeni bir yol öğretisi geliştirdi. Adı Aziz Mehmet Efendi olunca müritlerin ziyaretlerinin arkası kesilmedi aksine arttı.  İstanbul Boğaziçi’nde Kuruçeşme’deki bir havrada müritlerine İbranice dua ettirdiği açığa çıkınca Sadrazam tarafından hiçbir Yahudi’nin bulunmadığı Arnavutluk’ta ÜLGEN kasabasına sürgün edildi. Maaşı ancak yaşayabilecek seviyeye indirildi. Bir süre sonra da orada öldü.

İzmir- Ülgen bugün Sabetayistlerin ziyaret yeridir.
Sabetay Zevi’ye inananların bir kısmı onun yolundan devam etti. Görünüşte sokakta ticarette yakın çevresinde  Müslüman gibi giyinip  onlar gibi oruç tutup namaz kılıp camiye giden müslümanlar gibi  yaşayıp ibadet edenler, evlerinde özal alanlarda gizli gizli kendilerine özgü yeni Musevilik inancını sürdürmeye devam ettilrdiler. O dönemlerden itibaren Bektaşiliğin türevleri çok sayıda islam  tarikatını kurup yönetenlerin gizli Sabetayist olduğu bugün ortaya çıkmış gerçekler olduğu kanıksanmıştır. 

20-12-2023/EDİT : MEHMET LEVENTOĞLU /İNCELEME