Karaçaylar- Balkarlar

KARAÇAYLAR  
KARAÇAY-ÇERKES ÖZERK CUMHURİYETİ

Yüzölçümü : 14.100 km2  Nüfusu : 435.700  Başkenti : Çerkesk    

    Rusya'nın güneybatısında, özerk bir Cumhuriyettir. Büyük Kafkasların derin vadi ve boğazlarla bölünmüş olan ve Dombay-Ulgan dağında 4.047 m'ye ulaşan kuzey uzantılarının arasında yer alır. Alp tipi çayırların arasından yükselen dağları kaplayan sık ormanlar, yükseklik arttıkça yerlerini önce kayalıklara, ardında da buzullara bırakır.    

   Karaçayların soylarının Hun ve İskitlere kadar uzandığı söylenmektedir. Bir Kıpçak boyu olan Karaçaylar, Balkarlar gibi uzun süre göçebe bir hayat sürdüler. 15. yy.'dan 1812'ye kadar Osmanlı himayesinde Kabardey beylerine bağlı kaldılar. Ruslar 1812'de bölgeyi işgal ettiler. 1822'de Rus yönetimine karşı ayaklanan Karaçaylar, ağır bir yenilgiye uğradılar. 1905'te başlattıkları ayaklanma da başarısızlıkla sonuçlandı. 17 Kasım 1991'de Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nin eski itibarı iade edilmiştir. Rusya, onlara haksızlık edilerek sürgüne gönderildiklerini kabul etmiş ve Cumhuriyetin itibarını iade etmiştir. Karaçaylar yabancı iradenin yoğun baskılarına rağmen, dil ve kültürlerini bütünüyle muhafaza etmeye çalışmışlardır.    

   Bugün, özerk cumhuriyetin nüfusunun % 42'si Ruslardan, % 33'ü Karaçaylardan, % 10'u Çerkeslerden, % 6'sı Abazalardan, % 3'ü Nogaylardan oluşmaktadır. Sayısal olarak 55.000'i Çerkes kökenli (Kabardey, Besleney), 35.000'i Abaza (Abazin), 160.000'i Karaçay Türkü, 13.000'i Nogay Türkü ve geri kalanı ise Rus, Ukraynalı, Oset, Ermeni ve diğer halklardan oluşur. Çerkesler, genellikle şehirlerde oturmaktadırlar. Karaçaylar, Balkarlarla aynı dili konuştukları halde aynı idari yapıyı paylaşmamakta, kendi özerk bölgeleri olan Kuban vadilerinin orta ve yüksek kısımlarında yaşamaktadırlar. Karaçaylar, Teberde, Üçköken, Dombay, Zelencuk bölgelerinde yoğun olarak bulunmakta, soy olarak Kumanlardan geldikleri söylenilmektedir. Karaçayların merkezi Karaçeyski'dir.   BALKARLAR (MALKARLAR)  KABARDEY-BALKAR ÖZERK CUMHURİYETİ Yüzölçümü : 12.500 km2  Nüfusu : 786.000  Başkenti : Nalçik    

    Büyük Kafkasların kuzey yamacında yer alan ülkenin, kuzeyinde Stavropol krayı, doğusunda Kuzey Osetya Cumhuriyeti, güneyinde Gürcistan ve batısında Karaçay-Çerkes Özerk Cumhuriyeti yer almaktadır. Coğrafi açıdan üç bölgeye ayrılır. Güneyde, birbirine paralel dağ sıralarından (Glavni, Peredovoy, Skalisti ve Çornıye) oluşan ve ülkenin güney sınırını çizen Büyük Kafkas Dağları uzanır. Bu dağların en yüksek dorukları Elbruz 5642, Dihtau 5203, Koştantau 5144, Djangitau 5049 ve Shara 5068 m.'dir. Bölgede hızlı akışlı akarsuların kaynaklarını oluşturan çok sayıda buzul vardır. Buzul alanlarının altındaki ikinci bölgede Alpin çayırlar, iğne yapraklı ve yaprak döken (kayın,meşe, kızılağaç, gürgen, akçaağaç, dişbudak ve kavak) ağaçlardan oluşan ormanlar yer alır. Sıradağların, deniz seviyesinden yükseklikleri 500-700 m.arasında değişen kuzey eteklerinde yaprak döken ağaçlardan oluşan ormanlar uzanır; vadilerin daha geniş kesimleri ise çayırlarla kaplıdır. Kuzey ve kuzeybatıda yer alan üçüncü bölge düz Kabardey Ovası'ndan oluşur; Çerek,Çegem, Baksan ve Malka ırmaklarının birleşmesiyle oluşan Terek ırmağı ovayı boydan boya geçer. Terek'in batısında ve doğusunda Büyük ve Küçük Kabartay ovaları yer alır. Bölgenin doğal bitki örtüsü çayırlar ve verimli çernozem topraklarını kaplayan sorguç otu steplerinden oluşur, bununla birlikte, stepler temizlenerek bu toprakların büyük bölümü tarıma açılmıştır. Kabardey-Balkar'a hakim olan karasal iklim yüzey şekillerine göre bölgeden bölgeye farklılık gösterir; Yazlar genellikle sıcak geçer, ortalama sıcaklık temmuz ayında 22°C, ocak ayında ise -40°C'dir. Dağlarda 750 mm'yi geçen yıllık yağış miktarı, oldukça kurak olan Kabardey Ovası'nda 500 mm'ye düşer.      

  Merkezi Kafkasya'nın yüksek dağlık bölgelerinde yaşayan ve kendilerine Tavlı (dağlı) denen Balkarlar, Karaçayların doğusunda Baksam, Çegem ve Çerek nehirlerinin geçtiği vadilerde yoğunlaşmışlardır. Kendi aralarında Mezengiy, Bezingi, Hulamlı, Çezemli, Baksamlı gibi kollara ayrılan Balkarlar; 1989 sayımına göre BDT'da toplam 88.771 kişidir. Ancak bunun 71 bin kadarı kendi ülkelerinde yaşamaktalar. l5.yy. sonlarında Osmanlı'ya bağlanan Balkarlar, 1827'de Rus hakimiyetine girmişlerdir. 1917'den sonra Karaçaylılarla birlikte Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti içinde yer almışlar ve 1921'de Kabardey oblastına katılmışlardır. Bu yönetim birimine,1922'de Kabardey-Balkar Özerk 
115 
oblastı adı verilmiş ve 1936'da da özerk cumhuriyet statüsü tanınmıştır. II. Dünya Savaşı'nda Almanlarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle 1943'de Orta Asya'ya sürülmüşler ve toprakları da Gürcistan'a katılmıştır. 1956'da ülkelerine dönmelerine izin verilerek 1957'de Kabardey-Balkar ÖSSC yeniden oluşturulmuştur. Halen Rusya Federasyonunu bağlı federe bir cumhuriyettir.   Karaçay Balkar Türkçesi Türkiye Türkçesi 
az Az  appa Büyük dede ata Baba gabara Yünlü yelek dayım Doyum, doyma men Ben Bu, ol Bu, o ne Ne  ur Vur er Er, asker Tuv- Doğ- tuvdu doğdu çarh Çark sok Darbe, vuru ş üç Üç ot Od, ate ş uzun Uzun tüş İn-, aşağı inmek eşik Eşik, kapı avur Ağır Jav/cav Yağ Jer/cer Yer kal Kal- kız Kız kuş Kuş Jarık/carık Aydınlık, ışık Jaz/caz Yaz- Jün/cün Yün Jol/col Yol Jır/cır Türkü, şarkı Jarım/carım Yarım çolpan Sabah y ıldızı çibin Sinek kur Kur- koru Koru- küre Küre- kadav Sürme kilit kan Kan san Sayı eki İki buz Boz- süz Süz- öz Öz, kendi öl Öl- ul Oğul sen sen  
Kaynaklar:  1.ATLAS aylık coğrafya ve keşif dergisi. Mart 2003. Sayı 120. 2. www.turan.tc 
116 
YANIBAŞIMIZDAKİ BİLİNMEYEN AKRABALARIMIZ; KARAÇAY- MALKAR (BALKAR) TÜRKLERİ          

   Kafkas dağlarının en yüksek zirvesi Elbruz (Mingi Tav) ve çevresindeki yüksek dağlık arazide yaşayan Karaçay-Malkarlılar, tarih boyunca Kafkasya'da hakimiyet kuran Kimmer, İskit, Hun, Bulgar, Alan, Hazar, Kıpçak gibi proto-Türk ve eski Türk kavimleri ile çeşitli Kafkas halklarının etnik ve sosyo- kültürel bütünleşmesinden ortaya çıkmış bir Kafkasya halkıdır.     Yaşadıkları bölge doğuda Çerek ırmağının kaynak havzasından batıda Laba ırmağının kaynak havzasına kadar uzanan ve Kafkas dağlarının en sarp ve yüksek bölümünü meydana getiren dağlık arazidir.     Karaçaylılar ve Malkarlılar birbirinden farklı etnik kökene, dile, kültüre ve tarihe sahip iki ayrı halk değil, aynı dil, kültür ve tarihi paylaşan bir Türk boyudur. Karaçay ve Malkar adları bu boyun yaşadığı iki coğrafî bölgenin adlarıdır.      Karaçay-Malkar Kafkasya'nın Orta Kafkaslar olarak bilinen merkezî kısmında yer almaktadır. Yalnızca Kafkasya'nın değil, Avrupa'nın da en yüksek dağları Karaçay-Malkar toprakları içindedir. Bunların başlıcaları Mingi Tav (Elbruz 5.642 mt), Dıh Tav (5.203 mt), Koştan Tav (5.145 mt), Uşba, Dombay Ölgen gibi zirvelerdir. Kafkasya'nın en büyük ırmakları Mingi Tav (Elbruz) buzullarından doğmaktadır.       Karaçay-Malkar bölgesinin kuzeyindeki düzlüklerde Adigey-Kabardey-Abaza bölgeleri yer alır. Güney kısımları baştan başa Kafkas sıradağları ile kaplıdır ve dağların arkasında Abhazya ve Gürcü- Svanetya bölgeleri ile komşudurlar. Tonguzorun, Mahar, Kluhor, Morh, Sançar adlı dağ geçitleri Karaçay-Malkar'ı Abhazya ve Gürcü-Svanetya bölgelerine bağlar. Doğularında ise Osetya yer almaktadır.       Kendilerine Tavlu (Dağlı) adını veren Karaçay-Malkarlılar, ayrıca kendi aralarında kendilerini yaşadıkları vadilerin adlarına göre Karaçaylılar, Bashanlılar, Çegemliler, Holamlılar, Bızıngılılar ve Malkarlılar olarak çeşitli zümrelere ayrırlar. "Balkar" adı Bashan, Çegem, Holam, Bızıngı ve Malkar vadilerinde yaşayan dağlıları tek bir isim altında toplamak isteyen Sovyet yönetimi tarafından uydurulmuş sunî bir etnik isim ve millet adıdır. Karaçay-Malkarlılar ayrıca kendileri için "Alan" adını kullanır ve birbirlerine "Alan" diye hitap ederler.    

  Karaçaylılar "Karaçay" adının efsanevi ataları "Karça"nın adından geldiğine inanmaktadırlar. Halk arasında yaşayan efsaneye göre, Elbruz dağının doğusundaki Bashan vadisinde yaşamakta olan Karça, burada savaşmak zorunda kaldığı Kabardeylerin baskısı sonucunda, beraberindeki Adurhay, Budyan ve Navruz klanlarıyla birlikte Elbruz dağının batısında yer alan Kuban ırmağının kaynak havzasındaki bölgeye, yani günümüzdeki Karaçay topraklarına göç eder. Karça'nın kabilesine Tram, Hubiy, Özden ve Botaş soyları da katılmıştır. Bu arada, savaştıkları Kabardeylerle aralarında kan davasının sürmemesi için, Kabardey prenslerinin Kaytuk soyunun Tohçuk (Dohşuk) sülalesinden ve yine Kabardeylerin Tambiy sülalesinden iki delikanlı Kafkas geleneklerine uygun olarak Karça'nın kabilesine katılırlar. Bunların soyundan Karaçay'da iki büyük soy ortaya çıkar. Karça adı zamanla değişerek Karaçay şeklini alır.    

 19. yüzyıl başlarında Kafkasya ve Gürcistan'ı gezen Avrupalı bilim adamı J.Klaproth Karaçaylılarla ilgili şu bilgileri vermektedir: "Adigeler (Çerkesler) bunlara Karçaga Kuşha derler. Tatarlar ise Kara Çerkes adını verirler. Onlar Kabardeyler'den önce Kabardey'e yerleşmişlerdi. Karaçay adını beyleri Karça'nın adından alırlar. Mingi Tav dedikleri Elbruz dağının kuzey eteklerinde yaşarlar. Karaçaylılar Kafkasya'nın en güzel milletlerindendirler. Beyaz tenleri, siyah gözleri, belirgin güzel hatları ve mükemmel bir vücut yapıları vardır. Göçebe Tatar ve Nogaylar'da görülen basık suratlar, çekik gözler onlarda görülmez. Moğol ırkları ile bir karışımları yoktur. Gürcülere benzerler. Karaçaylılar komşuları Çerkes (Adige) ve Abazaların aksine, hırsızlık ve dolandırıcılık nedir bilmezler. Cömert ve çalışkandırlar. Genel olarak Kafkasya'daki en uygar toplum oldukları söylenebilir. Beylerine son derece bağlıdırlar. Fakirlere karşı cömerttirler. Zenginler fakirleri hor görmezler, onlara öküzlerini ödünç verirler. Bashanlılar Bashan ırmağının yukarı kısımlarında yaşarlar. Çegemliler Çegem ve Şavdan ırmaklarından Bashan'a uzanan yüksek karlı dağlarda yaşarlar. Malkarlılara Kabardeyler Balkar Kuşha, Gürcüler Basiyani derler. Bunlar Çerek, Psigon, Aruvan ırmakları kıyılarında otururlar. Bızıngı da Malkar sayılır. Yüksek yerlerde yaşarlar. Bunlara çok tehlikeli yollardan sonra ulaşılır".    

 1848 yılında Karaçay'da bulunan Rus tarihçisi G.Tokarev onların etnik kökenlerini Kıpçaklar'a bağlar. Bu konuda Tokarev şunları yazmaktadır: "Bu topraklarda Komanlar (Kuman-Kıpçaklar) yaşamışlar. Onlar kendi beylerine piramit şeklinde sivri çatılı evler inşa etmişler. Koban (Kuban) ırmağının adı şüphesiz Komanlar'dan kalmıştır. Karaçaylılar Kafkasya'nın en güzel milletlerinden biridir. Bunların yüzleri Tatar, Moğol ve Nogaylarla hiçbir benzerlik göstermez. Karaçaylılar Adige (Çerkes)'lerden önce Kabardey'e yerleşmişlerdir. Kendi ağızlarından Bashan (Baksan)'dan çıktıklarına dair rivayetler dinledim". 
117 
      1870'li yıllarda Rus idarecisi olarak Karaçay'da bulunan G.Petrov, onlar hakkında şu bilgileri vermektedir: "Karaçaylılar'ın çoğu orta boylu, sağlam yapılı, esmer, geniş omuzludur. Bütün dağlılarda fark edilen açık, hayat dolu gözleri vardır. Karaçaylılar dağlarından ayrıldıklarında hüzünleniyorlar, solan çiçeklere benziyorlar. Düz yerler onlara çirkin görünüyor".  

   1890'li yıllarda Karaçay'da bulunan N.Aleksandroviç Ştof, Karaçaylılar'ın müslüman oluşları ile ilgili şu bilgileri vermektedir: "17. yüzyılın başındaki savaşa kadar Karaçaylılar, derin dağ vadilerinde putperest olarak yaşamışlar. Kırım Hanı Kafkasya'da islam dinini yaymak için iki bölük asker göndermiş. Zelençuk ırmağı kıyısındaki Adige (Çerkes) köylerini İslam dinine sokmuşlar. Kuban ırmağının başında ise şimdiye kadar hiç kimseye boyun eğmeyen Karaçaylılar'a rastlamışlar. Yurtlarını, hürriyetlerini korumak için Karaçaylılar "Marca" adlı kutsal putlarından güç alarak düşmanlarına karşı koymuşlar. Kırım Hanı'nın askerleri İslamiyeti Karaçay'a zorla kabul ettiremeden geri dönmüşler. İslamiyet ancak 18. yüzyıl sonunda Karaçay'a girmiş".    

   Sovyetler Birliği döneminde ikiye ayırılan Karaçay-Malkar halkı Kafkasya'da yer alan Karaçay- Çerkes Özerk Bölgesi ve Kabardey-Balkar Özerk Cumhuriyeti sınırları içinde yaşamaktaydı. Günümüzde Karaçaylılar Rusya Federasyonuna bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde, Malkarlılar ise Kabardey-Balkar Cumhuriyetinde yaşamaktadırlar. Karaçaylılar yaklaşık 160 bin kişilik bir nüfusa sahip iken, Malkarlıların (Balkarlar) nüfusu da 90 bin civarındadır.  

   Karaçay-Malkarlılar Kafkasya dışında, 1943-1944 yıllarında sürgüne gönderildikleri Orta Asya'da, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'da yaklaşık 20 bin kişilik bir nüfusa sahiptirler. 1886 ve 1905 yıllarında Türkiye'ye göç eden Karaçay-Malkarlılar da Türkiye'de yaklaşık 20 bin kişidirler. Bunun dışında, Suriye'de Şam civarında 1500, Amerika Birleşik Devletlerinde de yaklaşık 5 bin Karaçay- Malkarlı yaşamaktadır.  
Kaynak:www.kafkas.gentr. Dr. Ufuk TAVKUL  

 

KAF DAĞINDA BİR MASAL ÜLKESİ; KARAÇAY-MALKAR    

      Kafkas dağlarına haklı şöhretini kazandıran iki bölge var. Bunlar Orta Kafkaslar'da yer alan Karaçay-Malkar ve Osetya bölgeleri. Her iki bölge de Tolstoy'un tasvir ettiği karlı doruklara sahip. Bu iki bölge içinde Kafkasya'nın en sarp ve yüksek dağları ise Karaçay-Malkar bölgesinde yükseliyor. Karaçay-Malkar yalnızca Kafkaslar'ın değil, Avrupa'nın da en yüksek zirvesine sahip. Bu zirve 5642 metre yüksekliği ile Kafkaslar'ın ortasında yükselen efsanevi "Elbruz Dağı". Elbruz'u uzaktan, yaşadıkları ovalardan gören Adige-Kabardeyler ona kendi dillerinde nurlu dağ anlamına gelen "Oşhamafe" adını verirler. Elbruz'un üzerinde yaşayan Karaçay-Malkarlılar'ın dilinde onun adı "Mingi Tav"dır. Mingi Tav Karaçay-Malkar dilinde “ebedi, sonsuz dağ” anlamına gelir.Bu isim binlerce yıldan beri Elbruz dağını bir tanrı kabul eden Karaçay-Malkar halkının eski şamanist inançları ile ilgilidir.  

    Karaçay-Malkarlılar, Kafkasya ile ilgilenenlerin dışında adını hemen hiç kimsenin duymadığı, sarp ve derin vadilerde yer alan köylerde yaşayan, Kafkaslar'ın küçük bir "dağlı" halkı. Tarih boyunca kendilerine "Tavlu"(Dağlı) ve "Alan" isimlerini veren Karaçay-Malkarlılar Sovyetler döneminde ikiye ayırılmışlar. Karaçaylılar Karaçay-Çerkes Özerk Cumhuriyeti idaresi altına alınırken, Malkarlılar da Kabardey-Balkar Özerk Cumhuriyetine bağlanmışlar. Bugün iki ayrı halkmış gibi görünseler de gerçekte aynı dil, kültür ve tarihi paylaşan tek bir halklar. Elbruz dağı yaşadıkları bölgenin tam ortasında yükseliyor ve iki halkı birbirinden ayırıyor. Elbruz'un doğusundaki dağlık arazi Malkar (Balkar) bölgesini oluştururken, batısındaki dağlık arazi de Karaçay adını alıyor.       Karaçay-Malkarlılar Dağıstan'da yaşayan Kumuklarla birlikte Kafkasya'nın Türk kökenli halklarını oluşturuyorlar. Her iki halk da bugün Türk dilinin Kıpçak lehçesi grubuna giren dillerde konuşuyor. Ancak Karaçay-Malkar dili Kumukça'ya göre eski Türkçenin arkaik özelliklerini daha fazla koruyor.  

   Tarihi geçmişi çok eski devirlere dayanan bir bölgede yaşayan Karaçay-Malkarlılar yüzyıllar boyunca Kafkasya'yı hakimiyetleri altında tutan, etnik unsurlarını ve kültürlerini Kafkasya'da bırakarak Kafkas kültürüne damgalarını vuran eski atlı göçebe kavimlerin torunları. Günümüzden 3500 yıl önce kuzey bozkırlarından gelerek Kafkaslar'a giren ve burada yaşamakta olan tarımcı-yerleşik kabileleri egemenlikleri altına alan Kimmerler ile başlayan Proto-Türk kavimlerinin akınları İskitlerle devam eder. M.Ö. 1200-1000 yılları arasında Kafkasya'da Beştav bölgesi ile Kuban ırmağı başlangıcında bazı kurganlar bırakan Kimmerler Kafkasya'daki katakomb mezarları kültürünün de yaratıcısı olurlar. M.Ö. 7 ile 5. yüzyıllar arasında İskitler'in baskısı neticesinde Kimmerler Kafkas dağlarını aşarak Kafkas Ötesi'ne ve Anadolu'ya yayılırlar.Bu arada kendilerinden bazı grupları Kafkas dağlarında bırakırlar. İşte bunlar Karaçay-Malkarlılar'ın Kafkasya'daki ilk atalarıdır. Onların arkasından Kafkaslar'a gelen İskitler Kafkas halklarını hakimiyetleri altına alırlarken, onları kültürel açıdan da çok etkilerler. Bronz çağını bırakarak demir çağına geçen İskitler de Kafkas dağlarında küçük gruplar bıraktıktan sonra tarih sahnesinden çekilirler. Artık sahnede Hunlar vardır. Hunlar M.S. 370 yıllarında Kafkaslar'ın kuzeyine gelirler ve kendileri gibi Orta Asya'dan gelip Kafkasya'da aşağı Kuban boylarına yerleşen soydaşları Alanlar'ı boyundurukları altına alırlar. Hunlar Kafkasya'dan çekilirken Kuban ırmağı kıyılarında Bulgar adlı kabilelerini bırakırlar. Bulgarlar hayvan yetiştirme, ziraat, sosyal ve idari örgütlenme konularında çok gelişmişlerdir. Orhun yazıtlarından 400 yıl önce Kafkasya'da runik harfli yazıtlar bırakan Bulgar Türkleri, egemenlikleri altındaki Kafkas halklarını kültürel yönden çok etkilerler. Bulgarlar bir süre sonra soydaşları Alanlar ile birleşirler. Bu sırada bir başka Türk imparatorluğu Kafkasya'yı yine egemenliği altına almak üzeredir. Bu Hazar imparatorluğudur. Hazarlar Kafkas halkları üzerinde büyük bir siyasi ve kültürel hakimiyet kurarlar. 9. yüzyılda Hazarlar'ın bir kabilesi olan Kabar Türkleri imparatorluğa isyan ederler. 10. yüzyılda Hazar imparatorluğu çöker ve Hazar Türklerinin soylular sınıfını oluşturan pek çok aile ve soy Kafkasya'ya sığınarak burada yaşamakta olan Kafkas halklarının arasına karışırlar. Hazar imparatorluğunun dağılmasıyla Kafkasya'ya gelen Kıpçak Türkleri de yaklaşık 300 yıl boyunca Kafkasya'nın tek hakimi olurlar. 1237 yılında Kafkasya'yı işgal eden Cengiz Han'ın torunu Batu Han'ın ordusu Kıpçaklar'ı yener. Kıpçaklar'ın bir bölümü Kafkas dağlarına sığınarak orada yüzyıllardan beri yaşamakta olan Kimmer-İskit-Hun-Bulgar-Alan-Hazar kavimlerinin kalıntısı soydaşlarıyla birleşirler. Kafkasya artık Cengiz Han'ın torunlarının kurduğu Altın Orda imparatorluğunun egemenliğindedir. Altın Orda imparatorluğu dağıldıktan sonra, Altın Orda Hanları'nın soyundan gelen aileler Kafkasya'ya gelerek daha önce hakimiyetleri altına aldıkları halkların başına yönetici egemen sınıf olarak geçerler. Bu dönemde Karaçay-Malkarlılar da kendilerine özgü bir halk olarak Kafkas dağlarında ortaya çıkarlar. Yüksek dağlar arasında, sarp ve derin vadi içlerinde, dış dünyadan tecrit edilmiş bir biçimde yaşayan Karaçay-Malkarlılar bu sayede 3500 yıl öncesine dayanan kültürlerini korumayı başarırken, Kafkasya'da kendilerine özgü bir yaşam tarzı da geliştirirler. Kafkas dağlarının en yüksek zirveleri artık Karaçay-Malkar halkının yurdudur.

      Karaçay-Malkarlılar'ın Kafkas dağlarındaki hayatları kolay geçmez. Dağlılar doğanın zor şartları altında yaşam mücadelesi verirlerken, Kafkasya'nın kuzey düzlüklerini ele geçiren Altın Orda Hanları'nın soyundan gelen Kabardey prensleri Kafkasya'da hakimiyetlerini ilan ederler. Abhazya'dan 
119 
Dağıstan'a kadar bütün bölgelerde egemenlik kuran Kabardey prensleri Kafkas kabilelerini vergiye bağlarlar. Karaçay-Malkarlılar o yıllarda Elbruz dağının doğu eteklerindeki Bashan(Baksan) vadisinin yukarı kısımlarında, sarp ve ulaşılmaz bir bölgede yaşamaktadırlar. Kabile Karça adında bir beyin liderliğinde, Kabardey prenslerinin baskısından uzak, dağlar arasında yaşamını sürdürmektedir. Bir gün kabilenin beyi Karça, Bashan ırmağına bir köprü yaptırmak ister. Köprü yapılırken ağaç parçaları ve yongalar ırmağa düşer. Irmak ağaç parçalarını alarak dağların eteklerine, Kabardey'in büyük prensi Kaytuk oğlu Aslanbek'in köyüne götürür. Irmağın yukarısından gelen ağaç parçalarını ve yongaları gören Kabardeyler, ırmağın yukarı kısımlarında bir kabilenin yaşamakta olduğunu anlarlar. Kabardey prensi Kaytuk oğlu Aslanbek kendisine vergi vermeden yaşayan bir kabilenin varlığını öğrenince çok hiddetlenir. Ordusuyla birlikte Bashan ırmağının yukarısına çıkar ve orada Karça'nın kabilesiyle savaşır. Kaytuk oğlu Aslanbek'e yenilen Karça Kafkas dağlarının arkasında yaşayan Svan kabilesinden yardım ister. Svanlar Karça'nın yardımına savaşçılarını yollarlar. Karça'nın Svanlar'dan yardım aldığını öğrenen Kaytuk oğlu Aslanbek Karça'nın barış teklifini kabul eder. Kabardeyler Karça'nın kabilesinden aldıkları mal ve esirleri iade ederler. Kaytuk oğlu Aslanbek, Karça'nın kabilesinden savaşta ölen iki gencin yerine, Kafkas geleneklerine göre kan davasının sürmemesi için Kabardeyler'den iki delikanlıyı verir. Bunlar Kaytuk soyunun Dohşuk sülalesi ile Tambiy soyundan iki gençtir. Kabardey'den gelen bu iki gencin soyundan Karaçay'da Tohçuk ve Tambiy adlı iki soy ortaya çıkar. Bir süre sonra Karça kabilesini alarak Elbruz dağının batısına, Kuban ırmağının doğduğu yüksek dağlık araziye göç eder ve kabilesi burada Karaçay adıyla yayılır. İşte efsaneler Karaçaylılar'ın Kabardeylerle mücadelelerini ve şimdiki topraklarına göç edişlerini böyle anlatır.  

    Karaçay-Malkarlılar günümüzde de Kafkas dağlarında 19. yüzyılı aratmayan bir yaşam tarzını sürdürüyorlar. Bu Dağlı halkın hayatını onlara atalarından miras kalan hayvancılık ve onunla ilgili faaliyetler biçimlendiriyor. Hayvancılık günümüzde Karaçay-Malkar halkının hemen her şeyi. Hayvan sürüleri kışı Elbruz dağının kuzey eteklerindeki Biyçe-Sın yaylasında geçiriyorlar. Mayıs ayı başlarında dağ otlaklarına açılan dağ geçitleri henüz kar altında iken, at sürüleri karla kaplı geçitlerden geçirilerek dağ otlaklarına çıkarılıyorlar. Koyun sürüleri ise Biyçe-Sın'daki kışlaklarda kalmaya devam ediyorlar. Mayıs'ta yeni doğan kuzular biraz büyümeye başladıktan sonra, koyunlar kırkılıyor ve dağ otlaklarına göç hazırlığı başlıyor. Karaçay-Malkarlılar'ın dağ otlaklarında "cay koş" adını verdikleri ağılları ve barınakları bulunuyor. Bunlar genellikle 3 bin metre yükseklikte, buzulların hemen yanında yer alıyor. Koyun ve at sürüleri Ağustos sonuna kadar 3 bin metrenin üzerindeki otlaklarda yayılıyorlar. Ağustos sonunda koyun sürüleri 2200 metre civarındaki ikinci "koş"a indiriliyor. Eylülün 15'inde dağların zirveleri yeniden karla kaplanıyor. Bu, koyun sürülerinin daha aşağılara, vadiye indirilme zamanının geldiğinin bir işareti. At sürüleri ise dağda kalıyor ve ancak otlaklara kar düştükten sonra kışlağa indiriliyor.       Hayvancılık bugün Rusya'da para getirmediğinden, Kafkas dağlarında zor şartlar altında koyun sürüleri beslemenin Karaçay-Malkarlılar için ekonomik yönden pek cazibesi kalmamış. Et ve süt ürünlerini genellikle kendi tüketimleri için kullanıyorlar. Ancak hamarat Karaçay-Malkar kadınları sayesinde ailelere oldukça iyi para kazandıran bir iş var ki, neredeyse bütün aileler nakit para ihtiyaçlarını bu şekilde sağlıyorlar. Karaçay-Malkar'da yediden yetmişe genç kızlar, orta yaşlı hanımlar ve hatta nineler bile ellerinde örgü şişleri, bütün gün kazak, şal, çorap, bere, eldiven örüyorlar. Kendi yetiştirdikleri koyunların yünlerinden iğirdikleri saf yün ipliği ile ördükleri kazaklar Çerkessk, Karaçayevsk, Nalçik, Kislovodsk, gibi şehirlerin pazarlarında Rus ve Çerkes kadınları tarafından adeta kapışılıyor.      Karaçay-Malkar dağları baştanbaşa buzullarla kaplı. Kilometrelerce uzunluğa sahip bu buzullar Kafkasya'nın büyük ırmaklarının da su kaynakları. Kafkas dağlarının ortasında bir koni gibi yükselen Elbruz'un buzulları dağın dört bir yanına sarkıyor. Zirveden 2500 metreye kadar inen buzulların her biri Karaçay-Malkar dilinde ayrı bir isim taşıyor. Ullu Azav, Ullu Kam, Kükürtlü, Ters Kol, Garabaşı, İrik, Ullu Çıran bunlardan bazıları.  Malkar bölgesindeki Bızıngı vadisi ile Karaçay bölgesindeki Teberdi- Dombay vadisi adeta birer buzul cenneti. Burada buzullar neredeyse orman sınırının altından başlıyor ve yalçın zirvelerle son buluyor. Bızıngı, Alibek, Amanavuz, Cuguturlu Çat buzulları muhteşem görünümleriyle seyredenleri büyülüyor.  

     Hayat tarzlarından doğaya ve bağımsızlıklarına çok düşkün oldukları dikkati çekiyor. Zaten bağımsızlık ve hürriyet aşkları yüzünden başlarına gelmeyen kalmamış. Çarlık döneminde bir avuç nüfuslarına bakmadan Rusya'ya defalarca baş kaldırmışlar. 1886 ve 1905 yıllarında içlerinden bir grup Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmış. Geride kalanlar Sovyetler döneminde de uslanmamışlar. 1920'den 1943 yılına kadar rejime karşı defalarca ayaklanarak silahlı mücadeleye girmişler. İkinci Dünya Savaşı'nda Alman ordusunun Kafkasya'ya girmesi üzerine silahlı çeteler kurarak Sovyet Kızıl Ordusu'na savaş açmışlar. Ancak Almanlar'ın Kafkasya'dan çekilmesiyle birlikte Kızıl Ordu yurtlarını işgal etmiş ve Karaçay-Malkarlılar 1943-1944 yıllarında topyekün Orta Asya ve Sibirya'ya sürülmüşler. Stalin tarafından "Sovyet rejiminin amansız düşmanları" ilan edilen Karaçay-Malkarlılar, 1957 yılında 
120 
Stalin'in ölümünden sonra Kruşçev tarafından affedilerek Kafkasya'daki yurtlarına iade edilmişler.        Sovyetler döneminde inşa edilen bütün turistik tesislerin, kayak ve dağcılık merkezlerinin bomboş beklediği şu günlerde Karaçay-Malkar bölgesi dünya cennetini görmek isteyenlerin yanı sıra, ulaşılmaz zirvelere tırmanmayı arzulayan dağcıların ve Kafkas dağlarında yüzlerce yıldan beri yaşatılan ilginç bir otantik kültürle tanışmak isteyenlerin mutlaka uğraması gereken bir ülke.  

Karaçay-Malkar Türkçesi :

     Dilbilim araştırmaları Karaçay-Malkar dilinin ana çizgileriyle tipik bir Kıpçak Türkçesi olduğunu ortaya koymaktadır. Karaçay-Malkar dili Türk dilerinin Kıpçak kolunun Kafkasya'daki güney bölümünü meydana getirir. Sovyet Türkologlarından A.N. Samoyloviç'in 1992 yılında Petrograd'da yayınlanan "Nekotorie depol neniya k klassifikatsi turetskih yazıkov" adlı eserindeki Türk dilleri sınıflamasına göre Karaçay-Malkar dili Türk dillerinin "z" kolunun "y" bölümünün "tav-,bol-,kalgan" grubuna girer. Buna göre Karaçay-Malkar dilinde eski Türkçe azak (adak) yerine ayak, tag (dağ) yerine tav, olmak yerine bolmak, kalan yerin kalgan biçimleri kullanılır. Bunlardan başka Karaçay-Malkar dilinde ben yerine men, biçiminin kullanılması, kelime başlarında -d- yerine t,g yerine -k- seslerinin kullanılması, -y- sesinin -c- sesine dönüşmesi de Kıpçak Türkçesinin özellikleridir.  
Kaynak: www.kafkas.gentr. Dr. Ufuk TAVKUL                      
     Hakkın rahmetine kavuşmuş bir Karaçay Türkü olan arkadaşım BAHATTİN YILDIZ’ı anmadan geçemeyeceğim. Babası, engin Türk İslam tarih bilgisiyle ve hitabetindeki coşkuyla her zaman takdir edilen, Orhangazi’nin Çakırlı beldesinin eski imamlarından ‘’Musa Yıldız’’ hocadır. Bahattin arkadaşım, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniydi. Erzincan’da büyük depremi yaşamış, Bursa Yenişehir’e tayini çıkmış ve bu sırada Harran Üniversitesinden aldığı burs ile Amerikaya gitmişti. Amerika’daki eğitimini bitiremeden yaz tatili için geldiği Türkiye’de, Çanakkale dolaylarında elim bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı. Kim bilebilir ki ömrünün ne zaman ve nasıl sonlanabileceğini? Her şey Allah’ın takdiri elbet.  Dünyayı bırakıp giderken, arkada hayırlı bir şeyler bırakabilmek gibi güzellik var mı? 1992 yazında Azerbaycan ve Bosna-Hersek olayları sonucunda kalbimizde açılan ve doldurulması gereken hüzünlü boşlukları İslam’ın güzellikleri ile dolduran ve ben ile arkadaşlarımın kişiliklerindeki eksik yerleri tamamlayan bu muhterem insana şükranlarımı sunuyorum. Mekanı cennet olsun.