Sporcu milletiz vesselam!

Aziz Nesin, başkaları gibi ‘entelektüel trafik polisliği’ yapmadı hiç. O, örgütlü bir aydın kimliği ile her alanda ilericiliğin yanında, mücadelenin tam içinde yer aldı. Sanatın her dalından spora kadar söyleyecekleri hep vardı.
“Sporun amacı spor değildir, insanın daha iyi yaşamasına yardımcı olmaktır. Sağlıklı yaşamak, fiziksel ve moral savunmamızda güçlü olmak ve etkin yaşamak için spor yapmak gerekir. İşte bu çarpık yapıdan ötürü gerçekte çok sevdiğim halde spora karşıyım. Bu kadar çarpıtılınca, ister istemez işin içerisine para girmekte ve spor bir meslek haline gelmektedir. Oysa spor, ancak sporu öğretenler için meslektir. Bir insanın futbolcu olarak yaşamını kazanması, benim kanıma göre onun insanlıktan çıkması demektir. Bu aşağılanma hem o insan için, hem de seyirciler için geçerlidir”.(Nesin, Aziz (2013). Sporcu Milletiz Vesselam. İstanbul: Nesin Yayınevi.)

Zamanında Bulgaristan’da yayımlanan bir spor gazetesi olan Start’ta ‘sporun amacı ne olmalıdır’ konusuna bu şekilde değinmişti Aziz Nesin.

Sporun günümüzdeki algı ve anlayışının ‘gerçek’ bir aydın nezdinde değerlendirilmesi, yalnızca gündelik sonuçlara, yeni transferlere, başarılı skorlara, iki çift ‘teorik’ lafa ya da tekdüze ve sığ yorumlara indirgenemiyor, bu başlıklara sıkıştırılamıyor.
Aydın sıfatı, entelektüel lafazanlığa değil, sosyal ve siyasal gözleme, eleştiriye, üretime ve elbette ki ‘değiştirme’ iradesine dayanıyor çünkü.

Tüm bunlar ise Aziz Nesin’de buluşuyor, kesişiyor.

Aziz Nesin, edebiyat, mizah, tiyatro, kısa öykü ve şiir dendiğinde akla gelen ilk isimlerden olmakla birlikte, spor alanında da karşımıza çıkmaktan geri durmuyor. Futbol ve güreş yazıları yazıyor, yazmakla da kalmıyor ve gençlik yıllarında mindere çıkıyor. Jimnastik ve eskrim de yapıyor. Kırkpınar güreşlerine gazeteci kimliği ile katılıp, izlemişliği de var Nesin’in…

Hatta, Kuleli Askeri Lisesi’nde okuduğu dönemde, 56 kiloda bir madalya almışlığı bile var güreşte…

Futbolu denemese de, takip etmekten de geri düşmüyor.

“Onu hiç denemedim. Arkadaşlar sırf benle alay etmek ve bana gülmek için oynatıyorlardı. Birkaç kere bu şekilde futbol oynadım; ama ayağıma hiç top gelmedi. Geldiyse de ben vuramayıp yerlere yuvarlandım”.(y.a.g.e.)

Eleştirmekten ve daha iyisini aramaktan vazgeçmiyor Aziz Nesin. Gol Kralı isimli mizah romanında, kısa öykülerinde, Akşam gazetesinde yazdığı köşe yazılarında futbolu yoğun bir biçimde eleştiriyor. Hem de bunu 1960-1964 yıllarında futbol maçlarına bizzat giderek gerçekleştiriyor, izlenimlerini aktarıyor.

Spordan kopuk bir hayatı yok Nesin’in. Aksine daha da içkin belki de hepimizden.

Sonuçlara göre seçim yapmak ya da buna göre biçimlenmek, eğilip bükülüp her şekle şemale girmek de yok onun repertuvarında… 

Akılsızlık ise hiç yok.

“Kim demokrasi derse, sırtımızda taşırdık

Onları taşımaktan sabrımızı taşırdık

Ne aklımız vardı ki, olanı da şaşırdık…

Eloğlu bayram eder, bize kalmış orucu…

Ne sağcıyız ne solcu… Futbolcuyuz, futbolcu! (Taşlamalar’dan, Zübük, 19 Şubat 1962.)

Aziz Nesin, gerçek bir aydınla uyuşacağı gibi, eğilip bükülmeyen, kendisini emeğe ve emekçilere yaslayan, ilke sahibi, ilerici bir aydın olarak her alanda sesi gür çıkan ve bunu örgütlü bir güce dönüştürmeye çabalayan birisi idi.

Aydın olandan başkası da beklenemezdi ya. Edebiyattan sanata, spordan hayata her anlamda ve her anında örgütlü ve her konuda sözünü esirgemeyen, bilen, üreten ve sorgulayan…

Ve bunu da sosyalizm mücadelesi içerisinde eriten…

O halde, kendisi gibi başlamak gerek, Aziz Nesin olmak gerek.

Dediği gibi, sporcu insanlarız da vesselam…

Başdanışman olan ‘güreşçilerden’ ise hiç değiliz.

Ee o zaman, “Buyrun Er Meydanına!”

Sol Haber Portalı (S.Ç)