29 Ekim ve Atatürk'ü Anlamak

KEMALİST DEVRİM:
BİR MODEL OLARAK (BİÇİMSEL) DEVRİM DENİLEBİLİR.

*Bir diğer nedense, bağımsızlık kazanabilmesi için mutlak”Anti-Emperyalist” düşünceyle hareket edilmiş olmasıdır.
*Çağdaşlığı (Batının yaşam koşulları,idari-siyasi-modern toplum anlamında) Batı gibi bir toplum oluşturabilmek amacıdır.
*Modern toplum yaratabilmesi için hiçbir ortam mevcut değildi.okur-yazar oranı son derece düşük,tarımla geçinen bir 
toplum ve tarımdan kazandığının büyük çoğunluğunu da “Osmanlı'ya” vergi olarak veren,savaş dönemlerinde tarlada 
çalışacak genç,yaşlı üretkenlerinide zorla savaşa gönderen bir toplum,
*Osmanlı devletine karşı son derece güvensiz,devlet kavramına uzak,soğuk
Oysa ki; batı sanayileşmiş,kendi burjuvasını yaratmış, bunun sonucu olarak kültürel ve ekonomik anlamda çağın koşullarını 
kendisi yaratmış ve aydınlanmış bir toplum olarak batı karşımızdadır.
Atatürk, ulusal kurtuluş mücadelesine başlarken İstanbul hariç(yabancı kuvvetlerce işgal edilmiş) harap bir ülke, borç batağında, duyun-u umumiye vasıtasıyla vergileri ancak toplanabilen,halkı perişan ve devlet-halk bilinci hemen hemen hiç olmayan,sanayileşmemiş, burjuvasını yaratamamış, aç,perişan,kendini ümmet olarak niteleyen toplumdan,Millet yaratarak, modern bir Türkiye kurmayı amaçlamış ve Batının 200 yılda gerçekleştirdiği devrimi, Atatürk 3-5 yılda gerçekleştirmeyi başarmıştır.
Modern Türkiye'yi kurarken yukarıda yazılı nedenlerle anti-emperyalist savaşımını kazanırken modern devrimi halka öngörmüştür.

 
Çünkü,Toplumsal ve ekonomik bir devrim yapabilmesi için, ne toplum olarak eğitim seviyesi, duyarlılığı,şehirleşmesi elverişli, nede ekonomik olarak sanayileşememiş ve burjuvasını yaratamamıştır.
Yani sağlıklı olması gereken şekilde aşağıdan yukarıya doğru bilinçlenerek yapılacak devrim yerine, yukarıdan aşağıya o koşullarda ki devletçi seçkin aydınlarca bir model olarak sunulmuştur.Tve daha sonra batı tipi aydınlanma ve devlet destekli sanayileşerek kendi  burjuvasini yaratmaya çalışmıştır. Sanayileşerek kendi burjuvasini yaratmak için de, TOPRAK AĞASI-TÜCCAR-BÜROKRAT üçlüsüyle  ulusal sermaye yaratmaya çalışmıştır.(Aynı zamanda Osmanlı borçlarını,kurduğu yeni devletin toprakları oranında ödemek (Batı tipi) başarmanın başka çözümü olamayacağının bilinciyle Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.

*CUMHURİYET:

Atatürk'ün rasyonel hareket noktalarından birisi olup, “Misakı milliye” ile sınırları çizip, Ulus-Devleti yarattıktan sonra bu devletin rejimin adıdır.
Halk Osmanlı'da ümmet olarak yaşamasından dolayı, birey olmanın gerekleri olan karar verme yetisi ve devleti tanımadığından,devletinde kendisini tanımadığından bir anda (yukarıdan aşağıya sunulan devrimin gerekleri olarak) Ulus-Devleti olması ve ümmetten-millet olmanın,milletin bireyi olmayı başarmasıdır.,
Halkın ümmetlikten, millet olması,milletin bireyi olması için din devletinden, halifelikten kurtulabilmesi için dini yasaların bireyi yargılamayacağı, yönetemeyeceğidir. Cumhuriyet rejimi bu nedenle “Şeriat” düzenine karşı kendi reflekslerini oluşturabileceği bir rejim olması nedeniyle bireyciliğide, kendini kanun önünde mutlak eşit kabul eden, hiçbir sınıfa, cemaate imtiyaz tanımadığından halka anlatılması, halkın kabul edeceği en iyi yönetim 
biçimi olacağı bilinciyle çok kısa zamanda önemsenerek kabul edilmiştir.

*EKONOMİK KALKINMA:

Atatürk ekonomik kalkınma içinde Devletçilik ilkesini benimseyerek.Dünyada ender olarak uygulanan “karma ekonomik” sistemini öngörmüş olup,Bir yanda devletin kurum ve kuruluşlarıyla,bürokratlarını seferber,ortak ederek “Etibank, Sümerbank vs.” kurarak sovyetler birliğinin sosyalist sistemini,diğer yandan yabancı sermayeyi yatırım yapmaya davet ederek kapitalist sistemin yaptırımlarını harmanlayarak hızla kalkınma politikası izlemesi ve kalkınırken de ekonomik anlamda hiçbir yeni düşman kazanmamayı hedeflemiştir..İzmir 1.İktisat Kongresi dünyaya verilen bir mesajdır. Elinde ki siyasal güçle,devlet gücüyle yeni bir toplum ve ekonomik yapı biçimlendirmiştir.
Toplumsal, ekonomik, kültürel kalkınmayı başarabilmek için devlet içindeki seçkinleri kullanarak, Batı tipi toplum modelini yaratabilmek için zaman zaman baskıcı bir tutum sergilemek zorunda kalmıştır.(örnek: Şapka devrimi;oysa ki asıl amacı şapka çağdaşlaşmanın bir simgesi olduğundan, tüm gerici,halifeci, dinci gruplar karşı çıktı.Laiklik adına şapka bir simgeydi.Yakup Kadri'nin “Yaban” kitabında belirttiği gibi, ortaanadolu'da bir küçük kasabada bile Türklük bilinci olmayıp,”biz Türk değil,Elhamdürüllah Müslümanız.” diye tepki verilen bir toplum olarak.bazı yaptırımların baskıyla yaptırılması o dönem koşullarında,halkın sosyal,sosyoekonomik,kültürel koşulları dikkate alındığında zorunluluğu vardır.) hem Osmanlı düzenindeki alışkanlıklarından arınamaması, halkın devlet bilincinin olmayışı zorlukları dönemin koşulları içerisinde radikal kararların alınması ve bunun uygulanması büyük ölçüde başarılmıştır.
Devletin asli görevi; batı tipi çağdaşlaşma,
Sanayileşerek,burjuvasini yarataran ekonomik devrim,
Kültürel,Eğitim politikalarıyla Bilimsel ve teknolojik devrim,
Laik düzenle devletin dine taraf olamayacağını her bireyin kendi inancını ve ibadetini kendi başına yaşayacağı bilincini oluşturmaktı.

*EĞİTİM:

Yukarıda yazdıklarımın gerçekleşmesi için bir sosyal kurum gerekliydi.Bir nevi halkı Ulus-Devlet,Cumhuriyet değerleriyle pekiştirecek modern,çağcıl bir Türkiye en ücra yerlerini yeni düzeni,cumhuriyeti,Laikliği,Ulusal bilinci anlatacak bir mekanizma lazımdı.Bunun içinde halkın içinde olacağı bir parti,yani Cumhuriyet Halk Fıkrası (CHP) 9 Eylül 1923 de kuruldu.
CHP. Cumhuriyetin kuruluşunda halkı aydınlatmak adına seferber olmuş olup,daha sonra dünyada başka örneği olmayan “Halkevleri”, “Köy Enstütileri” izlemiştir.Eğitim seferberliği ile o dönemde bir çok kendi branşında çok değerli bilim adamı,akademisyen,
sanatçı yetişmiş ve “Cumhuriyet” ve değerlerine sahip çıkmıştır...

09.11.2008 - Ozan Ozanca

 .