"Devlet Kamusal Eğitim Sorumluluğunu Cemaatlere Teslim Edemez" Eğitim - Sen

Cemaat, tarikat ve yandaş sendikanın MEB’e müdahil olması kabul edilemez.

Milli Eğitim Bakanlığını kimin yönettiği ve politikaların kimler tarafından belirlendiği noktasında ciddi kaygılar taşımaktayız.

Çok büyük ihtimalle Eğitim Bir Sen’in talebi ile 7 yıl aradan sonra toplanan Milli Eğitim Şura’sında alınan bir karar ile anaokullarında 4-6 yaş öğrencilerine Kur’an Kursu ve bu çocuklara din eğitimi verilmesi karar altına alınmıştır. Bu karar hemen tüm il müftülükleri ve Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından hayata geçirilmekte ve protokoller imzalanmaktadır. Bu protokolün Samsun’da da yapılmış olduğunu görmekteyiz.

Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki, anaokulu öğretmenlerimiz milli manevi ahlaki, insani ve kültürel değerleri öğrencilerine aktaracak yeterliliklere kesinlikle sahiplerdir. Bunun için il müftülüğünün sürece müdahil olmasına gerek yoktur. Bu konuda ısrarcı olunmasını iyi niyetle bağdaştırmamız söz konusu değildir. Bu dönemde okul idarelerinin seçmeli dersler noktasında öğrencilere zorunlu olarak din ağırlıklı derslerin seçtirilmesi için çaba sarf ettiklerini de ayrıca not etmekteyiz. Bazı okul yöneticileri her zaman olduğu gibi “kraldan çok kralcı” refleksler göstermekte, sınıf öğretmenlerinin bazı derslerin seçimi noktasında zorlamaktadırlar. İşte bu hususun ahlaki ve insani olmadığını da hatırlatmak isteriz. Biz bugüne kadar yapılan uygulamalardan “zorunlu olmaması, talep olması” vb söylemlerin ne anlam ifade ettiğini de bilmekteyiz. Bundan dolayı MEB’in yönetiminin bilimsel kriterler ışığında yönlendirilmesini Eğitim-Sen olarak talep etmekteyiz.

4-6 yaş çocuklarına verilecek ve herhangi bir pedagojik temele dayandırılmayan dini eğitimin en önemli sakıncası, çocuklara sürekli olarak korkunun öğretilmesidir. Bir davranışa yönelmek ya da başka bir davranıştan kaçınmak için dinde en önemli referans korkudur. En çok da günahtan korkmak öğretilir. Oysa çocukluk döneminde çocuğun hatalar yapması, kendi doğrularını oluşturmadan önce içinden gelen her türlü sese kulak vererek kendi kendine vicdan ve sosyal yargı geliştirmesi çok önemlidir.

Müftülükler bu eğitimleri çok arzuluyorlarsa tarikat ve cemaatlere verebilirler. Son dönemlerde yaşananlar bu kesimlerin bahsedilen eğitimlere daha çok ihtiyaçları olduğunu göstermektedir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi; yıllardır iktidarın eğitim politikalarını belirleme noktasında dayanak olarak kullandığı ve yaptıkları protokoller mahkeme kararı ile defalarca iptal edilen vakıf, dernek, sivil toplum örgütü ve cemaatlerin (Ensar, Tügva, İHH vb.) Eğitimi Destekleme Platformu (EDP) adı altında Vali, Kaymakam, Milli Eğitim Müdürleri, Müftüler, kurum amirleri ile düzenli toplantılar gerçekleştirdikleri bilinmektedir. İktidarın, mahkemelerin iptal etmesine rağmen ısrarla devletin eğitim sorumluluğunu bu vakıf ve derneklere devretmeye çalışan bir tutum içinde olduğu görülmektedir. Ciddi kamu olanaklarını kullanan bu kesimler seçmeli ders ve öğrenci yetiştirme kurslarını da bu sürecin bir parçası olarak belirlemeye çalışmaktadırlar. Bu çaba eğitimin siyasi ve ideolojik bir arka bahçe olarak yönlendirilmesi amacıyla eğitim sisteminin laik, kamusal ve bilimsel özelliklerinin hızla yıpratıldığı, program, müfredat ve okul türlerinde olduğu gibi seçmeli derslerde de bir dayatmanın olduğu görülmektedir.

Eğitim Sen Samsun Şubesi olarak eğitimin, siyasi iktidarın arka bahçesi haline getirecek her türlü müdahalenin karşısında duracağımızı belirtmek istiyoruz. Devletin kamusal eğitim sorumluluğunu özel okullara, bazı dernek, vakıf ve cemaat yapılarına teslim edemeyeceğini, eğitimin bilimsel laik ve demokratik yapısına her süreçte sahip çıkacağımız bir kez daha ifade ediyoruz. Okul yönetimlerinin ders seçimleriyle ilgili çalışmalarını yakından takip ediyoruz, ilgili yönetmeliğe uygun davranmayan yetkilileri uyarıyor, öğrenci ve velilerimizin haklarının her süreçte takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz. 18.01.2022

Arzu TOPALOĞLU/Eğitim- Sen Şube Başkanı