Eğitim - Sen'den 2021- 2022 Eğitim Öğretim Yılı Sonu Değerlendirmesi

2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı Sonunda Eğitimin Durumu

2021-2022 eğitim öğretim yılı 17 Haziran Cuma günü sona erecektir. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılında resmi ve özel toplam 71 bin 320 okulda 1 milyon 171 bin 891 öğretmen ve açık öğretim öğrencileri dâhil olmak üzere 17 milyon 436 bin 532 öğrenci ile eğitim ve öğretime devam edilmiştir.

2021-2022 eğitim Öğretim yılı hem öğrencilerimiz hem de eğitim çalışanlarımız açısından daha önceki yıllarda da olduğu gibi çok sancılı geçmiştir.

İki yılı aşkın süredir devam eden Kovid-19 salgını koşullarının eğitim öğretime olumsuz etkileri geçtiğimiz eğitim öğretim yılında yaşanan sorunları daha da ağırlaştırmıştır. Bununla birlikte eğitimin niteliğinde yaşanan gerilemenin sürmesi, son yıllarda belirgin şekilde artan eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamaları, okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin sürmesi, kalabalık sınıflar sorunu, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakalarının artması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu vb. gibi çok sayıda sorun, eğitim sisteminin belli başlı sorunları olarak geçtiğimiz öğretim yılına da damgasını vurmuştur.

AKP iktidarı ülkeyi yönettiği 20 yıl sürecinde ve son olarak 2021-2022 eğitim öğretim döneminde;

Eğitimi hızla özelleştirmeye odaklanmış, kaynaklar kamu okullarının ihtiyaçları için değil özel okul ve dini vakıf ve cemaatlere aktarılmıştır. Özel okullara devam eden öğrenci sayısı bu dönemde 1 milyon 500 bine yaklaşarak %10’a yaklaşırken, açık öğretime geçiş yapan öğrenci sayısı ise 1 milyon 700 binlere varmıştır. 14-17 yaş arasını kapsayan bu öğrencilerin geçiş nedenleri araştırılmalı, çocuk işçiliği ile mücadelede, yoksul ailelerin çocuklarını çalışma hayatından alıkoyup okula gönderilebilmesi için, bu ailelere yönelik ekonomik ve sosyal destek politikaları hayata geçirilmelidir.

Bu dönemde de çocuk işçiler, göçmenler, eğitime erişemeyenler, kız çocukları, özel eğitime gereksinim duyan çocuklar MEB’in öncelikleri arasında yer almamış ve bu geniş kesimin eğitim hakkı MEB tarafından gözetilmediği için bu kesimlerin yaşadıkları bu yılda sorun olarak görülmemiş ve çözüm de üretilmemiştir.

Eğitim gibi yaygın, düzenli ve sürekli olması gereken bir kamu hizmetinin güvencesiz ve geçici istihdam uygulamalarıyla sağlıklı yürütülmesi mümkün değildir. Emeğimizin sömürülmesini kolaylaştırmak ve yoğunlaştırmak için bizleri iş güvencesinden yoksun bırakmaya odaklanan iktidar, öğretmenler arasındaki iş barışını bozmaya yönelik bir yasa çıkararak öğretmenleri farklı statülerle birbirleriyle rekabet eder hale getirerek dayanışmayı değil rekabeti teşvik ederek mücadeleyi engellemeye çalışmaktadır. Öğretmenlik Meslek Kanunu sendikalar ve eğitim emekçilerinin görüşleri alınarak yeniden düzenlenmelidir.

Eğitim kurumlarında çalışan mesai arkadaşlarımız olan eğitim destek personelleri son derece kötü ve sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda bırakılmakta, düşük ücret ve sınırlı sosyal haklarla yaşamaya mahkûm edilmektedir.

Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ‘piyasacı’ ve ‘dini eğitim’ merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemiştir.

Eğitimde ataması yapılmayan öğretmen sorunu artarak devam etmekte, öğretmen arkadaşlarımız farklı meslek alanlarında, kahvelerde, inşaatlarda, pazarlarda, restoranlarda çalışarak geçimlerini sağlamaya çalışmakta, bir kısmı is kazalarında hayatlarını kaybederken çok sayıda eğitim fakültesi mezunu arkadaşlarımız hayatlarına son vermektedirler. 37 bini eğitim fakültesi mezunu yaklaşık 90 bin ücretli öğretmen okullarda açlık sınırının altında maaşlara çalıştırılmaktadır. Ücretli ve sözleşmeli öğretmen uygulamasına derhal son verilmeli, tüm eğitim emekçileri kadrolu ve güvenceli çalıştırılmalıdır.

Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunlar her ne kadar görmezden gelinmeye çalışılsa da eğitim sorunu, ekonomide yaşanan gelişmelerin ardından halkın en önemli ve öncelikli gündemini oluşturmaktadır. Çocuklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamakta, çocuk yaşta evlenmenin önüne geçen adımlar atılmamaktadır. Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere kız çocukları ve kırsal kesimde yaşayan çocuklar açısından eğitime erişim konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

Eğitim sistemi toplumsal cinsiyet eşitliğinden oldukça uzakta ve giderek dinsel içerik kazanan egemen ideolojinin yoğun baskısı ve denetimi altındadır. Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitim alanı ve okullarımız gelmektedir. Geçtiğimiz dönemde cinsiyetçilik ve cins ayrımcı uygulamaların okullarda etkili şekilde üretilmeye devam ettiği görülmüştür. Geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara ve topluma aktarılmaya çalışılmaktadır.

Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı, onları ve taleplerini görmezden gelmeyi ısrarla sürdürmektedir. Türkiye’nin kamusal, laik, bilimsel eğitim konusunda olumsuz sicilini ısrarla sürdürmesini de anlamak mümkün değildir.

Samsun’da bu dönemde eğitim öğretim süreci devam ederken deprem güçlendirme çalışmaları kapsamındaki yer değiştirmeler okulların demografik yapısını değiştirmiştir. Taşınan okullara ücretsiz servis koyulmaması bu okulların öğrenci sayılarında ciddi azalmalara neden olmuş, öğrenciler okul terkine yönelmiştir. Tüm kamu okullarında öğrenim gören öğrencilerin servis ve yemek ücretleri devlet tarafından karşılanmalıdır.

Geçtiğimiz dönemde Samsun’da yaşanan bir diğer problem de okul bahçelerine Anaokulu yapılmasıdır. Öğrencilere oyun alanı olarak dahi yetersiz olan okul bahçelerine kolaycılığa kaçılarak anaokulu yapılmaktadır. Bu pedagojik olarak da uygun bir uygulama değildir. Anaokulları bağımsız olarak geniş alanlarda inşa edilmelidir.

İktidarın demokrasi karnesi de kırıklarla dolu. AKP iktidarı hak arayan, eşitlik, barış ve özgürlük talep eden toplumun tüm kesimlerine karşı otoriter ve baskıcı uygulamalarına bu yıl da devam etmiştir.

Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik eğitim hakkı için mücadelemizi tüm emek ve demokrasi güçleri ile birlikte sürdüreceğimiz bilinmelidir. Tüm eğitim ve bilim emekçilerini, öğrencilerimiz ve velilerimizi ülkemizin ve eğitimin geleceği için, işimiz, mesleğimiz, iş güvencemiz ve geleceğimiz için dayanışma içinde olmaya ve birlikte, omuz omuza mücadeleye davet ediyoruz. 16.06.2022

Arzu TOPALOĞLU/Eğitim- Sen Samsun Şube Başkanı