HÖH HİKAYESİ, KIZ KULESİ HİKAYESİ GİBİDİR

HÖH HİKAYESİ, KIZ KULESİ HİKAYESİ GİBİDİR

Sokakta bir yaşlı, yakın, dost ve sırdaşım olan bir kadına rastladım. Yüzü kırışık, ezik, hüzünlü idi, ama beni görünce gülümseyerek,
– Nurten, ben İstanbul’a gidiyorum, dedi.
– İyi yolculuklar”, diye dileklerde bulundum.
Daha yakın geldi, elini ağzına koyup fısıldadı:
– Dinle. Bak sana ne söyleyeceğim. Çok önemli. Ben ömür boyu delice çalıştım, biliyorsun. 160 leva emekli maaş alıyorum. İlaç, ısı, elektrik, yemek için yetmiyor. Çok zor idare ediyorum. Bazen oturup evde gizlice doyasıya ağlıyorum.
Geçen günler HÖH partisi bir toplantı yaptı. Beni de çağırdılar. Hep aynı şişkolar. Her zaman gibi, onlar, bir şeyler konuştu. Biz el kaldırdık. Neden kaldırdık bilmiyorum. Herkes kaldırdı diye ben de kaldırdım. He he heeee, diye güldü.
Daha çok bana yaklaştı. Konuşurken nefsi kulaklarıma üfledi sanki.
– O adamlar var ya, bıktım onlara bakmaya. Bıktım ! Bıktım onların her zaman aynı konuşmalarına. Lak lak lakırdıyorlar sadece. Birkaç laf ezber öğrenmişler…Aman beee, yuhhh…, diye yuksek sesle bağırdı ve git buradan dercesine el savurdu.
Sonra anlatmaya devam etti.
– Toplantı her zaman gibi oldu. Herkes sessizce otudu. Kendileri toplantıyı yönetti. Kendileri, kendilerini bazı işler için teklif etti, kendileri karar aldı. Kah kah kaaah…, yüksek sesle kahkaha attı.
– Sonra?
– Biz sadece el kaldırdık. Hiç kimse bir şey demedi, hiç kimse kabul etmiyorum diye el kaldırmadı. Ama el kaldırmak onların yaptıklarına ve dediklerine razılık değildi. Toplantıdan çıkınca arkadaşların hemen hemen hepsi bu yaptıklarıyla alay edercesine konuştu, anlattı, taklit yaptı, güldü.
– Kimdi onlar?
– Sorsan da, bilmiyorum. Hepsini sanki gördüğüm var. Mahalleden insanlar. Bir de İstanbul gezisi düzenleyecekmişler. Çok sevindim. Gideceğim. Ben bu emekli maaşımla hiç gidemedim, ama şimdi gideceğim. Ben, ayın yarısını açlıkla geçiriyorum, paralarımı almak için günler sayıyorum, saat 7’de uymaya yatıyorum, elektrik harcamamak için. Sonra gece yarısı uyanıyorum, uyamıyorum, sabah olmak bilmiyor. Biliyorsun benim durumumu… “Onlar, HÖH’çü mü, Pöf’çü mü, bana ne ? Yıllarca göbek büyütüyorlar, başka işe yaramıyorlar. Tam bir bok fabrikaları gibi. Ayyy, kusura bakma yaaa, kötü konuşmak içimden gelmiyor, ama….söyletiyorlar insana. Onlar cip sürüyor, puro içiyor, göbekten ölüyor, biz ise açlıktan ölüyoruz. Bize sadece seçimlerde 20 veya 30 veriyorlar, ama onlar daha sonra bizi unutup 20 milyon götürüyorlar. Bize düşünen yok, çocuklarımıza düşünen yok, halkımıza düşünen yok. Yıllarca bizi kandırdılar, aldattılar. Zirveye çıktılar mı, nereden çıktıklarını unutuyorlar. Ama, biliyorsun, yüksek uçan, pat diye çamura düşer. Bizim için bir şey mi yaptılar? Yoook. Torunlarımız Türkçe öğrenemedi, komşumun kızı Türke evlenmedi, arkadaşımın oğlu sarhoş geziyor. Benim çocuklarım da torunlarımı okutamadı. Çok üzülüyorum. Ala öğrenci idiler, ama parasızlıktan okutamadılar. Hepsi çujbinaya (dış ülkelere) kaçtılar, inşaa şirketlerinde ekmek parası peşindeler. Yalnız kaldım. Yalnızlık ne olduğunu ben bilirim. Yaşayan bilir. İstanbul’a bari gideyim, dedim. Hazır bizi götürecek varken.
– Ne zaman gideceksiniz?
– Ne bileyim. Arayacaklar sözde. Ama arayacaklarına pek inanmıyorum. Konuşmayı çok beceriyorlar, ama gerisi yok. Götürürseler İstanbul’a gideceğim, ablamın kızını göreyim. Onu çok özledim yaaa..
Eliyle gözünden akan gözyaşını sildi ve anlatmaya devam etti.
– İstanbul’a gideceğim, ama oy vermeyeceğim. Onlar bizi nasıl aldattı. Ben de onları aldatacağım. Günaha da girsem, bunu yapacağım. Bıktım, çok sıkıldım, evladım. Yapacağım. HÖH toplantısına gelenler de benim şu anda sana anlattığımı dedi. Onların aldatma zamanı geçti. Şimdi sıra bizde.
İstanbul’da Kız Kulesi’ni bari göreyim. Onun efsanesi çok ilginçmiş. Paşa kızını yılan sokup öldürmesin diye denizin ortasına kule yapmış, ama olacak olan, olmuş. Ölüm yazıldıysa, ölmüş. Kaderden kaçmak yok. Kızını korumak için kule yapmış olsa da, ölmüş. Ama bak, ben ne diyorum: Paşa kule yapıp kızını oraya götürmeseydi kızı yılan sokmazdı, kız ölmezdi . Heee…
Şimdi HÖH hikayesi, aynı Kız Kulesi hikayesine benzedi. Kah kah kaaaahhh, diye yüksek sesle güldü.
– Analat!
– HÖH’ün artık yok olması, ölmesi yazıldıysa, ölecek. HÖH’ü korumak için kuleler de yapılsa, yok olacak. HÖH başkanı, İstanbul gezisi bugün yapsa da, HÖH ölecek. HÖH hikatesi, Kız kulesi hikayesine benziyor. Kız, ölecekse ölümden kurtuluş yok. HÖH kaybedecekse, kayıptan bugün kurtuluş yok. Yılan artık soktu ve zehiri yayıldı. Paşa, kızı kuleye götürmeseydi, kız belki ölmezdi. höh HİKAYESİ KIZ KULESİ HİKAYESİ GİBİDİR, EVLADIM. HÖH yaptıklarını yapmasaydı, belki yok olmazdı.

24-02-2016- Shumen Bulgaria