Akran Terörü

AKRAN TERÖRÜ
   Başta anne, baba , öğretmen, bakıcı, büyükanne, büyükbabalar olmak üzere, çocuklara karşı hassasiyeti ve sorumluluğu olması gereken tüm yetişkinler!
    Yakın ve uzak çevremizde şahit olduğumuz, gazetelerden ve televizyonlardan özellikle sosyal medyadan terörün her türlüsünü görüyor, duyuyor, lanetliyoruz. Bu bizim henüz kaybetmediğimiz değerli yanımız. Bazı terör olaylarını da galiba normalleştirdik, kanıksadık. Trafikte küfürleşmeler,  sıra beklerken yaşanan hak ihlalleri, sürtüşmeler, eşlerin, arkadaşların sözüm ona şakalaşma olan  kırıcı, incitici söz ve davranışları hepsi birer terör parçacığı aslında. Kontrolsüz yükselen ses, tehdit, şantaj  içeren konuşmalar... Bilişim teknolojisini kötü amaçla kullanmak da terör, aracını geçişi engelleyecek şekilde park etmek, oturduğunu apartmanda daire kapısının önüne gereksiz eşyalar koymak, pencere ve balkonlardan birşeyler atmak, silkelemek, gürültüyle taciz etmek de...
   Terörün tarifi; korkutmaya , yıldırmaya yönelik söz ve davranışlar. Toplum, grup veya kişi hedef olabilir. Eylem önceden tasarlanmış olabilir, spontane gelişebilir. Amaç sosyal, siyasi veya bireysel olabilir. Fiziksel, sosyal veya psikolojik zarar verebilir.
  Kalabalık yerde bir canlı bomba patlatılırsa biz bunu terör eylemi olarak algılıyoruz. Ya evde babanın  bağırarak eşini, çocuklarını sindirmesi. Üstüne üstlük( Siz beni sinirlendirdiğiniz için , ben  kapıya tekme attım veya bardağı fırlatıp kırdım, asıl suçlu sizsiniz !) diyerek karşı tarafın kendini suçlu hissetmesine neden olmak... Okul önünde uyuşturucu satanlar, öğretmenin sınıftaki baskıcı tavırları, yöneticinin çalışanlarını aşağılaması, işten atılma korkusu... Amaçlı yaratılan bilgi kirliliği,  asılsız korkutucu açıklamalar, inanç kullanılarak  yaratılan baskı ve korku...
    Bunların hepsi  terörün daniskası. Yetişkinler olarak . belki hepsine karşı, gardımızı alıp kendimizi bir şekilde korumaya alabiliriz ama; okula, kreşe giden, bakıcıya bırakılan, sokakta, parkta, bahçede oynayan, evinin yakınındaki markete gitmek zorunda olan yüzlerce çocuk ...  Sokakta yaşayan , aile içi şiddet gören, istismara uğrayan korunmasız çocuklar...
       Bütün bunların yanı sıra günümüzün en önemli sorunlarından olan( AKRAN TERÖRÜ) ailelerin, eğitimcilerin korkulu rüyası.  Çocuklarımızı buraya kadar anlattığım terör  çemberlerinin dışında tutamıyor, onları yedi yirmi dört koruyamıyoruz. Her çocuk ailesinde terör görmese yaşamasa bile, haberlerde, TV programlarında terörü görüyor, kendince anlamlandırıyor. Okulda akranlarından  şiddet görebiliyor. Öğrendiklerini bireysel olarak veya grup olarak  çevredeki arkadaşlarına uygulama hevesine kapılabiliyor. Burada şiddeti uygulayan da, mağdur da çocuk oluyor. Onları bu noktaya getiren ise ne yazık ki bizleriz.
      TV lerde şiddet içerikli, film, haber ve programları izlemek şart mı? Evde kötü örnek olmaktan vaz geçemez miyiz? Yetişkin ve çocukların katılımı ile saygılı toplum olma konulu toplantılar yapıp uzman konukları dinlemek , dinletmek çok mu zor?
      Akran gruplar içinde fiziksel, duygusal ya da sosyal biçimde zarar veren ve sıkça tekrarlanan davranış biçiminden çocuklarımızı korumamız gerekmiyor mu?
      Zorba yetişen çocuk, bugün akranlarına yarın ailesine zorba olacaktır. Gizli narsist insanlar böyle yetişiyor. Daha sonra bu zorbalığın toplumsal sorun haline gelmesi kaçınılmaz oluyor.
     Çocuğumuz okula gitmek istemiyor, okuldan aç geliyor, gereğinden fazla para harcıyor, eşyalarını kaybediyor, mutsuz, huzursuz, gergin veya içe kapanık görünüyorsa, derslerinde başarısı düşüşe geçtiyse,  elinde ,çantasında kendisine ait olmayan oyuncak veya eşya varsa; lütfen dikkat!
    Çocuğumuz zorba veya şiddet mağduru olmuş, aslında hiç farketmez. Her iki durumda da aynı endişeyi duymamız gerekir. Çocuğumuz zorbalık yapıyorsa; suçu karşı tarafa atıp mağduru oynayabilir. Zorbalığı yetişkinlerin göremeyeceği yer ve zamanlarda yapar,  konuyu önemsizleştirir. Zarar gören, belki kardeşi, belki arkadaşı haksız duruma düşebilir. Zorbanın  amacı, hedefini ötekileştirmek, küçük düşürmektir. Bu konuda yetişkinlerin çok uyanık ve dikkatli olması gerekir. Özellikle de zeki çocuklar bu konularda başarılı olabilirler. Durumu fark eden yetişkin son derece sakin, tarafsız ve akılcı davranmak , gerekirse bir uzmana danışmak zorundadır.  Zorbalığı alışkanlık haline getirmiş ve bu konuda ustalaşmış bir çocuğun hazin öyküsünü anlatmak isterim.
Biri kız diğerleri erkek olan üç çocuklu bir ailede ortanca çocuk çok başarılı, uslu ve zeki görünmektedir. Ailede işe yarayan  odur. Kardeşlerinin noksanlarını tamamlar çok başarılı ve becerikli  olmayan ağabeyinin ödevlerinde yardım eder, henüz bir yaşındaki kız kardeşine bakar, mamasını yedirir, onu oynatır, oyalar. Annenin ve babanın  en büyük yardımcısı odur. Evde kaybolan bir miktar paranın kalan kısmı  büyük kardeşin ,çekmecesinde bulunur. Küçük kız kardeşin kolunda bacağında göze çarpan çürük, morluk , yara, bereler onun dikkatsizliği sonucunda olmuştur. Çocuk parayı almadığını, bu hataları yapmadığını söylese de kimseyi inandıramaz. Kırılan vazo, dökülen yemek kesinlikle onun suçudur. Onun kıyafetleri kirlenir, yırtılır, yaptığı ödevler kaybolur. Anne baba ceza vermeye kalktığında, ortanca kardeş onu korur kollar.   Büyük çocuk zaman içerisinde kendini koruyamaz olur. Hatta  kendisinin, işlemediği suçun suçlusu olduğuna inanır hale gelir. Savunmaktan ve korunmaktan vazgeçer.  Ta ki; bu çocuk bir bisiklet kazasında çok ciddi şekilde yaralanıp kan revan içinde kalıncaya kadar. Onun ölmekte olduğunu düşünen ortanca kardeş, yaşadığı korku ve panik arasında  ağabeyine yaptığı kötülükleri,  attığı iftiraları  itiraf eder. Aile, ortanca çocuğun nasıl bir zorba yetiştiğini, onun bu hale gelmesinde kendilerinin ne büyük  rolü olduğunu  o zaman anlar.
      Okulda zorbalığa yatkın çocuklar aralarında çeteleşip diğer çocuklara baskı ve şiddet uygulayabilirler. Tehdit ve şantajla onları maşa olarak kullanıp yanlış işler yaptırabilirler. Bu nedenle; ailelerin ve eğitimcilerin  iyi gözlemci ve takipçi olmaları gerekir.( Okulda biri sana vurursa sen de ona vur, dövülen değil , döven ol .) Diyen ana babalar , ne yazık ki; en büyük kötülüğü kendi çocuklarına yapmış olurlar. Adalet, hak , hukuk kavramı bu yaşlarda gelişir ve yerleşir.  Narsist, kavgacı, baskıcı yetişen  çocuğun sonu ya hapishanedir, ya da suçluluk psikolojisiyle tedaviye muhtaç yetişkin olmaktır. Ne yazık ki; birçok psikolojik hastalık tedavi edilebilir ama kişilik bozukluklarının tedavisi hemen hemen imkansızdır. Kendini koruma amaçlı başlayan, saldırgan davranışlarla büyüyen, destek gören çocuk; sonunda en büyük kötülüğü en yakınlarına yapan sapkın insan profiline dönüşür. Her yetişkin, çocuğunun davranışlarından sorumludur. Bu konuda iyi örnek olmak, kendini yetiştirmek, çocuğuna uygar toplumun, uygar bireyi olmayı öğretmek zorundadır. Konu, okullarda ailelerle işbirliği yapılarak  her toplantı gündemine alınmalı, sorun büyümeden çözüm bulunmalıdır. Hiçbir aile, çocuğum okulda şiddet görür mü? Akran zorbalığına maruz  kalır mı korkusuyla çocuğunu eğitim camialarına teslim edemez, etmek zorunda kalmamalıdır.

Bazı veliler ve eğitimciler( Ne yapalım, okulda zorba çocuklar ve çeteler var. Bu çocukların ana babaları onları böyle yetiştiriyor. Zaten kendileri de zorba. Baş edemiyoruz.) diyerek bozuk düzene boyun eğmemeli; BİR YERDEN, BİR ŞEKİLDE;  akran zorbalığına ( dur!) demelidir!
11-01-2024/ BANDIRMA/ ULVİYE KARA AKCOŞ