12 Haziran 2020 - Dünyada ve Bölgede Koviid Haberleri

12 HAZİRAN 2020

Bölgede ve Dünyada Öne Çıkanlar
Kovid-19

• 12 Haziran 2020 saat 20.00 itibarıyla Çin'in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde
ortaya çıkan Kovid-19'un dünya genelinde bulaştığı kişi sayısı 7.668.707, toplam
ölüm 425.803, iyileşenlerin sayısı 3.884.241 olarak kaydedildi.
• ABD'de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında ölenlerin sayısı, son 24 saatte 900
artarak 116 bin 63'e yükseldi.
 ABD, Kovid-19 salgınının merkezi ve en çok can kaybının yaşandığı ülke olmaya
devam ediyor. Ülkede virüs bulaşan kişi sayısı son 24 saatte 23 bin 135 artışla 2
milyon 60 bin 542'ye ulaştı. Yeni tip koronavirüs nedeniyle ölenlerin sayısı ise son
24 saatte 900 artarak 116 bin 63'e çıktı.
• Rusya Koronavirüs Enfeksiyonu Kontrol ve Önleme Merkezinden yapılan açıklamaya
göre, son 24 saatte 8 bin 987 kişide daha Kovid-19 tespit edilmesiyle vaka sayısı 511
bin 423’e çıktı.
 Ülkede son bir günde ölü sayısı 183 artarak 6 bin 715’e, iyileşen sayısı 8 bin 220
artarak 269 bin 370’e ulaştı.
 Rusya'da vaka sayısında günlük artış oranı yüzde 1,8 olarak açıklandı.
 Salgın ile mücadele önlemlerinin gevşetildiği başkent Moskova’da son 24 saatte
vaka sayısı 1714 artarak 202 bin 935’e, ölü sayısı 49 artarak 3 bin 187’ye çıktı.
• İngiltere'de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle ölenlerin sayısı 202 artarak
41 bin 481'e yükseldi.
 Sağlık Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre, ülkede son 24 saatte Kovid-19
nedeniyle 202 kişi daha hayatını kaybetti, toplam sayı 41 bin 481'e çıktı. Vaka
sayısı ise 1541 artarak 292 bin 950'ye ulaştı.
 Son 24 saatte 193 bin 253 test yapılırken, toplam test sayısı mükerrerler dahil 6
milyon 434 bin 713'e yükseldi.
• İran'da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı son
24 saatte 75 artarak 8 bin 659'a yükseldi.
 Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Sima Sadat Lari, son 24 saatte ülke genelinde Kovid-19
nedeniyle 75 kişinin daha yaşamını yitirdiğini ve 2 bin 369 yeni vaka tespit
edildiğini açıkladı.

 Lari, böylece toplam can kaybının 8 bin 659'a, vaka sayısının da 182 bin 545'e
çıktığını aktardı.
 Hastalardan 2 bin 739'unun durumunun ağır olduğunu ifade eden Lari, şu ana
kadar tedavilerinin tamamlanmasının ardından 144 bin 649 kişinin taburcu
edildiğini belirtti.
• Çin Ulusal Sağlık Komisyonundan yapılan açıklamada, ülkede son 24 saatte biri
başkent Pekin, 6'sı yurt dışı kaynaklı 7 yeni Kovid-19 vakasına rastlandığı ve virüsten
ölen bulunmadığı bildirildi.
 Açıklamada, Çin ana karasında bugüne kadar tespit edilen toplam Kovid-19 vakası
sayısı 83 bin 64 olarak kaydedildi.
 Kovid-19 nedeniyle eğitime ara verilen okulların kademeli olarak açıldığı ve
ekonominin büyük oranda eski düzenine döndüğü Çin'de bugüne kadar virüs
nedeniyle 4 bin 634 kişi hayatını kaybetti, virüse yakalanan 78 bin 365 kişi de
iyileşti. Ülkede 65 aktif vaka bulunuyor.
• Güney Kore Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezlerine göre, ülkede son 24 saatte
çoğu başkent Seul'de olmak üzere 56 yeni Kovid-19 vakası tespit edildi.
o Güney Kore'de Kovid-19 vakası sayısının 12 bin 3'e yükseldiği belirtilirken, bir
kişinin daha yaşamını yitirmesiyle ülkede virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin
sayısı 277'ye yükseldi.
 Ülkede Kovid-19'a yakalanan 10 bin 669 kişi iyileşirken, tedavisi süren 1057 aktif
Kovid-19 vakası bulunuyor.
• Afrika genelinde Kovid-19 vaka sayısı son 24 saatte 7 bin 343 artarak 219 bin 354’e
yükseldi.
Salgında ölenlerin sayısı 5 bin 869 olurken, iyileşenlerin sayısı ise 100 bin 711’e
çıktı.
 Kovid-19 kaynaklı bugüne kadar en fazla can kaybı 1377 ölümle Mısır'da görüldü.
Bu ülkeyi 1284 ile Güney Afrika, 741 ile Cezayir, 401 ile Sudan, 387 ile Nijerya, 212
ile Kamerun ve 211 ile Fas izledi.
 Vaka sayısının en yüksek olduğu ülkeler ise Güney Afrika (58 bin 568), Mısır (39
bin 726), Nijerya (14 bin 554), Cezayir (10 bin 589) ve Gana (10 bin 358) şeklinde
sıralandı.
 Seyşeller'de aktif Kovid-19 vakası kalmazken, bu ülkenin yanı sıra Eritre, Uganda,
Namibya ve Lesotho'da şu ana kadar ölüm vakası rapor edilmedi.

Türkiye
• Türkiye’de 12 Haziran 2020 saat 20.00 itibarıyla Kovid-19 vaka sayısı 175.218,
iyileşenlerin sayısı 149.102, hayatını kaybedenlerin sayısı ise 4.778 olarak kaydedildi.
• Türk Silahlı Kuvvetleri, Akdeniz açıklarında geniş kapsamlı eğitim faaliyeti
gerçekleştirdi. 17 uçağın katıldığı tatbikat, 2 bin kilometrelik rotada 8 saat sürdü.
• Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile telefon
görüşmesi gerçekleştirdi. Akar-Stoltenberg görüşmesinde, NATO ve başta Suriye ile
Libya olmak üzere, bölgesel konularda görüş alışverişinde bulunuldu.
• Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından temin edilen
koruyucu ve cerrahi maske, gözlük, galoş, eldiven ve dezenfektan jel ve spreyden
oluşan tıbbi malzemeler TİKA Taşkent Program Koordinatörü Cemalettin Tüney
tarafından Özbekistan Bakanlar Kuruluna bağlı Yenilikçi Tıp Ulusal Merkezi'ne teslim
edildi.
Terörle Mücadele
• İstanbul merkezli 8 ilde düzenlenen operasyonda, Fetullahçı Terör Örgütü'nün
(FETÖ) şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandıkları belirlenen 40 şüpheliden
28'i gözaltına alındı.
Orta Doğu
• Birleşmiş Milletlerin (BM) dünyanın en büyük insani krizinin yaşandığı Yemen'e 2,41
milyar dolar yardım toplanması için 2 Haziran'da düzenlediği konferansta, sadece
1,35 milyar dolar yardım sözü verilmesi, Yemen'de insani faaliyet gösteren BM alt
kuruluşlarında paniğe yol açtı.
 BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) Sözcüsü Rupert Colville, BM
Cenevre Ofisi'nde düzenlenen basın toplantısında, "Sağlık sisteminin çöküşün
eşiğinde olduğu Yemen'deki çaresiz durumdan endişe duyuyoruz." dedi.
 Colville, ülkedeki sağlık sisteminin tamamen çökmesi durumunda sadece yeni tip
koronavirüs (Kovid-19) değil sıtma, kolera, dang humması ve diğer hastalıklar
nedeniyle pek çok insanın yaşamını yitirmesinden endişe duyduklarını vurguladı.
 Ülkede her 5 kişiden 4'ünün, başka bir deyişle 24 milyon kişinin, acil insani
yardıma ihtiyaç duyduğuna işaret eden Colville, uluslararası toplumu, Yemen
halkının acılarının dindirilmesi için acilen bağışta bulunmaya davet etti.
• Birleşik Arap Emirliklerine (BAE) ait Etihad Airways, Filistin'e tıbbi malzeme yardımı
iddiasıyla bir aydan kısa sürede, 19 Mayıs ve 9 Haziran'da iki kez İsrail'e doğrudan
sefer düzenledi. 

 Filistin yönetimi ise BAE’nin, Filistin hükümetiyle bu konuyla ilgili herhangi
koordinasyon sağlamadığını belirterek, İsrail üzerinden gönderilen yardımları
geri çevirdi.
 Filistin Sosyal Kalkınma Bakanı Ahmed Mecdelani, konuya ilişkin AA muhabirine
yaptığı açıklamada, İsrail yönetiminin işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan yasa dışı
Yahudi yerleşim birimleri ve Ürdün Vadisi'ni "ilhak" planını yaptığı günlerde
BAE'nin tavrını eleştirdi.
 Mecdelani, "Dünya İsrail'i boykot etmeye çağırırken ve işgal altındaki Batı
Şeria’nın bazı kısımlarını ilhak planını gerçekleştirmesi halinde yaptırım uygulama
tehdidinde bulunurken BAE, İsrail ile normalleşmeyi daha fazla güçlendiriyor."
dedi.

2. Ulusal Makamlardan Resmî Açıklamalar
• Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop:
(ABD makamlarının, mahkemenin Metin Topuz kararını eleştiren açıklamalarına
ilişkin)
 "Malum Türkiye'de de Amerika'da da var. Nasıl Amerika'da Halkbank davasına
bakan mahkeme, mahkemedir. Yargıçlar var; ABD Başkanı, senatörler,
milletvekilleri onlara karışamıyor. Bizde de mahkeme, hakim ve yargılama süreci
var. Mahkeme bir karar vermiş. Bu kararla ilgili bizim söyleyebileceğimiz bir şey
yok. Sonuçta bir mahkeme kararıdır. Gereğini yerine getirirler ve herkes buna
saygı duymalı. Dünya yalnızca ABD mahkemelerine saygı duymak mecburiyetinde
değil. Türkiye'deki mahkemelere Amerikalılar da bizler de saygı duymalıyız."
 "Ayasofya meselesi birçok boyutu olan bir konu. Bu konuda karar verirken
bunların hepsi değerlendirilir, değerlendirmelidir. Daha önce konuya ilişkin atılan
adımlar var. Ön tarafındaki bir bölüm vardı. Burası 1980'lerin sonunda ibadete
açılmıştı. Bu konuda atılmış bir adım var vakti zamanında da. Ayasofya sonuçta
yüzyıllardır cami olmuş. Bekleyelim, görelim."

• Sağlık Bakanı Fahrettin Koca:
 BUGÜNKÜ VAKA SAYISI 1.195. Henüz iyileşmemiş hastalarımızın sayısı yaklaşık
25 bin. Yoğun bakım ve entübe hasta sayısındaki artış, beklenen artışın sınırında.
Virüsün yayılımı hatalı iyimserlikten kaynaklanıyor. Maske, mesafe ve temizlik
kuralına uyalım.
• Adalet Bakanı Abdülhamit Gül:
 “Türk yargısı bağımsız ve tarafsızdır; emir alacağı tek merci Anayasa ve
kanunlardır. Hiçbir ülke, kişi, kurum veya merci Türk mahkemelerinin adil
yargılamasına etki ve telkinde bulunamaz.”
• Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu:
(Alman "Spiegel" dergisine, Almanya'nın seyahat uyarısını uzatma kararı hakkında)
 “Almanya’nın seyahat uyarısı mümkün olan en erken zamanda kaldırılmalıdır. Bu
karara ilişkin bilimsel gerekçeleri anlamamız zor.”
 "Alman turistleri en sıcak şekilde selamlıyoruz. Alman turistler seyahatlerine
başladığı andan geri dönünceye kadar Kovid-19'a karşı her türlü hijyen önlemi
alınacaktır. Türkiye’deki bütün personelin sağlıklı olması ve bütün tıbbi tesislerin
hazırlanması garanti edilmektedir."

• İletişim Başkanı Fahrettin Altun:
 “Twitter adlı sosyal medya platformu bu gece yarısı yaptığı bir açıklamayla
Türkiye’de 7 binden fazla hesabın kapatıldığını duyurmuştur.”
 "Twitter’ın yaptığı açıklamada kapatılan hesapların Sayın Cumhurbaşkanımıza
destek amacıyla açılan 'sahte' hesaplar olduğu ve bu hesapların tek bir merkezden
yönetildiği iddiası gerçek dışıdır."
 "Hesapların kapatılması kararına dayanak olarak öne sürülen birtakım
dokümanların da bilimsellikten uzak, taraflı ve siyasi saiklerle oluşturulduğu
açıkça görülmektedir. Merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan bir
şirketin almış olduğu kararı, ideolojik yaklaşımlarını bilimsel veri olarak
pazarlamaya kalkışan birtakım eşhas tarafından hazırlanmış raporla
meşrulaştırma çabası tarihi bir skandaldır.
 "Tek bir teknik kanıt sunulmaksızın, tamamen varsayımlardan hareketle, ilgiliilgisiz birçok sosyal medya hesabını aynı potada eritme amacı taşıdığı açık olan bu
adımın atılması, yine somut dayanaktan yoksun şekilde Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile bir siyasi hareketin zan altında bırakılması kabul edilemez.”
"Şeffaflık ve ifade hürriyeti kılıfına saklanmış bu ceberut yaklaşım bir kez daha
göstermiştir ki, Twitter bir ticari sosyal medya kuruluşu olmanın ötesinde belirli
bir siyasi ve ideolojik yaklaşımı benimseyen, bu yaklaşımına uymadığını
düşündüğü tüm kullanıcılara ve aktörlere çamur atmaktan çekinmeyen bir
ideolojik kara propaganda makinasına dönüşmüştür.”
"Çok yakın geçmişte özellikle ABD’de şahit olduğumuz tartışmalar da
düşünüldüğünde, Twitter’ın siyaseten Türkiye Cumhuriyeti’ni konumlama arzusu,
kuruluşun PKK ve FETÖ gibi Türkiye’ye düşman yapıların kara propaganda
faaliyetlerine kol kanat germe isteği ve Türk siyasetini dizayn etme hevesi net bir
şekilde görülmektedir. Geçmişte bu tür yollara tevessül etmiş birçok yapının
nihayetinde nasıl bir akıbetle baş başa kaldığını bu şirkete hatırlatmak isteriz.”
 “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti hiçbir surette sahteciliğe, manipülasyona ve
dezenformasyona geçit vermeyecek, ülkemizde ve tüm dünyada her zaman
hakikati, hür düşünceyi ve dijital farkındalığı güçlendirmek için çalışmaya devam
edecektir.”

• Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın:
 “Ulusal Mutabakat Hükümeti son dönemde tekrar ciddi mevzi kazandığını ve
çatışmaya bir denge geldiğinin söylemek mümkün. Ama tabii nihai olarak çözüm 
askeri değil, siyasi olmalı. Bunun siyasi bir çözümün önünü açacak bir adım haline
gelmesi önemli. Türkiye'de burada siyasi çözümü destekliyor."
 "Bildiğiniz gibi geçen hafta Sayın Serrac (Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac), Sayın
Cumhurbaşkanımızı Ankara’da ziyaret etti. Yaptıkları ortak basın toplantısında da
Sayın Cumhurbaşkanımız, Türkiye’nin Libya’ya, Libya halkına ve Libya Ulusal
Mutabakatı üzerinden de Libya’nın tüm kesimlerine desteğimizin devam edeceğini
ifade etti. Bizim amacımız orada Libyalıların tamamını temsil edecek meşru bir
hükümetin kurulması. Bir siyasi sürecin hayata geçirilmesi, bu bölünmüşlüğün
ortadan kaldırılması."
 "BM gibi, Berlin Konferansı gibi girişimler devam ederken, birtakım alternatif
girişimlerle tek taraflı ilan edilen ateşkeslerle sürecin pozitif bir gündemle devam
etmeyeceği de ortada. Dolayısıyla burada bütün çabaların senkronize bir şekilde
eş güdüm halinde bir araya getirilmesi gerekiyor. Bunun için de
Cumhurbaşkanımızın Sayın Trump, Sayın Putin ile yoğun telefon diplomasileri
oldu. Bizim burada görüşmelerimiz devam ediyor. Sayın Dışişleri Bakanımızın
konuyla ilgili bütün muhataplarıyla görüşmeleri devam ediyor. Nihai olarak biz
Libya’da bir siyasi çözümden yanayız. Askeri çözümün yol olmadığını biliyoruz.
Bunun için de gerekli zemini oluşturacak çabaları çalışmaları da bundan sonra da
yapmaya devam edeceğiz.”
• Adalet Bakanlığı:
"ABD makamlarının Metin Topuz davası hakkındaki açıklamaları son derece talihsiz
ve yargı bağımsızlığı ilkesi bakımından düşündürücüdür. ABD'li muhataplarımız,
derin hayal kırıklığı yaşatan bir dava arayışındaysa, onlara FETÖ'nün kurduğu ihanet
pazarından satın alınan tanıklarla, sahte ve sözde delilerle yürütülen Hakan Atilla
yargılamasına bakmalarını tavsiye ediyoruz.
Bağımsız ve tarafsız Türk yargısı, verdiği kararlarla herhangi bir ülkeyi ikna etmek
durumunda değildir. Mahkeme, delilleri tartışmış ve bir karar vermiştir. Bu kararın
kesinleşmesi süreci de yine bağımsız yargının hukuki işleyişi içinde yerini bulacaktır.
Kesinleşmemiş bir mahkeme kararı üzerinden kişileri suçlu ya da suçsuz ilan etmek,
ancak hukukun evrensel prensiplerini içselleştirememiş bir yaklaşımın ürünü
olabilir.
ABD Büyükelçiliğinin başından sonuna izleyerek tanık olduğu üzere, duruşmalar
Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerin temin ettiği usuli haklar
zemininde ilerlemiştir. Bu durum karşısında yapılan açıklama hukukun üstünlüğü
ilkesine uygun olmadığı gibi gerçekle de bağdaşmamaktadır. Ülkelerinde halihazırda
süren protesto eylemlerinde dahi aldıkları tedbirler ortada ilen, 15 Temmuz'da
bombalarla, tanklarla ülkemize, milletimize ve millet iradesine karşı hayasızca bir 
akın gerçekleştiren bir terör örgütüne karşı yürüttüğümüz haklı ve hukuki
mücadeleyi değersizleştirmeye yönelik açıklamalar, büyük bir çelişkidir, kabul
edilmesi mümkün değildir.
Bu itibarla, ABD yetkili makamlarını uluslararası sözleşmeler ve ikili anlaşmalar
doğrultusunda suçluların iadesi hukukuna uymaya bir kez daha davet ediyor, terörle
mücadelede işbirliğine olan inancımızı teyit edeceklerini umuyoruz."
• Dışişleri Bakanlığı:
(Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy’un ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu Eski
Çalışanı Metin Topuz Hakkındaki Mahkeme Kararına Dair ABD Makamlarının Yaptığı
Açıklamalar Hakkındaki Soruya Cevabı)
"SBD’nin İstanbul Başkonsolosluğu eski çalışanı Metin Topuz hakkında İstanbul 14.
Ağır Ceza Mahkemesi dün açıkladığı kararla adıgeçenin “FETÖ Terör Örgütüne
Yardım Etme” suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmasına hükmetmiştir.
Adıgeçenin yedi gün içerisinde bahsekonu kararı istinaf etme hakkı bulunmaktadır.
Esasen Metin Topuz, ABD’nin ülkemizdeki temsilciliklerinde çalışan tek FETÖ iltisaklı
kişi değildir. 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında Kara Harp Okulu’ndan ilişiği
kesilen ve 2018 yılı Ekim ayında ABD Büyükelçiliği’nde çalışmaya başlayan Arif Yalçın
isimli şahıs da FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne
nakledilmiştir. Bu durum FETÖ’cülerin sadece devlet kurumlarına değil, Türkiye’deki
ABD misyonlarına da sızdığını ya da sızdırıldığını göstermektedir.
15 Temmuz Darbe Girişimi akabinde FETÖ terör örgütünün elebaşı dâhil ABD’de
bulunduğu bilinen FETÖ üyelerine ilişkin olarak adli makamlarımızca yapılan iade
taleplerimize bugüne kadar olumlu yanıt alınamamıştır. Bu da ABD’nin FETÖ terör
örgütüne duyarsız yaklaşımını ortaya koymaktadır. Bu yaklaşımları neticesinde
ABD’nin FETÖ terör örgütü üyeleri için güvenli bir liman haline geldiğini kaygıyla
müşahede ediyoruz.
Türkiye’de hukukun üstünlüğü hakimdir ve Türk yargısı bağımsızdır. Ülkemiz,
anayasal düzenimize ve milli birliğimize kasteden FETÖ terör örgütüyle mücadelesini
evrensel hukuk ilkeleri temelinde kararlılıkla sürdürecektir. ABD makamlarını yargı
bağımsızlığı ilkesine saygı duymaya ve yargıyı etkilemeye yönelik tavırlardan uzak
durmaya, ayrıca Türkiye’deki bağımsız yargı kararlarına siyasi anlamlar yüklemekten
kaçınmaya davet ediyoruz. Kendilerini demokrasi, özgürlükler ve hukukun üstünlüğü
ilkelerinin savunucusu ve sahibi konumunda gören müttefiklerimizin konu Türkiye
ve insanlık düşmanı terör örgütleri olunca bu temel ilkeleri yok sayması
düşündürücüdür."

Hava ve Deniz Kuvvetlerimiz Akdeniz’de Müşterek Açık Deniz Eğitimi İcra Etti
Türkiye’deki harekât merkezlerinden komuta edilerek uzak mesafe harekât
görevlerinin kesintisiz olarak icra edilmesini denemek ve geliştirmek maksadıyla 11
Haziran 2020 tarihinde Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri unsurlarımızın
katılımıyla “Açık Deniz Eğitimi” gerçekleştirilmiştir. Açık Deniz Eğitimi müşterek
olarak planlanıp, başarıyla icra edilmiştir.
Faaliyete katılan 17 uçak Eskişehir’de konuşlu bulunan Muharip Hava Kuvveti
Komutanlığına bağlı Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi (BHHM) harekat
komutasında, 8 fırkateyn ve korvet ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığının harekât
kontrolünde ve Kuzey Görev Grup Komutanlığı Taktik Komutasında görevlerini icra
etmiştir.
Açık Deniz Eğitimi’ne katılan deniz unsurları, tatbikat öncesinde Akdeniz’in değişik
bölgelerinde yerlerini almıştır.
Kara sularımızdan itibaren yaklaşık 1050 NM (2000 km)’lik rota boyunca gerçekleşen
ve 8 saat süren görev kapsamında komuta kontrol usulleri denenmiş; havada yakıt
ikmal, deniz-hava müşterek eğitimi ile hava ve deniz resmi aktarım eğitimleri icra
edilmiştir.
(Twitter)
 “Kahraman Komandolarımızın kararlı operasyonları sonucunda köşeye sıkışan
terör örgütü PKK’nın bir hain planı daha bozuldu. Hakkâri Çukurca’da uzaktan
kumandalı olarak RPG-7 roket başlığı ve C4 plastik patlayıcılarla güçlendirilmiş 2
adet EYP, METİ timlerimizce imha edildi.”
• Milli Savunma Bakanlığı:
 “Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile
telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede, NATO ve başta Suriye ile Libya
olmak üzere bölgesel konularda ve 17-18 Haziran’da telekonferans yöntemi ile
gerçekleştirilecek NATO Savunma Bakanları Toplantısı hakkında görüş
alışverişinde bulunuldu.”
• İletişim Başkanlığı
"Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Kovid-19 salgınıyla mücadele sürecinde
büyük fedakarlıklar sergileyerek kamuoyunun hızlı ve doğru bilgilendirilmesi için
önemli katkı sunan basın mensuplarına koruyucu ekipman ve temizlik malzemeleri
içeren destek paketleri gönderdi.

Maske ve eldivenden ateş ölçer ve el dezenfektanına kadar birçok ekipman ve
malzeme, Kovid-19 salgını sürecinde özel çantalar içinde medya mensuplarına
dağıtıldı. Paketler, Türkiye'de görev yapan yabancı basın mensuplarına da iletildi.
Paketlerde, İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan "Türkiye'nin Koronavirüsle
Etkin Mücadelesi" kitabı ile İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un medya mensuplarına
hitaben yazdığı bir mektup da yer aldı.
Altun, mektubunda, sınır tanımayan Kovid-19 salgınına karşı tüm dünyanın zorlu bir
mücadele verdiği bu süreçte doktorlar, hemşireler, sağlık çalışanları ve
laborantlardan oluşan bir sağlık ordusunun cephe hattında faaliyet gösterdiğini,
kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi noktasında muhabirinden kameramanına
bütün medya çalışanlarının da çok önemli bir görev ifa ettiğini vurguladı.
Özellikle böylesi dönemlerde desteklerine ihtiyaç duyulan basın mensuplarının da
görevleri esnasında sağlıklarını korumalarının önemine işaret eden Altun, İletişim
Başkanlığı olarak medya mensuplarına gönderdikleri koruyucu ekipman ve hijyen
malzemelerinden oluşan paketler için "Üstün gayretleriniz ve fedakarlığınız için
milletimizin duyduğu minnettarlığın bir nişanesi." ifadesini kullandı."

• BMMYK Sözcüsü Babar Baloch, BM Cenevre Ofisi'nde düzenlediği basın
toplantısında, Yunanistan'a geçmek isteyen insanların "geri itildiğine" dair
raporlarda ciddi artış olduğunu aktardı.
 Edindikleri bilgilere göre, Yunan topraklarına ulaştıktan sonra bazı grupların
Türkiye'ye geri gönderildiğini ifade eden Baloch, Yunan makamlarının ülkenin
kara ve deniz sınırlarında düzensiz göçmen ve sığınmacıları Türkiye tarafına "geri
ittiğine" dair birçok haber çıktığını aktardı.
 Baloch, Yunanistan hükümetine bu iddialara yönelik soruşturma başlatması
çağrısında bulunarak, "BMMYK, bu tür haberlere ilişkin endişelerini Yunan
hükümetiyle sürekli paylaştı ve medya, sivil toplum kuruluşları ve doğrudan
tanıklıklara dayanan iddialar için acil soruşturmalar başlatılması çağrısında
bulundu. Tüm bunlara rağmen özellikle denizde geri itilmelere ilişkin haberlerde
artış devam ediyor." dedi.
 Her ülkenin kendi sınırlarını koruma hakkı olduğunu belirten Baloch, "Ancak,
mevcut iddialar Yunanistan'ın uluslararası yükümlülüklerine aykırı ve bu insanlar
ciddi tehlikelere maruz bırakılıyor." uyarısında bulundu.
 Baloch, Yunanistan'ı uluslararası insan hakları ve mültecileri koruma
standartlarına saygı göstermeye davet etti.

Yayın Organı: Süddeutsche Zeitung / Almanya
--AB Ülkeleri Göçmenlerin Dağıtımı Konusunda Uzlaşamadığı İçin Sorun Bir Kez Daha
Ertelenebilir--
Birleşmiş Milletler perşembe günü bir uyarı yayımladı: Uyarıda, Yunan-Türkiye sınırında
göçmenlerin Avrupa dış sınırında şiddet kullanarak geri itilmeye devam edildikleri
yönündeki kısmen “tedirgin edici” haberler nedeniyle "son derece endişeliyiz" deniliyor.
Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Yunan makamlarından olayları
soruşturmasını talep etti.
Ancak AB, dış sınırlarında göçmenlerle başa çıkma konusunda pes etmiş gibi görünüyor.
Yunanistan'daki insanlık dışı kamplar, Malta teknelerinde haftalarca giriş izni bekleyen
göçmenler veya İtalya'daki özel deniz kurtarma ekiplerinin el konulan gemilerle ilgili
yanlış muameleleri, ne AB Komisyonu ne de AB ülkeleri tarafından yüksek sesle
eleştiriliyor. Mevcut AB sığınma sisteminin, dış sınırlardaki üye devletlerin sırtına aşırı
yük bindirdiğinin onlar da bilincinde.
Bu nedenle görev süresinin başlangıcında sığınma politikasında yeni bir başlangıç
yapılacağını duyuran AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in, önerilerini yakında
açıklaması bekleniyor. Üye devletler, Komisyon'a nasıl bir gelecek hayal ettiklerini ve
hangi önerileri asla onaylamayacaklarını açıkça belirtmekte acele ediyorlar. Süddeutsche
Zeitung’un elinde bulunan üye devletlerin görüşlerini bildirdikleri mektuplar ve çalışma
belgeleri, AB başkentlerinin ortak bir vizyona sahip olmaktan çok uzak olduğunu açıkça
ortaya koyuyor.
Bu, her şeyden önce, son derece tartışmalı olan gelen göçmenlerin üye ülkeler arasında
dağılımı konusunda geçerli. Şimdiye kadar, gelen insanlardan Avrupa topraklarında ilk
adım attıkları ülke sorumluydu ve bunlar genellikle Akdeniz ülkeleriydi. Geçen hafta
İtalya, Yunanistan, Malta, İspanya ve Kıbrıs bu kuralın kota tabanlı bir mekanizmayla
değiştirilmesini talep ederek, yeni sığınma sisteminin, gelenlerin -denizden kurtarılanlar
dahil- tüm AB ülkelerine dağıtılmasını öngören "zorunlu yeniden yerleşim mekanizması"
içermesinin şart olduğunu belirttikleri bir belge sundular.
Ancak diğer ülkeler her iki talebi de reddediyor. Polonya, Macaristan, Estonya veya Çekya
dahil yedi Doğu Avrupa ülkesinin İçişleri Bakanları tarafından von der Leyen'e gönderilen
bir mektupta şöyle deniliyor: "Sığınmacıların ve göçmenlerin zorunlu dağıtımının her
şekline şiddetle karşı çıktığımızı tekrarlıyoruz. Bu, insanların bunu yapmaya teşvik etmek
yerine yasa dışı göçü önleyecek bir sığınma sisteminin mantığına aykırı olacaktır."
Avusturya ve Danimarka İçişleri Bakanlarından gelen bir mektupta da kulağa benzer
gelen çağrışımlar var: "Otomatik ve zorunlu dağıtım" yeni bir iltica ve göç sistemi için
ortak bir zemin bulma girişimini "tehlikeye atıyor".

Alman hükümeti de artık 2018'den farklı olarak, çözümü sığınmacıların zorunlu
dağıtımında görmüyor: İçişleri Bakanı Horst Seehofer (CSU) geçen cuma günü AB’li
meslektaşlarıyla yaptığı konferansta, "Bir çeşit esnek dayanışma olabilir." dedi.
Bir ikilem söz konusu: Bazı devletler kesinlikle mültecilerin dağıtılmasını istiyor, diğerleri
ise onları kategorik olarak dışlıyor. Böylece bazıları bu arada sorunun çözümünü hiç
çözmemekte görüyor.
Bunun yerine şimdilik dış sınırlardaki kontroller güçlendirilebilir. Federal hükümetin
yaklaşmakta olan Konsey Başkanlığı programında yazdığına göre, "Sığınma
başvurularının erken bir aşamada sınıflandırılması, AB'ye girme ve açıkça koruma hakkı
olmayanların AB'nin dış sınırlarında reddedilmesi, menşei ve transit ülkelerle iş birliğinin
yanı sıra yasal göç yollarının genişletmesi” öngörülüyor. Bunun arkasındaki fikir: AB'ye
daha az insan gelirse ve bunların büyük bir kısmının iltica hakkı varsa, AB'ye dağıtılmaları
daha kolay olabilir.
AB’de kalma hakkı olmayan insanları dış sınırda reddetme önerisi, Danimarka ve
Avusturya ve Doğu Avrupa'dan gelen mektuplarda da dile getiriliyor ancak Akdeniz'de
sınırı olan ülkeler için bu doğal olarak daha zor bir durum.
AB Komisyonu da bu yönde düşünüyor gibi görünüyor. Sorumlu Başkan Yardımcısı
Margaritis Schinas çarşamba günü düzenlediği bir etkinlikte, yeni sistemde, "AB mercileri
ve AB kurallarının ilk andan itibaren devreye gireceğini, böylece kimin sığınma hakkına
sahip olduğu veya olmadığının hemen ayırt edilebileceğini" söyledi. Gelecekteki iltica
politikası üç katlı bir ev gibi olacak: aşağı katta menşe ülkelerle iş birliği, ortada sınır
muhafızları ve çatı katında dayanışma olacak. Schinas, "Üçüncü katın sağlam olması için
ilk iki katın da stabil olması gerekiyor." dedi.
BM Göç Örgütü, çok sağlam bir dış sınırın beraberinde getirebileceği sorunlar konusunda
şimdiden uyardı: "Ülkelerden sınırlarını donatmamalarını rica ediyoruz.” Yunanlılara geri
itme nedeniyle gönderilen mesajda, "Uluslararası yükümlülüklerin başladığı yerde sınır
kontrol takdiri sona eriyor." deniliyor. Mesajın bu kısmı, sanki AB'nin tamamına
gönderilmiş gibi görünüyor.

Libya’da pek çok devlet farklı çıkarlar peşinde faaliyet göstermektedir ancak bölgesel
güvenlik açısından Libya’daki krizin sonlandırılması ve ülkenin istikrara kavuşması en
öncelikli hedeftir. Krizin dokuzuncu yılında bu anlayışın henüz tüm taraflarca ve onları
destekleyen devletlerce desteklenmiyor olması talihsiz bir durumdur. Birleşmiş Milletler
himayesinde 2015 yılında imzalanan Libya Siyasi Anlaşması ülkenin istikrar ve huzura
kavuşması için önemli bir yol haritası çizmiştir. İç çatışmalarla tahrip olan Libya’nın
kurumsal yapısının güçlendirilmesi, ülkede ve bölgede istikrarın sağlanması açısından
kritik önem taşımaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2259 sayılı kararı ile üye
devletlere, güvenlik ve asayişin temininde Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne yardımda
bulunmaları çağrısında bulunmuştur. Türkiye’nin meşru Libya hükümeti ile imzaladığı
Aralık 2019 tarihli Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı bu esasa dayanmaktadır. Bu
açıdan, Türkiye’nin Libya’ya olan yardımları BM’nin silah ambargosu kapsamında
değildir. Türkiye, Libya’nın meşru hükümetinin talebi üzerine, asayiş ve güvenliğin
sağlanmasını teminen ve BMGK kararları ile uyum halinde Libya’ya yardım
sağlamaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri ise finans ve lobi gücü sayesinde istikrara hizmet
etmekten çok çatışmaları körüklemeyi tercih edecektir. Zira çatışma alanlarında istikrarın
sağlanması, kurumsal inşa ve güvenlik kuvvetlerinin kapasitesinin geliştirilmesi
konusunda B.A.E.’nin hiçbir deneyimi bulunmamaktadır. Bu devletin Libya’da istikrarın
sağlanmasına hiçbir surette katkısı olmayacaktır. Zaten Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki
krizlerin hemen hemen tümünde B.A.E. çözümün değil sorunun bir parçası
konumundadır. 

BANDIRMA GERÇEK/12-06-2020- CUMHUIRBAŞKANLIĞI İLETİŞİM BK/ÇANAKKALE BÖLGE BŞK