İstanbul'un İşgali ve İstanbul Basını

İSTANBUL’UN RESMEN İŞGALİ VE DÖNEMİN BASININDA
ANADOLU’DA YAŞANANLARA BAKIŞLAR

Dr. Özkan DEMİR

* Selçuk Üniversitesi Silifke-Taşucu Meslek Yüksekokulu, Mersin/TÜRKİYE. e-posta: ozkandemir@selcuk.edu.tr
Özet
16 Mart 1920’de Şehzadebaşı Karakolu’na yapılan bir baskınla İstanbul’un resmen işgali başlamıştır. İşgal sırasında Mebusan Meclisi basılarak Rauf Bey, Kara Vasıf Bey, Şeref
Bey gibi vatanseverler başta olmak üzere birçok siyasetçi ve gazeteci Türk aydını İngilizler tarafından tutuklanmıştır. Bu tutuklamalara karşılık Erzurum’da İngiliz Albay Alfred
Rawlinson ve beraberindeki heyet misilleme amacıyla Kazım Karabekir’e bağlı birlikler
tarafından esir alınmıştır.
İstanbul’un işgali Ankara’da olağanüstü bir meclisin açılmasına giden süreci başlatmıştır. Ancak dönemin gazetelerinde Kuva-yı Milliye karşıtı gazeteler ile Millî Mücadele’yi
destekleyen gazeteler aynı konularda farklı görüşlere sahip olmuştur. Alemdar, Peyam-ı
Sabah gibi dönemin gazetelerinde Anadolu hareketine başvuranlar eşkıya, çete, hain gibi
sıfatlarla tasvir edilirken; Hâkimiyet-i Milliye, İleri ve İkdam gibi gazetelerde bu kişiler
ulusal hareketin liderler olarak anılmıştır. Alemdar Gazetesi’nin sütunlarında bir avuç serseri memleketi felakete sürüklüyor şeklinde ifadeler kullanılmıştır. Diğer taraftan Millî
Mücadele adına Mustafa Kemal Paşa’nın çalışmaları Hâkimiyet-i Milliye gibi gazetelerin
önemsediği konular olmuştur.
Bu çalışma; İstanbul’un İtilaflarca işgalinin sonuçlarını ve dönemin gazetelerinde ortaya çıkan farklı görüşleri ortaya çıkarmak için hazırlanmıştır.
Anahtar kelimeler; Milli Mücadele, basın, Kuva-yı Milliye, Misak-ı Millî, İstanbul’un
işgali.

1. Birinci Dünya Savaşı’nın Sonuçlarına Kısa Bir Bakış ve Millî Mücadele’nin
Başlaması
Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas, Kanal, Çanakkale, Suriye-Filistin, Irak, Hicaz-Yemen gibi cephelerdeki mücadeleler Osmanlı Devleti’nin hayatını sürdürebilmek için son
çırpınışları olmuştur. Suriye’nin büyük çoğunluğu ve Irak’ın kuzeyi hariç diğer bölgeler
İngiliz işgaline uğramış, Hicaz topraklarındaki mücadele Fahrettin Paşa tarafından savaşın
sonuna kadar devam etmiştir. Bu şartlar karşısında Osmanlı Devleti daha fazla kaybı engellemek için Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru ateşkes teklifinde bulunarak savaştan
çekilme kararı vermiştir. Yunanistan’a bağlı Mondros limanında bulunan İngiliz Amiral
Arthur Calthorpe 23 Ekim 1918’de Osmanlı Hükümeti’ne gönderdiği telgraf ile ateşkes
görüşmelerine başlanabileceğini ve Osmanlı Devleti’nden delegelerin gönderilmesini bildirmiştir. İtilaf temsilcileriyle yapılacak olan mütareke görüşmelerine başkanlığını Bahriye
Nazırı Rauf Bey’in yapacağı bir heyet gönderilmiştir1
.
Savaşın fiilen bitmesini sağlayacak olan mütareke tasarısı İngiltere’nin düşüncesine
göre hazırlanmış, hatta görüşmeleri izlemek üzere gönderilen Fransız Amiralı Amette’nin
görüşmelerin gerçekleştiği Agamemnon gemisine girmesine izin verilmemiştir. Mondros
Mütarekesi adını alacak olan bu antlaşma Osmanlı topraklarının işgaline dair hesapları
içermiştir. Sonuçta 30 Ekim 1918’de imzalanan 25 maddelik antlaşma ile Osmanlı Devleti
ile İtilaf Devletleri arasında fiili savaş durumuna son verilmiştir. Bu maddeler sadece Osmanlı Devleti’nin çöküşünü getirmekle kalmayıp Anadolu’daki Türk milletinin yok olmasına dair infaz belgesidir. Ancak bu mütareke ilerde imzalanacak olan asıl barış antlaşmasının ne kadar ağır olacağının da işaretini vermiştir. Aslında Mondros, bir mütareke değil,
kayıtsız şartsız düşmana teslim olma belgesidir2
. Mütarekeyi değerlendiren Enver Paşa, İstanbul’dan ayrılmadan önce Ahmet İzzet Paşa’ya bıraktığı mektupta antlaşma koşullarının
memlekete yarar getiremeyeceğini belirterek Kafkasya'da İslam istiklalini gerçekleştirmek
için yeni bir mücadeleye gireceğini ifade etmiştir3
.
Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı gün Fransız Generali Franchet D’esperey Sela1 Görüşmelere giden Osmanlı heyetinde bulunan kişiler şunlardır: Bahriye Nazırı Rauf Bey, Hariciye Müsteşarı Reşat Hikmet Bey,Askeri Müşavir Sadullah Bey, Heyet Sekreteri Hariciye Nezareti Memuru Ali Bey, Rauf Bey’in yaveri Said Bey (görüşmelere sonradan
katılmıştır) ve deniz subayı Tevfik Bey.

Bkz. Pars Tuğlacı; Çağdaş Türkiye Tarihi, C. 1, İstanbul, 1987, s. 53-54.
2 Mustafa Cezar – Midhat Sertoğlu; Mufassal Osmanlı Tarihi, C. VI, İstanbul, 1972, s. 3580.
3 Yavuz Haykır – Vahide Çetin; “The New York Times’ta Enver Paşa (1914-1922)”, Cappadocia Journal Of History And Social
Sciences, Sayı 13, Ekim, 2019, s. 191.
İstanbul’un Resmen İşgali Ve Dönemin Basınında Anadolu’da Yaşananlara Bakışlar 
449
nikte, İngiliz Generali Karsel Suriye’de, diğer bir İngiliz Generali Thomson ise Hazar Denizi kıyılarında Osmanlı topraklarını işgal için hazır bekliyorlardı. Çok geçmeden birkaç
gün sonra Musul ve İskenderun’a İngiliz birlikleri çıkarılacak, böylece antlaşmadan doğan
şartlar doğrultusunda Osmanlı toprakları fiilen düşman işgaline uğrayacaktır. Ancak daha
da önemlisi devletin merkezi olan İstanbul’un da işgali gündeme gelmiş, İngiliz Albayı
Muerphi işgal ordusunun öncüsü olarak 7 Kasım 1918’de İstanbul’a ulaşmıştır4
. Boğazlarda 6 Kasım’da başlayan istihkâmlara el koyma hareketi 12 Kasım’da tamamlanmış; 200
kişilik İtilaf kuvveti Seddülbahir’e, 400 kişilik bir kuvvet de Kumkale’ye yerleştirmiştir.
Böylece İtilaf kuvvetlerinin İstanbul’a gelmelerini önleyecek ciddi bir engel kalmamıştır5
. İtilaf devletlerine bağlı altmış bir parça savaş gemisinden oluşan bir donanma birliği
13 Kasım 1918 günü İstanbul önlerine gelip demir atmıştır. Bu donanmada 15 muharebe
gemisi, 11 kruvazör, 29 muhrip gemisi ve 6 denizaltı bulunuyordu. Aynı gün boğazdan 11
harp gemisi ile bir Yunan zırhlısı daha geçmiş toplam 73 gemiden oluşan donanma gücü
İstanbul’u fiilen işgal etmiştir6
. İkdam Gazetesi yaptığı haberde altmış parçadan oluşan İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinin İstanbul Limanı’na geldiğini belirtmiştir. İstanbul’a gelen filonun büyük kısmının Kumkapı ve Kadıköy hizasına demirlediği, iki İngiliz,
iki Fransız, iki İtalyan zırhlısı ile torpidoların Dolmabahçe önüne geldiği ifade edilmiştir.
Haberin detaylarında gelen gemilerde bir Fransız amirali ile iki İngiliz amiralinin bulunduğu, gelenler arasında Amerika Sefareti baş tercümanı ve Fransız Sefareti memurunun
olduğu da belirtilmiştir7
.
Sultan Vahdettin Mondros Mütarekesi’nin getirdiği bu ağır şartlardan Ahmed İzzet Paşa
Hükümetini sorumlu tutmuş, hükümet padişah taraftan görevden alınmıştır. Bunun üzerine
11 Kasım 1918’de Tevfik Paşa Hükümeti kurulmuştur. Böylece İttihat ve Terakkici olmayan bir kabine kurulmuş oluyordu. Sultan Vahdettin ise İstanbul’un işgali üzerine İtilaf
Devletleriyle iyi geçinme politikasını benimsemiş, buna karşı çıkanlar artmaya başlayınca
da bir süre sonra (21 Aralık 1918) Meclis-i Mebusan’ı feshetmiştir8
.
Antlaşmadan hemen sonra antlaşma hükümlerini uygulamak adına Suriye’de bulunan
Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918’de Adana’ya gelmiş, kendisine Yıldırım Orduları Grup
Kumandanlığı görevi verilmiştir. Ancak Mustafa Kemal Paşa, Harbiye Nezareti ile yaptığı görüşmelerde İskenderun’a İngilizlerin asker çıkarması halinde karşılık verileceğini, 7.
Ordunun harekete geçirileceğini belirtmiştir. Bunun üzerine Sadrazam Ahmet İzzet Paşa
böyle bir harekete teşebbüs edilmemesini istemiş, Mustafa Kemal Paşa ile görüş ayrılığı
yaşanmıştır. Bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilen İrade-i Seniye ile Yıldırım
Orduları Grubu kaldırılmış, hükümet tarafından Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a çağrılmıştır. İstanbul’un fiili işgal gününde İstanbul’a ulaşan Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Müfettişi
olarak görevlendirilene kadar İstanbul dışına çıkamayacaktır.
4 Sabahattin Selek; Milli Mücadele Ulusal Kurtuluş Savaşı, C. 1, Milliyet Yayınları, İstanbul, 2011, s. 41.
5 Mehmet Okur; “ İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki Faaliyetleri, Osmanlı Hükümetleri Üzerindeki Baskıları ve Hükümetlerin Tutumu”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. XIX, S. 57, Ankara, 2003, s. 1135.
6 Zekeriya Türkmen, “İstanbul’un İşgali ve İşgal Dönemindeki Uygulamalar”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. XVIII, S.
53,Ankara, 2002, s. 332.
7 “Altmış parça İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan sefaininden mürekkeb filo limanımıza geldi”, İkdam Gazetesi, 14 Teşrini Sani
1334 (1918), s. 1.
8 David Fromkin; Barışa Son Veren Barış, Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı? (1914-1922), Çev. Mehmet Harmancı, İstanbul, 2013,
s. 338.
Dr. Özkan DEMİR
450

İstanbul’un işgali 14 Kasım 1918’de Hariciye Nezareti tarafından İngiliz ve Fransız
temsilcilerine verilen bir nota ile protesto edilmiş, işgalin mütareke koşullarına aykırı olduğu belirtilmiştir. Ancak başlayan bu işgal genişleyerek devam etmiş, İstanbul’un çeşitli
yerlerine İtilaf kuvvetleri tarafından çıkarmalar yapılmıştır. İngilizler bu işgalde karargâh
merkezi olarak Harbiye Mektebi’ni seçmiştir. Bir istihbarat teşkilatı da oluşturarak hükümet adına çalışan kişi ve kuruluşlar kontrol edilmiş, gerekli zamanlarda cezalandırmak için
çalışmalar başlatılmıştır9
.
İşgal döneminde görevde olan Tevfik Paşa Hükümeti, Osmanlı’nın düştüğü kötü durumun suçlusu olarak İttihatçıları göstermiş, onların Divan-ı Harb’de yargılanması için
çalışmalar yapılmıştır. Fakat padişah bunun Kanun-ı Esasi’ye uygun olmadığını belirtmesi
üzerine Tevfik Paşa sadrazamlıktan istifa etmiş, 4 Mart 1919’da Damat Ferit Paşa kabinesi
kurulmuştur. Damat Ferit Paşa ise İttihatçıların yargılanması için sadece askerlerden oluşan bir yargılama divanı kurulmayı talep edince padişah bunu kabul etmiş, hemen yapılan
yargılamalar sonucunda 10 Mart 1919’da eski Sadrazam Said Halim Paşa başta olmak
üzere toplamda altmış kişi gözaltına alınmıştır10. 20 Nisan’a kadar geçen süreçte İtilaflar
tarafından Osmanlı hükümetine verilen listeler sonucunda toplamda 223 kişi tutuklanmıştır. Bütün bu gelişmeler İstanbul’da İtilaf kuvvetlerine karşı teslimiyetin devam ettiğini
göstermiştir11.
Ocak 1919’da İtilaf Devletleri’nin Paris’te başlattıkları konferansta Birinci Dünya Savaşı sonundaki barış antlaşmalarının şartları görüşülmüş, Osmanlı topraklarını yeniden
paylaşımı gündeme gelmiştir. Daha önce gizli antlaşmalarla İtalyanlara bırakılan İzmir
ve çevresinin konferans sürecinde Yunanlara bırakılması İtilaflar arasındaki anlaşmazlığı
da gün yüzüne çıkarmıştır. Ancak bir gerçek vardır ki İngilizlerin desteğini alan Yunanlar
çok geçmeden işgal faaliyetine girişerek 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgaline başlamıştır.
Basında çıkan haberlerde İzmir’in işgaline dair İtilaf askerleri tarafından hükümete verilen
nota ve işgal sırasında yaşanan gelişmelere yer verilmiştir. İleri Gazetesi 16 Mayıs 1919
tarihli nüshasında “Tebliğ-i Resmî” başlığıyla verdiği haberde şunları aktarmıştır12;
“Dün sabah saat on bir sıralarında Nişantaşı’nda konaklarında
Sadrazam Ferit Paşa hazretlerine Amiral Webb tarafından verilen notada barış konferansı kararına atfen İzmir’in Kuva-yı İtilafiye tarafından işgal edileceği bildirildiği gibi İngiliz Kuva-yı Bahriyesi kumandanı Amiral Calthorpe tarafından da Aydın vilayetine dün sabah tebliğ
olunan notada Paris Konferansı’nın kararları ve mütarekenamenin
yedinci maddesine istinaden İzmir istihkâmlarının işgal edileceği ve
öğleden sonra verilen ikinci bir notada İzmir şehrinin Yunan askerleri
tarafından işgaline İtilaf Devletlerince karar verildiği bildirilmiştir…”
İşgaller sırasında Rum ve Ermeni çetelerinin saldırılarına karşı Türk halkı kendini korumaya çalışsa da, İstanbul’daki İtilaf temsilcileri Osmanlı hükümetine bir nota vererek
Türklerin saldırılarının önlenmesini istemiştir. Dâhiliye Nazırı Mehmet Ali Bey, Karadeniz
9 P. Tuğlacı; Çağdaş Türkiye Tarihi, s. 56.
10 M. Cezar vd.; Mufassal Osmanlı Tarihi, s. 3583.
11 Z. Türkmen, “İstanbul’un İşgali ve İşgal Dönemindeki Uygulamalar”, s. 349.
12 “Tebliğ-i Resmî”, İleri Gazetesi, 16 Mayıs 1335 (1919), s. 1.
İstanbul’un Resmen İşgali Ve Dönemin Basınında Anadolu’da Yaşananlara Bakışlar 
451

bölgesindeki asayişi sağlama görevinin Mustafa Kemal Paşa’ya verilmesine yönelik Damat Ferit Paşa’ya teklifte bulunmuş; Mustafa Kemal Paşa’nın Sadrazam Damat Ferit Paşa
ile yaptığı görüşmenin ardından 9. Ordu Müfettişliği görevine Mustafa Kemal Paşa’nın
getirilmesi hususunda anlaşılmıştır13. Harbiye Nezareti tarafından Mustafa Kemal Paşa’nın
müfettişlik görevine getirilmesine dair 30 Nisan’da Sadaret Makamına yazı yazılmış ve
aynı gün padişah iradesi alınmıştır14. 6 Mayıs 1919’da Meclis-i Vükela’da kabul edilen
müfettişlik talimatı Mustafa Kemal Paşa’ya tebliğ edilmiş ve acele bir şekilde harekete
geçmesi bildirilmiştir. Sonuçta 16 Mayıs 1919’da 18 kişilik bir karargâh heyetiyle Mustafa
Kemal Paşa İstanbul’dan yola çıkmış15, 19 Mayıs sabahı Samsun’a ulaşmıştır16.
Bu arada İngilizler, Mustafa Kemal Paşa’nın acele bir şekilde yola çıkışının arkasından neler gelebileceğini anlamış olmalıdır ki, İngiliz Temsilci Wyndham Deedes 16 Mayıs
gecesi Damat Ferit Paşa’ya giderek uyarılarda bulunmak istemiştir. Damat Ferit Paşa ise
koltuğunun arkasına yaslanıp “Çok geç kaldınız ekselans, Kuş uçtu bile.” diyerek Mustafa
Kemal Paşa’nın yola çıktığını ifade etmiştir17.
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışından sonra onun çalışmalarını yakından takip
eden İngilizler, geniş yetkilere sahip olan birinin (Mustafa Kemal Paşa) bir süre sonra İstanbul’a geri çağrılmasını istemiştir. İtilaf Devletlerinin Karadeniz komutanı General Milne, 6 Haziran 1919’da Harbiye Nezareti’ne gönderdiği yazıda Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekilerin İstanbul’a dönmesi için gerekli emrin verilmesini talep etmiştir. 8 Haziran
1919’da Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa tarafından Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilen
telgrafla onun İstanbul’a dönmesi istenmiştir18.
Sırasıyla 21/22 Haziran 1919’da kabul edilen Amasya Tamimi, 23 Temmuz - 7 Ağustos
1919’da toplanan Erzurum Kongresi ve 4-11 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi milletin gücünü gösteren üç büyük gelişme olmuştur. Erzurum Kongresi’nde imzalanan kararlar
ile Mebusan Meclisi’nin açılması istenmiş, milleti ilgilendiren kararların milletin meclisinde ele alınması konusunda görüş birliğine varılmıştır. Mustafa Kemal Paşa Erzurum
Kongresi’nin kapanış toplantısında üyelere yaptığı konuşmada kongrede önemli kararlar
alındığını, bütün dünyaya ulusumuzun varlığının ve birliğinin gösterildiğini söylediğini
ifade etmiştir. Sivas Kongresi’nde de ulusal kararların alınması üzerine* 3 Ekim 1919’da

13 Erik Jan Zürcher; Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, Çev. Y. Saner Gönen, İstanbul, 2000, s. 208.
14 BOA, İ.DUİT 158/73-1 (Hicri 29.07.1337) İrade-i Seniye’de Sadrazam Damat Ferit Paşa ile Harbiye Nâzırı Şakir Paşa’nın imzaları da bulunmaktadır.
15 Alemdar Gazetesi’nde “Şark Kıtaatı Müfettişliğine tayin edilen Mustafa Kemal Paşa ve Üçüncü Kolordu Kumandanı Refet Bey
yanındakilerde beraber Bandırma Vapuru’na binerek dün saat 4’te Samsun’a doğru hareket etmişlerdir.” şeklinde Mustafa Kemal
Paşa’nın fotoğrafıyla beraber kısa bir haber yayınlanmıştır. “Şark Kıtaatı Müfettişliği”, Alemdar Gazetesi, 17 Mayıs 1335 (1919), s. 1.
16 S. Selek; Milli Mücadele Ulusal Kurtuluş Savaşı, s. 60.
17 Lord Kinross; Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Çev. Necdet Sander, İstanbul, 2008, s. 197.
Mustafa Kemal Paşa’nın yolculuğa çıktıktan sonra Bandırma Vapuru’nun İngilizler tarafından batırılacağına dair iddialar da dile
getirilmiştir. Bu konuda Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta “İstanbul’dan ayrılmak üzere, evimden otomobile bineceğim sırada Rauf
Bey yanıma gelmişti. Bineceğim vapurun takip edileceğini ve beni İstanbul’da iken tutuklamadıklarına göre, belki de Karadeniz’de
batırılacağımı güvenilir bir yerden işitmiş, onu haber verdi. Ben İstanbul’da kalıp tutuklanmaktansa, batıp boğulmayı tercih ettim ve
hareket ettim…” diyerek geminin batırılacağına dair bir duyum aldığını belirtmiştir. Bkz. Mustafa Kemal Atatürk; Nutuk 1919-1927,
Haz. Zeynep Korkmaz, Ankara, 2006, s. 23.
18 M. Cezar vd.; Mufassal Osmanlı Tarihi, s. 3594.
* Kazım Karabekir, On madde şeklinde kabul edilen Sivas Kongresi kararlarının Erzurum Kongresi’nden çok farklı olmadığını, ikisinin de milletin kaderini belirleyen önemli belgeler olduğunu ifade etmiştir. Sivas Kongresi’nde milli sınırların kabulü, milli iradenin
egemen olması, mandacılığın reddi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulması gibi kararlar alınarak kongre ulusal
bir nitelik arz etmiştir. Kazım Karabekir; İstiklal Harbimizin Esasları, İstanbul, 1951, s. 94-96.
Dr. Özkan DEMİR
452

Damat Ferit Paşa hükümeti istifa etmek zorunda kalmış, yerine Ali Rıza Paşa kabinesi
kurulmuştur19.
5 Ekim 1919 tarihinde yayınlanan Türk Dünyası adlı gazetede ülkenin siyasi işlerine
ve iç gelişmelerine dair bilgiler aktarılmıştır. Anadolu ile muhaberat başlığı altında telgraf
iletişiminin durumuna değinilmiştir. Özellikle Damat Ferid Paşa hükümetinin Anadolu hareketine olumsuz bakışından dolayı İstanbul ile Anadolu arasındaki haberleşmenin engellendiği belirtilmiştir. Haberde şunlar ifade edilmiştir20;
“Anadolu ile telgraf muhaberatı engellenmiş idi. Buna da sebep
Sivas ve Erzurum kongrelerinde Kuva-yı Milliye’nin gerçek maksadını
zat-ı hazret-i şehriyariye (padişah) bildirmek, milletin hakan hazretlerine (padişah) olan sadakatini teyit etmek üzere çekilen telgrafların
arz edilmesini engellemek içindi… Yeni kabinenin (Ali Rıza Paşa kabinesi) teşkilini haber veren telgraflar ise bütün telgrafhanelerce kabul
edilmiş, muhaberata tekrar başlanmıştır…”
Ali Rıza Paşa kabinesi milli birliğe yakın kişilerden oluştuğu için bu gelişme Anadolu
taraftarlarını umutlandırmıştır. Sonuçta 20-22 Ekim 1919’da İstanbul Hükümeti adına Salih Paşa ile Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya’da bir araya gelmesiyle Mebusan Meclisi’nin açılması konusunda görüş birliğine varılmıştır21.
2. Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Açılması ve Ahd-ı Millî’nin Kabulü
İstanbul Hükümeti ile Temsil Heyeti arasında varılan uzlaşma sonucunda Mebusan
Meclisi için 7 Kasım 1919’da seçime gidilmiştir. Seçimlerde Mustafa Kemal Paşa da Erzurum Milletvekilliğine aday gösterilmiş ve seçim sonucunda mebus seçilmiştir. Böyle
bir ortamda Peyam Gazetesi başyazarı Ali Kemal, 14 Kasım 1919 tarihli gazetede yazdığı
makalede “Hareket-i Milliye’nin İç Yüzü” başlığıyla Millî Mücadele aleyhindeki düşüncelerini şu ifadelerle aktarmıştır22;
“…Gerek Rauf Bey ve gerek Mustafa Kemal Paşa mükemmel asker
olabilirler fakat siyasetin prensiplerinden habersizdirler. Öyle olmasaydı bu hareketleriyle bu memleketi yeniden ne belalara sevk ettiklerini görürlerdi. Milli kuvvetler ateş olsalar cürümleri kadar yer yakarlar. Yaktıkları yer de Anadolu olur. Anadolu’nun yanmasıyla hiçbir
düşmanımıza bir zarar gelmez, fakat felaketimiz bir derece daha artar,
artmadı mı?.. Harekât- Milliye’nin dışı bile nazarımızda renksiz, neşesiz idi. Fakat maalesef içi, iç yüzü âdeta çirkindir, çünkü hırs, hevâ,
ihtiras, gaflet ile perişandır.”
Seçimin ardından Mustafa Kemal Paşa Temsil Heyeti üyeleri ile birlikte Sivas’tan Ankara'ya doğru hareket etmiş, bundan sonra Ankara’nın Temsil Heyeti’nin merkezi oldu

19 Fahir Armaoğlu; “İngiliz Belgelerinde İstanbul’un İşgali (16 Mart 1920)”, Belleten, C. LXII, S. 234, Ankara, 1998, s. 467; M.
Kemal Atatürk; Nutuk, s. 46.
20 “Vaziyet-i Siyasiyemiz – Ahval-i Dahiliyemiz”, Türk Dünyası Gazetesi, 5 Teşrin-i Evvel 1335 (1919), s. 1.
21 Amasya’da kabul edilen protokollerden meclisin İstanbul dışında toplanması talebi, Kanun-ı Esasi’ye aykırı olduğu gerekçesiyle
(Anayasaya göre Mebusan Meclisi yalnızca devletin başkentinde toplanabilir) Ali Rıza Paşa tarafından reddedilmiştir.
22 Ali Kemal; “Hareket-i Milliye’nin İç Yüzü”, Peyam Gazetesi, 14 Teşrin-i Sani 1335 (1919), s. 1.
Peyam Gazetesi, 1920 yılından sonra Peyam-ı Sabah ismiyle yayınlanmıştır.
İstanbul’un Resmen İşgali Ve Dönemin Basınında Anadolu’da Yaşananlara Bakışlar 
453

ğuna dair bütün Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerine telgraf çekilmiştir. Mebusan Meclisi’ne
katılacak olan milletvekilleri Mustafa Kemal Paşa’nın daveti üzerine 3 Ocak 1920’den
itibaren gruplar halinde Ankara’ya gelmiş ve Mustafa Kemal Paşa ile görüşmeye başlamıştır. Hastalığını öne sürerek İstanbul’a gitmeyecek olan Mustafa Kemal Paşa, milletvekili
arkadaşlarından vatanın bütünlüğünü ilgilendiren kararların alınmasını istemiştir23.
Mebusan Meclisi, seçilen 164 üyeden 72’sinin katılımı ile 12 Ocak 1920’de İstanbul’da
toplanmıştır. Padişah Sultan Vahdettin’in açılış konuşması yapması beklenirken onun rahatsızlığı nedeniyle Dâhiliye Nazırı Damat Ferit Paşa tarafından konuşma yapılmıştır*.
Hazır bulunan üyelerin yemin etmesinden sonra en yaşlı üye Bursa Milletvekili Hacı İlyas
Efendi’nin başkanlığında toplantıya devam edilmiştir24. 26 Ocak’a kadar Hacı İlyas Bey
meclisin geçici başkanlığını yapsa da rahatsızlığını öne sürerek başka bir ismin geçici başkanlığına seçilmesini talep etmiştir. Aynı gün yapılan seçimle 94 oyun 51’ini alan Celalettin Arif Bey Mebusan Meclisi’nin yeni geçici başkanı olmuştur25.
Mebusan Meclisi’nin son dönem çalışmaları Müdafaa-i Hukuk taraftarları için önemli sonuçlar vermiştir. Rauf Bey’in başkanlığında kurulan Felah-ı Vatan grubu Ankara’nın
görüş ve düşüncelerini meclise yansıtmaya çalışmıştır. Bunlardan en önemlisi ise temeli
Erzurum ve Sivas kongrelerinde atılan vatanın bütünlüğüne yönelik kararlar olan Ahd-ı
Millî’nin (Misak-ı Millî) mecliste görüşülüp kabul edilmesidir26. Ancak Mebusan Meclisi
zabıtlarında ne 22 Ocak’ta ne de 28 Ocak’ta toplantı yapıldığına dair bir bilgiye rastlanmamaktadır. Gizli oturumda kabul edildiği söylenen Misak-ı Milli’nin büyük ihtimalle İstanbul’daki İtilafların yarattığı baskı durumu düşünülerek açık bir şekilde görüşülemediğini
söyleyebiliriz.
Mebusan Meclisi’nin 17 Şubat 1920’deki oturumunda Edirne Mebusu Şeref Bey, Ahd-ı
Millî'nin diğer ülke parlamentolarına ve bütün basına bildirilmesi için önerge vermiştir27.
Bundan anlaşıldığına göre daha önceki günlerde Misak-ı Millî konusu görüşülüp kabul
edilmiş ve bu belgenin ilanı gündeme gelmiştir. Mecliste önerge konusunda bazı mebuslar söz isteyerek düşüncelerini dile getirmiş, meclis oturumunda başkanlık yapan Hüseyin
Kazım Bey’in altı maddelik önergeyi oylaması sonucunda Ahd-ı Millî kabul edilmiştir28.
Kabul edilen Misak-ı Millî belgesi özetle şu hususları içermektedir29:
23 İhsan Ezherli; Türkiye Büyük Millet Meclisi (1920-1992) ve Osmanlı Meclisi Mebusanı (1877-1920), Ankara, 1992, s. 12.
* Damat Ferit Paşa tarafından yapılan meclisin açış konuşmasında padişah özet olarak şunları ifade etmiştir:
“…Yasama ve yürütme kurullarının devletin haklarını ve çıkarlarını korumakta beraberlik içinde bulunarak milletimizin şerefini koruyacak bir barışın sağlanacağını işgal altındaki yerlerin kurtulacağını umuyorum. Bunun için her türlü ayrılmadan bölünmeden kaçınarak bütün istek ve çabaların vatanın kurtuluşu yolunda birleştirilmesi gerekir. Çalışmalarını vatan ve milletin selametini sağlamaya
yöneltmiş olan hükümete yardımcı ve denetici olmanızı tavsiye ederek başarılar dilerim…”

Bkz. Cemil Özgül; Heyet-i Temsiliye’nin
Ankara’daki Çalışmaları (27 Aralık 1919 – 23 Nisan 1920), Ankara, 1989, s. 125.
24 Fahri Çoker; Türk Parlamento Tarihi Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem (1919-1923), C. 1, Ankara, 1994, s. 24.
25 Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, IV. Devre, 1. İçtima, 3. Birleşim, 1. Cilt, 26 Kanun-ı Sani 1336 (26 Ocak 1920), s. 23.
Beş gün sonra 31 Ocak 1920’de Meclis başkanlığı için seçim yapılmış ve Reşat Hikmet Bey oylamaya katılan 115 milletvekilinden
65’inin oyunu alarak Meclis başkanı seçilmiştir. Ancak Reşat Hikmet Bey’in 28 Şubat’ta ani ölümü üzerine Celalettin Arif Bey, 4 Mart
1920’de yapılan seçimde 110 milletvekilinden 80’inin oyunu alarak meclisin yeni başkanı seçilmiştir. Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi,
IV. Devre, 1. İçtima, 18. Birleşim, 1. Cilt, 4 Mart 1336 (4 Mart 1920), s. 325
26 C. Özgül; Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’daki Çalışmaları, s. 128.
27 Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, IV. Devre, 1. İçtima, 11. Birleşim, 1. Cilt, 17 Şubat 1336 (17 Şubat 1920), s. 143.
28 (Resimli) Anadolu Hediyesi, “Misak-ı Millî”, Sayı 4, Dersaadet, 1337, s. 26-32.
29 A. Mumcu; “Misak-ı Millî ve Anayasamız”, s. 822.
Dr. Özkan DEMİR
454

“Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda ateşkes antlaşmasının imzalandığı dönemde elde olan topraklar bütün yurttan kopartılamaz bütündür. İstanbul’un güvenliği sağlanması koşuluyla boğazlar açılabilir.
Batı Trakya’da, Kars, Ardahan ve Batum’da halkoyuna başvurulması
gerekir. Yabancılara tanınan siyasi ve ekonomik ayrıcalıklar kabul edilemez. Bu koşullar kabul edilmezse barış yapmak imkânsızdır.”
Misak-ı Milli, Milli Mücadele’nin çerçevesini çizmiş, esaslarını belirlemiştir. İstanbul’da yaşanan bu gelişmeler İtilaf devletlerinin tedirginliğini ortaya çıkarmıştır. Bir yandan Mebusan Meclisi’nden kabul edilen Misak-ı Millî, diğer yandan İstanbul Hükümeti’nin başından bulunan Ali Rıza Paşa’nın yaşananlara sessiz kalması İtilaf temsilcilerini
rahatsız etmiştir. İtilaflara göre Anadolu’da olumsuzluklar devam ederse İstanbul’un resmen ele geçirilmesi kaçınılmaz olacaktı. Dolayısıyla İtilaflar mütareke şartlarına uyulmasını, asayişin bozulmamasını ve hükümetin otoriteyi sağlamasını istemiştir30. Misak-ı Millî
kararlarını geri aldırmak için kendisine baskı yapılan Sadrazam Ali Rıza Paşa istifa etmek
zorunda bırakılmıştır. Ancak Anadolu’da başlayan milli hareketin gittikçe güçlenmesi ve
Osmanlı Devleti ile imzalanacak olan barış antlaşmasının gecikmesi Osmanlı Devleti’nin
başkenti İstanbul’un resmen işgal edilmesine yol açmıştır.
13 Kasım 1918’den beri işgal altında bulunan İstanbul, 16 Mart 1920’de ikinci kez bir
işgale daha tanık olmuştur. İşgalin başlamasından çok kısa bir süre önce işgale ait nota İngiliz Andrew Ryan tarafından yeni Sadrazam Salih Paşa’ya verilmiştir. O günün sabahında
İngilizler Şehzadebaşı Karakolu’na baskın düzenlenmiş, ilk baskında 4 asker şehit olmuş
10 asker yaralanmıştır31.
Tasvir-i Efkâr Gazetesi 20 Mart 1920’deki nüshasında hem Meclis-i Mebusan’ın vaziyetini hem de İtilaf Devletleri’nin İstanbul’un işgaline dair tebliğini haber yapmıştır.
Gazete 17 Mart tarihinde neşredilmediği için işgal tebliği 20 Mart tarihindeki sayıda nakledilmiştir. Haberin detaylarında ifade edildiğine göre, Meclis-i Mebusan’da önceki gün
gerçekleşen genel oturumda İstanbul’un işgalinden dolayı toplantıların oy birliğiyle süresiz olarak ertelendiği kararlaştırılmıştır32. Peyam-ı Sabah Gazetesi’nde İtilaf Devletleri’nin
hükümeti gönderdiği tebliğde işgalin başladığı ifade edilmiş; gerekçe olarak da Teşkilat-ı
Milliye’nin (Anadolu hareketi), merkezi hükümetin (İstanbul Hükümeti) kararlarına riayet
etmeyip barış yerine yeni bir mücadelenin başlamasına yol açtığı öne sürülmüştür. İşgal
tebliğinde geçen bazı ifadeler şöyle olmuştur33;
“İngiliz, Fransız ve İtalyan fevkalade komiserlikleri tarafından
tebliğ olunmuştur…
İşgal muvakkattir (geçicidir). İtilaf Devletleri’nin niyeti saltanat
makamının nüfuzunu kırmak değil, bilakis Osmanlı idaresinde kalacak
topraklarda o nüfuzu korumak ve desteklemektir. Yine İtilaf Devletleri’nin niyeti Türkleri dersaadetten (İstanbul) mahrum etmemektir.

Fa30 M. Okur; “ İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki Faaliyetleri…”, s. 1149.
31 Serpil Sürmeli; “Şehzadebaşı Karakolu Baskını ve Olay Mahalline Giren İlk Gazete Tevhid-i Efkâr”, Ankara Üniversitesi Türk
İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 45, Ankara, 2010, s. 106-107.
32 “Meclis-i Mebusan’ın vaziyeti hakkında”, Tasvir-i Efkâr Gazetesi, 20 Mart 1336 (1920), s. 1.
33 “Tebliğ-i Resmî”, Peyam-ı Sabah Gazetesi, 17 Mart 1336 (1920), s. 1.
İstanbul’un Resmen İşgali Ve Dönemin Basınında Anadolu’da Yaşananlara Bakışlar 
455
kat taşrada iğtişaş (karışıklık) veya katliam gibi olaylar zuhur ederse
bu kararın değişikliği muhtemeldir. Bu nazik zamanda Müslüman ve
Gayri Müslim herkesin vazifesi kendi işine gücüne bakmak, asayişin
teminine hizmet etmek, Osmanlı Devleti’nin enkazından yeni bir Türkiye’nin kurulması için son bir ümidi mahvetmek isteyenlerin yalanlarına kapılmamak, İstanbul’dan verilecek olan emirlere itaat etmektir…”
Görüldüğü üzere İtilaf Devletleri’nin İstanbul’un işgali üzerine yayınladıkları tebliğde
tehditkâr bir dil kullanılmış, bütün emirlere riayet edilmesi konusunda halk uyarılmıştır.
Tebliğin hemen altında verilen beyannamede ise İstanbul halkının sükûnetle hareket etmesi halinde, İtilaf kuvvetlerine karşı gelinmediği takdirde müdahaleye maruz kalmayacağı,
hayatları tehlikeye uğramayacağı ve serbestçe yaşayacakları ifade edilmiştir.
3. İstanbul’un Resmen İşgali’nin Getirdiği Sonuçlar
İstanbul’un resmen işgalinde İtilaf güçleri tarafından Osmanlı askeri binalarının işgali
yanında askeri gücü oluşturan birimler de kontrol altına alınmıştır. Bunun yanında Harbiye
eski nazırı Cemal Paşa (Mersinli), Cevat Paşa (Çobanlı), Binbaşı İsmet, Galatalı Ahmet
Şevket Paşa gibi isimler de tutuklanmıştır34. İngiliz Lord Curzon’a göre bu işgal Anadolu’da
Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Kuva-yı Milliye hareketinin gittikçe büyüyüp İngilizleri tehdit etmesi üzerine olmuştur. Hatta işgalin 13 Mart günü yapılması planlandığı halde
Fransızların bazı endişeleri yüzünden ertelenmiştir. İstanbul Hükümeti, İtilaf Devletlerinin
işgal beyannamesini esas alarak halka dönük bir tebliğ hazırlamış ve bu işgalin geçici olduğu belirtilmiştir. Ayrıca halkın herhangi bir tepkide bulunmaması gerektiği belirtilmiştir35.
16 Mart günü öğleden sonra İtilaf güçleri Mebusan Meclisi’ne yönelmiş, İngiliz askerleri meclise girerek Sivas mebusları Rauf Bey ve Vasıf Bey (Kara Vasıf) ile Edirne mebusları Şeref Bey ile Ahmet Faik Bey tutuklanmak istenmiştir. Diğer mebuslar buna karşı
çıkınca adı geçen mebuslara İngiliz asker kıyafeti giydirilerek meclisin başka kapısından
çıkartılması düşünülmüştür. Ancak bu teklifi Rauf Bey reddedince zorla alıkonulduklarına
dair bir yazının kendilerine verilmesi şartıyla teslim olacaklarını belirtmiştir. Bunun üzerine İngiliz görevliler “Müzakere halinde bulunan meclisten Rauf Bey’i cebren aldık.” yazılı
bir belge teslim etmek suretiyle Rauf Bey ve arkadaşlarını tutuklamıştır. Toplamda ise
ertesi gün dâhil olmak üzere 85 mebus İşgal kuvvetleri tarafından tutuklanmış ve mebuslar
Malta adasına esir olarak götürülmüştür36.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken Ankara bulunan Mustafa Kemal Paşa, işgali protesto
amacıyla İstanbul’daki İtilaf güçlerine bir telgraf göndermiştir37.
“…Millî bağımsızlığımızı temsil eden Meclis-i Meb’usan da dâhil
olmak üzere, İstanbul’da bütün resmî daireler, İtilâf Devletleri’nin askerî kuvvetleri tarafından resmen ve zorla işgal edilmiş ve millî dava
uğrunda çalışan birçok vatansever kimsenin de tutuklanmasına teşebbüs edilmiştir.

34 Gürkan Fırat Saylan; “İstanbul’un Resmen İşgali (16 Mart 1920)”, Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi, C. 11, S. 41, İstanbul,
2014, s. 35.
35 Z. Türkmen, “İstanbul’un İşgali ve İşgal Dönemindeki Uygulamalar”, s. 361.
36 G. Fırat Saylan; “İstanbul’un Resmen İşgali (16 Mart 1920)”, s. 36.
37 M. Kemal Atatürk; Nutuk, s. 285.
Dr. Özkan DEMİR
456

Osmanlı milletinin siyasî hâkimiyet ve hürriyetine indirilen bu
son darbe ne pahasına olursa olsun hayatını ve varlığını savunmaya azmetmiş olan biz Osmanlılardan çok, yirminci yüzyıl medeniyet
ve insanlığının kutsal saydığı bütün esaslara, hürriyet, milliyet, vatan
duyguları gibi bugünkü insan toplumlarının temelinde yatan bütün ilkelere ve insanlığın bu ilkeleri meydana getiren ortak vicdanına indirilmiş demektir.
Biz, haklarımızı ve bağımsızlığımızı savunmak için giriştiğimiz mücadelenin kutsallığına ve hiçbir kuvvetin bir milleti yaşama hakkından
mahrum edemeyeceğine inanıyoruz…”
Hâkimiyet-i Millîye Gazetesi, İstanbul’un işgal edildiği gün Heyet-i Temsiliye başkanı
Mustafa Kemal Paşa’nın millete yönelik yayınladığı beyannameyi 18 Mart 1920 tarihli
sayısında ilk sütundan bildirmiştir. Dört maddelik beyannamede Damat Ferit Paşa’nın İtilaflarla olan işbirliğine ve ulusal birliğin sarsılması için girişilen çalışmalara dair Mustafa
Kemal Paşa’nın açıklamalar yer almıştır. Beyannamenin son satırları şöyledir38;
“…Bugün İstanbul’u cebren (zorla) işgal etmek suretiyle Osmanlı
Devleti’nin yedi yüz yıllık hayat ve egemenliğine hitam (son) verilmek
isteniliyor. Bugün Osmanlı milleti, uygarlık yeteneğinin, hayat hakkının ve bağımsızlığının ve bütün geleceğinin savunulmasına çağrıldı…
İslam dünyasının kurtuluşu, halifeliğin yabancı etkisinden kurtarılmasına ve ulusal bağımsızlığımızın geçmişteki büyüklüğümüze yaraşır
bir inançla savunulup güven altına alınmasına bağlıdır. Giriştiğimiz
bağımsızlık ve vatan savaşında Yüce Allah’ın yardım ve koruyuculuğu
bizimledir.”
İstanbul’un Müttefiklerce resmen işgali ve bazı milletvekillerinin tutuklanması üzerine, Erzurum’da bulunan İtilaf Komiseri ve İngiliz gizli servis görevlisi Alfred Rawlinson,
Kazım Karabekir tarafından rehin olarak tutuklanmıştır. Rawlinson kendisinin serbest bırakılması konusunda Karabekir ile görüşmüş ve serbest bırakılması halinde Malta’daki Türk
esirlerin serbest bırakılması konusunda Türk çıkarlarını koruyacağını belirtmiştir. Durumu
Temsil Heyeti’ne bildiren Kazım Karabekir, Rawlinson’un sürekli kendisine “beni bırakın
arabuluculuk edeyim” şeklinde mektuplar yazdığını, İstanbul’daki İngiliz Karargâhı’nın da
Rawlinson’un arabuluculuk yapmasını kabul ettiğini bildirmiştir39.
İkdam Gazetesi 20 Mart 1920’deki sayısında “Meclis-i Millî” başlığıyla verdiği haberde son günlerdeki olağanüstü halin Meclis-i Mebusan ile Meclis-i Ayan’ın geleceğini de
etkilediğini belirtmiştir. Haberde meclisteki oturumların durduğu, encümen faaliyetlerinde
düzensizlik meydana geldiği ve bir mebusun (gazetede adı belirtilmemiş) meclis başkanlığına verdiği dilekçe ile bir süreliğine oturumların ertelenmesi teklifinin kabul edildiği
açıklanmıştır. Ancak meclis oturumlarını erteleme teklifinin kabul edilmesi bazı anlaşmazlıklara yol açmıştır. Başka bir mebusun gazetelere verdiği beyanatta meclisin kendi kendi38 “Beyanname”,

 

Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 18 Mart 1336 (1920), s. 1.
39 Rahmi Doğanay; “İngiltere’nin Ankara İle İlişki Kurma Çabaları ve Rawlinson’un Rolü”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi
Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 29, Ankara, 2002, s. 69.
Rawlinson bütün çabalarına rağmen serbest bırakılmayacak, Sakarya Savaşı’nın ardından esir değişimi kararlaştırılınca Rauf Bey’in
serbest bırakılması karşılığında 1 Kasım 1921’de İnebolu’da İngilizlere teslim edilecektir.
İstanbul’un Resmen İşgali Ve Dönemin Basınında Anadolu’da Yaşananlara Bakışlar 
457

ni açıp kapatamayacağı, Meclis-i Mebusan’ın kendi çalışmalarını ertelemesinin kanunsuz
olmasının yanında Meclis-i Mebusan olmadan Meclis-i Ayan’ın çalışmasının da kanunsuz
olduğu ifade edilmiştir40.
Mebusan Meclisi’nin basılması ve birçok milletvekilinin tutuklanması, Ankara’da
Mustafa Kemal Paşa’yı yeni kararlar almaya sevk etmiştir. Heyet-i Temsiliye reisi olarak
Mustafa Kemal Paşa tarafından 19 Mart 1920’de illere ve komutanlıklara gönderilen bir
telgrafla yapılacak seçime yönelik yönerge belirlenmiştir. Bildiride Ankara’da olağanüstü
yetkili bir meclisin toplanacağı belirtilmiş, üye seçileceklerin nitelikleri ve seçimin nasıl
yapılacağı yetkili makamlara bildirilmiştir. Buna göre İstanbul’da tutuklanmayan milletvekillerinin de Ankara’da açılacak olan meclise katılabilecekleri ifade edilmiştir41. Her ilden
beş üyenin seçilmesi ve seçimlerin on beş gün içinde tamamlanması ifade edilerek seçilenlerin en kısa sürede Ankara’ya gönderilmesi istenmiştir42. Seçimler Anadolu’da 66 seçim
çevresinde yapılmış ve 349 milletvekili seçilmiştir. İstanbul’dan gelen 88 milletvekilinin
katılımıyla bu rakam 437’ye ulaşmıştır43. Seçimler bazı bölgelerde direnmeyle karşılaşmıştır. Maraş, Urfa, Elazığ, Diyarbakır ve Trabzon’da seçimler güçlükle yaptırılmıştır.
Anadolu’da bunlar yaşanırken Milli Mücadele aleyhine propaganda yapmak amacıyla
İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek isteyen bazı kişiler engellenmeye çalışılmıştır. Mustafa
Kemal Paşa ise yaşananlara karşılık Milli Mücadele konusunda alınan kararların dışarıya
sızdırılmamasını ve özellikle İngilizlerin haberdar olmamasına özen gösterilmesini istemiştir. 23 Mart’ta illere ve kolordulara gönderilen bir emirde ise casusluk yapanlar hakkında izlenecek yol da açıklanmıştır. Düşman lehinde propaganda yapanların, herhangi suretle
düşmanla haberleşenlerin ve herhangi bir sebeple casusluk yapanların mahalli yetkililerce
derhal tutuklanıp cezalandırılması istenmiştir44.
İstanbul’daki meclisin dağıtılması üzerine sıkıntılı ortamdan kaçmak isteyen milletvekilleri olmuştur45. Ankara’ya doğru yola çıkan bu mebuslar Celaleddin Arif Bey’in başkanlığında on sekiz günlük yolculuğun ardından gelebilmiştir. 9 Nisan 1920’de Ankara’ya
varan bu grup geniş bir halk kalabalığıyla karşılanmış ve yeni meclisin açılacağı güne kadar Ankara’da kalmıştır46. İstanbul’dan kaçıp da Ankara’ya gelen milletvekilleri arasında
subaylar, yazarlar, doktorlar, eczacılar ve çeşitli meslek sahipleri yer almıştır. Ankara’ya
ulaşan bu kişiler Millî Mücadele’ye katkıda bulunmak amacıyla millî davanın yanında yer

40 “Meclis-i Millî”, İkdam Gazetesi, 20 Mart 1336 (1920), s. 1.
41 C. Özgül; Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’daki Çalışmaları, s. 156.
42 M. Kemal Atatürk; Nutuk, s. 288.
43 F. Çoker; Türk Parlamento Tarihi…, s. 39. Seçilenlerin sayısı 363 kişi olup bunlardan 14 kişi aynı anda birden fazla seçim bölgesinden seçilmiştir. Toplam 437 kişinin temsil edilme hakkı elde etse de 34 kişi meclis çalışmalarına katılmadan istifa edecek, ancak
403 kişi ile meclis faaliyet yürütmeye başlayacaktır.
Seçimler işgal nedeniyle çoğu seçim çevresinde rahat bir ortamda yapılamamıştır. Üyelerin bir kısmı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin
delegeleri olarak gönderilmiş, bazı yerlerde ise belediyelerin meclis oturumlarında seçilmiştir. Bunların toplam sayısı 233’tür. Bkz. A.
M. Şamsutdinov; Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi (1918-1923), Çev. Ataol Behramoğlu, İstanbul, 1999, s.
120. Başka bir kaynakta ise Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti şubelerinden seçilenlerin sayısı 232 olarak belirtilmiştir. Bkz. E. Jan Zürcher;
Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, s. 221.
44 Selçuk Ural; “İstanbul'un İşgali Üzerine Heyet-i Temsiliye’nin Aldığı Siyasi, Askeri ve Ekonomik Önlemler”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 25, Erzurum, 2004, s. 291.
45 Yücel Özkaya; “İstanbul’un İşgali Üzerine Aydınların İstanbul’dan Ankara’ya Kaçışı Olayı”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,
C. V, S. 13, Ankara, 1988. s. 132-133.
46 Şevket Süreyya Aydemir; Tek Adam (1919-1922), C. II, İstanbul, 2011, s. 215.
Dr. Özkan DEMİR
458

alacak, düşmana karşı işbirliği ile mücadele edilecektir47.
Temsil Heyeti’nin Mart 1920’nin sonunda Anadolu’da hâkimiyeti sağlaması İstanbul
Hükümeti yanlısı bazı komutanlarda tereddüde sebep olmuştur. Hükümet tarafından komutanlara verilen bilgilerde henüz İstanbul Hükümeti’nin görevinin başında olduğu belirtilmiştir. Hatta Harbiye Nazırı Fevzi Paşa’nın (Çakmak) askeri makamlara yazdığı telgraflarda nezaretle iletişimin devam etmesi talep edilmiştir. XII. Kolordu Komutanı Fahrettin Bey
ise; “madem hükümet görevinin başında o halde Heyet-i Temsiliye tanınamaz” diyerek hükümet yanlısı davranmıştır. Bu durum üzerine Refet Bey, Fahrettin Bey’i ikna etmek üzere
Konya’ya görevlendirildiği sırada Fahrettin Bey ve beraberindekiler 4 Nisan’da Ankara’ya
gelmiş ve kendileri ikna edilerek Temsil Heyeti emrinde çalışmayı kabul etmişlerdir48.
İstanbul’un işgali konusunda basında haberler de yer almış ve çeşitli yorumlar yapılmıştır. Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi bazı sayılarında işgal hakkında okuyucularına bilgilendirmelerde bulunup işgalin sonuçları hususunda değerlendirmeler yapmıştır. 4 Nisan 1920
tarihli sayısında “İşgalin Mahiyeti” başlığı altında şu bilgiler okuyuculara aktarılmıştır49;
“…İstanbul’un işgali birdenbire işgal fikrine mütarekeden beri
alışmış olan dimağlar için pek de fevkalade bir hadise değil gibi gelebilir. Dâhili düşmanlarımızın sekiz dokuz aydan beri her gün resmi,
gayri resmi bin türlü vasıtalarla talep yığını ve tasrih ettikleri bu felaket tahmin olunduğundan çok büyük ve Osmanlı hâkimiyetinin esasını rehinedar etmek üzere düşünülerek tatbik edilmiş çok korkunç bir
hadisedir…”
Anadolu’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Anadolu’ya doğru bilgi akışının sağlanması, halkın doğru ve hızlı bir şekilde bilgilendirilmesi ve Millî Mücadele hareketini vatanın her
köşesine kadar yaymak amacıyla 8 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı kurulmuştur. Anadolu
Ajansı, Türk kamuoyunu yanlış bilgilendiren yabancı ajansların etkilerini engelleyebileceği gibi, Anadolu’daki gelişmeler hakkında Avrupa kamuoyunu da doğru bilgilendirecektir.
Böylelikle hem Anadolu’da, hem de Anadolu dışında Millî Mücadele hareketinin propaganda gücü artırılmaya çalışılmıştır50.
Anadolu’da yaşananlara karşılık İstanbul’da Padişah VI. Mehmet’in (Vahdettin) irade-i
seniyesiyle Mebusan Meclisi feshedilmiştir. İleri Gazetesi 13 Nisan 1920 tarihli sayısında
Meclis-i Mebusan’ın feshedildiği haberini ilk sütundan okuyucularına duyurmuştur. Haberde İstanbul Muhafızı Mustafa Natık Paşa’nın sabah on bir ile on bir buçuk arasında
(12 Nisan 1920) yaverleriyle beraber Meclis-i Mebusan binasına giderek ikinci reis vekili
Abdullaziz Mecdi Efendi’ye meclisin feshi hakkındaki iradenin tebliğ edildiği ifade edilmiştir51. Mebusan Meclisi’nin dağıtılması ve sonrasında feshedilmesi üzerine halkın sesini
duyuracağı yerin kalmaması üzerine Ankara’da yeni meclis için hazırlıklar yapılmıştır. Bu
aşamada yeni meclis için Birinci Dünya Savaşı yıllarında İttihat ve Terakki Fırkası’nın
Ankara’da kullandığı bina toplanma yeri olarak kararlaştırılmıştır.

47 Y. Özkaya; “İstanbul’un İşgali Üzerine Aydınların İstanbul’dan Ankara’ya Kaçışı Olayı”, s. 143.
48 S. Ural; “İstanbul'un İşgali Üzerine Heyet-i Temsiliye’nin Aldığı Siyasi, Askeri ve Ekonomik Önlemler”, s. 292.
49 “İşgalin Mahiyeti”, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 4 Nisan 1336 (1920) Cumartesi, s. 1.
50 S. Ural; “İstanbul'un İşgali Üzerine Heyet-i Temsiliye’nin Aldığı Siyasi, Askeri ve Ekonomik Önlemler”, s. 289.
51 “Meclisi-i Mebusan fesh edildi”, İleri Gazetesi, 13 Nisan 1336 (1920), s. 1.
İstanbul’un Resmen İşgali Ve Dönemin Basınında Anadolu’da Yaşananlara Bakışlar 
459

Ankara’da bunlar yaşanırken İstanbul’da yayın yapan Alemdar Gazetesi 16 Nisan 1920
tarihli sayısında “Kuva-yı Milliye’nin marifetleri” başlığıyla millî mücadele taraftarlarını
Kemali çetesi olarak nitelendirmiştir. Ayrıca yoksul halka yeni vergilerin yüklendiği, halktan 120 bin lira istenildiği belirtilmiştir. Yazının son paragrafında halkın gerçek durumu
bilmediği ve İstanbul Hükümeti’nin Kemali çetesi aleyhinde bulunduğunu anladığı dakikada onlara karşı harekete başlayacağı ifade edilmiştir52.
Mustafa Kemal Paşa 21 Nisan 1920’de, illere gönderdiği bir genelgeyle meclisin 23
Nisan’da kılınacak Cuma namazı sonrası açılacağını bildirmiştir. Bu özel gün için hatimler yapılması, dualar edilmesi talebinde bulunulmuştur. Her çeşit hazırlıklar tamamlanmış,
Türk milletinin tarihinde yeni bir devir açılmıştır. 23 Nisan’da Ankara halkı gerçekten
tarihî bir olaya hem şahit olmuştur53.
Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nin haberinde “Tarihi bir gün: Büyük Millet Meclisi”
başlığıyla okuyucularına şu şekilde bilgi verilmiştir54;
“…Bugün Ankara hakikaten tarihi bir vakaya şahit oluyor. Tehlikelere maruz olan mukadderatını selamet-i sahiline çıkarmak endişe
ve azmi ile bi-karar (kararsız) bulunan milletin her tarafta ve pek az
bir müddet zarfında intihap (seçim) ve azam ettiği mebuslar büyük bir
millet meclisi halinde içtima (toplantı) ediyorlar. Bu vaka harikalarla
dolu olan tarihimizde milletin yaşamak kabiliyetini isbat edeceği delillerin belki en yükseğini teşkil eder denilse hata olmaz…”
23 Nisan 1920 günü Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma namazının ardından 115
milletvekilinin katılımıyla Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Sinop Mebusu Şerif Bey yaptığı açılış konuşmasında “Allanın yardımı ile milletimizin içte ve dışta tam bağımsızlığını ele
alıp yönetmeğe başladığını bütün dünyaya ilan ederek Büyük Millet Meclisini açıyorum...”
diyerek tarihe geçmiştir.
Sonuç
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Mondros Mütarekesi’nin getirdiği olumsuz sonuçlardan etkilenen Osmanlı toprakları çok geçmeden İtilafların işgaline maruz kalmıştır. Topraklarını koruyamaz durumda olan Osmanlı hükümeti 13 Kasım 1918’den itibaren daha da
zor bir sürece girmiştir. Bu tarihte başlayan İstanbul’un fiili işgali 16 Mart 1920’ye kadar
devam etmiştir. Ancak bu dönem içerisinde vatansever bir grup tarafından başlatılan mücadele hareketi bütün ulusa yayılacak ve Millî Mücadele adını almıştır. Başında Mustafa
Kemal Paşa’nın olduğu vatanseverler yeni bir dönem, yeni bir devlet anlayışıyla hareket
edip önemli kararlara imza atmıştır. Rauf Bey, Kara Vasıf ve Şeref Bey gibi vatansever milletvekilleri tutuklanma pahasına da olsa bağımsızlık esaslı mücadelesinden geri durmamış
ve Mebusan Meclisi’nde Ahd-ı Millî kabul edilmiştir. Artık Anadolu’da yeni bir dönem
başlamıştır. İstanbul Anadolu’ya hâkim değil, tabi olacaktır.
Ahd-ı Millî belgesi İtilaf devletlerini rahatsız etmiş olmalıdır ki İstanbul 16 Mart

52 “Kuva-yı Milliye’nin (!) Marifetleri”, Alemdar Gazetesi, 16 Nisan 1336 (1920), s. 1.
53 İ. Ezherli; Türkiye Büyük Millet Meclisi (1920-1992) ve Osmanlı Meclisi Mebusanı (1877-1920), s. 35; Ş. Süreyya Aydemir; Tek
Adam (1919-1922), C. II, s. 243.
54 “Tarihi bir vaka: Büyük Millet Meclisi”, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 23 Nisan 1336 (1920) Cuma, s. 1-2.
Dr. Özkan DEMİR
460

1920’de resmen işgal edilmiştir. Birçok milletvekili tutuklanmış, meclis çalışamaz hale getirilmiştir. İlerde Sultan Vahdettin’in verdiği bir kararla 12 Nisan 1920’de Mebusan Meclisi
feshedilmiştir. Böyle bir ortamda millet, sesini nasıl duyuracaktı? İşte bu soru Türk tarihinde yeni bir destanın yaşanmasını sağlayacak, 23 Nisan 1920’de açılacak olan Büyük
Millet Meclisi Türk milletine bağımsızlığını kazandıracaktır. Hem işgal öncesi dönemde
hem sonrasında basında yer alan haberlerde Anadolu hareketine başvuranlar için farklı
tabirler kullanılmıştır. İstanbul Hükümeti yanlısı olan gazetelerde Mustafa Kemal Paşa ve
beraberindekilere yönelik Millî Mücadele’nin sekteye uğraması için halk kışkırtıcı ifadelerle isyana çağrılmıştır. Bunun yanında özellikle ulusal mücadeleyi destekleyen gazetelerde halktan destek istenilerek İtilaflara karşı mücadeleden geri durulmaması konusunda
isteklerde bulunulmuştur. Netice olarak bu mücadelede kazanan, bağımsızlık olmuş; işgali
kurtarıcı olarak görenler hüsrana uğramıştır.

Kaynaklar
BOA, İ.DUİT 158/73-1
Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, IV. Devre, 1. İçtima, 11. Birleşim, 1. Cilt, 17 Şubat
1336 (17 Şubat 1920).
Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, IV. Devre, 1. İçtima, 18. Birleşim, 1. Cilt, 4 Mart 1336
(4 Mart 1920).
Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, IV. Devre, 1. İçtima, 3. Birleşim, 1. Cilt, 26 Kanun-ı
Sani 1336 (26 Ocak 1920).
(Resimli) Anadolu Hediyesi, “Misak-ı Millî”, Sayı 4, Dersaadet, 1337, s. 26-32.
“Altmış parça İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan sefaininden mürekkeb filo limanımıza
geldi”, İkdam Gazetesi, 14 Teşrini Sani 1334 (1918).
“Tebliğ-i Resmî”, İleri Gazetesi, 16 Mayıs 1335 (1919) Cuma.
“Şark Kıtaatı Müfettişliği”, Alemdar Gazetesi, 17 Mayıs 1335 (1919) Cumartesi.
“Vaziyet-i Siyasiyemiz – Ahval-i Dâhiliyemiz”, Türk Dünyası Gazetesi, 5 Teşrin-i Evvel 1335 (1919) Pazar.
“İşgalin Mahiyeti”, Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, 4 Nisan 1336 (1920) Cumartesi.
“Tebliğ-i Resmî”, Peyam-ı Sabah Gazetesi, 17 Mart 1336 (1920) Çarşamba.
“Beyanname”, Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, 18 Mart 1336 (1920) Perşembe.
“Meclis-i Millî”, İkdam Gazetesi, 20 Mart 1336 (1920) Cumartesi.
“Meclis-i Mebusan’ın vaziyeti hakkında”, Tasvir-i Efkâr Gazetesi, 20 Mart 1336 (1920)
Cumartesi.
 “Meclisi-i Mebusan fesh edildi”, İleri Gazetesi, 13 Nisan 1336 (1920) Salı.
“Kuva-yı Milliye’nin (!) Marifetleri”, Alemdar Gazetesi, 16 Nisan 1336 (1920) Cuma.
“Tarihi bir vaka: Büyük Millet Meclisi”, Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, 23 Nisan 1336
(1920) Cuma.
A. M. Şamsutdinov; Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi
(1918-1923), Çev. Ataol Behramoğlu, İstanbul, 1999.
İstanbul’un Resmen İşgali Ve Dönemin Basınında Anadolu’da Yaşananlara Bakışlar 
Dr. Özkan DEMİR 461
Ali Kemal; “Hareket-i Milliye’nin İç Yüzü”, Peyam Gazetesi, 14 Teşrin-i Sani 1335
(1919) Cuma.
ARMAOĞLU, Fahir; “İngiliz Belgelerinde İstanbul’un İşgali (16 Mart 1920)”, Belleten, C. LXII, S. 234, Ankara, 1998, s. 467-494.
ATATÜRK, Mustafa Kemal; Nutuk 1919-1927, Haz. Zeynep Korkmaz, Ankara, 2006.
AYDEMİR, Şevket Süreyya; Tek Adam (1919-1922), C. II, İstanbul, 2011.
CEZAR, Mustafa – SERTOĞLU, Midhat; Mufassal Osmanlı Tarihi, C. VI, İstanbul,
1972.
ÇOKER, Fahri; Türk Parlamento Tarihi Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem (1919-
1923), C. 1, Ankara, 1994.
DOĞANAY, Rahmi; “İngiltere’nin Ankara İle İlişki Kurma Çabaları ve Rawlinson’un
Rolü”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 29, Ankara, 2002, s. 57-73.
EZHERLİ, İhsan; Türkiye Büyük Millet Meclisi (1920-1992) ve Osmanlı Meclisi Mebusanı (1877-1920), Ankara, 1992.
FROMKİN, David; Barışa Son Veren Barış, Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı? (1914-
1922), Çev. Mehmet Harmancı, İstanbul, 2013.
HAYKIR, Yavuz – ÇETİN, Vahide; “The New York Times’ta Enver Paşa (1914-1922)”,
Cappadocia Journal Of History And Social Sciences, Sayı 13, Ekim, 2019, s. 179-201.
KARABEKİR, Kazım; İstiklal Harbimizin Esasları, İstanbul, 1951.
KİNROSS, Lord; Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Çev. Necdet Sander, İstanbul,
2008.
OKUR, Mehmet; “ İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki Faaliyetleri, Osmanlı Hükümetleri Üzerindeki Baskıları ve Hükümetlerin Tutumu”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.
XIX, S. 57, Ankara, 2003, s. 1133-1156.
ÖZGÜL, Cemil; Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’daki Çalışmaları (27 Aralık 1919 – 23
Nisan 1920), Ankara, 1989.
ÖZKAYA, Yücel; “İstanbul’un İşgali Üzerine Aydınların İstanbul’dan Ankara’ya Kaçışı Olayı”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. V, S. 13, Ankara, 1988. s. 127-143.
SAYLAN, Gürkan Fırat; “İstanbul’un Resmen İşgali (16 Mart 1920)”, Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi, C. 11, S. 41, İstanbul, 2014, s. 17-40.
SELEK, Sabahattin; Milli Mücadele Ulusal Kurtuluş Savaşı, C. 1, Milliyet Yayınları,
İstanbul, 2011.
SÜRMELİ, Serpil; “Şehzadebaşıü

BANDIRMA GERÇEK KÜLTÜR SERVİSİ - 13-09-2020