Savruliye Markette -14

                 
  SAVRULİYE MARKETTE -14

 Akşam Savruliye'ye arkadaşı telefon edip ( Yarın ...Markette indirim var.) diye haber verdi.
 İndirim günlerinde sabah erkenden market kapısında sıraya girdin girdin; indirimli ürünlerden istediğini alma şansın olur. İstediğin kadar alamazsın o ayrı. Bir de  indirimden faydalanmak için belli bir miktar alış veriş yapman gerekir. Neye ihtiyacın olduğunu bilmiyorsan, kendini, kel alaka şeyler almış  bulursun bir anda.  Zaten indirimli ürün sayısı bellidir, maksat insanları o kapıdan içeri sokmak. Eşikten atladığın anda; raflarda gerekli gereksiz  ne varsa ( Al beni!) diye bağırır. Sen de bu sese kulak tıkayamazsın. Hiç kullanmadığın, oda parfümü, ince ayarlı saç tokası, istenmeyen tüyleri bir anda yok eden mucize krem, çok amaçlı rende... Daha neler ,neler... Savruliye'nin kaç kez böyle koşa koşa gidip ihtiyacını alamadan ama; eli kolu abuk subuk şeylerle dolu döndüğü olmuştur. Her defasında dikkat etmeye karar verir. Sonuç  her zaman kocaman bir saçmalık olur.
   Bu defa her zamankinden daha dikkatli ve kararlı. Deterjan, toz şeker, un peynir ve yumurta aklında. Onları aldıktan sonra indirimli teflon tavayı alabilecek. Bu tava bildiğimiz tavalardan değil. Birbirine kapak olabilen iki parçadan oluşuyor. Bu iki parça birbirine kenetleniyor, arasına dizilen köfte, balık vs kızartılırken bir tarafları kızarınca köfteleri, balıkları, tek tek değil, tavayı çeviriyorsun. Hepsi aynı anda çevrilmiş oluyor. İş bitip tavalar birbirinden ayrılınca güzel bir görüntü ortaya çıkıyor. Gayet temiz ve pratik.
    Evden çıkarken henüz yatakta olan Haydar'a ( Bugün sütçü gelecek. Tencereyi kapının önüne koyuyorum.  Para tencerenin üzerinde. Sütü al , dolaba koy ben gelince pişiririm.) diyor.  Haydar kalkıp yüzünü yıkıyor, traş olurken sütçü kapıyı çalıp sütü bırakıyor. Üzerinde atlet altında, miki maus baskılı baksır var. Sütçünün ayak sesleri uzaklaşınca Haydar sütü almak için kapıyı aralıyor. Ne var ki süt tenceresi biraz uzakta. Almak için dışarı çıkması gerek. Görünürde kimse olmadığı için yavaşça kapının dışına çıkıyor, tam tencereyi alacak( Bam!) diye  kapı kapanıyor. Haydar yarı çıplak dışarıda kalıyor. Yatak odasının camı açık olunca  dış  kapı ile karşılıklı  hava akımı oluyor.  Kaç kez bunu yaşamışlıkları var ama bir anlık dikkatsizlik işte. Haydar belki açılır umuduyla kapıya olanca gücüyle  birkaç kez yükleniyor. Nafile!  
    Bu kılıkta ne komşunun kapısını çalabilir, ne sokağa çıkabilir. Şaşkın , öfkeli ve çaresiz. Sanki ,bütün suç Savruliye'  deymiş gibi( Hay senin tavana! Ulan ben şimdi o tavayı ikiye katlayıp camdan fırlatmaz mıyım?) diye başlıyor, söylenmeye. Savruliye çabuk gelse bari! Ama ne mümkün? O alış verişe başlayınca kendini kaybeder. Haydar bunu bilmez mi? Ne taze, ne değil,  fiyatlar ne halde, yeni ürün gelmiş mi gelmemiş mi? Ucuzluğun gerçekten bütçeye bir hayrı olacak mı? Ayrıca, bakalım alış verişe gelen tanıdık kimse var mı? Böyle ayaküstü konuşmalara, kısa sohbetlere  ne çok konu sığar bilirsiniz.
      Savruliye tadını çıkarta çıkarta alış verişini yapıp parasını da cüzdandan çıkarttıktan sonra, kasadaki kuyruğa giriyor. Önünde on, onbeş  kişi var.  Sıkıntılı bekleyiş, alış verişin en tatsız kısmı. Bekle bekle, yavaş yavaş  sıra yaklaşıyor. Önünde dört , beş kişi kalıyor, arka taraf uzadıkça uzuyor. Tam bu sırada on yaşlarında bir çocuk kalabalığı yara yara kasaya yaklaşmaya çalışıyor. Kuyruktakiler araya kimse kaynak olması diye neredeyse birbirlerine yapışacaklar. Bu çocuk nereden çıktı, kimin çocuğu diye anlamaya çalışırken. Çocuk( Savruliye Teyze !) diye arka taraftan sesleniyor. Savruliye' nin karşı komşusunun oğlu Efe...Savruliye' nin bir anda eli, ayağı boşalıyor. Belli ki çocuk buraya onun için gelmiş, tatsız bir haber verecek. EV DE YANGIN MI ÇIKTI, ALLAH KORUSUN HAYDAR' A BİRŞEY Mİ OLDU? Çocuk hemen ekliyor. ( Kapınız kapanmış, Haydar Amca cıscıbıl dışarıda kalmış, babamın pijamasını giydi. Bizim evde seni bekliyor. Hemen gelecekmişsin!) Cıscıbıl derken, nasıl yani? Kapıda kalmış anladık, niye cıscıbıl? Başta kasada duran genç olmak üzere, sırada bekleyenler,  maaşına zam gelmiş emekli memur gibi sırıtıyorlar. Savruliye aldıklarını bırakıp sıradan çıkmayı düşünse de tavasına kıyamıyor. Önünde duran iki hanım sıralarını ona veriyorlar. Bu arada Efe boyuna konuşuyor; Haydar, mikili baksırından çok utanmış. Kapının önünde epey beklemiş. Bir ara, karşı evin hanımı  çöp koymak için dışarı  çıkmış. Haydar' ı görünce hemen içeri kaçmış. Efe' ye ( Sen çık bak bakalım, Haydar Bey  bu kılıkta kapının önünde ne yapıyor?) demiş . Efe çıkıp durumu öğrenmiş. Kadın kapının aralığından Haydar' a bir pijama uzatmış. Haydar alel acele giymiş pijamayı. Sonra da kadıncağız( Bize buyur, kapıda bekleme.) demiş Haydar' a. O da utana sıkıla karşı eve girip beklemeye başlamış.  
         Savruliye nefes nefese eve geldiğinde, kocasını karşı evde kahve içerken buluyor. Öfkesi biraz yatışmış, ama kendi evlerine geçince ilk işi miki maus'lu baksırını çıkartıp çöpe atıyor.( Bir daha bana böyle çamaşır alma sakın! Don üstünde sıçan resmi  ne alaka? Ben ne akılla bunu giymişim? Rezil oldum ! Aç çamaşır çekmecesini, ne kadar desenli çamaşır varsa at hemen çöpe? Erkek adama beyaz üstüne kırmızı kalpli don mu olur? Yuuuh!  Bunun üzerinde  bomba resmi var. Al bunda, yıldız , bunda balık. Tüüü! Bu ne  lan, bu ne lan?  Vır vır da vır vır... Vır  vır da vır vır!)
    Aslında Savruliye' nin seçtikleri çok masum baksırlar. Amanın neleri varmış  meğer!  Üzerinde ingilizce  cümle yazılı iki tişört almış Haydar  kendine. Çok şık, çok kaliteli hem de fiyat uygun. Kendi ingilizce bilmediği için, ne yazdığını satıcıya sormuş. Satıcı da atmış kafadan besbelli. Yabancı bir futbol takımının adı demiş. Eh yüzlerce küçük futbol takımı var, kim ne bilecek diye defalarca  giymiş  Haydar tişörtleri. Sonunda iyi ingilizce bilen bir delikanlı uyarmış onu.

Meğer birinde ( .... çocuğuyum !) diğerinde( Seks profösörüyüm , ilk ders bedava ! ) yazıyormuş.

16-04-2022/ULVİYE KARA AKCOŞ