Altan Öymen, Turgay Olcayto ve Sibel Güneş BGC Panelinde Konuştu

Bandırma Gazeteciler Cemiyeti nin düzenlediği Türk Siyaseti ve  Basın Etiği konu başlıklı panel  Barış Manço Kültür Merkezinde gerçekleştiridi.. BGC adına gazeteci Önder Balıkçı'nın Moderatörlüğünde gerçekleştirilen  panele CHP eski Genel Başkanı gazeteci ve yazar Altan Öymen ,TGC Başkanı Turgay Olcayto ve TGC Sekreteri Sibel Güneş konuşmacı olarak katıldı. Erdek Belediye Başkanı Hüseyin Sarı, Bandırma Belediye Başkan Yrd. Ozan Onur, CHP Bandırma İlçe Başkanı Atilla Atakay, CHP eski Balıkesir  Milletvekili Sedat Pekel in katıldığı  panele  az sayıda izleyici  olmasına rağmen konuşmacılar Türkiye'nin siyasi geçmişinde basınla ilişkiler ve basın etiği konusunda  çarpıcı tespit ve açıklamalarda bulundu.. 

Panelde ilk konuşmayı TGC Sekreteri Sibel Güneş gerçekleştirdi Güneş " : Biz halkın haber alma hakkı içi, bilgilendirme için habercilik görevimizi doğru yapmak zorundayız. Ama halkın oyuyla göreve gelenler halkın neyi öğreneceğine kendileri karar vermek istiyorlar. bu her halde Sayın Altan Öymen, Sayın Turgay Olcaytuğ benim kıdemli meslek büyüklerim onlar çok daha  deneyimliler ve paylaşıcaklar, genellikle iktidarların iki yıl üç yıl süren ister yerel iktidar olsun ister ulusal iktidar olsun iki üç yıllık bir  balayı dönemi oluyor. Bu balayı döneminde herkes ön almak için , hizmetlerini göstermek için o kadar şirinlikler yaparak gazetecilerle yan yana durmayı başarıyor ki, üç yılın sonunda bu şirinlik döneminden sonra, " Falan gazeteciyi arayın haber yazmış buradaki problemi yazmış, dile getirmiş, şuradaki hizmetle ilgili eleştiri getirmiş " diye diye iş sevimsizleşmeye başlıyor, işin içerisine tehdit giriyor, gazeteciler tehlikeye giriyor. Ulusal iktidarda bu daha boyutlu tabi. 148 gazeteci tutuklu tabi dramatik olan tarafı şu "son on yıldır 30 bin gazetecinin 10 bini isşiz kaldı her üç gazeteciden biri işsiz. Bu sürecin en ağır bedelini ödeyenler gazeteciler. Ve bizim bu meslek dışında yapacak bir işimiz yok, Gazeteciler ticaret yapmayı beceremiyor, kanına gazetecilik virisü bulaşan insanlar bu işi yapmak durumunda ama artık bu işi yapacak ne gazete var ne gazeteci. Herkes gazeteciyi yanında görmek istiyor ama aleyhinde bir şey yazılsın istemiyor. Buda şuna neden oluyor : biz işsiz kaldık, 148 gazeteci cezaevine girdi, ergenekon sürecinden bu yana hep gazeteciler cezaevine girdi, bunun sonucunda halk bilgilenmiyor kimsenin de umrunda olmuyor. habire seçimler yapılıyor ama başınıza ne geleceğini bilmiyorsunuz. Gelen kişinin nasıl iyi veya kötü bir tutumu olacağını bilmiyorsunuz. Gazetecilik kullanışlı bir meslek değil, kullanışlı olduğu andan itibaren televizyonda nefret söyleminde bulunan, İktidarın sevmediği  kişilere on kat daha sert konuşan insanlar görürsünüz. Eğer gerçek gazetecilerin işlerini yapabilmesini istiyorsanız bu ülkede her şey daha iyi olur. Sizin görmediğinizi gazeteciler görür, haber yapar sizinde düzeltme şansınız olur. dedi

O zaman hakimler vardı

TGC Başkanı Turgay Olcayto :" Türkiye'de bir iki özgürlük dönemi hariç Türkiyede basın özgürlüğü hiç olmadı. Basın özgürlüğü bizim anladığımız anlamda ki bu hukuk fakültesinde Çetin Özay'ın biz miras bıraktığı bir tanımdır. Halkın gerçekleri öğrenme haber alma, bilgilenme hakkıdır. Bu hakkı alabildiğinizi düşünebiliyor musunuz bu gün ?  Gazetelerdeki yasaklanmalardan, sansürler, otosansürlerden halk  ne kadar bilgelenebiliyor ? Bırakın halkı biz gazeteci olarak bile bu gün Güneydoğu'da noluyor ? Savaşta ne gibi bir yol tutuluyor bunları bilmiyoruz. O zaman Türkiye'de basın özgürlüğü var demek gerçekle bağdaşmıyor. Yurt dışında bir takım meslek ölçütleri var işte o ölçüte göre bizim tanıma bakarız halk ne kadar bilgilenebiliyora bakar 151. sıradaydık Türkiye olarak bu Türk halkının yakıştıramadığı bir sonuç ama maalesef böyle. Bu gün daha da düşücek bu. Şimdi Türkiye'de basın tarihimize baktığımızda roman gibi olduklarını görürürüz, ihtilaller, iktidar değişimleri,sıkı yönetimler ve arada bir parça ohh dedirtecek durum ve arkasından gene can sıkan sıkı yönetimler, askeri vesayetlikler biter siyasi vesayetlikler başlar. Ben 2002'den beri de Türkiye'nin siyasi vesayet altında olduğunu düşünüyorum. Mesela tek parti döenmine baktığımızda, o döneminde bir Tan olayı vardır 1946'da Belediye başkanı Lütfü Kırdar'dır o kadar entellektüel bir adam olmasına karşın, tek iktidar zamanında yine devlet protestolarının düzenlendiği, üniversite öğrencilerinin ayaklandırıldığı bir ortam yaratılır bu ortamda kalkın ehl-i vatan diye bir yazı herkesi sokağa dökmeye yetmiş, hakkaten böyle bir yazı yeter mi üniversite gençliğini dökmeye ? Yetmemesi gerekir ama içerden bir takkım proveke edilince taraflar tutulunca insanlar çıkar. Pek çok siyasetçi Tan matbaasını basar yağmalar.Zekeriya Serter ile Sabiha Serter zorlukla kendilerini dışarı atarlar, Vali'yi ararlar vali merak etmeyin ben vapur seferlerini kaldırdım sana ulaşamazlar der. Bütün mesele nedir aslında burada ? Tan gazetesi 4 meslektaşın bir araya gelerek kurduğu bir gazetedir, bunların hiç biride solcu falan değildir. Sabiha Serter dışında, Zekeriya Serter pek solcu sayılmaz o dönemde ama Sabiha Serter ciddi bir sosyalisttir, sert yazılar yazar iktidarı eleştiren ve sosyalizmi över. Emekten bahseder , işçi sınıfından bahseder. Sabiha Serter için çok suçlayıcı yazılar çıkar. Sırf Sabiha Serter için o gazete tarumar edilir.Bana göre 12 Eylül en büyük kötülüğü yapmıştır. Daha sonra gelenler onun üğzerine oturmuştur hala halkımız bu nedenle edilgindir. Aman sen olaylara karışma oraya gitme denilen bir döneme girilmiştir. Bu günlerin öncesinde de büyük umutlar vardı yetmez ama evetçilerde. hasılı zor dönemin içine düşüldü karşı çı kanlar oldu çoğu bertaraf olduakademisyenler yurtdışına gitti. Yüzlerce binlerce insan basın sektöründe işsiz şimdi. Ergenekonla başladı haksızlıklarla ölenler oldu derken ortaklık bozulunca bugün bakıyorsunuz senaryolar aynı zaman zaman çatıştığımız insanlarda olsa Mehmet Altan gazeteciler suçlu oldukları kesinleşmeden tutuklu  eskiden suç isnat edildiğinde tutuksuz yargılanılırdı şimdi yasa çıkardılar  önce hapse atılıyor sonra suç aranıyor bir üst mahkeme yok şimdi Adalet Bakanlığına bağlı sulh ceza hakimliğine bağlı her şey  itiraz mercinide bir üst mahkeme yok yine Sulh ceza hakimliği  " dedi

CHP Eski Genel Başkanı Gazeteci Yazar Altan Öymen " Teşekkür ederim . Seçmenler olarak konuşulanların sadece bir kısmını izleyenlerin vereceği oyun sağlıklı olması mümkün değil. Bu ülkeye demokratik ülke denilemez. İnsanların bilgi alma özgürlüğü yoksa. Olağanüstü hal dönemi var ne zaman biteceği belli değil uzatılmayacağı garantisi yok. Referanduma  az kaldı ve orada şuna karar vereceğiz bu düzen kalsın mı  değişmesi ihtimali yolu açılsın mı yoksa  böyle devam etmesi halinde Türkiye'nin ben demokratik ülke demek mümkün olmayacak. Girmek istediğimiz Avrupa Birliğinde böyle bir düzen yok. Demokrasilerde her yerde hakim teminatı var bizde Adalet Bakanlığı ve Müsteşarın kontrolünde. Böyle bir yargı basın tv uygulaması başka bir ülkede yok. Milletvekillerininin çoğunluğu yukardan seçildiği zaman o meclis çoğunluğunu o Cumhurbaşkanlığı kontrol edecek ne derse olacak. Meclisteki çoğunluk yukardan gelecek talimatla olacak bunun adına demokrasi denemez mesele burada bir de dış ilişkiler durumu var. Propaganda ihtiyacı artıyor. Anlamaya çalışıyoruz . Hollanda ve Almanyanın yaptığını yani olacak şey değil. Fakat bunun sonu nereye varacak. Irkçılığın yeniden canlanması çeşitli sebeplerden biri iktidardaki bugün bulunan partinin felsefesine öyle yansıuyor ki batı kötüdür herkes Türkiye ile uğraşıyor karmaşık halde gidiyor ne olacak Hayır lı olsun demekten başka çare kalmıyor . Herkes anlamaya çalışıyor Anayasa birdenbire anlaşılacak bir şey değil. Bir çok maddeye bakın meclisteki görüşmelerde analtıldı ama dinlemek izlemek imkanı bulamadık çünkü gece yarısı geçirildi tv yayını yapılamadı.  Bonbon dedikleri usul 2010 da da aynı oldu HSYK hakim teminatını ortadan kaldırılacak maddeyi getirirken torba sistemi diye bir şey çıktı aynı paket içinde mesela  kadınlar için pozitif ayrımcılık yapılsın maddesini beraber koyuyorlar 18 yaşında milletvekili seçilme maddesi var bende eskiden beri buna taraftarım ama bundan bir şey kaybedilmez kazanılır seçme seçilme yaşı aynı olabilir. Küçük Küçük oyunlar yapılıyor aldatmaca ve demagojiyle karıştırıp evet oyu verdirilmek isteniyor. Kandilde bu yasaya  hayır diyor sizde mi bölücü teröristmisiniz hayır diyeceksiniz diyorlar İşçiler haklarını almalıdır derlerdi eskiden eee Stalinde böyle söylüyor o zaman sende komunistsin  derlerdi kaldı ki yolun büyük bir kısmı kat edilmiş böyle bir arifedeyiz temennim Hayırlı olur inşallah." diye konuştu.

İzleyici sorusu Aydın Akbal :  Ne yapmalı.?

Altan Öymen : Basında meraklı olmaya devam etsinler. Bu da geçer diyorum. Karamsar bir tablo var  Hayır'da çıkabilir. İsabet olur. Karanlık tablo birden aydınlanır bayram işte o zaman olur. 1950 de başladım gazeteciliğe siyasette bulundum Gazetecilik adam gibi yapılırsa iyi bir meslektir. Ne yapmalıyız ? Herkes anlatmaya çalışsın son güne kadar anlatmaya çalışmalı. İnşallah başarılı olur.,

İzleyici sorusu Tarık Güner  : Eğitim Sistemimize uygun mudur bu değişiklik  kişiler  18 yaşında milletvekili olabilecekse askerlik yapmayacak mı ? 

Altan Öymen : Bunun temel mantığı şu 18 yaşına basan kişi  rüştüne kavuşuyorsa  her türlü sorumluluğu veriyorsunuz oy verdiriyorsunuz  seçilme  hakkını da vereceksiniz  askerlik derken bir dönem yapar sonra gider asker olur burada partilerde önseçim önemli ve o da ayrı çözülmesi gereken bir mesele  

İzleyici sorusu Ramazan Narin  : Az önce Altan Bey gazeteleri tasnif ederken güzel bir şey söyledi  bir demet gazete aynı yayını yapıyor 3 tane gazete ayrı var . o 21 tane tv gazetede çalışanlar sizin üyenizmi ?Çok kalın ve çok satan demet  gazetelerde yazan gazeteciler sizin üyeniz mi? Gazeteci deyince bağımsız halkına hizmet eden birisini düşünüyorum . Örtülü ödenekten para alan kişi gazeteci olabilir mi ? Gazeteciliğin ölçüsü nedir ?

Turgay Olcayto. Biz devlet ağzıyla konuşmaya alışmış gazeteciliğimiz var. Bizde her gazeteden yazar muhabir var. Etik kurallara uyup uyulmadığına bakarız Akit gazetesindende üyemiz var gazetecilik profesyonel bir iştir. Basının yüzde doksanına sahip bir iktidar var hepsi aynı manşet ve başlıklarla çıkıyor. Gazetecilik dışardada nesnel yapılması gereken bir iştir. Gazeteci olayı gördüğü gibi yansıtması gerekir Avrupa bu işi böyle yapıyor ama bizde devlet ağzı vardır.  Ahlakdışı bir hareketi yoksa Cemiyetten çıkarmayız. Sistem böyle . İktidarın aleyhinde 3 gazete var Cumhuriyet, Bir gün Evrensel şimdi bunları da kapatmaya çalışıyor.Kimsenin sesi çıkmıyor. - Sözcü solcu değil mi ? - Sözcü hakkaten değişik bir gazete. Rahmi Turan hangi gazeteyi çıkardıysa tiraj yapmıştır. Sözcü büyük muhalefet yapıyor. Bu ortamda kolay değil çalışanların haklarını vereceksiniz çoğu gazeteler özveriyle çıkabiliyor. Kolay işler değil. Muhabir tanımı bugün geçersiz kaldı. Şimdi yurttaş gazeteciliği diye bir şey çıktı para ödememek için  her an yanlış yapılabilir çok tehlikeli bir şey sosyal medyada ise henüz bir düzenleme yok .Güneydoğu'da haber portalları kapatıldı. 

Sibel Güneş :  Türkiye'de eli kalem tutan  herkes bir yerde bir şeyler yazmak istiyor. Her meslekten yazan var.  Her köşe yazarını gazeteci sayamayız. Gazeteci geçimini bu işten sağlayandır. İnsanlar 3 ayda bir yerde görev yapıyor. Sonra bir şeyler yazıyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. Bunlardan gazeteciler sürekli bir yerlerden para alıyor örtülü ödenekten besleniyor demek haksızlık olur. Genel anlamda demokrasinin doğru düzgün şekillenenemiş olması .İnsanlar direniyorlar. TGC üyesi etik dışı bir yaklaşımı yoksa cemiyet bünyesinde sıkıntı yok. Çok sayıda meslektaşım var alın teriyle mesleğini yapan ve ücretini alan. 

 

 

BANDIRMA GERÇEK - MEHMET LEVENTOĞLU