İbrahim Ortaş:Tarım Eğitimi Üzerine..

Tarım Eğitimi Niteliğinin Geliştirilmesi İçin Paradigma Değişimine İhtiyaç Duyulmaktadır

İBRAHİM ORTAŞ

10 Ocak Tarım Eğitim 178. yıl dönümü geçmişe göre daha çok tartışma ve paneller formatında kutlandı. Geçmişte genelde protokol konuşmaları ve davetli bir konuşma sonrası program tamamlanırdı. Son birkaç yıldır tarım eğitimi sorunları tartışılır oldu. Tarım eğitimi gibi gıda güvencesini ilgilendiren çok yönlü bilgi ve teknik bilgi gerektiren eğitim programının önemi niteliği başta akademik kadrolar ve konuyla ilgililer taraflarca irdelenmektedir. Geçmişte sınırlı sayıda Ziraat Fakültelerinin nitelikli akademik kadroları yanında kamunun ziraat fakülteleri öğrencilerine verdiği bursları, yüksek puanlı öğrencilerin tercihleri ile nitelikli ziraat mühendisleri mezun ettiler. 1980’li yıllara kadar mezunların tamamına yakını kamuda işe girerdi ve ülke tarımına çok da başarılı hizmetler verdiği bilinir.

Ancak zaman içinde her ile bir üniversitenin açılması ve buna bağlı olarak çoğunda alt yapı ve akademik kadroya sahip olmadan açılmasının sonucu olarak yılda 6000 kadar mezun vererek mezunların iş bulma olanağını azalmıştır. Konjonktüre uygun olarak mesleğe olan ilgi azalmıştır. Bir zamanlar öğrencilerin burs almak için yarışarak alındığı Ziraat Fakültelerine günümüzde 250-300 bininci sıradaki öğrencilerin tercih etmesi ile meleğe olan ilgi azalmıştır. Ortaöğretimde akademik eğitimi yeterince gelişmemiş öğrencilerin ÖSYM sırlamasına göre tercih yapması sonucu eğitim niteliği hızla aşağı çekilmiş ve tarım eğitiminin kalite sorunu tartışılır oldu.

Bir eğitimci ve konuyu yakından takip eden bir hoca olarak derslerde edindiğimiz sorunlar yanında tarafıma çok sayıda duyarlı hocam ve arkadaşlarımdan gelen görüş ve önerileri de dikkate alarak genel durum değerlendirmesi ve kendi bireysel önerilerimi yapmaktayım. 1980’li yıllardaki geçmiş eğitim sistemi ve daha sonraki program eğitimlerini de yaşamış olmamız nedeniyle geçmişle günümüz arasındaki değişimleri mukayese ettiğimizde maalesef tarım eğitiminin bir bütün olarak da ülkemiz eğitim sisteminin gerilemekte olduğu çoğunluğun ortak izlenimi ve kanısıdır. 

Bu eksende 10 Ocak Tarım eğitimi haftası nedeniyle yazdığım “Tarım Eğitimin Çıkmazı, Eğitim Kalitesinin Sağlanamaması” başlıklı durum analiz yazım kamuoyunda çok fazla ilgi gördü. Birçok meslektaşımızdan aldığım dönütler çok eğitici ve yaralı oldu. Eğitim kalitesi ve öğrencilerin dersler olan ilgisi ve dersleri içselleştirerek öğrenme konusundaki sorunun yeniden YÖK nezdinde işlenmesi gerektiğini belittiler. Tarafıma daha öncede iletilen birçok cevabi yazılarda her alanda kalitenin düştüğünü ancak bunun bir politika sonucu geliştiğini belirtmektedirler. Akademik kadroların niteliğini de sorgulanması, yeniden tarım liseleri ve meslek okullarının açılmasını savunan hocalarımız oldu. Daha az ziraat fakültesinde, daha nitelikli eğitim verilmesi ifade edilmektedir.

Konu Bütünlüklü Bir Çalışma ile Eğitimin Öğrenciye Nasıl Kazandırılması Belirlenmesi Gerekir

Durum tespiti sonrası geleceğe ilişkin nitelik eğitim için ne yapabiliri çok yönlü irdelememiz gerekiyor. Yeniden çağın gereklerini ve yetkinlikleri kazandırmak için gençlerin algı dünyalarına nasıl sonun çözmeye yönlendirebilirizi konuşmak gerekiyor. İletişim çağının getirdiği cep telefonu, sosyal medya ve diğer iletişim uygulamalarının genç kuşakların ders çalışma şekli ve öğrenme araçları değişmiştir. Ancak günümüz öğretim ve öğrenin yönetiminin etkili bir öğrenme yaratığı konusunda kuşkuluyum. Kesinlikle çok yetersiz olan bu eğitim ortamının nitelikli mühendislerin yetiştirilmesine hiçbir katkısı olmayacağı sıklıkla sorgulanmaktadır. Ancak ülkenin kalkınması ve önceliklerine uygun bir planlama yapılmadığı için sürekliliği olan bir tarım eğitimi programı sağlanamadı. Yeni bir paradigma değişimine gereksinimi var ancak konunun bütünlüklü ele alınması gerekir.

Konunun bütünlüklü olarak sonuç alıcı bir şekilde YÖK, üniversiteler, meslek odaları ile ele alınması zorunlu görülmektedir.  Konu ülkemizin nitelikli gelişimi ve sağlıklı gelişim geleceğimiz için önemli. Çok sayıda konuya duyarlılık gösteren bilim insanımız var. Eğitim bilimcilerinin de desteği ile yeniden etkili öğrenme nasıl sağlanabiliri tartışmamız gerekiyor. 

Öneri Olarak:

Türkiye’de Ortaöğretim ve Yükseköğretim Akademik Kalitesi Evrensel Ölçekteki Kriterlerin Altında Görülmektedir.

Uzun zamandır ülkemizin genel eğitim politikasının yetersizliğinin tarım eğitimine yansıması kaçınılmazdır. Gerek OECD, AB raporları gibi kaynaklardaki analizler ve gerekse PISA, ÖSYM ve diğer sınav sonuçları bir birini tamlayacak şekilde öğrencilerimizin sorun çözme becerisi, okuduğunu anlama görüşlerini ifade etme konusunda eşdeğer ülke öğrencilerinin gerisinde olduğunu gösteriyor. Birçok raporda Türkiye'nin eğitimde 71. adalette 99. sırada yer almakta, insani gelişmişlikte ise Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi raporunda 191 ülke arasında 48. sırada yer almaktayız. PISA 2022 sonuçlarına göre Türkiye, matematikte 39, fende 34 ve okumada 36. sırada yer aldı. 2018'de ise bu sıralamada Türkiye, matematikte 42. Sırada yer almaktadır.

Sorunun temelde eğitimin sorgulama ve araştırmaya, kaynak kullanımı ve irdelemeye dayalı  çağın gereklerine uygun 21 yy. yetkiliklerine uygun gelişmediği anlaşılıyor.

Bu bağlamda dünyanın işleyişini belirleyen bilim ve teknolojinin yakalanması mevcut eğitim sistemi ile sağlanmayacağı ve ileriye yönelik ciddi sorunların yaşanacağı genel bir kanaattir. Sonun çözümü konusunda ciddi analizlerin devlet katında yapılaması ve konuya çözümü üretecek mekanizmaların oluşturulmamış  olması ayrıca düşündürücü. Bu bağlamda ülkenin bir bilim politikası ve özerk bilim kurulunun oluşumu eksikliği görülüyor. Partiler üstü tamamen liyakate dayalı oluşacak bir bilim kurlunun ülkenin bilim ve gelişme politikalarını belirleyen, öneriler geliştiren ve izleyen bir mekanizmaya sahip olması gerekiyor.

Somut öneriler;

  1. Türkiye tarımı istihdamı ihtiyacının üzerindeki ziraat fakülteleri sayısı, altyapı ve akademik niteliği gözden geçirilerek yeniden organize edilmeli.

  2. Ziraat fakültesi öğrencilerine başarı durumuna göre burs imkânı sağlanmalı.

  3. Tarım eğitimi alan öğrenciler sırlamada diğer mühendislik fakültelerinde oluğu gibi belirli bir barajın üzerinde öğrenci alınmamalı.

  4. Ziraat fakültesini tercih eden öğrenciler ÖSYM sırlamasından çok sıralamasından çok mesleğin kavranması için minimum biyoloji, kimya, fizik ve matematik sorularını cevaplamış koşulu sağlamış olmalı.

Bütün göstergeler ve ülkenin yaşadığı sorunların temel kök sorusu nitelikli eğitimdir. Çok acil bir paradigma değişimine gereksinim duyulmaktadır.

17-01-2024/İBRAHİM ORTAŞ

KONUYLA İLGİLİ YAZARIN ÖNCEKİ YAZI SI

Tarım Eğitiminin Çıkmazı, Eğitim Kalitesinin Sağlanamaması
 Eğitiminin Çıkmazı, Eğitim Kalitesinin Sağlanamaması 
Mevcut Öğrenci Akademik Profili Tarım Eğitiminin İstenilen Düzeyde Gerçekleşmesi için Yeterli Görünmüyor :

Tarımda, bitkisel üretim faaliyetlerinde, ekonomik olarak ürünlerin nicelik ve nitelik bakımından arttırılmasını hedefleyen yüksek kaliteli bitkisel ürünlerin minimum emek ve maliyetle elde edilmesi amacıyla bitkilerin ıslahı, yetiştirilmeleri ve beslenmeleri alanlarında uygun yöntemleri geliştirmek için birçok mühendislik disiplininden yararlanıp araştırmalar yürüten, tasarımlar ve planlamalar yapıp danışmanlık hizmeti vererek yöneten uzmanlar Ziraat Mühendisleridir. Tarım eğitimime 1981 yılında Çukurova Üniversitesinde başladım, doktora eğitimini yurtdışında tamamladıktan sonra öğretim üyesi olarak uzun zamandır tarım eğitimine devam ediyorum. Her yıl tarım eğitimi verilerini de analiz ederek izlenimlerimle birlikte konuyu kamuoyu ile paylaşmaya çalışmaktayım. Ancak tarım gibi temel biyoloji, kimya, fizik, jeoloji, iklim, ekoloji ve matematik bilgisi gerektiren konuları kavrayacak öğrenci sayısı çok sınırlı. Ülkemiz öğrencilerinin büyük çoğunluğu ilkokuldan üniversiteye kadar ezbere dayalı test sisteminden geldikleri için not almasını bilmiyor, okuduğunu tam anlayamıyor ve klasik sorulara yazarak cevap veremiyor. Büyük çoğunluğu cep telefonları ile hocaların yansıdaki sunularını fotoğraflayarak sınava hazırlanmaktadır.

Çoğunlukla öğrenciler; Derse ön hazırlık yapmaksızın gelmektedirler
Çoğunluğu defter-kalem ve ders notu olmadan derse gelmekte. Pasif bir katılımla sınıfta çoğunlukla dersler dinlenilerek geçiştirilmektedir. Derste not tutulmamakta ve slayt sunuları fotoğraflanmaktadır. Sınav süresince sınırlı slayt ve ders notu ile hazırlanmaktadır. Kalabalık sınıflarda sınavlar test yöntemi ile yapıldığı için gerçek başarı veya başarısızlık belirlenmemektedir. Ayrıca üniversite eğitimi gibi tartışma, sorgulama ve yeni bilgi edinme durumu gerçekleşmemektedir. Bu durum beklenen akademik kalite ve istenen öğrenme ve eğitim çıktılarının gerçekleşmesini zorlaştırmaktadır. Kesinlikle çok yetersiz olan bu eğitim ortamının nitelikli mühendislerin yetiştirilmesine hiçbir katkısı olmayacağı sıklıkla sorgulanmaktadır. Ancak ülkenin kalkınması ve önceliklerine uygun bir planlama yapılmadığı için sürekliliği olan bir tarım eğitimi programı sağlanamadı. Bu bağlamda yönetim kurulu üyesi olduğum ZİDEK akreditasyon sürecinde değerlendirdiğimiz eğitim programlarından edindiğim bilgi ve görüşmelere göre hocalar ve paydaş sektörler diplomaların kalitesinden çok şikâyetçiler. Öğrencilerin çoğunluğu öğrenmenin önemini ya son sınıfta ya da mezuniyet sonrası fark etmektedir.

Üniversiteye kayıt yaptırırken, ÖSYM sınav sonuçlarına göre Ziraat Fakültesi ile Mühendislik ve Tıp Fakülteleri arasında birkaç puan kadar bir fark vardı. Zaman içinde çoğalan üniversite ve fakülteler ile Ziraat Fakültelerinin puanları geriledi. Bugün Tıp ve Ziraat Fakülteleri arasındaki puan fark 200’ün üzerinde. Diğer tarafta üniversiteye hazırlanan lise öğrencilerin için 400 ve üzerinde puan alan ve üniversitede okuyacak öğrenci sayısı 3 milyondan içinde ancak 50 bin kadardır. Diğer bir ifade ile ülkemiz üniversitelerinin birçok bölümüne kayıt yaptıran öğrenciler üniversiteyi okuyacak akademik yeterliliğe sahip değildir. Bu durumda bir çok program ve bölümde geleceğin bilim insanlarını yetiştirmede yetersizlik yaşanacaktır/yaşamaktadır. Son birkaç yıldır açılan araştırma görevlileri sınavlarında,  akademik çalışma yapacak yeterli mesleki ve yabancı dil bilgisine becerisine, hatta isteğine sahip eleman bulamama durumu yaşanmaktadır. Bunun anlamı; “akademik alt yapı yetersizliği gittikçe artan ciddi bir akademik kadro yetersizliğini de doğurmuş” görülüyor. Ancak en azından benim uzun süredir lisans ve lisansüstü derslerde ve çevremden edindiğim bilgi ve izlenimlere göre bu öğrenci profili ile dünyanın yakalanması mümkün görülmemektedir. Gidişatın ileride çok daha fazla komplikasyonlara yol açacağı kaçınılmaz kabul ediliyor;  mutlaka bir paradigma değişimine gidilmesi gerektiği pek çok bilim insanının ortak görüşüdür.  

Değerlendirdiğimiz Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) özdeğerlendirme raporundaki tespitler gerçeği çıplak olarak yansıtmaktadır :      

NKÜ tarafından yapılan dış paydaş toplantılarından edinilen rapor 
Ziraat Mühendislerinin Fizik, Kimya, Biyoloji ve Matematik gibi temel fen bilimleri bilgilerinin yetersiz olduğu görüşüne varılmıştır.
Mezun Ziraat Mühendislerinin genel zirai bilgiler alanında yeterli bilgiye sahip olmadıkları  ortaya konulmuştur.
Ziraat Mühendisi gençlerin yeterli bilgi ve donanıma sahip olamamalarında tüm paydaşların ortak sorumluluğu vardır,  ancak en önemli sorumluluk öğrencinin kendisindedir.
Genç Ziraat Mühendisleri tam donanımlı bir şekilde yetişmedikleri ve uygulama sonuçları da hem kendilerini hem de çevrelerini mutlu etmediği için mesleğe olan ilgi zayıflamaktadır.
Gelecekte artan dünya nüfusunun gıda güvencesini sağlayabilecek birikim ve deneyim düzeyinde olmaları gereken/beklenen mühendislerin mesleğin 21 yy.da zorunlu gördüğü yetkinliklerden çok geride oldukları (üzüntüyle/endişeyle) gözlenmektedir.

 Bütün bu yetersizlikler doğrudan yaşadığımız durum ve ortamla ilgilidir 
 Tarım Tarihi ve Deontoloji derslerimde tarih, coğrafya, sosyoloji ve felsefe konuları konuşuluyor/tartışılıyor:

. Üniversite öğrencilerinin tarih ve coğrafya bilgileri neredeyse yok, edebiyata da çok uzaklar,

. Osmanlının ekonomik ve sosyal durumu bilinmiyor,  

. Ülkemizin hangi bölgesinde ne tür tarımsal üretim yapıldığı bilgileri sığ,

. Hiç müze gezmemiş öğrencilerimizin sayısı sorunlu,

. Cumhuriyetin 100 yıllık döneminde tarımsal konulardaki önemli kurumları nelerdir?

. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız bilinmiyor,

. Çoğunluk düzenli gazete ve kitap okumuyor, ayda bir kitap okuyan  sorusuna bile parmak kaldıran yok, ülkenin önemli yazarları bilinmiyor,

Arada bir önemli filozofların düşünceleri örnekler ile anlatılınca öğrencilerimizin dünyadan habersiz olduklarını anlıyoruz. Diğer bir ifade ile öğrencilerin akademik bilgi düzeyi kadar entelektüel bilgi düzeyi de çok yetersiz.  Geriye doğru baktığımızda lise yıllarında birçok klasik kitabı okumuş, şairleri bilir, dünyadaki gelişmeleri analiz ederdik. Üniversitede sinemayı ve tiyatroyu takip eder, sosyal etkinliklere katılırdık. Ciddi anlamda, “okuyarak-analiz ederek belli bir dünya görüşü ve yol haritası oluşturamamış genç bir nesile devredeceğimiz sıkıntılı bir geleceğin bizi beklediği kaygısına” kapılıyorum. Mevcut durumu tek başına öğrencilere yükleyemeyiz, ortamı ve eğitimin amaç ve uygulama durumunu sorgulamamız gerekir. Ülkenin temel amacı geleceğin nitelikli insan gücünü yetiştirmek olmalı. Biz eğitimciler ise önce kendimizi iyi eğitmeli ve sonra da öğrencilerimizi/çocuklarımızı, özünde geleceğimizi her yönü ile çağa hazırlamamız için fedakârca çaba harcamalıyız.

Tüm Türkiye’de Yükseköğretimde ve Bilimsel Gelişmelerde Paradigma Değişimine Gidilmesi Gerekiyor 
Uzun zamandır, yaşadığı moda tabiri ile “orta gelir tuzağı” çemberinden bir türlü kurtulamayan ülkemiz sorunu bütünlüklü analiz edemediği için geleceği de planlayamamaktadır. Rönesans’ı, sanayi devrimini kaçırmış iken iletişim teknikleri devriminin temel alanları olan yapay zekâ, Endüstri 4.0/5.0,  nanoteknoloji, bioteknoloji ve uzay çağı teknolojilerini de kaçırma tehlikesi yaşamaktadır. Ne yazık ki bütün bu tekniklerin alt yapısı olan temel bilimler ve matematik bilgimiz hep gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalmaktadır. “Yapay zekâ, Endüstri 4.0/5.0 konuları ne yazık ki ülkemizin gündeminde neredeyse yok gibi. Birkaç akademisyenin bireysel çabaları dışında ne bir üniversitemiz ne araştırma enstitülerimiz ne de özel sektörümüz bu düzeyde temel bilgi ve ileri donanıma ulaşma gayreti göstermiyor. Bütün PISA, Liseye giriş, ÖSYM sınav sonuçlarına göre, sınırlı sayıdaki öğrencimiz dışında, mevcut ve geleceğin teknolojisini kavrayacak ve ötesine geçecek çok fazla nitelikli insan yetiştiremiyoruz. Ülke olarak bilim ve teknolojiye sahip olma ve sorunlara  çözüm üretme konularında geleceğimiz bu bağlamda ciddi riskler oluşturuyor. Bir çok konuda yetersiz bir kuşağın var olması sorunlarını bilim, bilgi, mantıksal kurgu ve farkındalık ile sağlıklı çözüm önerileri geliştirmesi çok sağlanmaz.

Üniversite Eğitim-Öğretim Sistemi Revize Edilmeli
Bir bütün olarak üniversite eğitiminin işleyiş yönetiminin revize edilmesi, yoğun araştırma ödevleri, karşılaştırmalı, bilgiye dayalı klasik sınav sistemi ve uygulamalı derslerin atölye ve ilgili laboratuvar ve alanlarda yapılması sağlanmalı. Tabii konuya ilişkin Ar-Gör ve yarımcı eleman ihtiyacı sağlanmak şart. Beni çok telaşlı/kaygılı görebilirsiniz. Bu konularda telaşlanan ve rahatsız olan, ülkenin geleceğini çocuklarımızı – torunlarımızı dert edinmiş/düşünen insanlar yetiştiremezsek ileride ne olacağını siz düşünün/düşünelim. Ayrıca bilen insanlara sorup öğrenelim ve çevremize de öğretelim, yetkili ve sorumluların gelişmeleri yakından takip etme ve ülkemize kazandırmaları konularını sürekli hatırlamaları yapmayı görev bilelim. Tarım eğitimin 178. Yıl dönümü kutlu olsun.

Düzeltme Notu:

Bir önceki yazımda tarım eğitimden bitkisel üretim belirtmiştim. Sehven eksik yazılan tanımın “bitkisel ve hayvansal üretim” olacaktı.

İkincisi üyesi olduğum ZİDEK akreditasyon sürecinde değerlendirdiğimiz eğitim programlarından edindiğim bilgi ve görüşmelere göre hocalar ve paydaş sektörler diplomaların kalitesi konusundaki görüşleri yanında değişik ortamlarda yapılan yazılı ve sözlü ifadelerde konu tartışılmaktadadır. Bende Yapılan tespit ve değerlendirme birçok kurum ve görüş belirten gerçek ve tüzel kişinin paylaşımlarının ortak paydasını bir sonucu olarak zihnimde oluşan ifadelerinin bir sonucudur. Değerlendirdiğimiz tespitler birçok ortamda ve değişik raporlarda öne sürülen görüşler olup ülkenin an sorunlarının büyüklüğünü çıplak olarak yansıtmaktadır. Bu bağlamda “Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) öz değerlendirme raporundaki tespitler” ifadesi sehven kullanılmıştır.

 

iortas@cu.edu.tr

İbrahim Ortaş