Tamamen Duygusal!

 

Uzun zamandır ülke gündemini meşgul eden ve tüm Marmara bölgesini etkileyecek Kalan İstanbul projesi hakkında 20.12.2019 tarihinde yazdığım “İstanbul İstanbul Olalı Hiç Görmedi Böyle Zulüm” başlıklı yazımdan yola çıkarak Sayın Mehmet LEVENTOĞLU köşesinde konuyla alakalı görüşlerini bildirdi. Doğrusu sevindim.

Çünkü tartışma adabından, ortak akıldan ve bilimden uzaklaştığımız bir dönemde özellikle ekonomik, sosyal ve ekolojik sonuçları herkesi etkileyecek bir projenin eğer uygulanacaksa “çatlasanız da, patlasanız da yapacağız” anlayışıyla değil ortak akılla, tartışılarak ve kafalardaki soru işaretlerini bilimsel olarak tamamiyle çözerek planlanması gerekir.  “Ben yaptım oldu” mantığıyla yapıldığında sonuçlarının ne olduğunu yaşayarak görüyoruz.  Havalimanına karşılar söylemiyle bir seçim dönemi geçirenler muhalefetin bilimsel olarak uyarılarını dinleseydi uçaklar ilk olumsuz hava koşullarında Atatürk Havalimanına iniş yaptırmak zorunda kalmazdı. Örneğin dün ülkemizi ziyarete gelen Putin dünyanın kıskandığı havalimanımızı görme şansı yakalayamadı mecburen Atatürk Havalimanına iniş yapması gerekti.  Dünyanın imrendiği bir havaalanı neden kullanılamadı?

Bir proje yapılacaksa yandaş yararına değil halk yararına olmalıdır. Bu şekilde akla mantığa, bilime, ülke menfaatine uygun her projenin destekçisi olunmalı ve oluyoruz. Ancak aksi şekilde yapıldığında Havalimanı yaparsın uçak inmez, Osmangazi köprüsü yaparsın, İzmir Çanakkale yolu yaparsın pahalılıktan araç geçmez amak geçiş garantisinden proje sahibine ödeme yaparsın. Bir proje yapıldığında ilk önce fizibilitesi çıkartılır. Ekonomik, sosyal, ekolojik fayda zararları karşılaştırır sonucuna göre uygulanır.

Sayın Leventoğlu’nun söylediği gibi evet konu tamamen DUYGUSAL!

İstanbul Belediyesi 1 haftadır kapu-kadastro bilgilerine sistemden ulaşamıyor. Ulaşım için artık Bakanlık onayı şartı getirildi. Neden? Ne saklanıyor? Daha ÇED raporu beklenmeden bu arsalar kime neden satıldı?

Tartışmaların odağındaki Kanal İstanbul projesi için hazırlanan ve son şekli verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu yeterli bulunarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından halkın görüşüne açıldı. 1595 sayfadan oluşan ÇED raporunu hazırlayan firma Çınar Mühendislik Müşavirlik A.Ş.'nin ise kamu kurumlarından 24 milyon TL tutarında 42 ihale aldığı ortaya çıktı.

Çınar Mühendislik’in sahibi Selahattin Hacıömeroğlu'nun, Biga Enerji Elektrik Üretim A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olduğu ve Hacıömeroğlu'nun kendi santrali de dahil yarımadada planlanan birçok santralin ÇED dosyasını hazırlayan Çınar Mühendislik'in de sahibi olduğu öğrenildi.

BOTAŞ'taki yolsuzluk iddiaları üzerine açılan davada da tutuklu olarak yargılandıktan sonra serbest bırakılan Selahattin Hacıömeroğlu, bağımsız bir şirket tarafından hazırlanması gereken ÇED Dosyası'nı kendi şirketine hazırlatarak büyük tepki toplamıştı.

Gelelim rapora:

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin raporuna göre, Kanal İstanbul projesi nedeniyle kuşların doğal yaşam alanlarının ortadan kalkacağının ifade edildiğini, kuşların  göç yollarında konaklama , üreme ya da kışlama için kullanabileceği tek açık alanın İstanbul Havaalanı çevresinin kaldığını, “Havaalanı çevresinde binlerce kuşun konaklaması ve göç yolu olarak kullanılması gerek havacılık sektörü gerekse de kuş familyaları için çok büyük riskler barındırmaktadır. ÇED Raporunda bu hususa hiç değinilmemiştir.

Ayrıca ÇED raporunda kanaldan çıkacak harfiyat miktarının düşük gösterildiği yapılan incelemelerde ortaya çıktı. ÇED raporuna göre Kanal İstanbul, kara kazısı ve deniz göl  taramasıyla birlikte toplam 1.155.668.000 metreküp hafriyat oluşacaktır. Uzman kişilerden alınan görüşlerde ve TMMOB raporlarında, ÇED raporunda belirtilen hafriyat miktarının, gerçekte oluşabilecek hafriyat miktarına göre daha az olduğu görülmektedir. ÇED raporunda belirtilen verilerin doğru olduğunu varsayıldığında dahi, bu miktar günde en az 10 bin hafriyat kamyonunun 4 yıl boyunca aralıksız çalışması anlamına gelmektedir. Devasa bir hafriyat ve inşaat çalışması olacağından mekanik ve nakliyat işlemlerinden kaynaklı emisyonların da ciddi boyutlarda olacağı aşikardır. Buna rağmen ÇED raporunda bu hususa ilişkin yeterli değerlendirme yapılmamıştır. Emisyondan kaynaklı çevre kirliliği ile nasıl mücadele edileceği belirtilmemiştir.

Kanal İstanbul projesinin etki alanı içinde bulunan ve İstanbul’a içme suyu sağlayan tesislerin su toplama havzalarının, İstanbul’un yüz ölçümünün yüzde 46’sı kadar bir alanı kaplamaktadır. Kanal İstanbul ve rezerv alanlarının yapılaşmaya açılması ile bu su alanlarının neredeyse tamamı yok olacaktır. Sazlıdere ve Terkos havzası İstanbul’un en önemli su kaynağıyken bu proje ile Sazlıdere tamamen kuruyacak, Terkos Barajı ise yüzde 20 verime inecektir.  Kanal hattında, tuzlu su girişimi ile Terkos ve Sazlıdere havzalarında toplam 427 Milyon metreküp içme suyunun elden çıkması, İstanbul'un bir anda susuzlukla karşı karşıya kalmasının muhtemel bir sonuç olacağı anlaşılmaktadır.

Rapora göre Tarım alanları zara görmeyecekmiş?

Böylesi bir yıkımı içeren projenin tarım alanlarına zarar vermemesi mümkün değildir. Rapor adeta kendi içerisinde dahi çelişmektedir. İstanbul Çevre Mühendisleri Odası verilene göre, proje alanında işlenen tarım arazileri, İstanbul ilinde işlenen toplam alanların yüzde 13’ünü oluşturmaktadır. Bu oran proje bölgesinin, İstanbul’un en önemli tarım alanı olduğunu göstermektedir. Nitekim ÇED raporunda da bölgenin genel itibariyle tarım alanı ve su kütlesi olduğu kabul edilmişken, yine de düzenlenen ÇED raporunda tarım alanlarına ve su kütlelerine zarar gelmeyeceğinin belirtilerek uygunluk raporu verilmesi kabul edilemez.

ÇED raporunda bunca soru işareti varken bu projenin desteklenmesi hatta hatta gidiş geliş yapılması İstanbul ve İstanbullulara ihanetten başka bir şey değildir.

En akıllıcası böylesine soru işaretli, maliyetli ve tartışmalı bir proje yerine önceliğimizi ülkemizin diğer sorunlarına vermek olacaktır.  Gelin biten tarımı, hayvancılığı kalkındıralım, gelin liyakati sağlayarak değerlerimizi satmak yerine işler hale getirelim, gelin GAP projesini büyütelim, gelin üretim kanallarımıza yatırım yapalım, işsizliğe, EYT lilerin sorunlarına çözüm arayalım. Beton, inşaat  ülke kalkındırmaz artık vazgeçelim.  Üretelim, üretene destek olalım…  

Eren ÜLKÜ/09-01-2020