Saat Sıfır Biri Geçmişken

Sana Büyük Bir Sır Vereceğim: 
Saat Sıfır Biri Geçmişken! 
Hayat çok uzun benim için… En çok baharları severim… Her baharda gözlerimi tavana nişanlar türlü türlü şeyler geçirim aklımdan. 
Pazar günlerim en tembel olduğum günlerdir, geç yatar, geç uyanır, öğlen yemeği yerine kahvaltı ederim.  
Rakı sofaları kurduğum her gecenin de resmini çekmeden edemezdim.  
“Ne güzel gecelerimiz varmış” diye iç çektiğim az değildir aslında. Aklıma nasıl düştüyse birden 20’li yaşlardaki bir tablomsu gece hatıratımda uyandı. Masamızda olan biteni bitirmişiz, rakılarımıza biraları cila yapmışız. Dillerimiz çözüldüğünde bütün gece yıldızlarla donatılmıştı. Her kişilik bambaşka bir galaksi ve içinde binlerce yaşam ve gece parlayan gündüz kaybolan hayal yıldızlarıyla doluydu.. 
Dalmıştım derinlere, başım öne eğik, kelimeler kuramıyordum, sigaram parmaklarımı yakıyordu ama umursamıyordum. Çocukluğum, liseli yıllarım ve 20’li yaşlarım bir şerit gibi geçivermişti önümden.  
Bu gündü aslında yaşadığım ve ben bu masada ne arıyordum. Kimdi masadakiler, gözlerim kimseyi görmek istemezken kelimelere saklanıyordum ama kaçamıyordum. Karşımda gülen adam kim yaaa! Niye öyle içkin bakıyor? Sanki gözlerinden okumayayım diye bir şey saklıyor gibi. Sahi neden gözleri öyle kısık? Offfff aynı masada oturduklarımı bile anlamıyorum.. Işıl ışıl bakmak varken neden böyle anlam yüklerler gözlere. Yoksa içince, rahatlayınca aslında söyleyecek çok şeyleri var da söylememek için kendini kasmanın bir yolumu bu ciddiyet! 
Masa darmadağınık tıpkı masadakiler gibi. Makineden bile kaçamamışlar. Saçların dağınıklığını anlıyorum da bakışlardaki dağınıklığı anlamıyorum! Bu insanlar neden böyle bakıyorlar ve kime bakıyorlar böyle dağınık, böyle anlamsız, işte öylesine yaşar gibi… Cigaram parmağımı yaktı sanki kendime gelir gibi oldum. 
İrkildim. Ne yapıyorum ben, neler düşünüyorum, saçmalık bunlar diye hayıflandım. Öyle ya! Bir yaş günü kutlamasıydı bu akşam. Dağınıklık bu yüzdendi. 
Kendime geldim. Nice mutlu, özgür, dayanışma dolu yıllara diyerek kadehleri son kez kaldırdım. Karşımdaki gözünü saklayan adamla göz göze gelemeden tokuşturduk kadehleri. Sırt sırta vermiş darmadağınık ve nerdeyse tek tip elbise giymiş kadınlara “mutluluklar” diledim. 
Aklım düştü ardı sıra toprağa. 
En çok sevdiğim kelimeler yazılmıştı masanın üstüne. 
En çok TOPRAK ANA’yı severdim, bir de senin sarışın gülüşlerini! 
Tablonun özeti de buydu zaten, gece sıfır biri geçmişken!