Cehalet En Büyük Felaket

CEHALET EN BÜYÜK FELAKET

CEHALET EN BÜYÜK FELAKET

Ne çok felaketlerle karşılaşıyor insanlık: Doğal, sosyal, ekonomik, siyasal, nükleer, kimyasal… Ve en korkuncu: Cehalet! Çünkü cehalet, uğranılan felaketin nedenini, nasılını, doğurduğu yıkımın önlenebilir olduğunu, aynı yolda yürünürse kişilerin de toplumların da aynı çukura tekrar tekrar düşeceklerini bilmemektir, anlayamamaktır.

CEHALET MALÜLÜ  KİŞİLER VE TOPLUMLAR yaşanan felaketleri önlemenin yolunu NAZAR BONCUKLARINDA, KAPILARA PASLI  AT NALLARI ÇAKMAKTA,  ERMİŞ MEZARLARINDA KURBANLAR KESMEKTE, MUSKALAR YAZDIRMAKTA, TEK TEK VE  TOPLULUKLAR HALİNDE DUALAR ETMEKTE, RUH SAĞLIĞI BOZULMUŞ İNSANLARIN TEDAVİSİ İÇİN CİNCİ HOCALARA  BAŞ VURMAKTA, ESASLI BİR TRAFİK EĞİTİMİ ALMAK YERİNE MOTORLU TAŞITLARIN ÖN  VE ARKA  CAMLARINA “ALLAH  KORUSUN” DİLEKLERİNİ YAZDIRMAKTA BULACAĞINI SANMAKTA ve bu korunma amaçlı girişimlerin sonucu ne yazık ki hep hüsran olmaktadır.

Örneğin insanlığın yaşadığı son pandemide  dünyadaki bütün dinlerin müminleri pek çok dualar ettikleri halde, gözle görülemeyecek kadar küçük  mikroplar milyarlarca insanın dualarına hiç aldırış etmeden milyonlarca insanın ölümüne yol açtı.  Ancak bilim insanları mikropları öldürecek ilaçları buluncadır ki hastalığın hızı kesildi.

Trafik kazalarında Türkiye her yıl yüz bin yurttaşını yitiriyor. Dünyada bizden fazla trafik kurbanı veren yalnızca Afrika’daki yoksul ve eğitimsiz ülkelerin halklarıdır. Demek ki dualar ve muskalar trafik kazalarını da engellemiyor.

Hastalarımız türbelerde, yatırlarda kestiğimiz kurbanlıkların hatırına  dertlerinden kurtulamadıklarına  göre orada da bir yanlışımız var demek ki.  Toplumun büyük bir kesimi bu türden temelsiz,  yararsız, akla ve bilime aykırı çözüm arayışlarını sürdürmekte ve kendilerine akla ve bilime uygun çözüm yollarını gösterenlere karşı düşmanca tavırlar takınmaktadır. Yazıktır ki birçok eğitim kurumumuz da bu  yanlış gidişe destek vermektedir.

Altı şubat 2023 günü yaşadığımız büyük deprem felaketinde kaç can yitirdiğimizi bilemiyorsak da bildiğimiz bir şey var: Bile bile fay  hatları üstüne inşa edilen imar kurallarına uygunsuz binaların birkaç saniyede yıkılıp tuz buz olmaları ve buna karşılık demirinden, çimentosundan çalınmamış, bilim kurallarına uygun inşa edilmiş binaların ise ayakta kaldıkları…    Ha, bir şey daha: Siyasi iktidarın çıkardığı İMAR AFFI VE İMAR BARIŞI YASALARININ  fay hatları üzerindeki alanlarda zemin etüdü yapılmamış; düzmece ve kalitesiz  malzemeyle, imar ve inşa kurallarına uyulmadan yapılmış, taşıyıcı kolonları sonradan kesilmiş binaların yıkılmasını önlemediği, önlemeyeceği…

Yasaların emredici hükümlerine göre devlet, yurttaşlarının sağlam ve sağlıklı konutlarda oturmalarını sağlamakla görevli olduğu halde bunu yapmamıştır!  siyasi iktidar,  zemin incelemeleri  yapılmamış ve  sağlam malzeme kullanma koşullarına uyulmadan inşa edilmiş binaları yıktırmak yerine İMAR AFFI ve İMAR BARIŞI adları altında  böyle bir felakete zemin hazırlamıştır. Siyasi iktidar imar affı ve barışı yasalarını çıkartıp insanların her an yıkılmaya hazır binalarda oturmalarına izin vermese idi, hiç kuşku yok ki belki de yüz binden fazla yurttaşımız bu gün yaşıyor olacaktı…  Tarihteki ilk devleti kuran Sümerlerin, yaptıkları binaların yıkılmasıyla ölümlere neden olan inşaatçıları ölüm cezasına çarptırırmış oysa. Bizim yöneticilerimize sorulursa bu felaket “BİR KADER PLANI” imiş. Ahlaki ve cezai sorumluluklardan kurtulmak kurtulmak ne kadar kolay!..

İnsanlık, tarih boyunca yaşadığı pek çok felaketlerin önceden alınacak tedbirlerle önlenebileceğini öğrenmiş bulunmaktadır.  Bu bilgilerin kullanılmasıyla günümüzde pek çok yıkım önlenebilmektedir. Ancak elbet depremi önlemenin yolu yoktur. Ne var ki depreme dayanıklı yapıların ve yerleşkelerin, kentlerin yapılması pekala mümkündür.  Önceden hazırlıklı olunursa, depremden çok kısa bir süre sonra kurtarma ekiplerinin ve yardım uygulamalarının hizmete sokulması mümkündür.  Yaşanan felakette bu devlet hizmetlerinin çok gecikmiş olarak bölgeye gönderilmesi hiç bir şekilde mazur görülemez ve bilim dışı bir kavram olan “KADER PLANI” olarak  açıklanamaz. Bu açıklama düpedüz bilgisizliğin ürünüdür. BİLGİSİZLİĞİN ARAPÇA ADI CEHALETTİR  VE CEHALET İNSANLIĞIN BAŞINDAKİ EN BÜYÜK FELAKETTİR

Eğer bir felaketi önleme  olanağı yoksa büyük olasılıkla ondan korunma, zararlarını hafifletme yolları vardır. Yeterince bilgili ve deneyimli insanlar ve kurumlar bu bireysel ve toplumsal yıkımlardan önce bir yandan ilgilileri ve toplumu gerekli uyarma, bilgilendirme ve doğacak zararları önleme hazırlıkları yaparlar.  Cahil yöneticiler ve kurumlar ise bilim  insanlarının uyarılarına kulak tıkarlar;  Felaketler yaşandığında ise  hemen bilindik teraneleri okumaya koyulurlar: “Bu felaketler kader planında yer almıştır. Bunları önlemenin yolu yoktur. Takdir-i ilahi bu yolda tecelli etmiştir. Allah muhafaza etsin; Milletimiz ve Allah bizi affetsin v. s., v. s.”

Ülkemizi, kendimizi, gelecek kuşakları ve insanlığı en büyük felaket olan cehaletten koruma istiyorsak hayatta en doğru yol göstericinin bilim ve teknik olduğunu hiç unutmamamız  gerektiğini, kendimiz, çocuklarımız ve tüm insanlık için eğitim öğretim yolunda hurafelere, safsatalara ve benzeri saçmalıklara  ayıracak bir saniye bile vaktimizin ve enerjimizin bulunmadığını bilmeliyiz. 

  03.4.2023 /BANDIRMA