BİZ kim miyiz ? Biz, lokması iktidarca her gün biraz daha küçültülen, boğazı her gün biraz daha sıkılan yurttaşlarız.
BİZ, soyu, inancı, siyasal tercihi iktidarca beğenilmediği için dışlanan, iş bulma olanaklarından yoksun bırakılan, ağzımızla kuş tutsak, yazılı sınavlarda tam puanlar alsak da mülakat denilen ahlaka aykırı uygulamalarla kapı dışarı edilerek işsiz bırakılan liyakatli gençleriz.
BİZ, Mesleki yaşamlarında çok başarılı olduğumuz, hakimlik, savcılık için yapılan sınavlarda en yüksek notları aldığımız halde yalnızca iktidar partisine ve destekçisine üye olmadığımız için sözüm ona mülakatlarda elenmiş hukukçularız.
BİZ, İktidarın vaktiyle ancak yandaş eleman bulamadığı için zorunlu olarak gerçekten hak ettiği için işe alınmış, ancak yandaş kişilikler bulunduğunda meslekte ilerleme yolları tarafımıza kapatılmış memurlarız.
BİZ, akaryakıtın, tarım ilaçlarının, tohumun, yemin ve her türlü üretim girdisinin ateş pahasına satılması nedeniyle tarımsal üretimi ve hayvancılığı bırakmak zorunda kalan köylüleriz.
BİZ, artık iş bulma umudu kalmamış çaresizleriz. BİZ, üniversitelerden mezun olmuş ama asgari ücretle bile iş bulamayan gençleriz. değil başka ülkelere gitmek, yurt içinde bile komşu illere, ilçelere gidebilecek olanağımız yok.
BİZ, sigortasız ve asgari ücretlerle çalışan örgütsüz işçileriz. Banka hesabımıza asgari ücret tutarında yatırılan aylığımızı çektikten hemen sonra işyerine gidip işverene bir miktarını iade etmek zorundayız. BİZ, fırınlardan bayat ekmek, pazar yerlerinde bayatlamış, çürümüş sebze meyve toplamaya çalışan insanlarız…
BİZ, kendisine yakın müteahhitlerce yapılan çarık çürük binaların denetimlerini yapmadan halka satılmasına göz yuman iktidarın bir insanlık suçu işlediğine inanan; yeni gelir kaynakları bulmak için çıkardığı İMAR AFFI VE İMAR BARIŞI yasaları ile devletin yurttaşlarının can ve mallarını koruma yükümlülüğünü ihlal ettiğini bu nedenle altı şubat büyük depreminde belki de yüz binden fazla can kaybı ile yüz milyarlarca maddi kayıptan sorumlu sayıldıklarını bu kayıplardan sorumlu tutulmaları gerektiğini düşünen insanlarız.
BİZ, cahillerin ferasetine güvendiğini gururla söyleyen iktidarın fırsat buldukça üniversitelerin çalışmalarını engellemesinden mağdur olan yüz binlerce genciz.
BİZ, CEHALETE BİAT ETMEYENLERDENİZ
BİZ, yukarıda sayılanlar ve sayılmayanlar, iktidarın ve beslemelerinin oluşturduğu “toklar grubu” nun dışında kalan tüm yurttaşlar, gördük ki, anladık ki, sömürüye karşı tek tek savaşımızda varabileceğimiz bir yer yok. iktidarların zulmüne, baskısına sömürüsüne küçük gruplar halinde direnmeye devam edersek bugünkü halimizden kurtulamayacağız.
Öyleyse kurtuluşun tek yolu birleşmek. Başka yolu yok. Hepimizi sömürmekte olan müşterek sömürgenimize karşı hep birlikte direnişe geçmekten başka yol yok. ancak birleşe birleşe kazanacağız.
Kendi aramızda çatışmalarımız olsa da bileceğiz ki DÜŞMANIMIZIN DÜŞMANI BİZİM DOSTUMUZDUR. Büyük düşmanımıza karşı savaşımızda güç birliği yaptıklarımız arasındaki sorunlarımızın çözümünde UZLAŞMA, bu olmazsa ERTELEME bir çözüm yoludur. Nasıl her insan dünyayı kendi gözüyle görüp değerlendiriyorsa, her topluluk, her meslek grubu, her sosyal sınıf, her ideolojik yapı da her olayı kendi değer ölçüleriyle görür. Bundan dolayı insanlığın bütünüyle bizim duygu ve düşüncemizi paylaşması, bizim önerdiğimiz çözümleri benimsemesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Öyleyse ortak sorunları bu sorunların çözümünü arayan kişi ve gruplarla anlaşarak, ortak noktalarda birleşerek, BİRLİK VE DAYANIŞMA ANLAYIŞIYLA GÜÇ BİRLİĞİNE YÖNELMEK GEREKİR.
Yukarıda anılan ve anılmayan tüm mağdurlar için en akıllı çözümün bu olduğunu gören herkesi siyasi iktidarı demokratik yöntemlerle seçim sandıklarına gömmek için işbirliğine çağırıyorum.
BİRLEŞE BİRLEŞE ÇOĞALACAĞIZ VE KAZANACAĞIZ.
14-04-2023/BANDIRMA