Jato Üretimi İçin (LHC) Projesi Nasıl Başarıldı?

Türk Hava Kuvvetlerinde JATO Üretimi İçin Başlatılan Lâgari Hasan Çelebi (LHC) Projesi Nasıl Başarıldı?

Dr.Hüseyin Fazla

1964 Kıbrıs müdahalesi sonrası, ABD Türkiye'ye gizli bir ambargo uyguluyordu. Hava Kuvvetlerimizin esas gücünü oluşturan F-84 uçakları, silah yüklü kalkışları için kısaca JATO (Jet Assisted Take Off) tabir edilen atılabilir katkı yakıtlı bir roket motoruna ihtiyaç duyuyorlardı.
Evliya Çelebi, IV. Murat’ın kızı Kaya Sultan’ın doğum şenlikleri sırasında Lâgari Hasan Çelebi’nin bir füzeyle havaya çıktığını ve Sarayburnu’ndaki Sinan Paşa Köşkü önünde denize indiğini anlatıyor. 1633 yılında İstanbul’da gerçekleşen bu başarılı uçuş için Lâgari, 64 kilogram (50 okka) barut macunuyla çalışan 7 kollu bir füzeyle havaya fırlamayı başarıyor. 

Lâgari’nin kendini havaya fırlatmak için kullandığı bu sistemin bir benzeri de havacılıkta bazı uçakların kalkış anında kullanılıyor. Jet yardımıyla kalkış diyebileceğimiz JATO (Jet Assisted Take Off) 1950’li yıllarda sıklıkla kullanılan, uçakların kısa mesafede zorlanmadan havalanması için kullanılan bir yardımcı sistemdi. Türk Hava Kuvvetleri’nin envanterinde olan F-84 uçaklarında da bu sistem kullanılıyordu. Ancak çeşitli nedenlerle, özellikle de 1963 yılında başlayan Kıbrıs’ta o dönemde yaşanmakta olan gerginliğin de etkisiyle, F-84 uçaklarına uygun JATO desteği de sağlayan ABD, Türk Hava Kuvvetlerinin ihtiyacı kadar sayıda JATO göndermekte sorun çıkarmaya, teslimatlar gecikmeye başlar. Hava Kuvvetleri Komutanlığı duruma çözüm bulunması yönünde bir çalışma başlatma kararı alır ve Birinci İkmal Bakım Merkez Komutanlığı/Eskişehir’i kendi imkanlarımızla JATO geliştirmekle görevlendirir. Bu konuya yönelik neler yapıldığını ve sonucunu (E) Hava Yüksek Mühendis Tümgeneral Ergün BELİRGEN’in anlatımıyla aşağıda aktarıyorum:

“Eskişehir İkmal Bakım Merkezine katılalı henüz bir sene dolmuştu. Bir gün, sevgili sınıf arkadaşım İbrahim KESKİN'den gelen bir telefon hayatımın akışını değiştirdi. İbrahim üniversite tahsili ve stajdan yeni dönmüştü. Kendisinin bir roket araştırma projesinde görevlendirildiğini söylüyor ve kabul edersem, bu projede benimle çalışmak istediğini belirtiyordu. Tereddüt etmeden "Evet" dedim. 10 gün sonra tayinim Hava Kuvvetleri Komutanlığı Teknik Daire Başkanlığı emrine çıkmıştı. Bu proje için diğer bir sınıf arkadaşım Kamuran ÖZBAKİ ve 1956'lı Halil EROL da seçilmişti. Proje koordinatörü İbrahim KESKİN ile toplam 4 kişi oluyorduk. Bu "gizli" proje için karargâhta güzel ve büyükçe bir oda ayrılmıştı. Projenin kod adı Lâgari Hasan Çelebi'den (Kısaca LHC) alınmıştı. 

Ben roketin gövde tasarımı ve aerodinamiğinden sorumluydum. İbrahim KESKİN roket motoru, Kamuran ÖZBAKİ elektrik, Halil Ağabey de elektronik bölümünden sorumlu olacaktı. Proje odasına ziyaretçi girmesi yasaktı. Kapı daima kapalı bulunduruluyordu. Karadenizli, Yunus isminde çok saf ve temiz bir er de ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere emrimize verilmişti. Projenin hedefi katkısı olabilecek kurumlar ile çalışarak ülkede roket endüstrisinin altyapısını oluşturmak idi. Proje ile Teknik Bakım Daire Başkanı Müh. Alb. Cemal ÖZALP'in (Em Tuğg. Cemal ÖZALP) yanında bizzat Hava Kuvvetleri Komutanı Hava Orgeneral İrfan TANSEL de ilgileniyordu. Projeyi Teknik Daire Başkanı Sayın Cemal ÖZALP'in başlattığını sanıyorum. Bu nedenle proje koordinatörü İbrahim KESKİN'e bir yıl süre ile staj imkânı sağlayan da o idi. İlk haftalarımız, bu projeye nasıl başlayabileceğimiz ve hangi kaynaklardan yararlanabileceğimiz üzerinde yoğun tartışmalar ile geçti. Herhalde kendimizi konulara kaptırmanın ve belki de ne yapağımızı tam olarak bilme- menin verdiği heyecan ile epeyce gürültü yapıyorduk. Bir gün devamlı kapıda bekletilen Er Yunus hâlimizi bir cümle ile özetleyiverdi: "Komutanım, bir şey yaptığınız yok, çay içip, kahve içip bağrışıyorsunuz."

Yine de bu üç hafta sonunda bazı esaslarda mutabık kalmıştık.

Her halükârda üniversiteler, tercihen bu konuda ön çalışmaları olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi, bu projeye dâhil edilmeli ve araştırma kapasitesinden yararlanılmalı idi. Seçilecek üniversite ile bir anlaşma imzalanmalı ve araştırmalar için bütçeden bir fon ayrılmalıydı. Konu hakkında yeterli kitap ve referans bulamıyorduk. İhtiyaç duyduğumuz 80 kadar kitabın temini için emir gerekiyordu, Yakıt konusunda alternatifsiz gibi görülen Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ile Hava Kuvvetleri İkmal Bakım Merkezlerinin imkanlarından yararlanılması da zorunlu idi

Bir brifingde dönemin Hava Orgeneral İrfan TANSEL'e sunduğumuz öneriler uygun karşılandı ve kısa sürede yürürlüğe sokuldu. ODTÜ'de Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Nuri SARYAL başkanlığında, Doçent Dr. Orhan KURAL, Doçent Dr. Süha SELAMOĞLU, Dr. Canan TOKER ve Dr. Ertuğrul ONAT’ın da yer aldığı bir ekip kuruldu. Bütçeden üniversiteye aktarılan, sanırım, 140.000 TL ile Roket Motoru Deneme Merkezi de oluşturuldu. 

En önemli ve üzerinde çalışılması gereken konu roket motor yakıtı üretimi idi. İbrahim KESKİN, Yüksek Mühendislik eğitiminden sonra, ABD'de "Jet Propulsion Laboratories" yerleşkesinde bir yıl staj yapmıştı. Hem İbrahim KESKİN'in bu konudaki tecrübesinden yararlanmak, hem de ham maddesinin Türkiye'de bol bulunması nedeniyle, işe JPN tipi katı yakıtlı roket motoru ile başlamaya karar verdik. MKEK'da özellikle o yıllarda Daire Başkanlığı görevinde bulunan Sayın Orhan GÖK ile Elmadağ Barut Fabrikası Müdürü Sayın Asım TOSUN'dan büyük destek gördük. Haftanın bir veya iki günü yolcu otobüsleri ile sabahtan Elmadağ'a gidiyor, karışımı hazırladıktan sonra, tüm patlama tehlikesine karşı, çok defa yakıtı el presinde sıkıştırıyorduk. Bu motorları ODTÜ'deki Deneme Merkezine götürerek teste tabi tutuyorduk. Maalesef, homojen bir yakıt elde edemememiz sonucu, ateşledikten birkaç saniye sonra içeride yanma yüzeyi genişliyor, bu durum da motor içindeki basıncı artırarak motorun patlamasına yol açıyordu. Her seferinde biraz daha uzun süreli bir yanma elde etmemize rağmen, bu hüsran onlarca defa tekrarlandı. 

Bu arada ODTÜ ekibi ayrıca Galcit tipi bir yakıt üzerinde çalışıyordu ama onlar da benzer problemler ile karşılaşıyorlardı. Yakıt lif boylarına kadar her parametre ile oynadık. Nihayet aylar sonra homojen bir yakıt, düzgün bir yanma ve kullanılabilir bir roket motoru yapmayı öğrenmiştik. Bu arada MSB ARGE D. Başkanlığı da orduda kullanılan Cobra Tanksavar roketini yerli olarak üretmeye çalışıyordu. Sıra çalışabilir bir elektronik kumanda sistemi üretmeye gelmişti. ODTÜ bir kumanda çubuğu ile yönetilen güzel bir elektronik kumanda sistemi geliştirmişti. İkmal bakım merkezlerinde örnek bir roketin gövde ve kumanda satıhlarını ürettirdik. İsteği üzerine, roketi Sayın Hava Kuvvetleri Komutanı Hv.Org. İrfan TANSEL'in odasına, kumanda merkezini ODTÜ'ye kurarak bir elektronik kumanda gösterisi yaptık. Deneme çok başarılı idi. 

Sağlanan başarılara karşın, bu gelişmeden rahatsız olan çevreler de çoğalıyordu. Hava Kuvvetleri Komutanı Org. İrfan TANSEL sayesinde biz bu baskılardan fazlaca etkilenmiyorduk ama ODTÜ'deki ekip zorlanıyordu ve proje bir türlü son aşamaya gelemiyordu.

1964 Kıbrıs müdahalesi sonrası, ABD Türkiye'ye gizli bir ambargo uyguluyordu. Hava Kuvvetlerimizin esas gücünü oluşturan F-84 uçakları, silah yüklü kalkışları için kısaca JATO (Jet Assisted Take Off) tabir edilen atılabilir katkı yakıtlı bir roket motoruna ihtiyaç duyuyorlardı. ABD, JATO isteklerimizi karşılamıyordu ve elimizde JATO kalmamış gibiydi. Netice itibarı ile JATO da bir katı yakıtlı roket motoru idi. Süratle JATO üzerine yoğunlaştık. İmal ettirdiğimiz 12 adet JATO'yu, İbrahim KESKİN'in özel arabasının bagajına koyarak deneme müsaadesi verilen Eskişehir 1’inci Üs Komutanlığına gittik. Aynı gün hazırladığımız 8 adet JATO'yu orada denedik. Sonuç mükemmeldi. 

Sevinçten uçarak Ankara'ya döndük. Bu bizim ilk somut başarımızdı. Ertesi gün, büyük bir gururla o zamanki Lojistik Başkanı Tuğg. Reşat BAŞKAN'ın huzuruna çıktık. Eskişehir'deki JATO denemelerinin tam bir başarı ile sonuçlandığını, MKEK'da istedikleri kadar JATO siparişi verebileceklerini arz ettik. 

Girerken sevincimiz ne kadar fazla ise, çıkarken üzüntümüz o derece büyük idi. Tuğg. Reşat BAŞKAN: "Çabalarınız için sağ olun, ancak ABD eski isteklerimize karşı üç sene yetecek kadar JATO gönderdi. Şimdilik siparişe ihtiyaç yok.” diyerek bizi uğurladı.”

Sonuç

Emekli Tümgeneral Ergün Belirgen’in içinde bulunduğu ve bizlere aktardığı bu tür anı ve anekdotları değerli buluyorum. Bizlere, gençlerimize, havacılık tarihimizdeki az ama öz çalışmalardan haberdar olmamız yanında havacılık sanayimizin gelişimi için yeni Lâgari Hasan Çelebi’lerin yetişmesi için motivasyon kaynağı oluyor inancındayım. 

Lâgari Hasan Çelebi’nin sırtına bir roket yerleştirerek Sarayburnu’ndan kendini akşam üzere gökyüzüne fırlatıverişinden güç alarak, uçakların da pist üzerinde kalkış koşusu esnasında kullandıkları JATO dış itki sisteminin motorunu Türkiye’de geliştirme ruhu ve isteği; günümüzde ‘kendi uçağını kendin yap’ hedefi doğrultusunda uçak üretme noktasına erişebilmemizdeki temel çıkış noktası olmuştur. Hava Kuvvetlerinde uçaklar yerde kalmasın, memleketimizin savunmasında sıkıntıya düşmeyelim diye sayısız küçük çaplı projeler yürütülerek, ambargo veya yaptırım dönemlerinde imkansızlıklar içinde imkân yaratma çabalarını sürdürmüşlerdir. 

Bugünlerde F-35 programından çıkarılışımızı, F-16 Blok70 Viper paketinin geciktirilmesini/engellenmesini, Eurofighter Typhoon satın almamıza Almanya’nın taş koyma olasılığını vb. konuşuyoruz. Bir yandan da Hürkuş, Hürjet, Anka, Aksungur, Atak, Gökbey, Akıncı, Kızılelma, Karayel ve beşinci nesil TF-23 Kaan’ı yapmaya, yaptıklarımızı daha da geliştirmeye çalışıyoruz. Bu projelerin hepsinin realize yakındır. F-35’i, Viper’ı, Typhoon’un gelişine engel olabilirler ama bu projeleri realize etmemize, eğir biz kendimize inanırsak, inanmaya devam edersek, asla engel olamazlar.

18-11-2023/Dr.Hüseyin Fazla / Bu Yazı STRASAM'da yayınlanmıştır../https://strasam.org/