Dangalağın Yorumu...

Binlerce yıldır düşünce tarihinin iz bırakan filozoflarının insanlığa ortak bir öğüdü vardır.

-KENDİNİ TANI-.

Bu öğüt, insanın hayatını kolaylaştırmak, insanoğlunun içindeki saklanmış , görünmeyen ya da  çeşitli nedenlerle gizlenmiş, örtülmüş yeteneklerinin dışa vurup, eyleme geçmesini ve insanın hayata katılımındaki kalite ve üretimini çoğaltmak için yapılan uygarlık çağrısıdır.
Kendini keşfeden insanın hayata nufuzu çok daha içten samimi , doğal ve bunların ötesinde keyif vericidir ,kuşkusuz.
- İnsanın kendini tanıması  -

Nasıl, neye, kime, kimlere göre, hangi çağa, hangi sisteme, hangi üretim biçimine, hangi ilişkiler ağına, hangi inanç ya da hangi toplumsal yasalara ?

Görüldüğü gibi sorular ve sizi siz yapan etkenler bitecek gibi değil. Kendimize baktığımızda ve tanımaya çalıştığımızda , saydığımız bu tüm etkenlerin belirleyici olduğunu kabul edersek - ki öyledir - tüm bunların göreceli ve genel geçer, olasılığı yüksek kavramlar olduğunu düşündüğümüzde, içimize dönüp kendimize baktığımızda gördüğümüz kimdir ?
Gördüğümüz kısmıyla ,  yoksa bu kirli oluşumun yarattığı gerçeğin yanılsaması suretler miyiz?
Gördüğümüz kendimiz miyiz, yoksa sistemin bize dayattığı hayatın, sıradan kölelerinden herhangi bir sureti miyiz ?

Az çok felsefeye meraklı biri olarak , çok fazla kafa yorduğum bu konuda vardığım nokta, benim için yıllar önce tanımlanarak noktalanmıştır. Vardığım nokta kesin ve yaşanarak kanıtlandığından hayatın pratiği ile desteklenmiş içimdeki fotoğraf net olarak o günden beri karşımdadır. 
Fotoğrafta gördüğüm;  sevilmeyen, antipatik, insanların kuşkuyla baktığı , asla güven vermeyen , ukala, hatta egosantrik ,dengesiz biridir.  Ki, bu bilinçle yaşamak belki sizlere ters gelecek ama, benim için son derece memnuniyet vericidir. 
Düşünsenize ;her ulusun, her kurumun, nihayetinde her insanın, yukarda olmak için birbirlerini ezerek, çocukların kanı, annelerinin gözyaşlarıyla ayakta durabilen bu sistemde ya; aşkla sevilen, cici , şeker gibi biri olsaydım!.  Uslu uslu duran, hayata dokunmayan ve hiçbir şeye karışmayan , sisteme uyumlu ,namuslu (!) ve ahlaklı (!) biri olsaydım.  Böyle bir sistemin iyi çocuğu olmak, korkunç bir kabus olsa gerek.

Dostoyevski Suç ve Ceza'da kahramanını konuşturur .

- Karşısında kendisinden kötü bir insan gördüğünde şükredenlerden tiksiniyorum.
- Şükretmedim, öyle şeylere de inanmam, ayrıca ancak şöyle söyleyebilirim. TANRIM, BENİ KÖTÜ BİR İNSAN YAPTIĞIN İÇİN SANA MİNNETARIM !.

Bu ironi tabi.  TANRI' nın bu işlere karıştığı falan yok. İnsanı İYİ ya da KÖTÜ yapan tamamen ekonomik ve sosyal koşullar. Dolayısıyla iyi ya da  kötü insan safsataları beni hiç ilgilendirmez. Görece iyi, görece kötü insan vardır sadece. Kim ki; "Ben çok iyi insanım," deyip ortaya çıkıyorsa , gülüp geçin sadece. ya da şu sözü düşündü mü hiç hayatı boyunca ? İYİLİK İYİDİR. Yani kişi kendinin değil, "iyiliğin iyi" olduğunu söyler.
Bu kadar gevezeliği niye yaptığıma gelince, geçenlerde ben spor yönetimi hakkında yaptığım sıradan bir  açıklamam sonrası olumlu - olumsuz  yorumlar gelmiş. Gelmiş diyorum, çünkü benim sosyal medya denilen bataklıkta hiç işim olmadı. Leventoğlu , Faceboook denilen ilk okul zekalı tiplerin kullandığı görgüsüzlük sahasında rastlamış. Demiş ki hödüğün biri, " Bu adama niye yazdırıyorsunuz" .

ULAN DANGALAK, gazetenin kurucusu sahibi benim, yazıp yazmayacağımı kendime mi soracağım? Üşenmeyip gazetenin künyesine bakacak kadar beynin de mi yok ? 

07-12-2022/ SÜLEYMAN TAKUNYACIOĞLU