Onur Göçmez Vakası

Hubris sendromu; Pek çok başarılı siyasi figür veya yönetici dışardan cazibeli, çekici, ikna edici, riski seven ve özgüvenli gibi görünürken aslında; dürtü ile hareket etme, sonrasını düşünmeme, ayrıntıya dikkat etmeme, dinlemeyi, tavsiye almayı, eleştiriyi reddetme gibi davranışlar sergilemektedir.

Bu durumda lider önce başarılı  sonra ise başarısız olmaktadır.

Bu özellikler kibir ile de ilişkilidir. Kibir başkasını dinlememe, kendi kendine hareket etme şeklinde ortaya çıkan ve dürtüsellikle  şekillenen bir davranıştır. Başka bir ifadeyle kendisine tavsiye verilmesine rağmen tavsiyelere uymadan, etrafındakileri dinlemeden yalnızca kendi içgüdüleriyle  hareket etme özelliğidir. Aşırı kibirli davranma haline hubris sendromu adı verilmektedir.
Dr.Sabri Burhanoğlu
Psikiyatri Uzmanı

HUBRİS SENDROMU - GÜÇ ZEHİRLENMESİ!

Güc zehirlenmesi ve birlikte gelişen aşırı kibir hali .
Abartılmış gurur ,aşırı özgüvenin getirdiği başkalarına hakaret ve hor görme... Kendinden başka herkesin yeteneklerini küçültmek, kendisini bir çok açıdan 
başkalarından  üstün görme... 
Kimden bahsettiğimi sanırım  anlaşmışsınızdır. Yaklaşık 4 yıldır Bandırma ilçesinde  kamuya ait gelirlerde alan bırakmayan Onur Göcmez'den. 
Sonda değil baştan söylüyorum ki yazının devamında söylediklerimi kanıtlıyor olacak olan,  "hubris sendromu" travmasıyla birlikte  özelliklerinde karşı karşıya 
olduğumuz bir durum söz konusudur. 
Hepsi bir araya gelince ortaya çalışanın emeğine saygısız,  ızdırap çektirmekten zevk alan hedonist bir karakter çıkıyor ki  katlanmaya 
vicdanınız elvermez ..kusarsınız.
Birazdan konuya dönecegim .

*

Ben 12 yaşında Bandırmaspor'la minik  takımında oynamaya başlayarak tanıştım... Sonrasını bilen biliyor, burada anlatmanın  anlamı yok, çok da gereği yoksa da ortada olan 
Bandırmaspor'la ilişkim 50 yılı çoktan gecmiş...  Ancak konu Bandırmaspor değil. Bandırma ve Bandırmaspor; Bandırma tutkumu gösteren bir araç sadece, yani aslolan  
Bandırma  ve bu kente doğduğum günden beri duyduğum  hastalıklı aidiyet hissi. Bandırmaspor bu sevginin tezahürü. Hayatımın sonuna doğru hala tipik  kendi halinde bir 
serseri durumunda isem, işte bu hastalıklı durumu Bandırma sevgisine  borçluyum.
Her ne kadar  bir çok pişmanlıklarım olsa da, öyle uzun boylu ahları vahları  sevmem. Sonuçta ne yaşanıyorsa öyle yaşanması gerektiği için yaşanmıştır ilkesini bilirim 
 çünkü...

*

Yaklaşık 4 yıl önce kardeşimi kaybetmişim, hayatla  zaten açık olan aram iyice açılmış,  dışarı çıkmıyorum -herşey anlamsız ve gereksiz...
Birgün Göksel Karlahan  geldi ve beni buldu . Bandırmaspor'u yeniden alma durumları olduğunu, yanında Onur Göçmez adında  birinin  olduğunu, ekonomik olarak kulübe 
destek vereceğini, benimle  çalışmak istediklerini söyledi.
Ben de "Kongreden sonra görüşürüz" dedim ve ayrıldık. Onur Göçmez adlı kişinin varlığından bile haberim yok, ne iş yaptığını  dahi bilmiyorum. Merak edip "Kim bu 
adam?" diye Göksel'e sormadım bile...
Tanıştığımızda öğrendim, ARKAS adlı bir şirketin -onu da duymamıştım-  müdürüymüş, Uzatmayalım  kongre süreci bitti, Göksel geldi.  Ben, Onur ve Göksel 
tele/konferansla kulüpte transfer görüşmesi yapıyoruz.
2 yıldır maç izlemediğimi, eski  enerjimin olmadığını, ancak  takımı birlikte kurarsak görev alabileceğimi söyledim ve kendilerine teşekür ettim. Bana istediklerimi   
sordular, bende  yapılması gerekenin idari yapılanma önceliğini falan anlattım. Ardından ekonomik olarak  kişisel isteğimi sordular. O anlar öyle  zor  durumdalar ki;  
ne istesem verecekler  ama  Bandırma'yla para konuşmam, konuşmadım da. Göksel de  öyle anormal  bir şey yapmayacağımı bildiği için rahat. sadece "1 yıllık mukavele  
isterim, içini siz doldurursunuz, ne  yazabilirseniz yazın  farketmez," dedim . Göçmez küçümseme içeren bir tavırla amatör takım rakamlarını söyledi . Ve konuyu 
kapattık.  Ardından 5-10 gün sonra EKEN PRESTİJ Otel'de, solumda Belediye Başkanı, sağımda Göçmez ve Göksel görkemli bir törenle basın ve izleyiciler huzurunda  imza 
töreni ile boş  mukaveleyi imzaladım.3 ay sonra mukavelenin doldurulmadığı, yani ortada  mukavele falan olmadığını, töreninde hayalden öte geçmediğini anlayacaktım. 
Belediye Başkanı Tolga Tosun şahittir...   Şimdi ben bu 2  arkadaşa hak ettikleri  sıfatlarla hitap etsem,  söylesem, hukuk önünde  suç mu işlemiş olacağım?
Belki uzatıyorum ama bu ayrıntılar önemli.

*

Ve o konuşmadan sonra Göksel'le İstanbul'a gitmeye başladık... ONUR GÖÇMEZ 'i orada gördüm. Tanıştık... Mustafa Hocayla görüştük, bu arada anlaştık. Ben İstanbul'a  ne 
için  gittiğimizi soruyorum. Aldığım yanıt,  "Bandırma'da yaparsak duyuluyor, futbolcuların fiyatı artıyor." Külliyen yalan olduğunu  biliyorum oysa... Otelden içeri  giriyoruz ortalık futbolcu ve  menejer kaynıyor. 
- Mustafa kim çağırdı bunları!
- Onur Bey! 
- Mustafa kim bu adamlar?
- Onur bey biliyor.
- Mustafa neden bizim kahvelerimiz yok?
-  Onur bey söyleyecek!  
Uzatmıyorum Onur Bey, hocayı da, transferleri de , kulüple ilgili aklımıza ne geliyorsa yapıyor. Hepimiz konu mankeni gibi salonda oturup duruyoruz. Dönüşte  soruyorum 
"İyi de biz buraya niye geldik?" Onur bey ne meraklıymış futbolcular ile hoşbeş  etmeye... Sonuçta ben bir daha İstanbul'a gitmedim.  Giden konu mankenleri gitti. 
Transferde sadece Erkan Taşkıran dışında  hiçbir futbolcunun alınmasında bir dahlim olmadı ve  benim için de son derece iyi oldu.  En azından sorumluluğumu azalttı. 
Alan  sorumludur!.

**
Kadro aşağı yukarı oluştu .Toplantılar yapılıyor yemekler veriliyor  falan... Benim yanımda Ali Kafadar var. Bir çok konuda kulüp işlerine yardımcı oluyor ve faydası 
da dokunuyor, doğrusu onlarca iş var. Kampa gidilecek, Ali Kafadar  kovulmuş!. Onur Göçmez tarafından. Sebebi eski başkan Mehmet Kılkışlı ve Ahmet Edin'in masasına 
gidip, onlarla sohbet etmiş !.. Bende soğuk duş.  Her türlü faşiştçe yaklaşım zoruma giderken,  yaptığına bakar mısınız? Daha yeni gelmişsin, yıllarca kulübe hizmet 
etmiş kişileri kendine rakip görüyorsun misali  (Ahmet Edin şimdi profesyonel  takım  sorumlusu ve bu arkadaşın en yakın adamıymış).
 
*

Kara kara düşünüyorum. Ne halt edeceğim. İstifa edeceğim ama o konuda da doğrusu sabıkalıyım. İnsanlar ben daha işe başlamadan "3 günde bırakır, 3 haftada bırakır" 
diye arkamdan söylenenlere prim!. Doğru,  geçmişte defalarca  ama mutlaka emek adına olumsuzluklar üzerine bırakmışım  ve her seferinde  de takımın ritmi bozulmuş, belki 
benimle ilgisi yok ama  normal bir Süleyman, bu  halde  50 kez bırakması gerekiyor ama sabrediyorum.  Arada bir hakaret ediyor, yutkunuyorum hiç olmayacak işler. 
"İstifa etmem mi gerekiyor?" diyorum.  Yorgun bedeninizle karşılığını  sağlığınızla ödeyeceğiniz, hastalıklı ortamda iş  yapmaya çalışmak kadar büyük bir işkence 
olamaz . 3 - 3.5 aylık süre içinde, 65 yaşına geldiğim hayatım boyunca görmediğim tuhaflıklarla karşılaştım. Kaç tane Onur Göçmez var, sayısını şaşırdım. 3-5 ayda önce 
bir dediği dediğine, sonra da dediği tuttuğuna hiç tanık olmadım ve ben hayatımda bu kadar egolu bir kişilik hiç tanımadım.  Uçk ödenecek ayrı kapris, maaşlar 
verilecek ayrı kapris. Adama bir şey söylemek de mümkün değil.  Çünkü bütün parayı o veriyor ve  60 yaşından sonra yalakalık yapıyoruz ve  hemen hemen her gün beni 
arıyor . HUBRİS SENDROMU'nun telefon iletilerindeki tezahürüne gelince; dile getirilmesi gereksiz  türde saçmalıklar, her türlü her alandaki lüksten  iğrendiğimi 
bilmiyor oysa ve  kime konuştuğunun farkında değil. 

*

Maçlar başladı  bir telefon. 
- Abi benim canıma tak dedi. Verdiğim para tam  10 milyon oldu . Artık Bandırmaspor yok  Onur Göçmezspor var!
Kan beynime sıçradı . Ve yanıt verdiğim an istifa etmeye gerek yok ! Durum bu  yutkundum ve sustum dayan Süleyman dayanabildiğin kadar kadar dayan! 

*

Bu arada Göksel Karlahan  sözde başkan ama taca çıkmış durumda . Kulüp Başkanı Göçmez!... Göksel garibim gidip geliyor,iyi niyetle devam ediyor. Hiçbir 
konuda  ciddiye alınmadığı gibi, gözlüyorum tavırlarıyla da eziyor.  Maçlar başlayınca yeni bir şaşkınlık daha yaşıyorum. Bu arkadaş soyunma odasından çıkmadığı gibi, 
bir de yedek kulübeye giriyor. Olacak iş değil. Tam bir skandal, dünyada örneği yok.  Hoca bu durumdan rahatsız ,her hoca rahatsız olur... Futbolcular rahatsız, her 
futbolcu rahatsız olur... Mustafa'ya  söylüyorum,  "Lütfen  konuş,  tribüne çıksın, bu  olacak iş değil,".  "Tamam abi!" diyor, konuşamıyor. 
Benim konuşmam şık olmaz, çalışan poziyonundayız .. Kimse söylemeye cesaret edemiyor. Bu arada sürekli üstüme oynayıp, beni  istifa etmeye zorluyor. Kovmaya cesaretim 
yok,.Zaten doğru dürüst maaş alamıyorum, primi vermeye kalktı işin ilginci  topu Göksel'e atıyor. Sonunda istifa ettim. Sağlığımda bozulmaya başladı ,tahammül 
edilecek  gibi  değil ! 

*
 
Şimdi  Tanrısal ego olarak da bilinen bu rahatsızlık güç zehirlenmesi ya da kibir sendromu "Hubris"  olanların kesinlikle sosyal bir kuruma ihtiyaçları var 
olduğu noktaya geliyoruz. BİR KURUM olmadan ne güç gösterisi yapabilirler, ne de kibirleri dışa vurabilir.. Makam ve emrine amade topluluklara 
ihtiyaçları vardır. Dünyanın merkezine kendisini koyduğundan ve herkes etrafında pervane olması  gerektiğine inandığından mevzi şarttır. İşte bu mevzi de 
Bandırmaspor'dur.  Bandırmaspor bahanedir. Oraya girişte ayrı bir hikayedir. Son 15 yılı inceleyin, ne zaman sızmış Bandırmaspor'a, Kılkışlı döneminde mümkün 
değil. Yemezler. Ardından  Dursun Mirza döneminde yine mümkün değil, yemezler. Ne zaman en zayıf halka orada ve içerde..Göksel öncesi neredeymiş bu arkadaş? Bir sorun 
bakalım ne diyecek?

** 

Son olarak.. insanlar  bilmeli... Bandırma Belediyesi tarihinde  en fazla  desteği  bu -şimdiki- yönetime  verdi. Daha önce de her zaman da destek vardı ama bu dönem  gibi değil.  Tolga'nın yerel  yönetimi,  tarihinde en fazla desteği bu  yönetime  verdi. 
Tolga'ya  bu  kadar yüklenmeleri de, Tolga'nın yumuşaklığından.
Daha bu yıl 5 milyon (eski  parayla 5 trilyon)  benzinliğin  kirasının tamamını Bandırmaspor'a verdi. Yıllarca hepimiz   verilmesini  destekledik.  Adam daha ne 
yapacak? Bandırma'nın  mülkünü mü  verecek? 
Sonra sen bir oyuncuya  7,5 milyon lira gibi astronomik bir rakama oynatacaksın, cıvata maçlara keyfin geldi diye 15 bin - 20 bin lira uçuk primler vereceksin   sonra  yetis Tolga!. 
Yok ya ne güzel dünya!..  
Bak kardeşim, önce 3 yıldır şu futbolculara,   menejerlere verdiğin ücretleri bir açıkla; seyirci de taraftar da merak ediyor. Fatih Kurucu'yu kaça aldın sayın onursal  başkan   ve  kaça yolladın ?  İnsanlar bilsin.

Bir'ton para vermişsin, yazık günah. Senin verdiğin paralar içinde aynı şeyleri söylüyorum. Sokaktan mı topluyorsun verdiğin   paraları?

Bandırmaspor tarihinde hiç bir başkan senin verdiğini vermedi. Onu da bilmiyoruz sanıyorsun ama 3 yıldır palyatif başarılar dışında ortada hiç bir şey yok. 4 
 yılda 1 futbolcu yetişmez mi? Hem de böyle paralarla 5 tane Akademi kurulurdu. "Leş" vasat bir Lig'de oynuyoruz. 4 yıldır ligin gol kralı 40 yaşında futbolu bırakmış  Paixao... 
Hala göremiyorsunuz bu ligin rezilliğini. Bu ligde oyunculara böyle paraların verilmesinin akıl dışı olduğunu,

Kulübü de şirketleştir, hatta satın da al. Sende kurtul, 
 Bandırma da kurtulsun.
 Aksi halde o borçla, bu işin sonu zaten karanlık.

03-04-2023/SÜLEYMAN TAKUNYACIOĞLU