ZAMAN YOLCUSU: AY ESKİR GÜN IŞIRKEN
Zaman bir nehir misali akıp giderken kurmaca dünyanın kollarında ya da gerçek dünyanın yollarında, yaşam devam eder acısıyla tatlısıyla. İnsanlığın bu dünyada var olduğundan beri bilincine varmaya, daha doğrusu çözmeye ve anlamlandırmaya çalıştığı kavramlardan biridir zaman. Güneş’in ve Ay’ın hareketleri zamanı sembolize eder. Zaman, uzaklık, yakınlık, geçmiş, gelecek ve sahip olduğumuz şu an’ı anlamlandıran göreceli bir kavramdır. Öykülerin vazgeçilmez sözcük ve motiflerinden biridir zaman.
“ Gecenin koyu karanlığıyla şafağın alacası arasında bir kuşun, sözgelimi bir çardak kuşunun bedeninden kopan telek kadar hafifti zaman. “
Fadime Uslu’nun Can yayınları tarafından yayımlanan Ay Eskir Gün Işırken adlı öykü kitabında yaşam ve ölüm, geçmiş ve bugün gibi zıtlıklar zamanın süzgecinden süzülerek okuyucuya sunulmaktadır. Eserde, bir zaman yolcusunu andıran öykü içindeki öyküler, çok katmanlı anlatımı ile okuyanların hayal dünyasına hitap etmektedir.
Eser; Ay Eskir Gün Işırken, Soylu Ağacı ve Gölge Ufku olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor. Birinci bölümde “turnaların nikah töreni” ile “sözcüklerin kağıda düşme anı”nın zamanda salınışının ritmini duyuyor, adeta bir müzik parçası gibi dinliyoruz. Zaman yolcusu öyküler tarihe bir not düşmek için Ankara Gar’ına uğruyor. Kızılay’a gidememenin acısını, yanıtı belli olan soruların anlamsızca yine yeniden sorulduğu satırlarda tüm yürekler bir kere daha ‘o zamana’ ve ‘o mekana’ gidiyor. Okuyucunun kılavuzu baykuş oluyor; kah uçuyor sisler içinde, kah konuyor bir gölün ortasına ama en çok da bilincin yedi kapısına tık tık vuruyor.
İkinci bölümde abla ile kız kardeşin geçmiş ve an’daki yolculuğuna eşlik ediyoruz. Yanılsama mı yalan mı hissedilen iki kişi arasındaki bilinmez ama yaşam her şeye rağmen devam ediyor her iki dünyada da. “ ..kendimize, birbirimize ve şimdilik sadece bizden çok uzakta olduğunu bildiğimiz Leyla’ya doğru, yani ablama; aramızda azalan mesafe zamandan değil içimize doğuveren hikayelerden yapılma; kimi açık kimi gizli anılardan.” Birbirini tanıyamamış, anlayamamış kardeşlerin yaşamındaki üçüncü kişinin varlığı, belki hepimizin hayatında var olan kişinin arkadaşlığı, sıcaklığı kucaklıyor satırlarda. Rüzgarın Sevinci’yle limon çiçeklerinin kokusuyla Ay’ın Rüyasına giriveriyoruz usulca.
Üçüncü bölümde yaşamımızın ufuk çizgisinde durmuş, geçmiş ve an’ın izinde geleceğe dair düşüncelere dalıyoruz sözcüklerin büyüsü eşliğinde. “ … Kendi anlamlarının dışına çıkarıldı her biri, öyle bakma bana, gerçek bu; bir inanç inşa edeceksen işe sözcüklerden başlamalısın çünkü insanın inanca sıkı sıkı tutunmasını sağlayan sözcüklerdir: Sözcükler her şeydir ve her şey arındırılamayacak kadar kirlendi, güzel kızım.”
Gerisi Teferruat Kısaca Eyvallah; dostluğun, yaşam sevincinin kalplere kazındığı, her şeye rağmen yaşamanın güzel olduğunu anlatan satırlarla dolu bir öykü.
Fadime Uslu’nun dilinin ustalığı ile örülmüş öykülerde süren yaşamlar, rüyalar, hayaller; sevgi ve umut eşliğinde okuyucuya kurmacanın dünyasında zaman yolculuğuna çıkarıyor. Her hikayenin bir anlatıcısı vardır. Bu öykülerin anlatıcısı da sözcüklerin arasında okuyucuya, kendisinin olduğunu fark ediyor.
“ Bence hikayelerin bir tek anlatıcısı vardır, o da zamandır… Bizler sadece taşıyıcıyız, yani sözcükler hamalı.”
Ey okur; okumak, yeni dünyalara yol almaktır!
*Fadime Uslu, Ay Eskir Gün Işırken, Can Yayınları, 2. Baskı Ekim 2019, İstanbul
Bu yazı 12 Ağustos 2020 tarihinde aksisanat.com adresinde yayımlanmıştır.
28-08-2020/DERYA BALCI/ERDEK