Osmanlı'da Grevler ve Sendikal Faaliyetler

OSMANLI’DA GREVLER VE SENDİKAL FAALİYETLER

Sendika demek GREV hakkı demektir; Grev demek, işçilerin ekonomik ve siyasal haklarını korumak, kollamak ve iyileştirmek için mücadele etmek demektir. Ekonomik haklar; ücret ve gelirleri, siyasi haklar ise; çalışma saatlerini düşürmeyi ve çalışma koşullarını iyiye, daha iyiye dönüştürmeyi kapsar. Grevlerin yasaklandığı yerde sendikalar, iktidarın verdikleriyle yetinen “Emekliler Sendikası ”ndan farksızdır. Hiçbir işlevleri, yaptırım güçleri yoktur.

“Tersane amelesinin grevi. 1500 amele aşağıdaki isteklerle greve başlamıştır;

Gündelikler iki aylık olarak verilsin (Biri vaktinde verilmemiştir). Emeklilik adıyla amele gündeliklerinden kesilen yüzde onlar artık kesilmesin, ya da bu kesinti bundan böyle üçe bölünsün; birini hükümet, birini patron yerindeki Harbiye Nezareti, birini de amele versin (Bu istek kabul edilmiştir).

Paralı tatil, (Yılda altmış gün çalışmadıkları hesaplanmış 60.000 lira tuttuğundan kabulüne imkân görülememiştir.)

Fazla çalıştıkları saatler için para (Kabul edildi).

Günde sekiz saat çalışma (Kabul edilmedi).

Şimdiye kadar kesilen paraların ne olduğuna amele temsilcileri baksın (Kabul edildi).

Grevciler cezalandırılmasın (Kabul edildi).

Grevle geçen günlerin gündeliği verilsin (Kabul edilmedi).”*1

Kemal Tahir’in “Esir Şehrin İnsanları” romanında geçen bu satırları okurken, Cumhuriyet öncesi sendikaların faaliyetlerini, bir de bilim insanlarının araştırmalarından öğrenme ihtiyacını hissettim. Günümüz işçilerinin de emeğin mücadelesinde, sendikal yapılaşmanın ve onun en önemli silahı olan grevlerin tarihsel sürecini bilmesinde kıymet vardır diye düşünerek, aşağıdaki satırları emekçi dostlara aktarmak istedim;

“Osmanlı’da 1908 öncesi çok sayıda grev gerçekleşmiş olsa da bunların çok azı başarı ile sonuçlanmıştır. Kavala tütün işçileri için başarı hikâyesi olan 1905 grevi, Tütün Amelesi Saadet Cemiyeti tarafından organize edilmiş olup, Osmanlı’da bir sendika öncülüğünde gerçekleştirilen ilk grevdir. ( Bu cemiyetin üyelerinin tamamı erkektir. Erkek işçilerle birlikte tütün demetlerini ağaç veya kanaviçe ile denk hale getiren kadın emekçiler dernek üyesi olamazlar. ) Bu cemiyet Osmanlı grevler tarihinin en büyük grevi olan 1905 Kavala grevinde çok yüksek bir işçi kitlesi ile grev organize etmiş ve tamamıyla başarıya ulaşmıştır. Bu cemiyet, 1901 yılından 1916 yılına kadar faaliyet göstermiş ve gerek 1905 grevinde gerek 1908 sonrası grevlerde çok yüksek bir işçi kitlesi ile grev organize edip, grevleri başarıyla yönetmiştir (Yıldırım, 2017: 111). Bu cemiyetin daha uzun ömürlü olabilmesini sağlayan koşullardan biri de baskı, jurnal ve istibdadın İstanbul’a görece daha gevşek olduğu Kavala’ da kurulmuş olmasıdır. Ayrıca Kavala Tütün Rejisi işçilerinin taleplerinden de anlaşıldığı kadarıyla, bu işçiler diğer bölge işçilerine nazaran ekonomik bilinç yanında siyasal bilinci de daha yüksek işçilerdir (Güzel, 1985: 812). Bu nedenlerle Osmanlı’da ilk örgütlü grevi gerçekleştirebilmiş ve büyük bir başarı elde edebilmiştir.”

Sendikalar yalnızca grev hakkının kullanılmasını organize edip, kolaylaştırmaz; Kavala örneğinde olduğu gibi, grevler de bir dayanışma bilinci oluşturup işçi örgütlenmesini destekler. Bir diğer ifadeyle sendika hakkı grev hakkını, grevler de sendika hakkını büyütür ve geliştirir. Bu nedenledir ki bu haklar mündemiçtir (içkindir).”*2

İngiltere’de sendika yasağının kaldırılması 1824’te, İsviçre’de 1848’de, Fransa’da 1864’te, Almanya’da Saksonya’da 1861’de, Kuzey Almanya’da 1869’da, İtalya’da 1899’da gerçekleşmiştir. (Makal, 1997:89-90). Osmanlı’da ise işçi sınıfının doğuşu, sanayinin gelişmesi ile birlikte ancak 19. Yüzyılın ilk yarısında başlamıştır (Erişçi, 1997:3). 1870- 1908 dönemi Osmanlı işçi tarihinde uyanış dönemi olarak adlandırılmaktadır (Sencer, 1969:162).”

“İlk olarak Sanayi Devriminin başladığı İngiltere’de ortaya çıkan, kapitalist üretim ilişkilerinde ağır şartlarda çalışan işçilerin yardımlaşma ve dayanışma örgütü olan sendikalar, zamanla işçilerin güç birlikteliği haline gelmiştir (Tütüncü, 2015: 495). Osmanlı sosyoekonomik yapısı itibariyle ise insanların ihtiyaçlarının karşılanmasını ekonominin temel amacı olarak gören; üreticinin değil, tüketicinin ihtiyaçlarını önceleyen; ekonomiyi bu anlamda denetleyip müdahale eden, gelenekselliği ile bu dengeyi korumayı hedefleyen ve harcamaları kısıtlayarak hazine gelirlerini sürekli yükseltmeye çalışan bir anlayış etrafında şekillenmiştir. Bu sebepledir ki Osmanlı’da kapitalist ekonomiye de, kapitalist ekonominin bir ürünü olan sendikaya da geçiş ve ayak uydurmak zor olmuştur (Tütüncü, 2015: 516; Türkdoğan, 1981: 21) ekonomi anlayışı dışında sanayideki gelişmelerin geç oluşu ve Devletin içinde bulunduğu karmaşık dönem itibariyle bu oluşumlara olumsuz tavrı Osmanlı’da sendikal anlamda işçi örgütlenmesini epey geciktirmiştir (Yıldırım, 2017: 99; Çelik vd., 2018:768; Yazgan, 1982:5).”

“20. yüzyılın başına kadar işçi örgütleri işçiye yönelik hayırseverlik, yardımlaşma, ticari vb. amaçlar gütmüşler, işçilerin çalışma şartlarını iyileştirmeyi hedeflemişlerdir. Örneğin uzunca bir zaman Osmanlı’da 1871 yılında kurulduğu ve ilk işçi örgütlenmesi olduğu düşünülen Amelperver Cemiyeti (yanlış bir biçimde Ameleperver olarak da kullanılmıştır), bir işçi örgütü değil, işsiz ve fakirlere iş bulmak, yardım etmek, fakir ailelerin çocuklarına meslek eğitimi vermek ve esnafa kredi vermek için Rum hayırseverlerce kurulan bir yardım/hayırseverlik cemiyetidir (Sencer, 1969:156).”

“Osmanlı’da ilk işçi örgütü olarak 1894 yılında İstanbul’da gizlice kurulmuş olan Amele-i Osmanlı Cemiyeti gösterilmektedir. Bu Cemiyetin Tophane-i Amire fabrikaları işçilerince kurulduğu ve kurulduktan kısa bir süre sonra mensuplarının yakalanıp sürgüne gönderildiği belirtilmektedir (Sencer, 1969: 158). Bu Cemiyetin, işçilerin sıkıntılarını dile getirmenin yanı sıra Paris’teki fikir hareketlerini takip etmek ve padişahlığa karşı söylemlerde bulunup, halkı ayaklanmaya çağırmak gibi gizli ve yarı siyasal çalışmalar da yaptıkları kabul edilmektedir (Güzel, 1985:810).”

“Osmanlı’da 1908 öncesi işçi örgütlenmeleri genellikle grevler sırasında gezici birlikler ve grev komiteleri şeklinde bir araya gelen işçilerin oluşturduğu kısa ömürlü birlikler olmuştur. Zira örgütler greve bağlı olarak kurulmakta, ücretler düşük olduğundan aidat sıkıntısı yaşamakta, maddi güçleri zayıf kalmakta ve toplu direnişlerin ardından güçlerini kaybedip dağılmaktaydılar (Esener,1971:24)” *3

Son söz; Sendika hakkı grev hakkını, grevler de sendika hakkını büyütür ve geliştirir.

*1-Esir Şehrin İnsanları, Kemal Tahir, İthaki Yay. 2015, s. 30

*2- Mehtap Yücel Bodur, Akademik Hassasiyetler, 26,12,2019

*3- M. Y. Bodur, doktora tezi çalışması, akademik makalesinden

Sedat PAMUK, 24.08.2024, Bandırma, Tatlısu