Orhan Veli: Denize Doğru Öyküler

GARİP ŞAİRİ ORHAN VELİ: DENİZE DOĞRU ÖYKÜLER

Deli eder insanı bu dünya;

Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,

Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.

Orhan Veli Kanık…

Şiirleri insan kokan, yaşamak diyen mısraların sahibi usta şair Orhan Veli’nin tek öykü kitabı Bütün Öyküleri adı altında Can yayınlarından yayımlandı. Şiirlerinde olduğu gibi öykülerinde de günlük hayatta karşımıza çıkan her şey, gözümüzün gördüğü tüm nesneler, duyuşlarımız, konuşmalarımız, kelime evrenimiz; aklımıza gelen insana dair, yaşama dair ne varsa onun kaleminde bir sanat şaheserine dönüşmüştür. Ona göre sanatın bir hizmeti, amacı vardır. Aynı zamanda sanatçı topluma karşı duyarlılığını korumalı ve okuyucusuna karşı da içten, samimi bir tavır içinde olmalıdır. Garip ön sözünde bunu şu ifadelerle dile getirir: “Sanatkâr bizi, söylediklerinin samimi olduğuna da inandıran adamdır.”

“Yeni bir zevke ancak yeni yollarla ve yeni vasıtalarla varılır.” diyen Garipçiler, şiir dilinin kendine has yapısı vardır inancını kırmayı başarmış ve günümüz şiirinin, yenilikçi şiirin temellerini atmıştır. Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktar Rifat ortak kitaplarında “Tarihin beğenerek andığı insanlar daima dönüm noktalarında bulunanlardır. Onlar bir an’aneyi yıkıp yeni bir an’ane kurarlar.” ilkesini benimseyerek edebiyatımıza, şiirimize getirdikleri yenilikleri dile getirirler.

Orhan Veli Kanık13 Nisan 1914’te İstanbul-Beykoz’da dünyaya gelir. Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday ile lise yıllarında dost olur sonraki yıllarda ortak kitap Garip ile Türk şiirindeki en önemli yenileşme hareketinin adı olur. Şiirler yazar; dergiler çıkarır; sosyal, siyasi ve kültürel konularda yazılar yazar. Ankara’da kapatılmamış bir belediye çukuruna düşerek hafifçe yaralanır ve dört gün sonra 14 Kasım 1950’de İstanbul’da beyin kanamasından vefat eder.

İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim;

Bir fakir Orhan Veli;

Veli’nin oğlu;

Tarifsiz kederler içindeyim.

Orhan Veli’nin kısacık yaşamına sığdırdığı eserleri yaşama sevincinin, kardeşliğin, dostluğun, mücadelenin izlerini taşır. Ona göre şiirde vezin, kafiye ortadan kalktı mı iş sadece şairliğe kalacaktır. Şiirin biçimine, şiir üzerine düşünmeye getirdiği yenilik ve şiirselliği öykülerinde de görmek mümkündür. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tarifiyle “şiirimize tatlı anlaşmazlığı ve lezzeti getiren zekâ” olan Orhan Veli öykülerinde İstanbul’u, İstanbul insanını, sıradan insanları, balıkçıların dünyasını, dostluğu, kardeşliği kısacası yaşamanın güzelliğini ve sıradan insanın da buna hakkı olduğunu konu edinir. Öykü kitabında; Hoşgör Köftecisi, Kan,

Baharın Ettikleri, Öğleden Sonra, İşsizlik, Denize Doğru ve Yaşasın Aşk William Saroyan çeviri olmak üzere yedi öykü yer alıyor.

Üç masalı bir balıkçı meyhanesindeki dünyanın ne kadar büyük olduğunu anlatan Hoşgör Köftecisi adlı öyküsünde sıcacık bir dostluğa şahit oluyoruz. Bir ömür gibi kısa olsa da öykü, doya doya yaşanmış, bir ömür kadar uzun sohbetlere sahne oluyor. Önyargılarınızı bir kenara bırakıp çalışan insanların, namuslu insanların, kardeş insanların yaşam mücadelesine şahit oluyoruz. Bu kısa öykü bize Ahmet Mithat Efendi’yi anımsatıyor. Öykünün iletisi açık bir şekilde okuyucuya sunuluyor. Ahmet Mithat Efendi de eserlerinde okuyucu ile anlatıcı arasına girerek söylemek istediklerini açık bir şekilde söyler. İletisini mutlaka açık bir şekilde verir. Üç masalı balıkçı meyhanesi bütün dünyayı içine alan kocaman yürekli insanların mekânı ve dünyasından bir penceredir. “Güzel bir dünyada yaşamak istiyorsanız siz de öyle bir meyhane bulun.”

Kan; beş kişinin, Kara Hüsnü’den öç alma amacıyla gittikleri düğünü ve ava çıkışlarını konu ediniyor. Kara Hüsnü belalı olmasına karşın yiğitliği ve heybetiyle aynı zamanda da dostluğuyla ön plana çıkıyor. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir dedirten bir yapıya sahip bir öykü diyebiliriz. Baharın Ettikleri; “ Bir yazı yazmak istiyordum. Kağıdı kalemi aldım, taraçaya çıktım. Taraça dediğim, oturduğum otelin en üst katında. Hava da domuzuna güzel.” Güzel havaların insanı nasıl mutlu ettiğini anlattığı bir öykü. Günlük konuşma dilini öykülerinde de başarılı bir şekilde şairane üslupla kullanıyor.

Beni bu havalar mahvetti

Böyle havada istifa ettim

Evkaftaki memuriyetimden

Tütüne böyle havada alıştım

Böyle havada aşık oldum

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti

Beni bu güzel havalar mahvetti.

Küçük burjuvanın aşklarını ve sıkıntılarını anlatan öykülere karşılık milyonların ıstırabını anlatmak gerektiğini vurgulayan bir öyküdür. Aynı zamanda bir yazar suya sabuna dokunan yazılar mı yazmalı yoksa sanatını sanat için mi yapmalı sorunsalına dokunmaya çalışıyor. Realizm gerçekten realist mi olmalı sorusunun yanıtını öyküyü okuyanlar kendileri verebilir ancak. Sonuçta kurgu dünyası yazarın dünyasıdır: “… böyle bir vaka gerçekten olabilirdi, değil mi? Öyle ya, olur olur! niçin olmasın? Olmadı halbuki. Hepsini ben kendim uydurdum.”

Orhan Veli bu öyküsünde içten samimi bir üslubu ile yazarların yazma serüvenlerine, seçtikleri konuları eleştirel bir gözle; doğal bir anlatımla dile getiriyor. Zengin-fakir, küçük burjuva-sıradan insanlar karşılaştırmasını, toplumsal sorunların dile getirilişini açık bir şekilde gördüğümüz bu öykü satırlarında ciğercinin kedisini yani Kuyruklu Şiir’i anmadan geçemeyeceğim doğrusu:

Uyuşamayız, yollarımız ayrı;

Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;

Senin yiyeceğin, kalaylı kapta

Benimki aslan ağzında;

Sen aşk rüyaları görürsün, ben kemik:

Ama seninki de kolay değil, kardeşim;

Kolay değil hani

Böyle kuyruk sallamak tanrının günü.

Öğleden Sonra başlıklı öyküsü kültürümüzün, ananelerimizin güzelliklerini gördüğümüz bir dünya olarak karşımıza çıkıyor. Dört kişi, sohbet, dostluk, sıradan insanların mutlulukları… Dost meclisinde misafire hürmet, gelenek göreneklerimizden gelir, candan sevgiden gelir. Bunu dile getiren satırlar arasında da öyküde geçen: “ ‘Bir şişe de benden olsun,’ dediğim vakit, ‘ Yoo!’ dedi, ‘ senin paran Üsküdar’da geçmez. Üstelik bugüne bugün, sen bizim misafirimizsin.’ “ ifadelerini gösterebiliriz. Balıkçı dostluğunun anlatıldığı öyküde yalnızlığın yazarı, İstanbul öykücüsü Sait Faik Abasıyanık’ı içten içe anımsıyoruz. Çağdaşından etkilenen Orhan Veli mekân olarak İstanbul’u, öykü kişisi olarak da balıkçıları ve onların gündelik hayatlarını konu edinmiştir. Dolayısıyla balıkçılık terimlerini görürüz öyküde. Eleştirel bir yapıya sahip olan öyküde bireyin iktidar ile sorunu -her dönem olduğu gibi bu dönemde de vardır- açıkça dile getirilirken örtük iletileri okuyucuya bırakılmıştır. Kendi dünyasının içinde olan sıradan insanların, ekmek mücadelesinin misafiri olarak küçük burjuvanın sevgisini ve aşkını görüyoruz.

İşsizlik adlı öyküsünde şairane bir kurgunun içinde Haşim’i de görüyoruz Garip akımının temsilcisi Orhan Veli’yi de. Eski şiire karşı yeni anlatımlı şiir karşılaştırması işsizlikten mi yoksa önyargıları yıkma isteğinden midir bilinmez herkes şiiri sevmeli diyor kahramanımız. Orhan Veli bu öyküsünde kendisine ve sanatına karşı önyargıların olduğunu ve bunu kendisinin bildiğini dile getiriyor. “Akşamları ya kağıt oynarız, ya şiirden bahsederiz.”

Denize Doğru ise “Bir yıl deniz görmesem bir hoş olurum. Hele bir de bahar gelmez mi, buram buram yosun kokuları tütmeye başlar burnumda.” her satırı deniz kokan bir öykü karşımıza çıkıyor. Kahramanımız, deniz kokusunu denizden ayrılıp kara şehrine geldiğinde duyuyor. Aynı zamanda hasretliğin de kokusu oluyor. Burjuva insanı ile sıradan insanın yaşam mücadelesi 5 lira üzerinden veriliyor. “Ben işsizim, o müteahhit. Ben fakir aileden gelmişim, o zengin bir aileden. Ama benim okumuşluğum varmış da onun yokmuş; kimin umurunda?...” sıradan insan okumuş, tahsil görmüş olsa bile işini bilemeyeceğini, 5 lirayı kazanmak için çetin bir mücadele içinde olacağını açık bir şekilde görüyoruz. Her şeye rağmen yaşamak güzeldir diyen satırlarda hep beraber denize doğru yürüyoruz.

Sizin için, insan kardeşlerim

Her şey sizin için;

Gece de sizin için, gündüz de

Gündüz gün ışığı, gece ay ışığı;

Ay ışığında yapraklar;

Yapraklarda merak

Yapraklarda akıl

Gün ışığında binbir yeşil

Sarılar da sizin için, pembeler de

…Orhan Veli, ister şiirlerinde ister öykülerinde olsun yaşama sevinci aşılamaktan vazgeçmemiş, bizi bize anlatan öykülerin, şiirlerin usta kalemi olmuştur. Sait Faik’in deyimiyle Türkçe’yi soyuvermiş, yakışır urbalar giydirmiştir. Türkçe’nin güzelliğini ortaya çıkarmıştır. Garip

ile başlayan günlük konuşma dili ile yazma, sade Türkçe ile yazma edebi hayatımıza girmiş, halkın da kabul görmesiyle gelenek halini almıştır.

Garip, bugün artık hiçbirimize garip gelmemektedir.

Orhan Veli, Bütün Öyküleri, Can Yayınları, 1. Basım, Nisan 2021, İstanbul.

Orhan Veli, Bütün Şiirleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 4. Basım, Eylül 2022, İstanbul.

Orhan Veli, Garip Şiir Hakkında Düşünceler ve Melih Cevdet, Oktay Rifat, Orhan Veli’den Seçilmiş Şiirler, YKY Yapı Kredi Yayınları, 8. Baskı, Nisan 2022, İstanbul.

Bu yazı Hayal Dergisi’nin 85. Sayısında yayımlanmıştır.

12-05-20237 DERYA BALCI/ ERDEK