Biz Eşek Olursak Sırtımıza Binen Çok Olur

BİZ EŞEK OLURSAK SIRTIMIZA BİNEN ÇOK OLUR

Bilirsiniz, eşek denilen mahluk bir garip hayvan. Ağzı var, dili yok. Sırtına semer vurursunuz, itirazı olmaz. semere yük yüklersiniz, sesini çıkarmaz; yükün üstüne binersiniz, “Ne oluyor yahu?” demez. Dehlersiniz, yürümeye davranır ama ağırlığın altında çok zorlanır. Elinizdeki kırbacı ya da sopayı kıçına vurursunuz; canını dişine takarak yürümeye çalışır. Yol yokuşa sararsa dayanamaz, çöker. Çaresiz, sırtından iner, sopayı, kırbacı, tekmeyi basar; olmadı yularını çekerek kalkmaya zorlarsınız. Garibanım son bir gayretle ayağa kalkar… Deh der, sopayı daha zalimce basar, yürütürsünüz. Sonra ilk uygun yerde yine hooop, eşeğin sırtındaki yüke ilave edersiniz kendinizi ve sopayı, kırbacı hemen hizmete sokarsınız…

Neden peki? Çünkü o, eşek, aptal, akılsız, anlayışsız itirazsız, direnişsiz eşek. Onca meşakkatten sonra yükü sırtından alınıp önüne bir avuç saman, bir yudum su konulursa, değmeyin keyfine; hele bayram seyran var da önüne sevabına bir avuç yem koyarsanız sevindirik bile olur.

Eşek bu işte; eşek, eşek, eşek… Eşeklerin dört bacaklısı var, iki bacaklısı var. Dört bacaklısı ahırda, başka hayvanlar arasında; iki bacaklısı ise insanlar arasında ve insana özgü mekanlarda barınır. Dört bacaklı eşeğin yaşamı doğa kanunlarının çizdiği sınırlar içinde sürüp gider. İki bacaklı eşşek oğlu eşşeğin yaşamı binicilerinin keyfine, çıkarlarına göre şekillenir.

Şeklen insan görünümünde olan iki bacaklı eşek, yani eşşek oğlu eşşek ise, bir doğal evrimin ürünü değildir. Yani yüz binlerce hatta milyonlarca yıl süren genetik başkalaşım sonucunda ön bacaklarının kola dönüşmesiyle değil, kimi insanların toplumu yönetenlerce uygulanan bir özel eğitim programı sonucunda KENDİLERİNİ EFENDİLERİNİN GÖNÜLLÜ KULU, KÖLESİ, CARİYESİ, OLARAK KABUL ETMELERİ BİÇİMİNDE SONUÇLANAN BİR SÜRECİN ürünleridirler.

Onlar olağan yaşamlarında sıradan insanlar olarak görünür ve davranırlar. Ancak zurnanın zırt dediği zamanlarda yani binicilerinin kürsüde nutuklar atarak alemi irşad (!) ettikleri sırada aniden ortaya çıkar ve boğazlarını yırtarcasına “KIÇININ KILI OLAYIM.”, “İSTE KARIMI VEREYİM.”,  gibi ya da bu anlamlara gelen gayet ahlaki (!), gayet namuslu (!), gayet islami (!) çığlıklar atarlar. 

Çok özel çarklardan geçirilen eşşekleştirme eğitimi sonucu insanlıktan çıkarılıp KİŞİLİK BOZUKLUĞUNA uğratılan bu kimseleri yeniden insana dönüştürmenin mümkün olup olamayacağını bilemediğimi itiraf ediyorum. Görebildiğim kadarıyla böyleleri tapındıkları binicilerinden bazen kopabilirler, ancak bu kopuşları asla onurlu, aklı başında insan türüne dönüşüp sırtlarındaki semerlerden kurtulma sonucunu vermiyor. Çünkü eşşeklik, hatta eşşek oğlu eşşeklik onların kişiliklerine sinmiştir. Semerleri onların adeta kıyafetleri olmuştur. Semerlerinden vaz geçemedikleri için de sırtlarına binen çok oluyor.

Böyle betonlaşmış semerlileri bu durumlarından kurtarabilmek isteyen onurlu insanların yapabilecekleri tek şey, birtakım yönetici efendilerin elindeki eğitim çarkına el koyarak insanlara onurlu kişilik eğitimi verilmesini sağlamak olabilir belki de…

 

Dahası, bu eşşek oğlu eşşeklerin binicileri onların sırtına binerek da pek çok siyasi iktidar kulvarında yarışlara katılıp ceylan derisi koltuklara ulaşacak ve daha, daha, daha çok sömürerek servetlerine servet, haramlarına haram katacaklar.

Sözümü bitirirken ahırlarda diğer hayvanlarla bir aradan yaşatılan, yazık ki sopa ve kırbaçlarla yönetilen dört bacaklı eşeklerden gerçekten özür diliyorum.

İki bacaklılarına eşşek oğlu eşşek denildiğine göre, dört bacaklılarına en azından “sayın eşek:” demek herhalde daha hakşinas bir ifade olacaktır…

15-08-2024