Kek Kek Gülerdi..

KEK KEK GÜLERDİ

Ziraat Bankası’nın isminden “TC’nin” kaldırılmasını yaşadık.

*

“Onun” Devlet Nişanı’ndan siluetinin çıkarılmasını,

statlardan isminin kaldırılmasını,

resimlerinin çöpe atılmasını,

kırılan büstlerini ve heykellerini gördük.

*

Ayaklar altına alınan milliyetçiliği,

paralel devleti,

demokratik açılım denen saçılımı izledik.

*

Okullarda “Andımızın” okutulmadığına,

Laik eğitimin yok oluşuna,

Eğitim kurumlarının imam hatipleştirilmesine şahit olduk.

*

Türkiye Barolar Birliği ve

Türk Tabip Odaları’na

“Türkiye” ve “Türk” kelimelerinin çok görüldüğünü dinledik.

*

Saymakla bitmez bu listede, İstiklal Marşı’na kadar gelindi.

*

Çanakkale destanını yazanların duygu, düşünce ve azimlerinin peşinden yürüyenler;

Dünyanın yenilmez dedikleri donanmaya tornistan ettirenler;

Anadolu’nun parça parça edilmesinin önüne dikilenler, kısaca:

Türkiye Cumhuriyetini kuranların ruh yapısıdır, İstiklal Marşı…

“O” marş ki,

Güftesiyle, bestesiyle her birimizin benliğini ten gibi sarmıştır.

*

Şimdi, ilk iki kıtasını yazayım,

hep birlikte bestesiyle okuyalım:

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;

Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

Okurken zorlandıysanız, bir de:

Bizi bu günlere taşıyanların yaşadıklarını düşünün ve kolaylaşsın demeyin.

“Onlar” kolayına kaçsalardı, şimdi:

Paramparça edilmiş Anadolu’nun ortasında,

minicik bir alanda ‘manda’ yönetiminde olurduk.

Fesli Mısıroğlu da, kek kek gülerdi.