OLTAYA DA GELİR, TAVAYA DA…
Kefal, kurnaz ve çeviktir.
Yakalanmamak için ağın üstünden atlayacak kadar da zeki olup, kolay kolay oltaya gelmemesi ile tanınır.
***
Kefalin huyunu suyunu bilen usta balıkçılar:
Av bölgesini seçtikten sonra ince kadın çorabının içine ekmek koyup birkaç saatliğine hatta geceliğine suya bırakırlar.
Gevşeyen ekmek suda erimeye, çorabın içinde dağılmaya başlar ama ufalanıp suya karışmaz.
Bölgede dolaşan kefal kokuyu alır, lezzeti hisseder… Didiklese de çorabın içindeki ekmekten bir lokma bile koparamaz.
***
Avcı geldiğinde, bir ekmek dilimini azıcık ıslatıp avucu içinde sıkıştırır ve çoklu oltasını bu sıkılı ekmeğin üzerine sararken kancaları da yeme gömmemeye özen gösterir.
Yemleme olarak bıraktığı çorabı sudan çıkartıp, oltalarını sardığı ekmek yumağını suya bırakır…
***
Kefal, bu yemin etrafında dolaşıp, kokuyu ve lezzeti kontrol eder ancak tehlikenin farkına varamaz. Sazan gibi yeme atlar.
Beklenen gerçekleşir, oltaya takılıp tavaya doğru yola çıkar…
***
Demem o ki, insan hedefine varmak için hile yapar.
XXX
Hatırlayınız:
Çiftlik Bank, “Tosuncuk” tarafından Kıbrıs’ta kurulmuş bir ‘hayvancılık’ oyunu idi…
Sistem sanaldı ve basit bir düzen kurulmuştu.
Katılımcı, ömrü bir yıl olan çiftlik hayvanlarından almalı; bunlara yem, ahır veya kümes masrafı yapmalıydı.
Kolayca hayvancılık yapılacağını sanan Çiftlik Bank yatırımcıları, sanal hayvanlara ödediği para ile Türkiye’de çiftlikler kurulacağını, üretim yapılacağını, ürünlerin bayiler aracılığı ile satılacağını, elde edilecek kardan da cebini dolduracağını düşünürdü.
***
Kefalden çok daha akıllı, çok daha zeki 132 bin kişi; on bin lira sermaye ile kurulmuş Çiftlik Bank oyununa inandı. Yapılanın bir saadet zinciri uygulaması olduğunu göremedi.
132 bin kişi, açılış törenlerinin ve etkili konuşmaların kadın çorabındaki “ekmek” olduğunun farkına varamadı…
Toplam bir milyar 140 milyon lirasını “çiftliğe” yatırdı.
Tosuncuk da, bu paranın 500 milyonunu “kripto para” yapıp güney Amerika’ya uçtu.
***
Gazetelerde okuduğumuza göre keyfi yerinde imiş. Oradan oraya gezip, lüks arabalar alıp, güzel kadınlarla fotoğraf çektirip, kendisine para verenleri, yatırım yapanları suçluyormuş…
***
Netice olarak:
Başta parayı kaptıranlar olmak üzere hepimiz gördük; söylenen başka, yapılmak istenen başkaydı…
XXX
Kıssadan hisse çıkarıp, çevrenize:
*Salgın hastalıktan korunmak için maske üreticilerinin kontrol edilmesinin şart olduğunu,
*Covit 19 hastalığın yayılmaması için maske, mesafe ve el temizliğine dikkat edilmesi gerektiğini,
*Sapkın tarikatların din eğitimi için yol gösterici olamayacağını,
*Kâğıt üzerinde zenginleşirken elde avuçta ne varsa eridiğini,
*Karadeniz’de bulunan doğal gazın ülkemizin ekonomik eksenini değiştirmeye yetmeyeceğini,
*Adalet sistemimizin hakça çalışması gerektiğini,
*Yoksulluğun açlık sınırında vardığını,
*Umutsuzluğun kölelik seviyesinde bağımlılık yarattığını,
*Uluslararası ilişkilerin, iç siyaset malzemesi olarak kullanmanın yanlışlığını,
*Tarım ve hayvancılığın desteğe ihtiyaç duyduğunu,
*Ekonominin küçüldüğünü,
*İşsizliğin arttığını,
*Üç beş müteahhidin vergi borcunun silinmesinin moral bozduğunu,
*Yönetimde şeffaf olmanın gerekli olduğunu,
*Türkiye Cumhuriyeti’nin, bin bir emekle diktiği fabrikaları “babalar gibi satmakla” bir yere varılamadığını,
*Demokrasi ve kurucu ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalırsak düzlüğe çıkabileceğimizi anlatın.
XXX
Anlatın ki, dinleyenler kefal gibi balık hafızalı oladığımızı, oltadan başlayan yolun tavada bittiğini öğrenmiş olduğumuzu anlasınlar!
07-09-2020/BANDIRMA/SÜHA ORAL