“TANİMAYRUM DİYEMEZSİN”

 

Cumhurbaşkanı,

Can Dündar ve Erdem Gül hakkında Anayasa Mahkemesinin verdiği karar için:

“Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” dedi.

Bu sözleri ‘özgür’ basında tartışıldı, kararın lehinde ve aleyhinde bolca yazıldı, çizildi.

*

Anayasa Mahkemesini Kapatalım diyenler…

*

Üyelerin, Anayasayı ihlal ettiğini söyleyenler…

*

‘Hak ihlali’ yönünde oy kullananları ‘darbeci’ olarak suçlayanlar…

*

“Oscar’da alınan kararlara…

Saygı duyuyorum ama uymuyorum” inceliği ile fikrini belirtenler…

*

“Uymasan ne yapacaksın?” diyenler çıktı.

*

Sonracığıma,

Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı’na hitaben:

Anayasa’nın bir bütün olduğunu belirtip,

‘İşime gelenleri kabul ederim, gelmeyenleri kabul etmiyorum’ denemeyeceğini…

Bu nedenle de,

“Anayasa Mahkemesi kararını tanimayrum diyemezsin” dedi.

*

Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını kişisel görüşleri olarak algılayanlar da oldu.

Onları, Mustafa Akış yanıtladı:

“Erdoğan, Devletin ve Hükümetin başıdır;

açıklaması kişisel olarak konumlandırılamaz…”

*

‘Devletin ve Hükümetin başıdır’ saptaması üzerine:

Başbakan,

“Bir bürokratı muhatap almam.

Ancak Devletin başı Cumhurbaşkanı, Hükümetin başı Başbakan’dır…” dedi.

Böylece, konu asıl mecrası olan: ‘Sivil anayasa’, ‘başkanlık’ sistemine yöneldi.

Anlaşılan o ki, bu ‘hak ihlali’ davası dönecek dolaşacak:

Erken seçimde veya referandumda ‘Milli İrade’nin önüne gelecek.

‘Sivil anayasa’, ‘Başkanlık’, ‘Parlamenter sistem’ oylanacak.

Tamam mı, devam mı? Sorusu yanıtını bulacak.

*

Biz, ‘hak ihlali’ davasının bu gününe dönelim.

Cumhurbaşkanı’nın,

Ortada bir Anayasa ihlali olduğu söylemesi,

Bu ihlali Anayasa Mahkemesi’nin karar merciinde olanlar yaptığını vurgulaması,

İhlalin “göz göre göre” yapıldığına inanması,

Bu “işin” henüz bitmediğini ilan etmesi,

Savcının karara itiraz edebileceği ve

Bir üst mahkemenin yeni bir süreç başlatabileceğini önermesi vahim.

Bakalım:

Savcı itiraz edecek mi?

Mahkeme yeni bir süreç başlatacak mı?

Tekrardan bir tutuklama olacak mı?

Yaşayıp öğreneceğiz.

*

Umulan:

Bu “casusluk” davasının yeniden bir tutuklama olmadan,

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi süreci yaşanmadan sonuçlanmasıdır.