Bandırma'da Huzur Var

BANDIRMA’DA HUZUR VAR

Huzurun resmini çekmek istiyorsanız, gün ağarırken mendirekte martıların uçuşunu izleyip, denizin sesini dinlemelisiniz.

“İnsan, kişileşmiş zamandır!”

Bu sözün sahibi kimdir, hangi filozoftur? Bu anlam yüklü cümleyi ben hangi kitaptan okudum, hatırlamıyorum ama, olsa olsa Hegel söylemiştir, diye düşünüyorum ve Hegel’e yakıştırıyorum. Hegel’in öğrencilerinden olan ve öğrenim yıllarında ‘Genç Hegelciler’ grubunda bulunmuş olan Marx, “ Kapitalist, kişileşmiş sermayedir!” diye bir tanımlamada bulunmuştur. Hegel’i çağrıştıran, fakat içerik bakımından farklı olan Marx’ın bu tanımlaması, sermaye ve kapitalistin özdeş kavramlar oluşu üstüne kurulu iken, Hegel’in söylemi, tüm insanlığı kapsayan, başlangıcı ve sonu bilinemeyen “zaman” ile “insan “ı harmanlayan felsefik bir söylemi oluşturuyor. Ben de Hegel’den esinlenerek ve de onun, ‘zaman ve insan’ özdeşliğinden yola çıkarak, “Huzur ve Bandırma” özdeşliğini kuruyorum. Bu benzetmeyi yapmakla çok mu abartmış olurum bilemedim ama ben, yine de affınıza sığınarak; “Huzur’un nesnelleştiği kent Bandırma’dır!” demek istiyorum...

Bir dönem Bandırma’da yaşamış olan insan, şehirden ayrı bir ömür geçirmiş olsa bile, hafızasında silinmez izlerle Bandırma’yı anımsıyor. Benim gibi, orta okul, lise dönemini Bandırma’da geçirenler için, arkadaşlıklar, okul anıları, ilk aşklar, hepsi birer anılar yumağı halinde bir yerlerde düğümleniyor. Uzak diyarlarda bulunuken, Bandırma adı geçtiğinde, kulaklar dikiliyor, gözler parıldıyor...

4. Sanayi Devrimi ile - Endüstri 4.0 diye de tanımlanmakta- mobil teknolojiler hayatımıza öylesine hakim oldu ki, 40- 50 senedir görmediğimiz dostlarımıza, arkadaşlarımıza ulaşabiliyoruz, bağlantılar oluşturabiliyor ve onlarla “Günaydın” laşabiliyoruz, resimler, yazılar paylaşabiliyoruz. Artık,isteseniz bile yaşanmışlıkları unutmak hiç mümkün değil. Whatsapp grubundan bir arkadaşınız, bir resim paylaşıyor, bir anda şaşırıp kalıyorsunuz; “Aaa! Bu ben miyim?, bu arka sıradaki kimdi, adı neydi?” İşte o anda, o söz yanıp sönüyor kafanızda; “İnsan, kişileşmiş zamandır!”

Lise yıllarımda, Günaydın mahallesindeki evimize telefon bağlanmıştı; yeşil renkli, ahizesi takoz gibi, ortasında numaralar yazılı, şeffaf plastik ile döner başlığı olan, parmağınla numarayı bastırıp, çevirerek arama yaptığın ilkel bir iletişim aracı. Saatin zembereğini kurar gibi, çevirdiğin her numa için başlığa, yarım daire tur attırıyorsun, aradığın numara ne kadar uzun ise, o kadar çeviriyorsun, parmak kasların gelişiyor ve çevirme faslı bitince, bağlantı için uzun uzun bekliyorsun, bağlantı sağlanamaz ise, ki bu durum çok fazla yaşanıyordu, haydi numaraları sil baştan bir kez daha çeviriyorsun. Yeni nesile bütün bu yaşananlar masal gibi geliyordur, eminim. Bu telefona sahip olabilmek için, postaneye kayıt oluyorsun, para yatırıyorsun ve yıllarca sıra bekliyorsun. Sıran gelince ikametgaha hat çekiliyor ve artık kendini sınıf atlamış, küçük burjuva statüsüne kavuşmuş gibi hissediyorsun. Artık evinde telefonu olan ayrıcalıklı bir konumdasın. Hiç unutmam, o günlerde Hasan Pulur, Milliyet’teki köşesinde, esprili bir dille, her ailenin yeni doğmuş bir çocuğu için bir telefon aboneliği açmasını salık vermişti. Çocuk büyüyüp evlenme çağına geldiğinde, ancak bağlanmış olan telefonu satıp düğün masraflarını çıkarırsın diyordu. Anadolu’da yeni doğan her çocuk için bir-kaç tane kavak fidanı dikilirmiş, çocukla birlikte büyüyen fidanlar, düğün vakti gelince kesilip nakde çevrilirmiş. Hasan Pulur, bu durumdan esinlenerek, kavak ağacındansa, telofonun müşterisi daha çok olacağını, daha fazla getirisi olacağını iddia ederek, ironi yapıyordu.

1970’li yıllar böyle geçti. İletişim ve ulaşımdaki bu gerilikler Bandırma küçük bir kasaba olduğu için sadece Bandırma’ya özgü değildi. Genel olarak ülkenin koşulları böyleydi. Teknoloji gelişmişliği, sermaye birikim düzeyiyle birebir bağlantılı olduğu için, azgelişmiş ülkelerin konumu ne durumdaysa, nasıl bir toplumsal yapıya sahipse, bizim ülkemizin de seviyesi aynıydı. 50 sene sonra takoz

telofondan, cep telefonuna sıçradık, internet bağlantılarıyla hayatımız kolaylaştı, iletişim ve ulaşımda ilerleme kaydettik, ancak gelir dağılımında bir düzelme sağlanamadığı sürece teknolojinin nimetlerinden faydalanan kesimin sayısında belirgin bir artış sağlanamamakta.

08. 07. 2021 SEDAT PAMUK