Toplum Olarak Sanal Aleme Yöneldik

TOPLUM OLARAK SANAL ÂLEME YÖNELDİK

“Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında!” demiş ya Ahmet Hamdi Tanpınar; tam da öyleyiz toplum olarak…

Projelerle, yönlendirilmiş hayallerle nefes alıp veriyoruz; iç çekiyoruz, kahroluyoruz.
6 Şubat depreminin üzerinden 3.5- 4 ay geçti, depremin yaralarını sarmakta zorlanıyoruz, depremzedelere içecek su, tuvalet, banyo ihtiyaçlarını temin etmekte, barınacakları konteynerleri sağlamakta güçlük çekiyoruz. Yıkılan on binlerce konutun, iş yerlerinin moloz yığınlarını kaldırmaktan aciz durumdayken, onlara sanal âlemden görüntüler gösterip, umut pompalıyoruz. Proje halindeki sanal yerleşim yerlerini, bugün yarın bu konutlar sizin, bu sokaklar, bu ağaçlar, bu dükkânlar, bu mekânlar sizin diyerek, video çekimlerini seçim meydanlarından halka sunuyoruz. Gerçek olan, dört-beş inşaat halindeki binaları, şantiye alanını da görüntülere ekliyoruz ki, yaparsa Reis yapar!

Denilsin…
Hayaller Paris, gerçekler Somali!
İstanbul başta olmak üzere, büyük şehirlerde çalışan insanlar, ellerine geçen ücretlerle konut kiralarını ödeyemiyorlar; onlara nasıl ev sahibi olacakları masalları, ya da projeleri anlatılıyor.
Ücretli çalışanlar, sağlık harcamalarını karşılamakta, ilaç bulmakta zorlanıyorlar; onlara sağlıkta yapılan dev adımlar anlatılıyor, şehir hastaneleri gösteriliyor. Hastalar, randevu almakta, doktora muayene olmakta zorlanıyor, doktorlar şiddete uğruyor, 3-5 dakikada bir hastaya ilgi göstermek için çırpınıyor, geçim sıkıntısı çekiyorken, ‘Giderlerse gitsinler!’ denilerek ülkeden kovuluyorlar. 
Okuluna giden öğrencinin cep harçlığını koymakta zorlanan veliler… Okul kantininden yiyecek, içecek alamayan çocuklar… Liseli gençler, üniversiteli gençler, kitap almakta zorlanan, sinema, tiyatroya gitmekte zorlanan, simit- çay- kahve parasını karşılamakta güçlük çeken gençler… Hayalleriyle ayakta kalan, yurt dışına nasıl kapağı atarız diye düşüm düşüm düşünen gençler… 
Hayaller Paris, yaşantımız Somali!
Ev almak, araç sahibi olmak hayalken, bir ev, bir araç milyon fiyatlarla ifade edilirken, ücretler yoksulluk sınırı ile mücadelesini sürdürmekte iken, ‘Aynı tastan içmişiz biz!’ teraneleri söylenmekte… Birçok eve giren toplam gelir, açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasında gidip gelmekte… Togg yaptık diye övünüyoruz, üretim bandından kaç saatte kaç Togg çıktığını göremediğimiz gibi, 1.5-2 milyon para ödeyip alabilmekten fersah fersah uzağız. Tıpkı ‘Uzaya çıkıyoruz, uzayın zaptı yakın!’ denilerek, silah sanayiine yapılan yatırımlarla övünerek, iktidar koltuğunu korumaya çalışmak gibi bir sanal âlemde yaşıyoruz, yaşatılıyoruz. Patates, soğan fiyatlarından bahsetmek istemiyorum, zira S.Oğan’ın Atatürk milliyetçiliği propagandası yaparak topladığı oyları satışa sunduğu fiyatın yanında patates, soğanın fiyatları çok çok düşük kaldı. 
28 Mayıs seçimlerine sayılı günler kaldı. Muhtemelen milliyetçi- ümmetçi söylemlerle çoğunluk oylara sahip olunacak ve egemen sınıfın iktidar gücü aynen muhafaza edilecektir. Burjuvazinin öznel çıkarları, milliyetçi propagandalarla toplumun genel çıkarlarıymış gibi sürdürülüp gidecektir. Rosa’nın dediği gibi; “Bataklıkta yaşamayı sevenler, bataklıkta ölürler!” 

Kanal İstanbul, en çılgın projeydi… Ne oldu, bu çılgın projeden bahseden var mı?

Şimdi yeni projeler üretmek gerekiyor, seçime sayılı günler kaldı… Seçimlerden sonra uzaya gidiyoruz, uzaya!
Seçime kadar; hayaller, projeler Paris, ya da Kanal İstanbul, yaşantımız ise ortada…

24.05.2023, İzmir, S.Pamuk