Mahur Beste

MAHUR BESTE

Ahmet Kaya’nın etkileyici sesiyle, 7’den 70’e hepimizin kafasına kazıdığı “Mahur Beste” şarkısı, çalındığında hemen etkisi altına girer, mahzunlaşırız. Şarkı; sözleriyle ve bestesiyle bizi o anda sımsıcak sarar, yumuşatır ve bir duygusallık girdabının içine sokar.

Attila İlhan’ın yazmış olduğu bu duygusal şiiri, bilenler hemen hatırlayacaktır; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararlarının onaylanıp Meclisten çıkması üzerine, Karşıyaka/Konak seferini yapan vapurda yazılmıştır. Özgürlüğü temsil eden “Martıların kanat çırpışlarına” bakarak, anlam yüklü şiir, dalgın, hüzünlü dudakların arasından o anda dökülmüştür.

“Şenlik dağıldı, bir acı kaldı bahçede yalnız,

O mahur beste çalar, Müjgânla ( Farsça kirpik anlamına da gelmektedir) ben ağlaşırız.

Gitti dostlar, şölen bitti. Ne eski heyecan ne hız. Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız…”

Mahur beste, her ne kadar duygusallığın, romantizmin zirvelerine alıp götürse de dinleyenlerini, aynı zamanda “mahur”, kavram olarak; “neşeli” anlamına gelmekte ve de, “mutluluk veren”, “ferahlık yayan” anlamını içermektedir. Ne yaman çelişki! Beste olarak hüzün saçan “mahur”, anlam olarak; eğlenceli, neşeli olmayı ifade ediyor. Hüznün ve neşeli olmanın diyalektik özdeşliği… Tıpkı, “Dom dom kurşunu” şarkısı gibi.

“Kaşların arasından Dom dom kurşunu değdi. Bir avcı vurdu beni, bir avcı beni yedi

Ah dedim ağladım, yâremi bağladım. Eğdi yar, boynunu eğdi, Allah kerimsin dedi

Hançer yarası değil, Dom dom kurşunu değdi.

Gel gel gümüle gel. Gel gel gümüle gel böğrüme. Dom dom kurşunu…”

Âşık Mahzuni Şerif bestesi olan “Dom dom kurşunu” bir zamanlar diskolarda, eğlence yerlerinde, çılgınca dans edilen bir şarkı olarak dinlendi. Aslında acıklı bir ağıt olan, türkü olan, kahramanlık ve yılmaz bir savaşçılığı anlatan; güçlülere karşı verilen mücadelede, çaresizlik içinde gösterilen bir direnç gücünü anlatan beste, nasıl olduysa, gerdan kırmalara, kıçların, göbeklerin oynatılmasına ve kıvrak bellerin orta yerde salınmasına yol açtı. İbrahim Tatlıses tarafından söylendi, yetmez “remix”i bile yapıldı. Al sana bir çelişki daha… Çelişkiler dünyasından biz yine konumuza dönecek olursak:

“Mahur Beste” denilince, akla hemen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın aynı adlı romanı da gelmektedir. Kitaptan bende kalan anlamlı bir cümle şudur ki; “ Fikirlerimiz, onları taşıyacak kudrette olduğumuz nispette bizimdirler.”

Mahur Beste kitabından küçük bir alıntıyla, okurlara kitabı tanıtmak isterim. Ancak, beğenerek okuduğum yazarın edebiyat tarihine nakşolmuş bir şiir dizesini de vermez isem, eksiklik oluşur. “Ne İçindeyim Zamanın” şiiri şu dizelerle başlar;

“Ne içindeyim Zamanın, ne de büsbütün dışında

Yekpare, geniş bir anın, parçalanmaz akışında.”

“Saatleri Ayarlama”, “Huzur”, “Beş Şehir” gibi önemli eserlerin yazarı A.H.Tanpınar, 1944’de yazdığı ilk romanı Mahur Beste’de okurlarına şöyle seslenmektedir;

“Oğlum Behçet, sen bir medeniyetin iflası nedir, bilir misin? dedi. İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet; İnsanı insan yapan manevi kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü? Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. Sen cilt yapıyorsun; şiraze nedir bilirsin. Bizde insanoğlu, şirazesiz kalmış. Hayat onun için ahenksiz, birbirini tutmayan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. Dünyaya baktığımız zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımız zaman ayrı düşünüyoruz.

Fikirlerimiz, onları taşıyacak kudrette olduğumuz nisbette bizimdirler.”

Mahur Beste romanında ele alınan temel konu; 20. Yüzyılda yaşanan Doğu-Batı çatışması içindeki Türk toplumunun düşünce yapısıdır. Doğu-Batı çatışmasını, Sakallı Celal’de şu “anlamı içinde saklı” cümleyle çok güzel özetlemiştir; “

Dümeni bozulmuş, karaya oturmak üzere Doğu’ya doğru giden bir gemide, arkaya doğru koşup Batı’ya gidiyoruz kuruntusuna kapılan bir grup aydın kümesiyiz hepimiz!”

28.01.2024, Sedat Pamuk, İzmir