Sokrates'in Savunması

SOKRATES’İN SAVUNMASI
Sokrates’in (MÖ. 470- 399) insanlığa bırakmış olduğu yazılı bir metni yoktur. Ne bir kitap yazmıştır, ne de baldıran zehriyle ölüme giderken, kendisinin suçsuz olduğunu ifade eden yazılı bir metin bırakabilmiştir. Antik Yunan tarihinin en büyük filozoflarından olan Sokrates’in “etik” anlayışı; ölçülü davranmak, adaletli olmak, yasalara itaat etmek, yürekli ve yardımsever olmayı içermektedir. Bütün bu ahlak değerleri, o gün olduğu gibi bugün de geçerli olup, “evrensel” mahiyetteki kurallardır. Sokrates’i Sokrates yapan düşünceler; kendisinden önce yaşamış olan Pisagor, Efesli Heraklitos, Homeros, Parmenides, Demokritos, Sofist Protagoras gibi düşünürlerden kaynaklanmaktadır. Sokrates’in yazılı bir kaynak bırakmaksızın ölüp gitmesine rağmen, düşüncelerinin günümüze kadar taşınmasındaki en büyük aktör, öğrencisi Platon olmuştur. Platon (MÖ.424- 347), ‘Sokrates’in Savunması’nı kitaplaştırmıştır. Platon da Sokrates gibi “Devleti” canlı bir organizma gibi düşünmekte ve tanımlamalarında, her organın, kurumsal bir yapının, devlet denilen bütünü, ”tümeli” oluşturduğunu savunmaktadır. Devlet, işbölümüne dayalı toplumsal bir yapıyı oluştururken, birey, “tekil” ve de “tikel” şahıslar, toplum içinde yaşamlarını sürdürmekte, toplum da bireylerle birlikte oluşturduğu varlığını korumaktadır. 
 “Sokrates’in ve Platon’un tartıştığı anlamıyla “Devlet”, bir polis’te (şehir devlette) yaşamayı düzenleyen “yasalar”dır. Bu anlamıyla Devlet, sınıflı toplumları oluşturan ayırıcı kültürün kurucusu, kollayıcısı anlamını içermektedir. Günümüzde bir halk kültürü veya “entelektüel kültür” olarak adlandırılan her şeyi, bireyin yaşamsal etkinliklerini ve ev içi ahlaki, entelektüel ve estetik dışavurumlarını düzenleyen toplumsal kurumların bütününü içeren bir anlam taşımaktadır. Platon gibi Hegel ’de “devlet” sözünden, yalnızca bilinen siyasi örgütlenişi, yalnızca devlet sözcüğünün günümüzdeki anlamını düşünmemektedir. Hegel’in Platon’u neden övdüğünü doğru anlamak için bu nokta her zaman usta tutulmalıdır.” İlyenkov, İdealin Diyalektiği, s.95-96
Günümüzde kurumlarıyla, kurallarıyla işlevini tamamen yitirmiş olan kapitalist devlet, Antik Yunan’daki genslerin, polislerde bir arada yaşamlarını düzenleyen kurallar bütününü oluşturmaktaydı. Kabilelerden, aşiretlerden, süreç içinde devlet yapılanmasına geçen Atina şehir devleti, aynı zamanda, tarihsel sürecin “devrimci” bir atılımını ve aşamasını sergilemekteydi. Bugün, devlet yapılanmasının çarpıklığını eleştirirken, Platon’u ve Sokrates’i “devletçi”, “ahlak” ( etik) kumkumaları, “idealizmin” kurucuları olarak yaftalamak ve de yargılamak, hatta Hegel’i de her ne kadar “nesnel idealist” olsa da, idealizmin çürümüşlüğü içinde değerlendirmek yanlışlığına düşülmemesi gereklidir. Unutulmaması gerekir ki, tarihsel koşullardır toplumların yaşam süreçlerindeki atılımlarını belirleyen. İlyenkov ’un yukarıda alıntıladığım satırları, bu bakımdan üzerinde düşünülmesi gereken bir ifadeyi içermektedir. 
01.12.2023. Sedat Pamuk