Bandırmaspor İkinci Devreye Başlarken Sorunlar Düşünceler

BANDIRMASPOR İKİNCİ DEVREYE BAŞLARKEN SORUNLAR DÜŞÜNCELER

Bandırmaspor ilk yarıda şanssız sonuçlar aldı. Hüseyin Yenikan'ın teknik sorumluluğunda kurulan geçmiş yıllara nazaran mütevazi bütçeyle yeni kadro umut vericiydi ama başarı için belli bir  zamana ihtiyaç olduğundan ve olağandışı şanssız müsabakalarda genç kadro emeğinin karşılığını alamadı.Telaşla yapılan teknik direktör değişimleri ise kanayan yarayı büyüttü.. Özellikle son dakikalara kadar 2 farklı önde olduğumuz maçları kaybetmek gibi bir tecrübe eksikliği kayıpları olmasaydı hakikaten vefa senesi anlamını bulacaktı. Futbolda şans faktörü bana göre başarıya katkı yapan unsurlardan  birisi. Yoksa zayıfın güçlüyü yenebileceği bir seyir sporu dalı olarak bu kadar cazibe üretmezdi. Ama şimdiki durumda baktığımızda kümede kalabilmek mucizelere bağlı.
Devre bitti. Yönetim can havliyle ekonomik sıkıntıları bir şekilde kısmen aşarak sıkıntılı bölgelere özellikle kalede tecrübeli isimleri takıma kazandırdı. Baktığımda ikinci devrede kadro yenilemesine giden hiç bir takım başarılı olamadı. Umarım bu önyargı yıkılır, bizde ilk olur.
İlk yarıda kısmen iç sahada izlediğim maçlarda önemsediğim çok önemli bir unsurun eksikliğini gördüm. Takım ruhu. Göstergesi ise sahada konuşan sporcular. 
Yarışan bir takımın parçası olmak, ayrıcalıktır. Bu ayrıcalık arkadaşlıkla dayanışma ruhuyla perçinlenir. Yarışırken takım arkadaşlarının desteğini hissetmek  harika bir duygudur  ve bu meziyet eksikliğini örten bir unsurdur. Kötü gününde de olsa takım arkadaşlığının  omuzlayıp kaldırmasıyla  performans mutlaka artar ve adrenalin yükselir. Her oyuncu  takımına karşı olan sorumluluklarının farkında olur, olmayanı mutlaka teşvik edilir.
Ortak hedeflerin peşinden koşmayı seçen bireylerin oluşturduğu takım profesyonelce yaşayacak,içinde ki amatör ruhu sürdürecek, her konuda takım adına fedakarlıklar yapmak takım içinde var olmanın gereğidir. Bu yüzden takım konuşmalı.

Devre ertesi federasyona verilen alacaklarla ilgili dilekçe haberleriyle sarsılan futbol kamuoyu Yönetimin yoğun çaba göstererek sorunu geçici de olsa  çözmesi ve kadroya yeni isimlerin kazandırılmasıyla ikinci devreye umutla bakmamızı sağladı. Ama baktığımda yine spontane telaşla yapılan hamleler . Tecrübeli isim diyoruz. Rıza Efendioğlu tecrübesiz mi? Keza Yusuf Akyel ! Orta sahada bence çok başarılıydı ama yetmedi. Tecrübeli isimlerin gençleri koordine etme yardımlaşmayı organize etme  yeteneği olması gerekir. Teknik direktörün görevi de bir futbolcunun en iyi verimli yerini bulabilmek. Takım koşmuyor mu koşuyor ama top kovalamakla geçen bir koşunun asıl amaca bir yararı yok. 

Ramazan Kurşunlu. Yeni Teknik Direktörümüz. Kapalı kutu bilmiyoruz. İdealist mi, eğitici mi. Bandırma kariyer sürecine katkı yapabilecek mükemmel bir yer. Bize eğitici hoca gerekliydi. Bakalım bu eksikliği giderebilecek mi? Elimde bunlar var ne yapayım denmeyecek. Örneğin  İdmanlarda genellikle 5 e iki yapılır. Bunu hepimiz biliriz. İyi pas yapabilme, topa sahip olma ,en kısa zamanda hedefe yönlendirme...amaç budur. Birbirlerini yakmaya yönelik oyun oynamak vakit geçirmek değildir. Gerçekte faydalı bir çalışmadır ama gerçek anlamda amacına uygun yapıldığını hiç bir yerde izlemedim. İlerde top tutamıyorsun,orta sahadan çıkarken çok çabuk top kaybediyorsun.Sonra koş sürekli rakibin topunu kovala. Olmaz. Önce top tutabilmek. Kaptırılan toplarda geri dönüş çok zordur. Hazırlık çalışmalarında futbolcular işi bilir diye mental olarak oluruna bırakmak değil eğitim şart . Takımı maça hazırlamak rutin kalıplaşmış idman ritüelleriyle taktik çalışmayla olmaz. Her futbolcuda açığa çıkmamış enerji vardır. İdealist futbolcu gelecekte beklentileri olandır. Para kazanma savaşı da mutlak vardır. Aldığı paranın hakkını verme zorunluluğu vardır. Bir çok unsur iç içedir. Bunları anlatacak eğici hoca önemlidir. Hocaya belki bu işler de ağır gelecektir. O zaman bu eksikliği giderecek Sportif direktörlere ihtiyaç vardır. Bizde bu eksiklik bariz ortada. Ama hala farkındalık yok. Örneğin tecrübeli isimlerimiz var. Bu isimlerden neden yararlanılmıyor inatla görmezden geliniyor  anlamış değilim. Örneğin aklıma ilk gelen isimlerden Teknik heyete mutlaka katkısı olacak bir  Vahdet Hoca var, Özer var, Süleyman Takunyacıoğlu var. Aklıma hemen gelenler...Bu işi Bandırma aşkına bedava bile yapacak derecede duyarlı, yılların birikimiyle yüklenmiş ustaları devreye sokacaksın!. Verim alamadın değiştir.  Bu şarttır. Örneğin; 1.Lige çıkma sürecinde Takunyacıoğlu nun "bu konuda" etkili olduğunu kimse yok sayamaz. Çok iyi hatırlyorum idmanlara özel şöförle lüks arabalarla giden ismi lazım değil bazı yöneticiler  Erdek'ten halk otobüsüyle gelmek zorunda olan  Süleyman için "ne biçim giyiniyor topçularla konuşuyor " diyecek kadar bu dünyadan uzaktı. Maç sahaya çıktıktan sonra kazanılmaz, bana göre de sahaya çıkmadan öncelikle kafada kazanılır .

Kentin takımıyla guru duyma aidiyet hissi arkadaşlıklar seyir yarışmaya dahil olma gibi özelliklere sahip olan futbol sporu bir seyir sporu. On binlerce kişilik modern stadlar yapılarak kapitalist sistemin ezilen kitlelerinin biriken tepkileri toplu masturbasyonla giderilmesinden başka temel amacı yok. Endrüstrileşerek büyük paraların döndüğü bir sektör olması da işin kaymağı. Amaç bireysel olarak oynanan sporları teşvik etmek olmalıydı. Örneğin Tenis yediden yetmişe herkesin çok ucuz yatırımlarla spor yapabileceği bir dal ve böyle daha da çok var . Bandırma Belediyesi yerel yönetim olarak bu konuda bir hamle yaptı ama işin içinden çıkamayacağı anlayınca geri adım atarak yüzme havuzu kapalı salon gibi işi özel sektöre havale etti . Bu teslimiyet şu demek. Zenginler kendilerine spor tesisi kursun imkanı olan faydalansın. Oysa toplumun büyük kısmı dar gelirli ve spor yapma şansı asla yok. O zaman seyretsin! . Umarım bu anlayış ilerki günlerde değişir. futbolda İşte  Bandırmaspor'un başarısıyla kentin bugüne kadar ertelenen tesisleşme adına farkındalık yapması umudumuzdu. Futbolun ilgi alanımızda olmasının bir anlamı da bu. Kentin futbol kulübü adına kamu alanlarını tahsis ettiği  gelir kaynaklarının rantabl harcanması amatör kulüplerle organik bağlar geliştirmesi mutlak şarttır, boşa harcanması ise halkın hakkını çaldırmaktır. Bu nedenle öncelikle yöneticilerin yetenekli bilgili olması yanısıra duyarlı olması gerekiyor. Göreve gelen yöneticilerin ilk işi "Bütçe"yi masaya yatırmasıdır. Gelirler Giderler bütçe çerçevesinde uygulanmalıdır. Bu hiç yapılmadığı için bugün on yıl önce alacağı için kulübün gelirlerine temlik koymak gibi  sıkıntılar da yaşanmazdı. Ortada verilen para da yokken olmayan alacağa  temlik koymak gibi bir tuhaflıklar duymazdık.

Bandırma da yaşayan herkes Bandırmaspor taraftarıdır. Taraftar takımın yegane destek unsurudur. Maçı izlemeye gelenlerle taraftar arasında fark vardır. Taraftar gönüllülük içerir ve bu takımı motive eder. Ama yanlış anlaşılan bir gelenek bugünde devam ediyor. Bugün kulüp gelirlerinin büyük kısmını forma ve benzeri takım logosu içeren ürünler oluşturuyor. Oysa baktığımda Bandırmasor Store dükkanında in cin top oynuyor. Her geçtiğimde mutlaka en azından bir çakmak olsun alırım. Ama gelen yok giden yok. Son derece ucuz ve kaliteli olmalarına rağmen duyarsızlık had safhada. Yani samimi taraftarlık başka bir şey. Tribünden çatlak ses gelmesin istifa diye bağırılmasın diye yöneticilerin memur ettiği ,kulübe hiç bir şey vermeden hep almayı düşünen özellikle varlıklı yöneticilerin çevresinde dolanan varsa bunlar taraftar değil asalaktır. Faydaları yoktur zararı vardır. VAR sistemi alt liglerde yok hakemin taktir hakları nedeniyle yaşanan mağduriyetleri en aza indirecek baskı unsuru sağlamak taraftarın görevidir. Kurallar içinde organize olarak YAPILAN BASKI ANLAMLIDIR. Hakemlerin insan olduğunu duyguları olduğu unutulmadan emek hırsızlığına tepki vereceksin , Tepkini sahaya yabancı madde atarak küfürlü tezahüratla kulübe yüzbinlerce lira ceza ödeterek yapmayacak ,zarar vermeyeceksin. Katkı budur.Bugün bazı kulüp taraftarlarının son derece kulağa hoş gelen heyecanlandıran özel sloganları var. Bandırmaspor taraftarı da kendine özgü sloganlarla takımı motive etmeli, hemen her sahada trübünlerde duyduğumuz aynı şarkılar  tezahüratlar motive etmekten çok ters tepki edici ve can sıkıcı..

MEHMET LEVENTOĞLU