Yönetmen Ahu Öztük'ün ilk uzun metrajlı filmini Bandırma Sinema Kulübü ve Bandırma Belediyesinin katkılarıyla izledik.
Zorunlu kopuşlarla metropol kente gelip tutunmaya çalışanlar üzerinden sınıf çelişkilerinin bir başka yüzünü öteki kadınlar üzerinden izlettirdi bize genç yönetmen. Daha doğrusu tutanamayanların hikayesini çıplak gerçekçilikle sundu . Klasik klişelerden uzak kalması nedeniyle genelde her filmde bir çözüm bekleyen izleyiciye açıkta bıraktığı birden fazla soruya da çözümü siz üretin dedi. . Her izleyici filmin sunduğu düğümleri kendi kafasında çözmesi, kendi senaryosunu yazması gerekiyor.
Gündelikçi kadının kocası evi terkedip gitmiştir .Bedelini ödeyemediğinizde kentte tutunmanın çaresizliği yabancılaşmayı tokat gibi çarparken ,biricik kızınızı ötekileşmiş akrabalara bırakıp terkederken nereye gidebileceğine dair sınırları zorlayan soruyu her izleyici kendi kafasında çözmesi gerekiyor..
Yönetmen Ahu Öztürk ,Demirkubuz filmlerinde hissettiğiniz yalın gerçekliğin bir adım ötesine geçmiş gibi hissettim.. Film rutin ilerlerken acıma duygularıyla karışık gerilim yükselirken beklentiniz normalde filmin sonunda izleyici olarak rahatlatan an güvencesidir , içine sokulduğumuz gerilimden kurtarılma beklentisidir ama böyle bir şey olmuyor.
Dayatılan kalıplaşmıış kent yaşamında yer edinmek isteyen alt grubun , küçükburjuva özentisi orta sınıfla ilişkisinin naif anlatımında evlere temizlige giden 2 kadinın birisi sınıf atlama hayallerinde diğeri kent yaşamına tutunma çabasındadır. Bu çaba çoğu zaman kimliğinden kişiliğinden değerlerinden acımasızca ödün vermek gereken bir süreçtir..
Filmin sonunda ki ; sorulu yanıtlı samimi söyleşisinde senaryo çalışmasının dahi uzun bir sürede gerçekleştiğini ifade eden Yönetmen Öztürk 'ün kendisi de Gündelikçi kadınlar gibi sisteme tutunabilme umudunu filme etnisite sosu katarak aşmaya çalışmasını da anlayışla karşılıyorum. Klasik sinema diline uzak sanatsal kaygıların ön planda tutulduğu kurgusuyla Türk sinema tarihinde özgün bir yeri olacağına inandığım filmin festival başarılarının gişe başarısı anlamına gelmediğini biliyoruz..
Kürtlerin ezilmişliğinin gündelikçi kadınlar üzerinden işlenmesi belki Avrupalı izleyiciyi tarafından kolayca kanıksanacaktır ama burada açıkçası zorlama olmuş çünkü realite de kürt gündelikçi ben duymadım görmedim hatta filmden sonra bu ayrıntıyı sorduğum dostlarımda aynı kanıda. Bu ülke de Proleteryanın tüm bileşenlerini gündelikçi görebilirsiniz . Bu ajitasyonun ezilmişlik edebiyatının Avrupa kaynaklı fonlar ödüller için gerekli olduğu kadar etnisiteye meraklı sanat camiası tarafından da beğenilme kaygısından kaynaklandığı anlaşılabilir bir durum ve sırıtmıyor da. Bence filmin en yürekli sahnesi ise bugün Türkiye'nin neredeyse orta ve üst kitleye sunulan tüm inşaatlarının hakkından gelen kürt proleterlerin canlandırıldığı sahneydi. İnşaat alanında ki diyalog ve arka plan güzeldi.
Gündelikçi HATUN HANIM ise filmin kültleşebilecek ayrıntısında kürt olduğunu söyleyemiyor ama çerkes'e itiraz etmiyor,üstelik hoşuna gidiyor kısa ama zamanın ruhunu yansıtan bir diyalog. Çerkese özenme gibi durum yok burada ;zorunlu bir kaçış çünkü nefret etsen de işine devam etmelisin. Moda da ev alıp sınıf atlamak hayallerin var!
Bandırma Sinema Kulübünün özverili çabalarını ve sanata verdiği değerle tüm ülkede dikkat çeken Bandırma Belediyesini sanatsever Bandırmalılar adına kutluyorum. Böylesine ticari kaygıları olmayan sanat filmleriyle klasik sinema ortamında buluşmak hayal.
MLEVENTOĞLU-BANDIRMA -24-12-2016