Ekonomi Tıkırında İmiş!

TEMMUZ 2022 ENFLASYON ORANI AÇIKLANDI,

EKONOMİ TIKIRINDA İMİŞ!

TUİK verilerine göre yıllık enflasyon oranı; % 79.60 açıklandı. İster inanın ister inanmayın ama güzide kuruluşumuz bu oranı sundu.

Bir diğer kuruluş, ENAG ise % 176. 04 olarak açıkladı. Akademisyenlerden, bilim insanlarından oluşan, fakat resmi bir vasfı bulunmayan Enag araştırmacıları, iktidara gönül veren seçmenlerce inandırıcı bulunmadı. Bilakis, halkın kafasını karıştıran anarşistler, teröristler olarak, muhalefetin kalemşörleri olarak bir kez daha mimlendiler ve damgalandılar.

Enflasyon oranı 80’de olsa, 180’de olsa, hatta zorunlu tüketim kalemlerinde, gıdada 280 de olsa dar gelirli bütçeleri alev gibi yakmaktadır.

Yaşadığımız bu yüksek enflasyon durumu geçici midir? Rusya- Ukrayna Savaşı sonlandığında gıda enflasyonu düşecek midir? Rusya’nın doğalgaz ve petrol vanalarını kapatması ile başta Almanya olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinin enflasyonunu tırmandırması bitecek midir?

Bu ve bunun gibi sorulara her düşünsel –entelektüel- zihin sahibinin farklı farklı cevaplar vereceği muhakkaktır. Ama benim cevabım, kocaman bir “hayır!” olacaktır.

Enflasyon, yani fiyat artışları birçok nedenin bir araya gelmesiyle oluşmaktadır; üretimin düşmesi, arz-talep dengesini bozmaktadır. Para arzının artması, meta fiyatlarının artmasını getirmekte, tüketimi pompalamaktadır. Üretimdeki girdi fiyatları artışı, başta enerji, akaryakıt, doğalgaz fiyatlarındaki artış, doğrudan meta fiyatlarını artırmaktadır. Enerji, büyük oranda ithal edildiği için döviz ihtiyacı doğmakta ve döviz- TL parite makası açılmaktadır. İhracat- ithalat dengesizliği -açığı da- kapanamadığı için dış borç miktarı her geçen gün büyümektedir. Dış borçlanma yüksek faizle sağlandığından borç miktarı da borçların faizleri de artmaktadır. Ve de kısa vadeli borçların ödenmesi için döviz ihtiyacı her daim kapıyı çalmakta, bu durumda döviz fiyatları bir kez daha artmakta, dövizin artışı meta fiyatlarına yansımakta ve bu kısır döngü, içinden çıkılamaz bir hal alarak devam etmektedir.

Enflasyonu arttıran bir diğer unsur da kredi faizlerindeki artıştır. Merkez Bankası’nın açıkladığı politika faizi ne kadar düşük tutulursa tutulsun, reel faiz oranları – enflasyon oranından yalıtılmış faiz oranı- ve de üreticilerin ihtiyaç duyduğu kredi faiz oranları, tüketici kredi oranları, kredi kartları faiz oranları piyasada belirleyici olmaktadır. Üretici kullandığı kredinin faiz giderini satmış olduğu metasına yüklemekte, tüketici kredi faiz oranlarının altında inlemekte, borçlarını çevirememektedir.

Domates, soğan, patates fiyatlarından bilgisayar, cep telefonu fiyatlarına kadar, otomobilden konut fiyatlarına kadar her türlü metanın fiyatları hiç aralıksız artmaktadır, çünkü maliyet fiyatları oluşturulurken, ortalama kar oranları fiyatlara eklenmektedir, bu da yetmez; faiz giderleri, işletme giderleri, tüccar karı gibi bütün kalemler toplanarak fiyatlara giydirilmektedir ve bunun sonucunda satış fiyatı ortaya çıkmaktadır. Bir tek metanın fiyat artışı enflasyon oranı kadar artmamaktadır; o da ücretlerdir, yani emek-gücü metasıdır.

Emek-gücü metası, geçim sepeti içindeki metaların toplam fiyatlarından oluşmaktadır: Gıda harcamaları, sağlık harcamaları, eğitim masrafları, kira ve ısınma, enerji, haberleşme giderleri, ulaşım, eğlence masrafları… Kısaca söylemek gerekirse 4 kişilik bir ailenin hayatını idame ettirebilmesi, modern hayatın yaşam koşullarına ayak uydurabilmesi için gerekli olan tüm harcamaları içeren bir giderler sepetidir. Asgari ücret bu sepetteki giderlerin toplam fiyatları baz alınarak hesaplanmaktadır.

TUİK’in enflasyon oranlarını düşük göstermesinin asli nedeni de budur. Nereden çıkardığı belli olmayan tüketim malları fiyatları ile asgari ücret belirlenmektedir. Asgari ücret belirleme komisyonu içinde hükümet temsilcilerinin yanı sıra işveren temsilcileri ve işçi temsilcileri de bulunmaktadır, fakat işçi temsilcileri olan sendikalar, çalışanların çıkarlarını korumakta acziyet içindedir. İktidarın dümen suyunda hareket eden sendikalar, sarı sendika olma vasfını da aşarak cıvık sarı sıfatıyla, grev sözcüğüne bile yanaşmaktan uzak durmaktadır. Çalışma barışını korumak adına, hükümetin açıkladığı asgari ücret artışlarına sadık kalmak taraftarıdırlar. Oysa asgari ücret, çalışan sayısının yarıdan fazlasını ilgilendirdiği gibi, memur maaşlarını da, emekli maaşlarını da, özel sektör çalışanlarının gelir artışlarını da çok yakından ilgilendirmektedir. Bir tek vekillerin maaşlarını ilgilendirmemektedir.

Son söz olarak şu önerimi tekrarlamak istiyorum; asgari ücret 10 gram altına eşitlensin ve vekillerin, bürokratların, kısacası hazineden geçinen yönetim kadrosunun maaşları asgari ücretin en fazla iki katına sabitlensin ve de anayasanın değişmez maddesi olarak kabul edilsin. Benim oyum, böyle bir kanunu çıkarıp, uygulayacak olan sosyal demokrat bir partiye olacaktır.

Sedat Pamuk, 04. 08.2022,Erdek/ Tatlısu