Enflasyon Oranları Açıklanırken

ENFLASYON ORANLARI AÇIKLANIRKEN
3 Temmuz 2024 (dünkü tarih),Haziran 2024 enflasyon oranları açıklanırken, ekran başında milyonlarca emekli, geçim sıkıntısı çeken, yedek sanayii ordusunun dip tortuları olan insancıklar boynu bükük, umutsuz ve biçare şekilde bekleşmekteydi.
Haziran enflasyonu, yüzde kaç açıklanırsa, sosyal adaletle yükümlü hükümetimiz, emeklileri “enflasyon karşısında ezdirmemek” adına, açıklanan enflasyon oranında, hatta biraz daha üstünde, refah payı ekleyerek, maaşlarına “ZAM” yapacaktı.
Avusturya’ya 2 gol atıp, çeyrek finale yükselen millilerimiz, nasıl milyonları sevince boğduysa ki olay bir gün öncesinde 2 Temmuz’da yaşanmıştı, aynı sevinci, 10 milyonun üzerindeki emekli ve emeklilerin bakmakla yükümlü olduğu vatandaşlar beklemekteydi. Hep beraber (efradını cami ağyarını mani), eller havaya “bozkurt işareti” yapmaya kalkacaktı…
TÜİK adlı saygın kuruluşumuz, Haziran enflasyon oranını, aylık bazda yüzde 1.64, yıllık bazda yüzde 71.6 olarak açıkladı ve enflasyon farkı yüzde 24.73 oldu. Kira artış oranı bile yüzde altmış beş açıklanırken, bir emekli maaşı kiranın yarısını dahi karşılayamaz duruma düşerken, emeklilerin sevinci kursaklarında kaldı. Onlar da iki elleriyle havada bozkurt işareti yapmak yerine, protesto mahiyetinde tek ellerini kaldırarak parmak işareti yaptılar…
Enflasyon, devalüasyon, paranın satın alma gücünün düşmesi, geçim sıkıntısı çekmek, sürüm sürüm sürünmek bugüne mahsus bir olay, hemen üstesinden gelinebilecek bir olgu değildir maalesef. Geliniz, okuduklarımız kadarıyla, paranın istikrarsızlığı tarihsel sürecine birlikte bir göz atalım. Ne dersiniz?

*
İlk Yeniçeri ayaklanması, Fatih Sultan Mehmet- 2. Mehmet- zamanında olmuştur. Osmanlı’nın para birimi olan akçenin değerinin düşürülmesi üzerine, maaşlarının alım gücünün düştüğünü gören ve bunu hazmedemeyen askeri personel isyan etmiş ve “kazan kaldırmıştır”. 1446 yılında yaşanan bu isyan, Yeniçeri maaşlarına yapılan yarım akçe zam ile bastırılabilmiştir.
Akçedeki gümüş oranının düşürülerek, içindeki kalay miktarının artırılması olayına “Tağşiş” denmektedir.  Gümüş akçenin hem ayarının, hem de ağırlığının değiştirilmesidir tağşiş. Bugünkü söylemle, paranın değerinin –satın alma gücünün – düşürülmesi durumudur yani. Ekonomik yaşamdaki “Parasal istikrarsızlık” 1446 sonrasında da devam edegelmiştir. 1585’de 1669’da, 1690’da devlet, akçenin resmi standartlarını yeniden ve yeniden belirlemiştir. Bu, yeniden belirlemelere Osmanlı dilinde “tashih-i sikke”, bugünkü dilimizde ise “devalüasyon” (değer düşürme) denilmektedir.
Tağşişle birlikte, sosyal huzursuzluklar; isyanlar, kazan kaldırmalar, idamlar, sosyal linçler, padişah kellesi ve veziri azam kellesi koparmalar sıklıkla birbirini takip etmiştir. Genç Osman’ın iğfal edilerek boğulması, 3. Selim’in suikasta uğraması, Abdülaziz’in bilekleri kesilmek suretiyle öldürülmesi, ilk etapta akla gelen örneklerdir. Halk ayaklanmaları olarak; Celali İsyanları (ki Köroğlu’nun Bolu Beyine isyanı da bu döneme dâhildir), 100 yılı aşkın süren isyanlardır. Patrona Halil İsyanı, Kabakçı Mustafa İsyanı. Bu isyanlarda öldürülen binlerce insan… Celali İsyanlarında, Sadrazam Kuyucu Murat Paşa’nın öldürdüğü insan sayısı 70 bin ila 100 bin arasındadır mesela. 
1789’da tahta oturan 3. Selim, öldürüldüğü tarih olan 1808’e kadar Ruslarla savaşlar devam etmiştir. Ve yerine geçen 2. Mahmut döneminde de iç ve dış savaşlar, isyanlar sürüp gitmiştir. Bunun ekonomik sonuçları olan fiyat istikrarsızlıkları, açlık ve kıtlık yılları, veba salgınlarından toplu ölümler yaşanmıştır. Velhasıl kelam, 1839’a değin tağşişler devam etmiştir.
Tağşişler sonrasında akçenin satın alma gücü düştüğü gibi, kaçınılmaz olarak, ulusal paraya olan güven de sarsılmaktadır.
1839’da Tanzimat fermanı ile Batılılaşmaya yönelen Osmanlı hazinesi, Fransız bankalarıyla iş tutmaya başlamış ve 1854 Kırım Savaşı’nın finansmanı için ilk defa dış borçlanmaya gitmiştir. Yüksek, tefeci faizleriyle borçlanmaya başladığı 1854’den günümüze kadar da gerek Osmanlı’nın gerekse 1923 sonrası kurulan yeni Cumhuriyet yönetiminin iki yakası bir araya gelmemiştir. Gelemez de…
Bugün için iç ve dış borçlar toplamı 500 milyar dolar seviyesindedir. Yüksek faiz oranlarıyla borçlanarak, borcun ödeme günü gelen( dikkat ediniz; borçları değil faiz miktarlarını),  faiz borçlarını ancak ödeyerek günü kurtarmaktayız. 
Tatilimi geçirmekte olduğum Tatlısu’da Büyük Bakraç kumsalında, her sabah olduğu gibi dün sabahta bir aşağı bir yukarı gidip gelirken, TÜİK ile ENAG enflasyon oranlarının arasındaki muazzam farkı düşündüm. Tüik; aylık 1.64, yıllık 71.6 açıklarken, Enag; aylık 4.27, yıllık 113.08 açıklamaktadır. Hangi açıklama size daha inandırıcı gelmektedir? Milliyetçi duygulardan uzak Enag mı, yoksa tamamen orijinal, “efradını cami ağyarını mani” olan, milli kuruluşumuz Tüik mi? 
Sedat PAMUK, 04.07.2024, Tatlısu, Erdek