O Biliyor

Apparatçik sözcüğünü hangi kaynağa bakarsanız bakın hepsinde Rus, sonrasında Sovyet, Komünist Partisi üyesi tanımıyla bulursunuz. Sözcüğün kökeninin ‘’aparat’’ olduğu ve Almancaya dayandığı söylenmektedir. Benim buradaki amacım etimolojik olarak sözcüğü irdelemek değil. İşin o kısmıyla dilbilimciler ilgilensin.

Apparatçik’le ilk kez yıllar önce Attila İlhan’ın Hangi Sol? Kitabını okurken tanışmıştım. Üstat Sovyet Komünist Partisinde apparatçiklerin ne denli etkin olduğunu somut belgelerle anlatıyor. Onun anlatılarına bakınca bilimsel sosyalizmin nasıl ve neden başarısız olduğunu görüyorsunuz. Özellikle İkinci Dünya savaşı sonrası Stalin döneminde partide egemen olan apparatçiklerin parti içersindeki tasfiyelere etkisini okudukça hayretler içinde kalıyorsunuz. Yıllar önce bu sözcüğü duyduğumda Türkiye’de böyle bir sınıfın etkin olamayacağını düşünmüştüm. Ama yanılmışım. 2-3 gündür ülkenin son 17 yılının düşünürken birden bu sözcüğü hatırladım. Komünist Parti değil ama hangi gömleği giydiği belli olmayan ve ülke siyasetinin son 17 yılını damga vuran bir partinin apparatçiklerinin tıpkı Stalin dönemindekiler gibi etkili olduğunu gördüm.

Cumhuriyeti içselleştirememiş, rejimle ve coğrafyayla sorunu olanlar AKP’nin birer apparatçiğine dönüştü.

Nasıl mı?

Bir dönem can ciğer kuzu sarması halinde olan FETÖ, AKP’nin en büyük apparatçiğiydi. Düzmece iddianamelerle, kumpaslarla, her türlü ahlaksız yollarla AKP’ye muhalif tüm kesimlerin üstüne saldırdılar. Linç kampanyaları düzenlendi. Apparatçiklerin bu kampanyalarına hükümetin en başındakiler destek vererek ‘’davanın savcısı’’ oldular. Bu defa gemi azıya alanlar deredeki balıktan gökteki kuşa kadar ne var ne yoksa hedef tahtasına koydular. Ne zamana kadar. Apartıkları gücün ve maddi değerin paylaşılmasına kadar.

İşte burada bizim tarihimizde apparatçiğin bir üst evresi olan APARTÇILIK terimi devreye girdi. Apartçılıkla elde edilen güç paylaşımı savaşın fitilini ateşledi. Sonrası malum.

Bir dönem ‘’kutlu yürüyüşe’’bağlılıklarını ifade eden Kiziroğlu, Yeni Osmanlı ve Serok gibi unvanları olan Ahmet Davutoğlu birden hidayete erdi. Bir dönem Çankaya’da adeta bir noter görevi yapan Kardeşim Abdullah bir bilen oldu. Partide vitrin isimlerin dışında birçok kişi yıllardır yaptıkları AKP apparatçiliğinden vazgeçti. Bunun böyle olacağını biliyor ve bekliyorduk. Çünkü rejimle sorunlu olan bir kadronun rejim değişikliğine yönelik attığı ve atacağı adımların bir süre sonra çatışmaya yol açtığı tarihsel bir gerçektir. Bir diğer tarihsel gerçek ise özellikle akçeli işlerde herkesin kendi payına düşeni bir süre sonra yetersiz bulacağıdır. Nitekim şimdi yavaş yavaş ortaya dökülüyor. Önce ‘’parsel parsel sattılar’’la gelen itiraf yetmedi sözde bir vakıf üniversitesine hukuksuz arazi tahsisini yapanlar. Bu ülkenin başbakanlığını yapmış ki kendi atadı, biri ve diğer üç bakan dolandırıcılıkla suçlanıyor. Suçlayan kim? Dönemin Cumhurbaşkanı? Paylaşım iyiyken kimse bunlara sesini çıkarmıyordu. Hatta daha ileri bir örnek ÖSYM’nin sınavlarında soruların çalındığı gün gibi ortadayken dönemin Başbakanı protesto eden gençlerin karşısına Ak Gençleri çıkarabileceğini söylemişti. Yine dönemin Cumhurbaşkanı Başbakanı dinledikten sonra ‘’tatmin olduğunu’’ açıklamıştı. Şimdi Ali Demir bülbül gibi şakıyor. Örnek çok. Bizim apparatçiklerde bir telaş başladı.

İnsanoğlu doyumsuzdur. Aç gözlüdür. Hele bir de kazanca haram bulaşıp haramın tadına vardıysa hep daha fazlasını ister. Bu da kavga çıkarır. Bir yanda uluslar arası sermayenin mevcut iktidardan alacağını almış olması, öte yanda git gide artan hoşnutsuzluğu, belli kalıplar içinde tutma çabası. AKP apparatçiklerinin telaşı ve korkusu gücün gidiyor olması. Güç giderse eskiden yenen hurmaların çekirdekleri elbet bir yerleri kaşındıracak. Bütün mesele bu.

17 yılda tepeden tırnağa kirlenmiş, yozlaşmış bir iktidar gücü var. Son dönemde her gün artan bir telaş var. Gündem tarihte olduğu gibi savaşlarla, milliyetçilik söylemleriyle değiştirilmeye çalışılıyor. Safların tekrar sıklaştırılması için her yol deneniyor. Her deneme yeni bir başarısızlık getirdikçe hırçınlık ve telaş artıyor. Bunu en iyi O biliyor. O yüzden gözlerinin altı torba torba. O yüzden bir gün Kanal İstanbul, ertesi gün yerli araba ve daha ertesi gün Libya Tezkeresi gündemde. Ama nafile.

Bir seçimlik vakti kaldı. En iyi O biliyor

09-01-2020/BANDIRMA