TOPLU SÖZLEŞME, EMEĞİN SÖMÜRÜSÜ, SENDİKA AĞALARI ve İHANET
İki gün önce Türk-İş ve Hükümet toplu iş sözleşmesini imzaladılar. Yaklaşık kamuda çalışan ikiyüzbin işçi bir kez daha satıldı, bir kez daha aldatıldı. Bunu nerden çıkarıyoruz. Türk-İş Başkanının açıklamalarından. Bildiğiniz gibi Türk-İş Başkanı toplu iş sözleşme görüşmeleri imza töreninde mikrofonun azizliğine uğradı. Şeytan işte, ip ayağına dolandı. “ Uzarsa işi karıştıracağız. En azından kapatalım böyle “ ne demektir?
28.06.2019 tarihinde burada yazmıştım. Merinos Çiftliğindeki Mevsimlik İşçiler ve Sendika Ağaları adı altında sendika ağalarının kendi gelecekleri dışında hiç bir şey umurunda olmadığını anlatmaya çalıştım. Toplu sözleşme görüşmeleri bunun kanıtı oldu.
İşten çıkartılan mevsimlik işçilerin umudu bir başka görüşmeye kaldı. Umut fakirin ekmeğidir ye babam ye.
Soru net. Yıllardır bu ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynakları talan edilirken, ülkedeki demokratik ve sosyal haklar yok edilirken, bir korku imparatorluğu kurulurken sesleri çıkmayan sendika ağalarının bu konuda masayı vuracaklarına inanmak en hafif tabirle saflık olur.
İnsanları Türk-İş den uzaklaştırıp rüşvetle ve tehditle Hak-İş’ e yönlendirmek sömürü düzenini sağlamlaştırmaktır. Ancak iki satılmış sendika arasında gidip gelmek onlardan güzel bir gelecek beklemek boşunadır. Gelecek üretim gücünü elinde tutan işçinin kendi ellerindedir.
Çünkü bu ağalar, iş yeri temsilcisinden, genel başkanına kadar ucuz fiyatlarla ve vaadlerle satılmış kişilerdir. Bu ağalar ne ücret sendikacılığı nede sınıf sendikacılığı yapabilmektedir. Bu arkadaşların en iyi yaptığı şey temsil ettiği sınıfın çıkarlarını satmak ve yüzsüzce meydanlarda nutuk atmaktır. İşçi sınıfı toplumun sinir sistemini oluşturur. Bu sistemle çok oynamaya gelmez. Hamasi nutuklar, rüşvetler, tehditler ve lüks sofralarla bir süre uyutabilirsiniz. Ancak açlık ve işşizlik hiç bir şeye benzemez. Altınızdaki audiler, volvolar,sırtınızı dayadığınız iktidar sizin ihanetinizi unutturamaz.
İmzalanan toplu sözleşme sadece ikiyüzbin kamu işçisine ilgilendirmiyor. Toplumun tüm kesimini ilgilendiriyor. Hayatta her şey birbirine bir zincirin halkaları gibi bağlıdır. Hiç bir şey birbirinden bağımsız değildir. Toplumsal barış, huzur ve refah siyasete bağlıdır. İmzalanan sözleşme sadece kamuda değil bütün emek kesiminde işverence referans olarak alınacaktır. Bandırma’ daki çay ocağından, konfeksiyoncuya iş alemine kadar herkes bu sözleşmeden kendine ait bir şey bulacaktır. Özetle bu ihanet sadece kamu işçisine değil tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur.
Genele belki sözümüz ulaşmaz ama yerel ağalara soruyorum;
Bandırma sanıldığının aksine bir emekçi kentidir. Bu sözleşmeyi referans alarak özel sektör işçilerinin geleceklerini de sattığınızın farkında mısınız?
Mevsimlik statüde çalışırken işsiz kalan Merinos işçilerinin geleceği ne olacak?
Brüt yevmiyelerinden aldığınız primlerle işsiz kaldıkları süre içerisinde destekte bulunacak mısınız?
Kapınızı çaldıklarında bu defa hangi yalanları uyduracaksınız?
Toplu sözleşme görüşmelerinde bu arkadaşların durumunu masaya taşıdınız mı? Taşıdıysanız ne talep ettiniz iktidar ne söyledi?
Sizin için öncelik tüm toplum mudur yoksa avucunuzun içinde tuttuğunuz ve sömürdüğünüz ikiyüz bin işçi midir?
Görev yaptığınız kurumlarda yine kurum yöneticilerine ve temsil ettiğiniz arkadaşlarınıza karşı şirin görünmek için “ hem nalına hem mıhına “ vurmaya devam edecek misiniz?
Her yeri kire pasa bulaşmış bu işbirlikçi ağalardan bir gelecek beklemek boşunadır. O yüzden işçi sınıfının önünde bir sınav ve bir fırsat vardır.
Sendikal mücadeleyi işlevsizleştiren bu asalaklardan kurtulmak ellerindedir. İlk yapmaları gereken bu pisliğe bulaşmış ağaları tasviye etmektir. İş yeri temsilcisinden, delegesine ve genel başkanına kadar. Atamayla gelmiş iş yeri temsilcilerini, işleri güçleri disiplinsiz davranışları savunmak olan bu kişilerden dürüst,namuslu işçi sınıfına onurlu bir gelecek çıkmaz.
Özelde Merinoslu genelde işçi sınıfının tüm üyesi arkadaşlar.
Evet bugün büyük bir umutsuzluk, belirsizlik ve karamsarlık içindesiniz. Kurum yöneticilerinden, sendika ağalarına, siyasal parti temsilcilerinden Cumhurbaşkanına kadar sesinizi duyan, duyurabildiğiniz kimse yok. Bu sistem içerisinde olmayacakta.
İçinde bulunduğumuz şartlar olumsuz ve güç olabilir. Demokratik haklarımız ve gücümüzle bunun üstesinden gelebilecek güce sahibiz. Yeter ki kendi gücümüzün farkına varalım.
Er yada geç tarih boyunca bütün işbirlikçiler, sınıfını ve halkını ihanet edenler hak ettikleri sonla karşılaşmıştır.
Buna İnan. Umutsuz olma. Güç senin ellerinde. Sen bozdun yine sen düzeltebilirsin.
Unutma; “ Umutsuz durum yoktur, umutsuz insan vardır.
15-08-2019 - BANDIRMA