Sadece seyrediyorlar..!

 

Kurulduğu günden 20 yıl evveline kadar milli istihbaratımız, çok ehil, iyi yetişmiş, bilgili ve tecrübeli bir kadronun elindeydi. Bu kadroda yer alabilmek, görev yapabilmek öyle her babayiğidin harcı değildi...
Adamın yedi sülalesini didik didik ederler, gelmişini geçmişini mercek altına yatırırlar, tam doğru, dürüst, karakterli bir yapıya sahipse, teşkilata alırlardı...
Yönetim kadroları, ülkenin en seçkin, en yetenekli, gözünün budaktan esirgenmeyen kişilerinden oluşurdu. O kadrolar Asala’yı bitirmiş, PKK’yı sindirmiş, hainlere, uluslararası zehir ve silah kaçakçılarına göz açtırmamıştır...
*
Elbette ki her dönemde iç çekişmeler, rekabetler, başarısızlıklar ve yanlış politikalar görülmüş ve yaşanmıştır, ama bugünkü gibi iflasın eşiğine hiç gelinmemiştir.
Bugün ülkenin her yanı mayınlı saha gibi, her yanı casus ve provokatörlerle dolu, her tarafta teröristler cirit atıyor, ama istihbarat birimleri zafiyet içinde... 
İçişleri Bakanı bunu kabul etmiyor, Başbakan reddediyor, Cumhurbaşkanı ise böyle düşünenleri suçluyor, Adalet Bakanı ise sadece gülüyor,  istihbaratımız ise “Geliyorum diyen olayları”, bizler gibi seyretmekle yetiniyor...
*
MİT’in sivilleşmesi belki iyi olmuştur denilebilir ya da öyle düşünülebilir, ama beraberinde büyük sorunları da birlikte getirdiği de inkar edilemez... Siyasetin gölgesi ve giderek daha da netleşen etkisi, milli istihbaratımıza büyük zararlar vermiş, hele siyasi organizasyonlara itilmesi, bu zararı daha da arttırmıştır... 
AKP’den Milletvekili adayı olan bugün istihbaratın başındaki bürokrat, her kesimde ağır şekilde tartışılmakta, iktidarın adamı olmakla suçlanmakta ve Türkiye’nin başını belaya sokan her olayda yer aldığı görülmektedir. İstihbaratın başında kim varsa veya kim olacaksa, iktidarın değil Türkiye’nin milli menfaatlerinin emrinde olmak zorundadır. 
*
Bugün Türk polisi zafiyetin pençesi altında can çekişmektedir. Yönetim kadroları iktidara yakın kişilerce doldurulmuş, alt kadrolara siyasi aşı yapılmış, teşkilata yeni alınan ve doğru dürüst eğitimden geçirilmeyen bıyığı yeni terlemiş çocukların beline silah takılarak göreve çıkartılmıştır, hangi birini sayalım! 
Polis eğitim kurumlarının kapatılmasını mı söyleyelim, eğitimsiz ve yetersiz araçlarla operasyonlara gönderip, şehit adayı haline getirdiğimiz çocuklarımıza mı yanalım, yetersiz amirlerin talimatları sonucu meydana gelen facialara mı değinelim? 
*
Kaymakamlıktan jet hızıyla Valiliğe getirilen, daha sonra hiç ilgisinin olmadığını kendisinin de itiraf ettiği 15 milyonluk İstanbul’umuzun Polis Müdürlüğüne atanan, yetmemiş olmalı ki, yakasına tarafsızlık rozetini de takarak İçişleri Bakanlığına getirilen zat, emniyetteki zafiyetin en çarpıcı fotoğrafıdır...
Böylesine keskin bir güvenlik zaafı içinde seçimlere gidiyoruz. Devletin zafiyete sebebiyet veren bu kadrolarla yoluna ısrarla devam etmesi, yarın daha büyük felaketlerle karşılaşmamıza sebep olur. 
Türkiye huzur ve güven içinde yaşamak istiyor, ülkeyi yönetenler, bu isteğe cevap vermek ve gereğini yerine getirmek zorundadırlar! 
Duyarsızlıklar, sorumsuzluklar ve hatalarda ısrar etmeler, bizi daha karanlık dönemlere itebilir.