Bekir Sami'nin Heykeli

BEKİR SAMİ’NİN HEYKELİ 

Bekir Sami’nin heykeli, bir onur abidesi gibi Bandırma’nın en nezih yerinde yükseldi sonunda. Milli mücadelenin adı bilinmeyen kahramanlarından olan İttihat Terakki subaylarından Albay Bekir Sami, bundan böyle, yeni nesil tarafından da tanınır olacaktır diye ummaktayım. Tıpkı, Son Kurşun Anıtı’nın olduğu yerde çarpışarak şehit olan Vecihi Bey gibi, tıpkı Kore’de savaşırken yitirilen Şehit Mehmet Günenç gibi, yakın tarihimize ilgi duyan gençlerimizce, birer onur abidesi olarak bilinir kılınacaktır.
Albay Bekir Sami adını, ilk kez, Kemal Tahir’in “Yorgun Savaşçı” adlı romanında okumuş ve öğrenmiştim. Roman kahramanı “Cehennem Topçusu Cemil’in” Bandırma’ya kaçak subay olarak gelişi, subaylığını gizleyerek kendisini tüccar olarak tanıtması ve Haydar Çavuş Camisinin yakınlarında olan Palas otelde kalması ve sonrasında Askerlik Şube Komutanı Bekir Sami ile tanışmaları, akıcı bir üslupla anlatılmaktadır. Milli mücadeleyi örgütlemek üzere birlikte Akhisar’a geçmeleri, oradaki halkın değil mücadele etmek, yılgınlıktan, açlık ve korkaklıktan başlarını kaldıracak, parmaklarını oynatacak takatleri olmadığını görmeleri, kahramanlarımızı şaşkınlığa uğratır. Akhisar meydanında, çınar ağaçlarının dallarına asılmış birçok cesetle karşılaşırlar. Bu idam edilenlerin, düşmanla işbirliği yapan hainlerin, Çerkez Ethem tarafından cezalandırıldıklarını öğrenirler. İzmir’den Manisa’ya, Gediz’den Kütahya’ya kadar o bölgelerin en büyük silahlı gücü Çerkez Ethem ve Çetesi’dir. Romanda bu bilgilere ulaşmak, Bandırma’da yaşayan bir liseli genç olarak beni etkisi altına almıştı.


Yine o günlerimden bir anı olarak aktarmak istediğim şudur ki, 1978-79 yıllarıydı sanırım, eve giderken, Haydar Çavuş Camii’nin avlusunda, ünlü yönetmen Halit Refiğ’in çektiği Yorgun Savaşçı filminin çekim setine denk gelmiştim. Yüzbaşı Cemil karakterini canlandıran yakışıklı oyuncu kalpağı başında, çizmelerini çekmiş, tiyatronun jönlerinden olan Can Gürzap, efe efe rol kesiyordu. Filmin diğer kahramanı da ünlü oyuncu Haluk Kurdoğlu idi. Bir süre çekimleri hayran hayran izledim ve sonra 600 evler Belediye midibüsüne binerek evime gittim. O zamanlar Belediye otobüs durağı, caminin yan sokağındaydı. 1980 darbesi ile sözde Atatürkçü olan, aslında “gardırop Atatürkçüsü” dahi olmayan cunta idaresi Yorgun Savaşçı filmini yasakladı ve TRT arşivlerinden kaldırtarak yok edildi.  Kopyası dizi film olarak 1993 yılında kısa bir süre yayınlandı ve aslının yakıldığı haberleri çıktı. Ama okumaya meraklı bir genç olarak Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı kitabını edinerek kısa sürede keyifle okudum. Bekir Sami hakkında, Çerkez Ethem hakkında, Kuvayı Milliye hakkında, İttihat Terakki hakkında ilk bilgilerimi bu okuma esnasında edindim. 
Yorgun Savaşçı’dan sonra, Kemal Tahir’in “Devlet Ana”, “Esir Şehrin İnsanları”, “Kör Duman” ve “Kurt Kanunu” kitaplarını edinerek okudum. Ama Yorgun Savaşçı kadar hiç birisi beni etkilemedi doğrusu.
Çerkez olan Bekir Sami gibi yakın tarihimizin bir diğer kahramanı da Çerkez Ethem’dir. Bandırma’daki iki katlı, oldukça mütevazı evi, eski Devlet hastanesi yakınlarındaydı. Yine Çerkez olan Rauf Orbay, o evde Çerkez Ethem ile Milli mücadelenin gelişmelerini konuşmuşlardı. O ev de muhafaza edilmedi, Çerkez Ethem’de vatan haini ilan edildi. Başbakanlık yapmış, Bahriye Nazırlığı esnasında, hükümet adına Mondros Mütarekesi’ni imzalamış, ”Hamidiye Kahramanı” ünvanlı Rauf Orbay da, Atatürk’e suikast davasına adı karışanlardan birisi olarak, idamla yargılanmış ve hain ilan edilip, Hindistan’a sürgün edilmiştir.
Öğrencilik yıllarımızda, Resmi tarih ne yazdıysa, gözü kapalı inandık. Okumayı, araştırmayı sevmediğimiz sürece televizyon ekranlarından bize sunulanlarla yetindiğimiz sürece de gözü kapalı geldiğimiz bu dünyadan gözü kapalı ayrılmaya mahkûm kalacağız demektir. Kemal Tahir, “Kurt Kanunu” kitabında bu suikastın tarihçesini anlatırken, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy gibi Atatürk’e en yakın üst derece komutanların da yargılandıklarını, sürgün edilenleri, asılanları isim isim anlatmaktadır. 
Şahsi düşüncem odur ki; Çerkez Ethem, bir Kuvayı Milliye kahramanıdır. Bandırma’nın Emre köyünde doğmuş, iki subay abisiyle birlikte bağımsızlık mücadelesine katılmıştır. 1.90 boyunda, geniş omuzlu, çakır gözlü ve sert bakışlı, acımasız bir kişiliktir. Kahramanlık hayatına cephelerde savaşarak başlamış, Balıkesir, Manisa, Kütahya dağlarında, kendisine bağlı efelerden oluşan çetesiyle, işgal kuvvetlerine vurmuş olduğu öldürücü darbeleriyle sürdürmüştür. Milli ordunun başa çıkamadığı Çerkez Anzavur’un, Kuvayı Milliye düşmanı olup,  padişah destekli Kuvayı İnzibatiye ordusunu Biga dağlarında bozguna uğratmıştır. Bu başarısı üzerine T.B.M.M. Reisi Mustafa Kemal Paşa’dan övgüler almış ve aynı başarıyı Yozgat’ta konumlanmış, Ankara’ya kadar etkisini gösteren padişah taraftarı Çapanoğlu çetesini dağıtmakta da göstermesi istenmiştir. Oldukça kalabalık ve güçlü olan Çapanoğlu çetesini, tıpkı Anzavur kuvvetlerinde olduğu gibi, Çerkez Ethem komutasındaki Kuvayı Seyyare güçleri, stratejik savaş oyunları ile yenmeyi başarmıştır. Bunun üzerine Ankara’ya giden Çerkez Ethem’e Mustafa Kemal, üstü açık özel otomobilini tahsis edip, birlikte Ankara caddelerinde halkı selamlamıştır. O zamanlar Ankara’daki otomobil sayısı bir elin parmakları kadardır ve Ankara halkı, bu milli mücadele kahramanını görebilmek ve alkışlamak üzere yollara dizilmiştir. 
Ne zaman ki Ankara’da T.B.M.M’ye bağlı düzenli ordu kurulur ve Ethem’in Kuvayı Seyyare (Gezen, hareketli silahlı güçleri) bu düzenli orduya bağlansın istenir ve Ethem kuvvetleri buna yanaşmaz, o zaman İsmet İnönü, ordusuyla Ethem’in üzerine yürür. Gediz, Simav dağlarında iki silahlı güç karşılaşırlar ve Çerkez Ethem, uzun düşüncelerden sonra “kardeşkanı akmasın” diyerek, efelerine, düzenli orduda görev almalarını söyleyerek, kendisi de hayati tehlike görüp ülkeyi terk eder. Mezarı Ürdün’de Çerkezlerin çoğunlukta olduğu mezarlıktadır.
Milli mücadelenin üzerinden 100 yıl geçtikten sonra Bekir Sami Bey’in heykeli dikildi nihayetinde. Bir 100 yıl daha geçtiğinde Bandırma’nın yetiştirdiği efsanevi kahraman Çerkez Ethem’in de bir büstü dikilir belki. Bu insanlar, bağımsızlık uğruna, onurlarını koruyabilmek adına yakın tarihimizde mücadele ettiler. Onların varlıkları, yaşadıkları Bandırma halkının onurlanması için yegâne kıymettir. 
Bekir Sami’nin heykeli ile Bandırma Belediyesi, oldukça onurlu bir işe imzasını atmıştır.
Heykel ’in açılış günlerine rastlayan “Halk lokantası” ya da Özgür Özel’in, yazılı tabelanın değiştirilmesini isteyip, adını “Kent lokantası” adına çevrilmesini istediği, adına ne derseniz deyin, Belediyenin finanse etmiş olduğu lokantanın açılışı gerçekleşmiştir. Açılışa özgü, bedava yemek verileceğini duyan, karnı aç, gözü aç, her şeyden önemlisi bedavaya mahkûm ve muhtaç bırakılmış, afyon etkisinde kalıp uyuşturulmuş misali, şuursuzca, hayvani duygularına teslim olmuşçasına, onursuzlaştırılmış insanlarımız, CHP’li Belediyemizin dağıtım organizasyonu eksikliğine kurban edilmiştir. Tam bir izdiham, tam bir onursuzluk örneği yaşanmıştır. İnsanlar kıtlıktan çıkmış gibi birbirlerini ezmiş ve bir kargaşa içinde kaotik ortam yaratılmıştır. Belediye yönetiminin organizasyon bozukluğu tüyler ürpertici sahnelere yol açmıştır.
Onur ve onursuzluk; güven ve güvensizlik, iyi ile kötünün, gece ile gündüzün bir aradalığı gibi akıp gitmekte ve yerel yönetimlerde çoğunluğu ele geçiren muhalefetin, genel seçimleri kazandığında ülkeyi nasıl bir çağdaş yaşama taşıyacağının da bir göstergesi olmaktadır.
Sedat PAMUK, 19.09.2024, Tatlısu Bandırma